Browse Category

Genel

GPS Nedir, Nasıl Çalışır ?

Aşağıda okuyacağınız yazı teknik olarak GPS’in ne olduğu ve nerelerde kullanıldığına ilişkin yazılmıştır ve yazı ELTEM-TEK A.Ş. tarafından aylık olarak çıkarılan ve ücretsiz dağıtılan ELTEM-TEK dergisinin Ocak 2009 tarihli 16. sayısından alınmıştır.

GPS (Global Positioning System; Küresel Yer Belirleme Sistemi ya da Küresel Konumlandırma Sistemi), düzenli olarak kodlanmış bilgi yollayan bir uydu ağıdır ve uydularla arasındaki mesafeyi ölçerek dünya üzerindeki kesin yeri tespit etmeyi mümkün kılar.

Önceleri askeri amaçlar için kullanılan ve 1980’lerde sivil kullanıma da açılan GPS, ABD Savunma Bakanlığı’na ait yörüngede sürekli olarak dönen 24 uydudan oluşur. Bu uydular çok düşük güçte radyo sinyalleri yayarlar. Yeryüzündeki GPS alıcısı bu sinyalleri alır ve böylece konumun belirlenmesi mümkün olur.

GPS teknolojisi çok farklı amaçlar doğrultusunda kullanım alanlarına sahiptir. İlk başta askeri amaçlarla oluşturulmasından dolayı bu alanda çok büyük yararlar sağlamaktadır. Özellikle güdümlü füzelerde rotanın saptanması ve balistik füzelerde de fırlatma pozisyonunun doğru hesaplanmasında GPS çok büyük bir yardımcıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’de izlediği savunma politikasına paralel olarak birçok GPS uygulamasından yararlanmaktadır. Örnek olarak komando birlikleri intikal, travers arazide yön bulmak gibi birçok alanda GPS’ten yararlanmaktadır. Bunların yanında bir tedbir olarak füze yapma amaçlı kullanılmamaları için sivil GPS alıcılarına da 18 km yükseklik ve 450 km/s gibi hız sınırları getirilmiştir.

GPS’in diğer bir kullanım amacı da araştırmalardır. En pahalı GPS alıcıları haritacılar tarafından sınırların, yapıların, harita işaretlerinin konum tespiti ve yol yapım çalışmaları için kullanılmaktadır. Bunların dışında GPS, görme engelliler için de çok faydalı uygulamalar içermektedir. 1980’lerin sonlarına doğru uygulamaya giren GPS ile birlikte “MoBIC, Drishti, Brunel Navigation System for the Blind, NOPPA, BrailleNote GPS and Trekker” isimli projeler yürütülmeye başlanmıştır.

GPS havacılık alanında, uçaklarda yön bulma sistemlerine ek olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca birçok senkronizasyon sistemi referans saat kaynağı olarak GPS’i kullanmaktadır. GPS sistemi UTC ve GMT’den farklı olarak kendi uyduları üzerindeki atomik saatleri kullanmaktadır. Bunlar 6 Haziran 1980’de sıfırlanmışlar ve artık saniyeleri düzeltmesi yapılmadığı için UTC’den 14 saniye ileridedirler. Bu nedenle periyodik olarak GPS alıcılarına UTC saat bilgisi gönderilir.

GPS temel olarak 3 ana bölüme ayrılabilir. Bunlar: uzay bölümü, kontrol bölümü ve kullanıcı bölümüdür.

Uzay bölümü en az 24 uydudan (21 aktif ve 3 yedek uydu) oluşur ve sistemin merkezidir. Uydular “yüksek yörünge” adı verilen ve dünya yüzeyinin 20.200 km üzerindeki yörüngede bulunurlar. Bu kadar fazla yükseklikte bulunan uydular oldukça geniş bir görüş alanına sahiptirler ve dünya üzerindeki bir GPS alıcısının her zaman en az 4 adet uyduyu görebileceği şekilde yerleştirilmişlerdir.

Uydular saate 7.000 mil hızla hareket ederler ve 12 saatte dünya çevresinde bir tur atarlar. Güneş enerjisi ile çalışırlar ve en az 10 yıl kullanılmak üzere tasarlanmışlardır. Ayrıca güneş enerjisi kesintilerine karşı (güneş tutulması vs.) yedek bataryaları ve yörünge düzeltmeleri için küçük ateşleyici roketleri vardır.

GPS projesi ilk uydunun1978’de ateşlenmesiyle başlamıştır. 24 uyduluk ağ 1994’te tamamlanmıştır. Projenin devamlılığı ve geliştirilmesiyle ilgili bütçe ABD Savunma Bölümü’ne aittir.

Uyduların her biri iki değişik frekansta ve düşük güçlü radyo sinyalleri yayınlamaktadır. (L1, L2) Sivil GPS alıcıları L1 frekansını (UHF bandında 1575,42 Mhz) ABD Savunma Bölümü alıcıları L2 (1227,60 Mhz) frekansını dinlemektedirler. Bu sinyal “Görüş Hattında” Line of Sight ilerler yani bulutlardan, camdan ve plastikten geçebilir ancak duvar ve dağ gibi katı cisimlerden geçemez.

