Browse Tag

TÜBİTAK

TÜBİTAK’tan Pardus Atağı

TÜBİTAK, kamu kuruluşlarında ve KOBİ’lerde kurulu bilgisayarların ulusal yazılım Pardus İşletim Sistemi ile çalıştırılması için “Göç Ortaklığı” projesini başlattı.

TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü (UEKAE) Pardus Yöneticisi Erkan Tekman, Türkiye Bilişim Derneğince Sheraton Otel’de düzenlenen “Bilişim’08” kurultayının “Açık Kaynak ve Dokümanlar Türkiye İçin Bir Gelecek mi?” başlıklı oturumunda yaptığı sunumda Başbakanlık görevlendirmesiyle 2003 yılında başlatılan ulusal yazılım Pardus hakkında bilgi verdi.

Pardus’un TÜBİTAK bünyesinde yaklaşık 20 kişilik çekirdek bir kadro ile yüzlerce gönüllü ile geliştirilmeye devam ettiğini anlatan Tekman, “Ohloh” isimli internet sitesinin yaptığı araştırmanın Pardus’un uluslararası özgür yazılımlar arasında çok iyi bir seviyede olduğunu ortaya koyduğunu aktardı.

Sunumunun ardından AA muhabirine bilgi veren Tekman, TÜBİTAK’ın bir süre önce kamu kurumları, belediyeler ile orta ve büyük ölçekli KOBİ’lerde kurulu bilgisayarların Pardus işletim sistemi ile çalıştırılması için “Göç Ortaklığı” projesini başlattığını bildirdi. Tekman, proje ile ilgili şunları kaydetti:

“Proje kapsamında daha önce özgür yazılımı tanıyan bir takım firmalarla ortaklıklar kuruyoruz. Projede, Pardus tabanlı yazılımların daha çok geliştirilmesi, kurumlara teknik desteği verecek yetkinlikte yazılım firmalarının oluşmasını istiyoruz. Bu yazılım firmalarının bu dönüşümü gerçekleştirmelerini ve bundan para kazanmalarını istiyoruz. TÜBİTAK UEKAE para kazanan değil, bu işin düzgün yapılmasını sağlayan ve bunun kaliteli bir şekilde sonuçlandırılmasını isteyen bir kurum olarak görev yapacak.”

Firmalara çağrı

Erkan Tekman, özgür yazılım konusunda daha önce çalışmış, kendi firmasında özgür yazılımları kullanmaya başlamış firmalara da çağrı bulunarak, “Başka kurumların da Pardus kullanmasını teşvik edecek bilgi birikimine sahip firmalar bize başvursunlar. Bunlar bizim yol göstermemizle hem bu işten para kazanabilecek, hem de Türkiye’nin yurt dışına yazılım için lisans ücreti ödemesine engel olacaklar” dedi.

Pardusla ilgili tüm bilgilerin www.ozgurlukicin.com adresinden alınabildiğini anımsatan Tekman, yeni projelerinde de tabelalarında “Pardus Göç Ortağı” yazan firmaların bulunacağını, bu firmaların hem kendi tanıtımlarını yapacaklarını hem de yazılım hizmeti alınmak istendiğinde tüm ilgilileri Pardus’a teşvik edeceklerini söyledi.

“Pardus Göç Ortağı” projesi ile firmalarla sözleşme imzaladıklarını ve firmadan bir ön çalışma yapmasını istediklerini dile getiren Tekman, “Projede kamu kurumları, belediyeler ve özel sektör ve kişisel kullanıcılar var. Ana amaç, tüm Türkiye’deki kurumları Pardus’a göç ettirmek” dedi.

Kaynak: CNN TURK

TÜBİTAK Gözlemevi’ne Gelen İlginç Sorular

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) görevlileri, bilimsel çalışmaların yanı sıra vatandaşlardan gelen ilginç sorulara da cevap veriyor.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde görevli Başuzman, Araştırmacı Dr. Tuncay Özışık, vatandaşların, gökyüzünde gördükleri cisimleri sormak veya gökbilimle ilgili merak ettikleri konuları danışmak için kendilerini telefonla aradıklarını veya e-posta yoluyla sorularını yönelttiklerini söyledi.
 