GPS sinyalleri binalardan yansıdığı için şehir içlerinde araziye oranla hassasiyetleri azalır. Yeraltına kazılan tünellerde ise sinyal elde edilemez. Hatalı sinyallerin elde edilebileceği ya da hiç sinyal elde edilemeyen bölgelerde kullanılmak üzere geliştirilen Diferansiyel GPS’ler tarafından bu hatalar en aza indirilerek daha hassas bir yer ölçümü yapılabilir.

Daha rahat anlaşılması bakımından bilinen radyo istasyonları sinyalleriyle L1 frekansı kıyaslanırsa FM radyo istasyonları 88 ile 108 Mhz frekansları arasında yayın yaparlar. L1 ise 1575,42 frekansını kullanır. Ayrıca GPS’in uydu sinyalleri çok düşük güçtedirler. FM radyo sinyalleri 100.000 watt gücünde iken L1 sinyali 20-50 watt arasındadır. Bu yüzden GPS uydularından temiz bir sinyal alabilmek için açık bir görüş alanı gereklidir.

GPS uyduları tarafından gönderilen elektromanyetik dalgalar atmosferden geçerken bükülmeye uğrarlar. L1 ve L2 bantları farklı dalga boylarına sahip olduğundan farklı oranda bükülmeye uğradığından aradaki farklılık hesaplanarak atmosferik bozulma engellenerek çok daha hassas bir yer bilgisi hesaplanabilir. Sadece L1 bandı kullanılarak (diferansiyel GPS ile dahi) 90 m hassasiyet elde edilebilirken L1 ve L2 bantlarının ortak kullanımı ile bir metrenin altında hassasiyete ulaşmak mümkün olmaktadır.

Her uydu yerdeki alıcının sinyalleri tanımlamasını sağlayan iki adet özel pseudo-random (Şifrelenmiş Rastgele Kod) kodu yayınlar. Bunlar Korumalı (Protected P Code) Kod ve Coarse/Acquisition (C/A code) kodudur. P kodu karıştırılarak sivil izinsiz kullanım engellenir, bu olaya Anti-Spoofing adı verilir. P koduna verilen başka bir isim de “P (Y)” ya da sadece “Y” kodudur.

Bu sinyallerin ana amacı, yerdeki alıcının sinyalin geliş süresini ölçerek uyduya olan mesafesini hesaplamayı mümkün kılmasıdır. Uyduya olan mesafe sinyalin geliş süresi ile hızının çarpımına eşittir. Sinyallerin kabul edilen hızı ışık hızıdır. Gelen bu sinyal uydunun yörünge bilgileri ve saat bilgisi, genel sistem durum bilgisi ve ionosferik gecikme bilgisini içerir. Uydu sinyalleri çok güvenilir atom saatleri kullanılarak zamanlanır.

Adından da anlaşılacağı gibi kontrol bölümü GPS uydularını sürekli izleyerek doğru yörünge ve zaman bilgilerini sağlar. Dünya üzerinde 5 adet kontrol istasyonu bulunmaktadır. (Hawai, Kwajalein, Colorada Spring, (Ana merkez) Ascension Adaları ve Diego Garcia) Bunlardan dördü insansız biri insanlı ana kontrol merkezleridir. İnsansız kontrol merkezleri topladıkları bilgileri ana merkeze yollarlar. Ana merkezde bu bilgiler değerlendirilerek gerekli düzeltmeler uydulara bildirilir.

Kullanıcı bölümü yerdeki alıcılardır. Çeşitli amaçlarla GPS kullanarak yerini belirlemek isteyen herhengibir kişi, sistemin kullanıcı bölümüne dahil olur.  

Kaynak: ELTEM-TEK

Resim URL’ lerinde Değişiklik

Dün bir arkadaşa blog ile ilgili bir şey gösterecektim. İlgili sayfayı açtım bir de ne göreyim; eklediğim resimler gözükmüyor. Ne oldu yaw dedim kendi kendime bi araştıralım dedim. Sonra baktım aslında büyük bir mesele değilmiş. Küçük bir hata yapmışım en iyisi olayı biraz başından alayım.

Efendim ilk zamanlar bedava bir servis olan blogspot‘ta yazıyordum ancak alan adımdan pek memnun değildim. Daha sonra ücretsiz ve reklamsız hosting hizmeti sunan 000webhost servisini keşfettim ve hemen bir hesap alıp üzerine WordPress kurdum. Sonra kendime hayaletinyeri.net alan adını alarak domainimi bu ücretsiz hostuma yönlendirdim. İlk başta herşey güzel gidiyordu ancak aradan zaman geçince sayfamın yavaş açıldığını bazen de hiç açılmadığını gördüm. Bu durum doğal olarak canımı sıktı ve ben de artık iyisimi ücretli bir hosta geçeyim dedim. Geçerken adamların bir de kampanyası varmış bana bir de bedava domain verdiler. Böylece ben de hayaletinyeri.com alan adını da almış oldum

Neticede elimde biri ücretli bir hosta diğeri ise ücretsiz hosta yönlendirilmiş iki adet domain vardı. Bende sonu net ile biten domaini com ile bitene yönlendirdim. Şimdi siz hangi adresi yazarsanız yazın aynı sunucu ve siteye bağlanmış oluyorsunuz.

Peki bunların baştaki sorunla bir ilgisi var mı? Evet var. İlk zamanlar yazılara eklediğim resimlerin URL’ lerini www.hayaletinyeri.net/images/x.jpg şeklinde uzun olarak veriyordum ki böylelikle siteye direk gelmeyen ve RSS üzerinden ziyaret edenler de resimleri görebilsinler diye… Ancak daha sonra ücretsiz alandaki hesabımı kapatıp da tamamen ücretli alana yönlendiğimde sonu net ile biten uzun URL’ lere sahip resimlerim açılmıyordu ve ben bunu dün farkettim. Özellikle photoshop konusunda siteyi ziyarete gelenler bu derslerdeki resimleri göremediler. Bu durum için gerçekten özür dilerim. Ama yahu bir kişi de yorum yazmaz mı bu resimler görünmüyor diye hayret…

Bu hatayı farkeder farketmez tespit edebildiklerimin adreslerini images/x.jpg şeklinde düzelttim. Artık resim dosyalarım alan adımdan bağımsız yani bundan sonra sitenin adresi değişse bile resimlerin görüntülenmesinde bir sorun yaşanmayacak. Bunun tek dezavantajı Feedburner gibi harici servisler vasıtasıyla siteyi ziyaret edenlerin resimleri göremeyecek olmaları.

Yukarıda belirttiğim durumdan dolayı canı sıkılan arkadaşlar olduysa tekrar özür diliyorum ve daha iyi önerileri olanlar varsa onları da bekliyorum.

GTA IV Çıktı Ama…

Uzun bir bayram tatili geride kaldı. Öncelikle hepinizin geçmiş kurban bayramının mübarek olmasını diliyorum. Neredeyse bir yıllık izine denk gelen bu tatil sonrasında belkide pek çok insan işe alışmakta zorlanacak ama hep tatil de olmaz değil mi?

Tatil boyunca bir yere gitmedim ve evde kaldım. Böylece uzun zamandır yapmadığım bir şey için bol bol vaktim olacaktı. Oyun oynamak. Hele ki uzun zamandır beklediğim oyunların çıkış tarihlerinin bugünlere yakın olması sabrımı daha da çok zorluyordu.

Neyse sonunda beklenen tatil geldiğinde önce uzun zamandır bekleyen Crysis Warhead’ı bitirdim. Sonra geçen sene beni hayal kırıklığına uğratan Need For Speed’in yeni oyunu Undercover’ı denedim. Bu sene geçen seneye göre daha iyi olmuş ama yine de eski NFS serilerinin kalitesinden biraz uzak kalmış diyebilirim. Özellikle Codemasters’ın Race Driver GRID adlı oyunundan sonra mükemmel grafiklere ve gerçekçi oynanışa alıştıktan sonra NFS’den daha fazlasını beklerdim doğrusu.

Aslında pek çok oyun artık bende eskisi kadar bir heyecan uyandıramıyor acaba oyunlar mı kötüleşti yoksa ben mi büyüdüm. Belki de yaş ilerledikçe insanın hayal dünyasımı daralıyor?

Artık kafama göre bir oyun yok galiba derken bir de baktım GTA 4 çıkmış. Hemen ilk izlenimleri okumak için forumlara baktım. Rockstar firması oyunun korsan oynanmaması için 200.000$ fazladan harcadıklarını söylemiş ama 24 saat içinde bu çok güvendikleri koruma da kırıldı. Neyse asıl sorun, firma haklı olarak oyunlarını korumak isterken neredeyse kullanıcılara işkence edercesine önlemlere başvurmuş. SecureRom adlı güvenlik koruması kullanılmış. Bu koruma, DVD o an, sürücüye takılımı yoksa kaçak mı oynanıyor diye sürekli kontrol etmek istiyor. Orjinallik kontrolü için sürekli trigger yani tetikleyiciler kullanılıyor. Bu da performansı son derece olumsuz etkiliyor. Bir de oyun ilk açılışta sadece bir kereye mahsus etkinleştirme işlemini gerçekleştirmek için internet bağlantısına ihtiyaç duyuyor.

Yukarıda söz ettiğim gibi oyunun güvenlik önlemleri performansı son derece olumsuz etkiliyor. Oyun maalesef tam bir sistem canavarı… Oyunu crack’leyip oynarsanız performans bir miktar da olsa artıyor ama o zaman da oyuna multiplayer bir özellik katan Rockstar Social Club ayrıcalıklarından faydalanamıyorsunuz. Okuduğum kadarı ile bazı orjinal oyun sahipleri daha fazla performans için orjinal oyunlarını crack’lemek zorunda kalmışlar. Gerçi Rockstar bunun için bu hafta içi bir yama yayınlayacağını söyledi. Bakalım hadi hayırlısı. Bir de büyük ihtimalle bu yazı yazılırken NVIDIA ve ATI yeni sürücülerini yayınlamış olacaklardır.

Sonuçta burada korsan kullananlar değil orjinal oyun sahipleri cezalandırılmış oldu. Olmadı GTA, olmadı Rockstar.