Bu sorulara bilimsel yanıtlar vermeye çalıştıklarını ifade eden Özışık’a göre, vatandaşların büyük bölümü tanımlanamayan uçan nesneler olan UFO ve dünya dışı yaşam ile ilgili sorular yöneltiyorlar. Zaman zaman vatandaşların yaptıkları amatör çalışmaların yanı sıra günümüz bilimsel gerçeklerine uymayan, eksik veya yanlış bilgiden kaynaklanan bazı iddialarla da karşılaştıklarını anlatan Özışık, “Bir yılın 365 değil de 366 gün” olduğunu iddia edenlerin yanı sıra “Dünya’nın yörüngesi elips olamaz, elips olsaydı Dünya Güneş’e yaklaştığı zaman havanın çok sıcak olması, uzaklaştığında da çok soğuk olması gerekirdi”, “Dünya’nın dönme ekseninde büyük bir kayma olmuş olmalı” gibi soru-cevaplarla karşılaştıklarını bildirdi.
 
“AMATÖR KAMERA ÇEKİMLERİ ALDATICI”
 
Bu tür sorulara, temel astronomi bilgi eksikliğinin ve yanlış bilgi kaynakları kullanımının sebep olduğunu belirten Özışık, çoğunlukla UFO ve parlayan cisimler gördüklerini söyleyenlerin kendilerini arayarak saniye saniye gördükleri veya gördüklerini sandıkları nesneleri anlatmaya çalıştıklarını söyledi. Özışık, şöyle devam etti:
 
“UFO gördüğünü söyleyenlerin bizleri artık hangi dönemlerde ve şartlarda arayacaklarını tahmin edebiliyoruz. Çünkü UFO gördüğünü söyleyenlerin genellikle arama dönemi Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzündeki en parlak cisim olabilen Venüs gezegeninin sabahları doğu ufkunda veya akşamları batı ufkunda parladığı zamanlardır. Buna bir de parlak ve nokta ışık kaynağı gözlemleri için uygun olmayan amatör video kamera çekimleri eklendiğinde, gerçekten vatandaşın kolayca yanılıp heyecanlanabildiği durumlar ortaya çıkıyor. Ayrıca Venüs’ün dışında meteoroloji balonlarını, İridyum Uyduları veya Uluslararası Uzay İstasyonu geçişlerini UFO sananlar büyük çoğunlukta.”
 
Özışık, “Niye daha büyük teleskoplar almıyorsunuz?”, “Neden uzaylıları araştırmıyorsunuz?”, “Neden uzaylılar hep ABD’de ortaya çıkıyorlar?” şeklinde sorularla da karşılaştıklarını kaydeden Özışık, insanoğlunun merak kavramının normal olduğunu ama halkın sorularını mutlaka gökbilim ile ilgili araştırma merkezlerine iletmeleri ve bilimsel gerçeklere itibar etmeleri gerektiğini vurguladı.
 
“DÜNYA DIŞI YAŞAM KONUSUNDA HENÜZ ANLAMLI BİR SONUÇ ÇIKMADI”
 
Özışık, özellikle dünya dışı yaşam araştırmalarında profesyonel olarak astronomların çok uzun zamandır yüksek teknolojiyi kullanarak araştırma yaptıklarını, bu konuda Uluslararası Astronomi Birliği’nin de büyük bir komisyon kurduğunu hatırlatarak, bu tür araştırmalardan henüz anlamlı bir sonuç çıkmadığını hatırlattı.
 
Özışık, bu konuların internet ve medya ortamında zaman zaman pozitif bilim ortamından çok uzak bir şekilde işlenerek halkın adeta kandırıldığını da ifade ederek, bugüne kadar gelen sorular nedeniyle oldukça geniş bir soru-cevap arşivine ulaştıklarını, yakın bir zamanda TUG web sitesinde (www.tug.tubitak.gov.tr) “Sıkça Sorulan Sorular” şeklinde bir bölüm hazırlayarak gelen sorulara cevap vermeye devam edeceklerini kaydetti.