Çalışıyorsa Dokunma

Bu hafta sonu durup dururken dertsiz başıma dert alıyordum. Olay şöyle gerçekleşti:

Önceden sadece bir hard diskim vardı ve ben bunu üç partition’a ayırmıştım. Bölümlerden birine XP, birine de Vista kurmuştum. Son bölümü de yedeklerimi saklamak için kullanıyordum. Neyse donanım fiyatlarının düşmesiyle beraber yedi ay kadar önce 750 GB kapasiteli bir hard disk daha alıp bilgisayara taktım ve onu da  üç bölüme ayırdım. İlk bölüme Vista kurdum. Diğer bölümlerden birini Emülatör diğerini de Müzik olarak adlandırdım ki bundan sonra bu bölümlere sadece ilgili dosyaları koyacak ve biraz olsun bilgisayarımı düzene sokacaktım. Ama işler kısmen istediğim gibi gitmedi. Eski diskimde XP bir türlü açılmıyordu. Önyükleme yani boot ekranından XP seçeneğini seçip bilgisayarı başlatmak istediğimde XP boot ekranı bir kaç saniye görünüyor ve bilgisayar resetleniyordu.

Yani anlayacağınız elimde iki adet hard disk, 6 tane partition ve 3 tane de işletim sistemi vardı. Bilgisayarı açarken BIOS içine girmeden F( tuşuna basarak Hızlı boot menüsüne ulaşabiliyor ve hangi hard diski seçersem aleti onunla başlatıyordum. Eski hard diski seçersem bana hangi işletim sistemini açmak istediğimi soran bir önyükleme ekranı ile karşılaşıyordum ki seçeneklerden biri olan XP zaten açılmıyordu. Eğer yeni hard diski seçersem, üzerinde tek bir işletim sistemi olduğu için sistem direk açılıyordu. Yeni hard diski zaten SATA 1 portuna taktığım için açılışta hiç bir tuşa basmasam bile bilgisayar yine otomatik olarak bu diskten başlıyordu.

Şimdiye kadar böyle güllük güllistanlık bir şekilde idare ederken geçen hafta sonu şeytan dürttü ve şu XP işini bir çözeyim dedim. Bilindiği gibi Vista üzerinden doğrudan boot seçenekleri ile oynanamıyor. Zaten benim içim de XP ile ilgili olduğu için biraz XP nin kurulu olduğu bölümün kök dizininde yer alan boot.ini dosyası üzerinde epey bir değişiklik yapmama rağmen bir sonuç alamadım.

Ben de XP nin üzerine tekrar XP yüklersem belki boot sorunu düzelir diye düşündüm. Ancak daha önce servis paketi 2 ile birleştirdiğim XP CD’sini bulamadım ve bende eski XP ile idare etmeye razı oldum. Bilgisayarı XP CD si ile açtım ilk önce bir kurtarma seçeneğini deneyeyim dedim. Fakat bir şey çıkmadı kurtarma konsolunu çalıştırınca diskte hata var gibi bir şeyler söyledi. Otomatik deyince de kurtarma disketi istedi. Bende de disketler olmadığı için direk işletim sistemini kurmayı denemenin doğru olacağına karar verdim.

Ancak bu CD deki XP en eski sürümlerden biri olduğu için kurmak istediğiniz diski seçin bölümüne gelince her iki diski de 130 GB lik diskler olarak algıladı. Ben de kendimce nasıl olsa yükleyince düzelir dedim. Kendimce, ikinci diskte XP olduğu için kurulacak disk olarak D’yi seçtim fakat bir şey unutmuştum. Hızlı boot seçeneğini kullanarak bilgisayaraı ikinci diskten başlattığım için şimdi sistem birincil diskimi ikincil; ikincil diskimi de birincil olarak görüyordu. Yani asıl diske kurma tehlikesi ile karşı karşıyaydım.

Neyse kurulacak diski seçtim ve karşıma partition seçme ekranının gelmesini beklerken bu disk biçimlendirilmemiş; biçimlendirmek istermisiniz gibi acayip bir soru soran ekran geldi. Durumda bir terslik olduğunu anlamıştım. İşlemi İptal ettim. Sorunu internette araştırmaya karar verdim ve bilgisayarı yeniden başlattım ve yine içinde XP olan eski diskimle başlattım. 

Eski diskimde acaba sorunu nasıl çözerim diyerek Bilgisayar bölümünü açtım. Burada normalde disk bölümünde toplam altı tane disk gözükmesi gerekirken bu sayı dört tane idi. Baktım eski disk bölümleri duruyor. Yeni diske ait hiç bir partition yok sadece tek disk olarak gösteriliyor hemen tıklayıp yeni diski açayım dedim ancak Bu diskin biçimlendirilmesi gerekiyor. Şimdi Biçimlendirmek istermisiniz diye soran bir mesaj kutusuyla karşılaştım. Hemen o panikle bilgisayarı yeniden başlattım ve hiç bir şeye dokunmayarak bilgisayarın normal bir şekilde açılmasını bekledim ama nafile… Simsiyah ve bomboş bir ekranla karşı karşıya kalmıştım.

Artık nasıl bir hale geldiğimi düşünebilirsiniz herhalde. Şimdi diske format atılmadığına eminim yani aslında her şeyin orada durduğunu ve sadece benim göremediğimi biliyordum ya da umuyordum. Sorun sadece diskin başlangıç tablosunda birşeylerin bozulmasından ibaretti. Taktım Vista DVD’sini İleri dedim ondan sonra da Windows’u Onar diyen seçeneğin üzerine tıkladım. Ardından da Başlangıç ve Kurtarma‘yı seçtim. Gerekli İşlemler yapıldı ve bilgisayar yeniden başladı.