Kaynak: teknoport.com.tr

NATO’dan TÜBİTAK’ın kripto cihazlarına onay

Şifreleme işlemi yapan MİLON 4A TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde (UEKAE) geliştirilen kripto özellikli 8 cihaz ve 2 algoritma, NATO Askeri Komitesi tarafından her türlü NATO gizlilik seviyelerinde kullanılabilirlik onayı aldı.

NATO envanterine giren ve UEKAE’nin tamamen milli ve özgün tasarımla geliştirdiği bilgi güvenliği sağlayan ürünler, üye ülkeler arasında güvenli veri aktarımı ve haberleşme olanağı sağlıyor.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, tamamen milli ve özgün tasarımla geliştirdiği ürünlerini NATO onayına sunan ve faaliyet alanı bilgi güvenliği ve ileri elektronik olan TÜBİTAK UEKAE, şu ana kadar gönderdiği tüm ürünler için NATO Askeri Komitesi’nden “her türlü NATO gizlilik seviyelerinde kullanılabilirlik” onayı aldı.

UEKAE’nın geliştirdiği ürünler, NATO’ya üye ülkeler arasında güvenli veri aktarımı ve haberleşme olanağı sağlıyor.

UEKAE’de geliştirilen ve NATO tarafından Mayısta onaylanan son ürün olan Offline Kripto Cihazı MİLOF-1, “Çok Gizli”ye kadar gizlilik dereceli sayısal ortamda hazırlanmış mesaj, evrak, dökümanların yanı sıra ses, resim, görüntü ve sayısal haritaları şifreleyerek güvenli iletişime olanak tanıyor.

UEKAE’de geliştirilen ve NATO’dan onay alan diğer 7 cihaz ile algoritmalar şöyle:

Kripto algoritmaları

2 adet kripto algoritması, NATO’ya sunulacak kripto cihazlarında kullanılmak üzere geliştirildi. Bu algoritmalar milli cihazlarda kullanılmıyor. Ayrıca milli amaçla geliştirilen algoritmalar da NATO’ya verilmiyor.
 
Veri kripto cihazları

MİLON-4A: Veri iletişimi yapan sistemler arasında iletilen verilerin, gerçek zamanda şifrelenmesi işlemini gerçekleştiriyor. UEKAE’de üretilen ilk milli kripto tümdevresi bu cihazda kullanıldı.
 
ISDN-BRI KRİPTO CİHAZI : Haberleşme ve bilgi güvenliği alanında kullanılan cihaz sabit ve mobil karargahlarda ses, veri, faks ve görüntülü terminaller arasında gerçek zamanda güvenli iletişim, aynı anda iki kanal üzerinden kriptolu görüşme sağlıyor. Şifreleme için milli kullanım sırasında TÜBİTAK UEKAE onaylı milli algoritma, NATO kullanımı sırasında NATO Secan onaylı algoritma kullanılıyor.

ISDN-PRI KRİPTO CİHAZI: ISDN-BRI ile aynı özelliklere sahip olup aynı anda 30 kanal üzerinden kriptolu görüşmeyi sağlıyor.
 
ISDN TELEFON: Sayısal ve analog şebekelerde, tek cihazla ses ve veri güvenliğini sağlarken aynı zamanda normal telefon görüşmelerindeki ses kalitesinde kriptolu ses görüşmesi sağlıyor.

Anahtar yükleme cihazları

KAOC-8: Delikli bir şerit üzerindeki anahtar bilgilerini optik okuma yöntemiyle kripto cihazlarına veya anahtar yükleme cihazlarına aktarıyor.
 
KAYC-10: Kriptolu veri iletişimi yapan cihazlara offline olarak anahtar yüklemesi yapıyor.