Ekranda bu sefer daha farklı bir boot menüsü çıktı. Çıkan menüde iki seçenek Sunuluyordu. 

Microsoft Windows Vista Ultimate <Kurtarıldı>
Microsoft Windows Vista Business <Kurtarıldı> 

Yahu Ultimate tamam da neden Business için de kurtarıldı deniyor ona hiç bir şey olmamıştı ki…Neyse en azından kaybolan sistemim Ultimate geri dönmüştü. Buradaki tuhaf durum şuydu artık ikinci diskin başında zaten XP ve Vista seçeneklerinden oluşan bir boot menüm varken şimdi buna bir de birinci diskte de bir boot menü eklenmişti. Üstelik bu yeni menüdeki ilk seçenek birinci diskteki; ikinci seçenek ise ikinci diskteki işletim sistemini açıyordu ve yanlarında bir de kurtarıldı ifadeleri bulunuyordu.

O an sistemi kurtarmanın sevinci ile bu durumu görmezden geldim ve kurtardığım asıl sistemimi açtım. Burada masaüstündeyken Bilgisayar’a sağ tıklayıp Özellikleri’i seçtim. Sol tarafta yer alan menüden Gelişmiş Sistem Ayarları yazan seçeneğin üzerine tıkladım ve Sistem Özellikleri başlıklı dialog kutusu açıldı. Kutunun üst kısmında yer alan sekmelerden ortada bulunan Gelişmiş sekmesini açtım. Bu alanda kutu Performans, Kullanıcı Profilleri ve Başlangıç ve Kurtarma olmak üzere üç bölüme ayrılmıştı.

Alt tarafta bulunan Başlangıç ve Kurtarma bölmesindeki Ayarlar butonuna tıklayınca karşıma Başlangıç ve Kurtarma Dialog kutusu geldi. Burada İşletim Sistemlerini Gösterme Süresi seçeneği 30 saniye olarak ayarlanmıştı. Bu seçeneğin işaretini kaldırdım. Sistemi yeniden başlattım.

Olmuştu. Gerçi ilk açılışta işletim seçenekleri menüsü çok kısa bir süre için görünüp kayboluyordu -yani saniyenin dörtte biri kadar bir süre- ama bu kadar uğraştan sonra bu çok önemsiz bir detaydı.

Yazıdaki hatalar için kusura bakmayın bu karışık olayları karışık bir ruh hali ile basit olarak anlatmaya çalıştım.

Bütün bunlardan sonra çok iyi bir ders aldım. Çalışıyorsa dokunma

Crossfire ve SLI Rüyası Bitiyor mu?

Normalde bu yazıyı haberler kategorisine yazabilirdim ancak söz konusu iddia çok büyük olduğu için burada bulunmasını uygun gördüm.

Aslında pek çok kullanıcı için elde edilmesi kolay bir teknoloji olmasa da çift grafik kartları konuyla ilgili olan kullanıcılar için istedikleri performansı elde edebilmeleri için adeta biçilmiş kaftan…

Grafik teknolojisi böyle ilerlerken bazı can sıkıcı iddialar da ortalıkta dolaşmaya başladılar. Bunlardan biri de her yeni Windows sürümünde önceki teknolojilerden bazılarını çöpe atmayı adeta bir ilke haline getirmiş olan Microsoft’un önümüzdeki dönemde kullanıcıların beğenisine sunmaya hazırlandığı Windows 7 işletim sisteminde Crossfire ve SLI desteğinin olmayacağı söylentisi… Bu yenilir yutulur olmayan iddiaların doğruluk payı hakkında bir bilgim yok ama Microsoft’un daha önceki marifetlerini hatırlayınca hiç de imkansız gibi durmuyor.

Microsoft’un niçin böyle bir karar aldığını ve haberin ayrıntısını merak edenler buraya tıklayarak haberi okuduğum kaynağa göz atabilirler.

Flash’ta Animasyonları Tersine Çevirmek

Geçenlerde Adobe Flash CS3’te bir animasyon hazırlamıştım. Sonra animasyonun başlangıç hareketinin sonunda da tersten oynamasını istediler. Bu şekilde animasyon loop olarak bırakıldığında yani sürekli kendini tekrarladığında hoş bir bütünlük ortaya çıkacaktı.

Normalde tersine çevirmem istenen animasyon dönen ya da büyüyen bir şekil olsaydı hiç sorun olmayacaktı aynısının tersini el ile de yapabilirdim ancak komplike bir hareketi ters çevirmek biraz uğraştırıcıydı. Ben de yüce Google’ a sordum ancak aldığım cevaplar pek tatmin edici değildi. Ya bunu bir buton yardımıyla yaptırmaktan bahsediliyordu ya da script yazılması öneriliyordu. Fakat bu iş bu kadar zor olmamalıydı. Belki de ben bulamamışımdır.

Neyse… Baktım böyle olmayacak daldım Flash’ın menülerine sonunda kendi göbeğimi kendim kestim. Belki ilerde bazı arkadaşlara da lazım olur diye buraya yazıyorum.

İlk önce aşağıdaki resimdeki gibi tersine çevirmek istediğimiz animasyonun bulunduğu katmandaki (Layer) Frame’leri seçiyoruz.

 

İlgili fame’leri seçerken sondan başa doğru yani sağdan sola doğru seçerseniz işiniz daha kolay olacaktır. Çünkü diğer türlü seçim yapmak yerine frame alanlarını ilgili Layer üzerinde kaydırabilirsiniz. Bu da zaman aralığının bozulmasına neden olacaktır.

Daha sonra seçili Frame’lerin üzerinde sağ tuşa tıklıyoruz ve açılan menüden “Reverse Frames” seçeneğini seçiyoruz.

Eğer bu işlemi yapmadan önce ilgili katmanın bir kopyasını alırsanız ve işlemi bundan sonra yaparsanız elinizde animasyonun hem ters hem de düz hali olur.

Hepinize kolay gelsin.

Google Chrome, Yeni Nesil Tarayıcı

Web dünyasında sürekli yeni gelişmeler yaşadığımız şu günlerde tarayıcı bazında Microsoft Internet Explorer mevcut durumda liderliğini sürdürmeye devam ediyor. Bunun yanında özellikle üçüncü sürümünden sonra çok daha başarılı bir ivme yakalayan Firefox ilerde Explorer’ı zorlayacak diye düşünürken; oyuna yeni bir oyuncu dahil oldu. Chrome

Google imzasıyla web gezginlerinin beğenisine sunulan ve henüz beta aşamasında olmasına rağmen büyük beğeni toplayan bu tarayıcı hakkında son derece başarılı hazırlanmış bir inceleme yazısını şu adresten okuyabilirsiniz.

Son derece sade ve bir o kadar da basit hazırlanmış Chrome benim acayip hoşuma gitti. Çoğu zaman da gayet hızlı çalışıyor. Yukarıdaki bağlantıya tıklayıp inceleme yazısını okuduysanız söz konusu tarayıcının gizli mod ve çökme kontrolü gibi güzel özelliklerine tanık olmuşsunuzdur. Özellikle çökme kontrolü sayesinde hata veren bir sekme olduğunda komple tarayıcıyı değil sadece ilgili sekmenin görevi sonlandırılarak hasardan en az etkiyle kurtulabilirsiniz. Ancak Chrome bunu gerçekleştirmek için açtığınız her bir sekme başına görev yöneticisi alanında bir chrome.exe dosyası oluşturuyor. Yani her yeni sekmede bir exe dosyası çalıştırmış oluyorsunuz eğer çok fazla sekme açarsanız ve bir de bilgisayarınız çok güçlü değilse bu durum sizi biraz olumsuz yönde etkileyebilir.

Programın halen beta aşamasında olmasından dolayı kaynaklanan bazı eksiklikleri de yok değil. Örneğin dosya upload işlemi yapmak için hazırladığınız forumda her zaman alışık olduğumuz gibi file elemanı bir metin kutusu ve düğmeden oluşmuyor. Sadece bir düğme var ve dosya seçilmişse dosyanın adının yazıldığı (ancak ne yazık ki dosya yolu yazılmıyor. Bu bence büyük bir eksiklik.) bir alan var ve tehminimce bu beta aşamasının bir etkisi değil. Mühendisler bunu hep böyle olacak şekilde düşünüyorlar gibime geliyor ancak ben bunu çok kullanışlı bulmuyorum.

Tarayıcı parametreye göre değişken yani dolayısıyla içerik gösteren sayfalarda bazen yavaşlayabiliyor ancak bu sürekli olmuyor. CSS kodları eğer düzgün hazırlanmamışsa sayfa görünümünde sorunlarla karşılaşmanız olası. Özellikle Fireworks ya da Photoshop gibi programların “slice” yani kocaman bir resmi dilimleyerek web sayfası oluşturma tekniğinden yararlanmışsanız size kötü bir haberim var. Firefox ve Explorer ortamında sorun çıkarmayan bu sayfalar genelde Chrome üzerinde düzgün görüntülenemeyebiliyor.

Bir de roll-over denilen ve üzerine fare ile gelindiğinde aşağıya doğru açılan flash bannerler hakkında bir sorun ile karşılaştım. Söz konusu banner ın altın bir bağlantı varsa ve bu bağlantı banner açıldığında bannerin altında kalacak kadar yakınsa, banner açılmasa bile tıklanır durumda olmuyor. Yani bannerin altındaki bağlantıya fare ile tıklayamıyorsunuz. O bağlantı herhalde üstteki bannerin açıldığında kaplayacağı alanın sınırlarında olduğu için görünmeyen bir katman altında kalmış gibi oluyor.

Bu tip Ufak tefek sorunların Chrome beta sürümünden kurtulup final sürümüne eriştiğinde ortadan kalkacağına eminim. Artık bundan sonra ben de Chrome kullanırım diye düşünüyorum. Tarayıcı sayısının artması biz kullanıcılar açısından faydalı olsa da web geliştiriciler açısından yanında bazı külfetler de getiriyor. Artık tasarladığımız her sayfanın Explorer yanında Firefox, Opera ve artık Chrome üzerinde de düzgün görüntülenebilmesi için sinir dolu dakikalar ve hatta saatler bizleri bekliyor.