HF İletişim cihazı

FORESC II: Farklı ortamlarla uyumlu muhabere sistemleri (FORMUS) cihazlarından bir tanesi olan FORESC II, HF-VHF-UHF üzerinden güvenli veri iletişimi sağlıyor.

FORESC II NATO üyesi ve NATO üyesi olmayan ülkeler arasında Akdeniz’in güvenliği için ve güvenilir haberleşme sağlamak için kullanılıyor. Cihaz ile fotoğraf, yazı, ses, e-posta iletebiliyor ve eş zamanlı sohbet yapılabiliyor.

Kaynak CNN TÜRK

Yapay Big Bang’de Türk imzası

Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fizik Bölümü mezunu, yüksek lisans öğrencisi Sezen Sekmen, İsviçre’nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN), ‘Big Bang’ diye tabir edilen ‘Büyük Patlama’nın hemen ardından ortaya çıkan enerji yoğunluğunu tekrar canlandırmak için bilim adamlarıyla birlikte ter döküyor.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) destek verdiği, dünya kamuoyunun sonucunu sabırsızlıkla beklediği dev proje, CERN’de sürdürülüyor.
 
Bursalı bir ailenin kızı olan, ODTÜ Fizik Bölümü mezunu Sezen Sekmen de CERN’de Avrupalı bilimadamlarıyla Nobel’e aday gösterilecek çalışma için birlikte çalışıyor.

Kendinden emin

‘Büyük Patlama’nın hemen ardından, evrende hangi tür parçacıklar bulunduğunu ve evreni hangi temel fizik kurallarının yönlendirdiğini saptamak amacıyla çalıştıklarını söyleyen Sezen Sekmen, sonucu tüm dünyayı ilgilendiren porjeyle ilgili olarak şunları söyledi:

“CERN’de şu anda, LHC (Büyük Hadron Çarpıştırıcısı) adlı bir deney üzerinde çalışılıyor. Bu deneyde protonlar 27 kilometre çapındaki çembersel bir tüpün içinde hızlandırılarak kafa kafaya çarpıştırılıyor.
 
Çarpışma sonucunda açığa çıkan enerji sayesinde bugüne kadar görülmemiş yeni parçacıkların meydana çıkması bekleniyor. Ortaya çıkması beklenen parçacıklar normalde çevremizde göremeyeceğimiz parçacıklar.
 
Oluşabilmeleri için çok yoğun enerji ortamı gerekiyor. İşte bu yoğun enerji ortamını LHC’deki çarpışma sağlıyor.”

Evrenin oluşumuna yolculuk

Enerji yoğunluğunun evrende, ‘Büyük Patlama’dan çok kısa bir süre sonra da mevcudiyetini koruduğunu vurgulayan Sekmen, “LHC’de ‘Büyük Patlama’dan kısa bir süre sonraki evrenin şartlarını tekrar canlandırarak o şartlarda evrende hangi tür parçacıklar bulunduğunu ve evreni hangi temel fizik kurallarının yönlendirdiğini anlamaya çalışacağız.
 
CERN’de CMS deneyinin fizik grupları için çalışıyorum. Amacımız detektörde görülenleri yorumlayarak hangi kuramın çıkacak sonuca yol açtığını anlamak. Elbette henüz deney başlamadığı için şu anda elimizde değerlendirecek gerçek veriler yok.
 
Bizim şu anda yaptığımız günümüzün kayda değer kuramlarının gerçek oldukları takdirde deneyde nasıl görüleceklerinin gerçeğe tam uygun simülasyonlarını yapmak ve bir kuram var olduğu takdirde onu elimizdeki detektör ile hangi verimlilikle ölçebileceğimizi belirlemek.
 
Şu anda fizik grupları olarak olabildiğince çok kuramı modellemeye çalışıyoruz. Deney başladığında gelen verileri elimizdeki modellerle karşılaştırarak gerçek verilerin hangi modele daha uygun olduğunu araştıracağız” diye konuştu.

Kaynak: CNN TÜRK