Tatil Bitti Ramazan Başladı

Öncelikle hepinize hayırlı ramazanlar diliyorum

Sonra da yaklaşık 9-10 gündür sayfada bir yenilik göremediğiniz için özür diliyorum. Söz konusu süre içinde ege kıyılarında tatil yapıyordum. Böylece bir senenin yorgunluğunu atmış oldum ve önümüzdeki senenin tatil planlarına başlamış oldum 🙂

Tatile Marmaris’ten başladım ve Datça, Dalyan, Fethiye rotasını takip ederek Kaş’ta sonlandırdım. Biraz uzun ama bir o kadar da keyifli bir yol tatili oldu. Zaman zaman bünye istiyor böyle şeyleri…

Tatilin güzelliğine gölge düşüren tek şey Fethiye esnafı oldu. Her ne kadar Ölüdeniz için buna değse de bazen yeter artık diyesim geldi. Böyle bir şey olamaz esnafın biri diğerini kötülüyor. Hepsi birbirinin kuyusunu kazıyor. Bir de sizi kazıklamaya çalışıyorlar. Utanmadan da bundan ucuzunu bulamazsın başka yerlere boşuna bakma diyorlar. Yuhhh Bulamazsın demelerine rağmen hep daha kalitelisini ve daha ucuzunu bulmayı başardım.

Şimdi yine buradayım iş başladı, Ramazan başladı. Hepinize yeniden hayırlı ramazanlar

Sıcak Bir Pazar Günü

Sıcak bir pazar günü… Çok uzun bir zaman sonra tüm günü kendime ayırarak tembellik edebileceğim nadir günlerden birindeyim. Nasıl Yapılır? bölümü için sanal PC kurmak ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum ama sanal makine programını kaldırıp başka bir diske kurduğum için işler biraz uzadı ama o yazıyı bir kaç gün içinde bitireceğim…

Madem sanal makine yazısını yazamıyorum o halde CSS ile ilgili bir şeyler okudum. Böylece bir sonraki CSS yazısının konusu belli olmuş oldu. Özellikle CSS ve Photoshop konusunda çok ağır ilerlediğimin farkındayım ama konuları hangi sırada yazacağıma karar vermek gerçekten zor oluyor. Kafa karıştırmadan ve birbiriyle ilgili konulara hakkında yazmaya çalışıyorum. Daldan dala uçmuyorum yani…

Bu arada evde temizlik yapmaya karar verdim. Temizlik dediysem eski CD ve DVD leri attım. PCnet ve Chip dergilerinin taa 2001 yılından kalma CD leri var dile kolay tam 7 yıl öncesi… Aslında bi ara dergileri de atmak lazım ama bu sıcakta değil başka zaman yaparım daha serin bir günde…

CD leri atarken Chip Ağustos 2004 CD sine gözüm takıldı. İki Multimedya devi karşı karşıya Adobe vs Macromedia… Ne kadar tuhaf şimdi. Artık Macromedia yok… 4 yıl önce bu başlıkla iki dev firmanın yazılımlarını aynı ortamda barındıran bu medyaya bakarken; bilgisayar dünyasında bazı şeyleri tahmin etmenin ne kadar güç olduğunu düşündüm. Yani 10 yıl önceki bilgisayarlara bakarak bugünün teknolojisi hakkında kaç kişi doğru yarumlarda bulunabilirdiki…

IBM’in Bill Gates’in işletim sistemini beğenmeyince Microsoft firmasının doğması, Aplle şirketinin kurucusunun bir gün yönetim kurulu kararıyla kendi şirketinden kovulması ve bu şahısın daha sonra kurduğu şirketin Apple tarafından satın alınmasıyla tekrar eski şirketine dönmesi…

Daha pek çok önceden tahmini imkansız konular ya da pek çok ileri zamanları konu alan eski teknolojik filimlerde konuşan bilgisayarların olmasına rağmen internetin esamesinin okunmaması.

Bugün sıcak bir pazar günü ve artık içimden hiçbirşey yapmak gelmiyor. Pazartesiyi bekliyorum ve bu birbiriyle ilgisiz pek çok konunun yığıldığı yazı için de kusura bakmayın dedim ya bugün çok sıcak bir pazar günü saçmalıyorum.

Sanal PC Programları

DİKKAT: Aşağıda okuyacağınız yazıdaki adı geçen programları kullanmanız ve / veya işlemleri uygulamanız halinde doğacak her türlü sorunda sorumluluk size aittir. Bunları denemek ve yapmak tamamen sizin kendi riskinizdir.

Bundan bir önceki yazımda Solaris öğrenmeye başladığımı yazmıştım. Tabi kursta öğrendiklerimin kalıcı olması için alıştırmalar yapmam gerekiyordu ve bunun içinde Solaris kurmam gerekiyordu. Şimdi durduk yerde diskimde bir bölüm ayırıp bu işletim sistemini kurmaktansa sanal bir PC kurmak daha cazip geldi. Sanal PC ile yaptığım hataları daha kolay telafi edebilirdim üstelik. Peki ama nedir bu sanal PC

Sanal PC ya da Virtual PC bilgisayarınıza kurduğunuz anda işletim sisteminiz içinde başka bir işletim sistemi çalıştırmanızı sağlayan programlardır. Böylece asıl sisteminizi riske atmamış olursunuz. Daha iyi anlamak için aşağıdaki resime bakabilirsiniz.

Yukarıda da görüldüğü gibi vista kurulu bir sistemde aynı anda XP çalıştırabilirsiniz. Gerçek ve sanal işletim sistemlerini ağ yoluyla birbirine bağlayabilir, tereddüt ettiğiniz sakıncalı uygulamaları sanal makinenizde çalıştırabilirsiniz.

Sanal PC programları, sanal işletim sistemlerine sizin olmasını istediğiniz kadar bellek ayırırlar ve gerçek işlemcinizle çalışırlar. Bu nedenle bilgisayarınızın bunları kaldıracak donanıma sahip olması performanslı bir şekilde çalışabilmeniz için son derece önemlidir. Bunun dışında diğer donanımları (mesela ekran kartı) emule edebilirler. Sanal bilgisayarınızın kurulu olduğu hard diski de makine ayarlarından yaparak ne kadar olmasını istediğinize karar veriyorsunuz ve diskinizden gerekli bölümü ayırabiliyorsunuz. Sanal hard diskiniz bir imaj dosyası şeklinde kullanıldığı için sanal işletim sistemi ve bunun üzerine kurduğunuz tüm programlar sadece bir tek dosyadan ibaret olacaktır. Hem de size dinamik disk özelliği sunulur. Yani diyelim 10 GB bir alan ayırmak istediniz. Dilerseniz program anında 10 GB kapasitesinde bir dosya oluşturur. Dilerseniz de ilk başta birkaç KB boyutunda bir dosya oluşturur ve siz işletim sistemini ve programları yükledikçe diskinizin boyutları büyür.

Bu tür programlar hard diski imaj olarak tuttuğu içinsanal makinede meydana gelecek sorun sadece sanal makineyi etkiler yani sanal makineye bulaşan bir virüs gerçek sisteminizi etkilemez. Böyle bir durumda sanal makineye ait hard disk imajını silerek kurtulabilirsiniz. Eski işletim sistemlerinde çalışan mesela Windows 98 gibi programlarınızı yeniden çalıştırmak, nostalji yapmak ya da Mac, Linux gibi diğer platformlara ait işletim sistemlerini tanımak için bu tür programlardan yararlanabilirsiniz.

Piyasada bu işi yapabilen pek çok program olsa da ben bunlardan 3 tanesinin öne çıktığını düşünüyorum

Microsoft Virtual PC 2007 Benim ilk kullandığım sanal PC programı tabi o zamanlar daha eski sürümü olan 2004’ü kullanıyordum. 2004’ün para ile satılmasına rağmen; Microsoft güzel bir karar ile 2007 sürümünü ücretsiz dağıtmaya karar vermiş. İlk başlayacaklara bu programı öneririm. Kullanması çok basit olan bu programın diğerlerine göre artı bir özelliği de gerektiğinde save komutuyla sanal makineyi kapatıp daha sonra tekrar hızlı bir şekilde açabiliyorsunuz ve böylece sanal işletim sisteminizin boot olmasını beklemiyorsunuz. İşletim sisteminizi bir ay sonra açsanız bile her şey aynen bıraktığınız gibi duruyor.

VirtualBox Sun firması tarafından geliştirilen ve ücretsiz dağıtılan bu yazılımın en büyük artısı Türkçe dil desteğine sahip olması. Özellikle Solaris kuracaklar için bu program tavsiye ediliyor ancak ben kurduğumda masaüstü için pek fazla çözünürlük seçeneği göremedim ancak Türkçe desteği ve küçük boyutu pek çok kişiyi tatmin edecektir.

VMware Workstation Tek bilgisayar için 189 dolar gibi bir ücretle satılan bu program şu ana kadar en memnun kaldığım sanal PC çözümü. Zaten VMware bunun yanında daha pek çok sanallaştırma çözümleri üretiminde uzmanlaşmış bir firma. Hatta sanal server kurup yine sanal clientlerle bağlantı yapabildiğiniz programlar dahi var.

Bu program da diğerleri gibi eklentiler içeriyor yani sanal işletim sisteminin üzerine sürücüler yükleyerek sanal sisteminizi geliştirmenize tıpkı yukarıdaki programlar gibi izin veriyor. Ben size VMware programını tavsiye ediyorum. Solaris’te 1600×1050 çözünürlük kullanmama izin verdi VirtualBox sadece 1024×768 e kadar çıkabildi.

Eğer VMware kullanmak isteyip de para vermek istemiyorsanız önce programın deneme sürümünü indirip sanal makinelerinizi kurun. Daha sonra VMware Player programını indirerek sanal makinelerinizi ücretsiz kullanabilirsiniz. Workstation sanal makineler oluşturmakta kullanılır ve satın alınmamışsa süre sonunda çalışmaz ancak player, workstation ile oluşturulmuş sanal makineleri çalıştırmanıza izin verir sadece sanal makinenizin özelliklerini değiştiremezsiniz. Zaten ilk başta düzgün bir şekilde ram ve hard disk miktarı CD/DVD sürücü ayarlarını yaptıktan sonra bir daha değiştirmenize gerek kalmayacaktır.

En kısa zamanda VMware ile bir sanal makinenin nasıl oluşturulduğunu Nasıl Yapılır? köşesinde anlatacağım.