Browse Month

Kasım 2008

TÜİK, BT Kullanım Raporunu Yayınladı

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından düzenlenen (TÜİK) “Girişimlerde Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması 2008” sonuçları açıklandı.

Türkiye’de 2008 yılı Ocak ayında, girişimlerde bilgisayar kullanımı yüzde 90,6’ya, internete erişime sahiplik oranı ise yüzde 89,2’ye yükseldi.

Açıklamada, TÜİK tarafından Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) metodolojisine uygun olarak “Girişimlerde Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırmasının” ilk defa 2005 yılında gerçekleştirildiği ve sonuçlarının 7 Haziran 2006 tarihinde yayımlandığı hatırlatıldı. 

2008 yılı araştırma sonuçlarının verildiği bu bültende 2007 yılında gerçekleştirilen fakat teknik aksaklıklar nedeniyle yayımlanmayan “2007 yılı Girişimlerde Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırmasının” sonuçlarının da sunulduğu ifade edilen açıklamada, 2007 ve 2008 yılı araştırmaları Eurostat tarafından yenilenen metodolojiye uygun olarak yeniden düzenlendiği ve seçilmiş sektörlerdeki 10 ve daha fazla çalışanı olan girişimlere uygulandığıbelirtildi. 

Araştırmalarda, girişimlerden alınan cevaplar çerçevesinde bilişim teknolojileri ile ilgili üretilen göstergelerden bir kısmının cari yılın Ocak ayı, bir kısmı da bir önceki yılın bilgisini verdiği kaydedilen açıklamada, girişimlerde bilgisayar kullanımı ve İnternet erişimi artarken web sayfası sahipliğinde önemli bir değişim olmadığı bildirildi.

Araştırma sonuçlarına göre, girişimlerde bilgisayar kullanım ve internet erişimine sahiplik oranları 2007 yılı Ocak ayında yüzde 88,7 ve yüzde 85,4 iken, bu oranlar 2008 yılı Ocak ayında sırasıyla yüzde 90,6 ve yüzde 89,2;ye yükseldi. 

İnternet erişimine sahip girişimlerin web sayfasına sahiplik oranları 2007 yılı Ocak ayında yüzde 63,1, 2008 yılı Ocak ayında ise yüzde 62,4 olarak gerçekleşti. 

2007 yılı Ocak ayında internet erişimi olan girişimlerde en çok kullanılan internet bağlantı tipi yüzde 94,2 ile DSL (ADSL, vb.) oldu. Bu oran 2008 yılı Ocak ayında yüzde 95,3 olarak belirlendi. 

İNTERNETİ KULLANIM ARACI 

Türkiye’de geçen yıl Ocak ayında, internet erişimine sahip girişimlerin yüzde 77,5’i interneti “bankacılık ve finansal hizmetler” için, yüzde 75,9’u “piyasayı takip etmek” ve yüzde 32,6’sı “eğitim ve öğretim” için kullandı. 2008 yılı Ocak ayında bu oranlar sırasıyla yüzde 77,6, yüzde 77 ve yüzde 33,4 oldu. 

Bir önceki yıla ilişkin göstergeler incelendiğinde, 2007 yılı araştırma sonuçlarına göre 2006 yılında web sayfasına sahip olan girişimlerin, bu sayfalar üzerinden sundukları hizmetler sırasıyla yüzde 61,3 ile “girişimin ürünlerini pazarlamak”, yüzde 57,7 ile “ürün kataloglarına ve fiyat listelerine erişimi sağlamak” ve yüzde 39,6 ile “satış sonrası destek hizmetleri sağlanması” olarak belirlendi. 

2008 yılı araştırma sonuçlarına göre ise 2007 yılında web sayfasına sahip olan girişimlerin bu sayfalar üzerinden sundukları hizmetler sırasıyla, yüzde 78,4 ile “ürün kataloglarına ve fiyat listelerine erişimi sağlamak”, yüzde 44,5 ile “girişim tarafından üretilen ürünlerin pazarlanması” ve yüzde 28,4 ile “satış sonrası destek hizmetleri sağlanması” oldu. 

KAMUYLA İLETİŞİMDE İNTERNET KULLANIMLARI ARTTI 

Girişimlerin 2005 yılı araştırması sonuçlarına göre, 2004 yılında kamu kurum ve kuruluşları ile iletişimde interneti kullanma oranı yüzde 63,2 iken, bu oran 2007 yılı araştırması sonuçlarına göre 2006 yılında yüzde 66,2’ye ve 2008 yılı araştırması sonuçlarına göre 2007 yılında yüzde yüzde 68,8’e yükseldi. 

Her üç araştırmada da “bilgi almak” amacı ilk sırada yer alırken, bunu “form almak (indirmek)” takip etti. Kamu kurum ve kuruluşları ile iletişimde interneti kullanmayan girişimlerin belirttiği en önemli neden, yüzyüze görüşmeyi tercih etmeleri olarak gösterildi. 

GÜVENLİK PROBLEMLERİ ARTIYOR 

2007 yılı araştırması sonuçlarına göre, 2006 yılında internet erişimine sahip girişimlerin yüzde 16,4;ü bilişim teknolojileri ile ilgili bir güvenlik problemi ile karşılaştı. 2008 yılı araştırması sonuçlarına göre ise 2007 yılında bu oran yüzde 17,4 oldu. Araştırma, girişimlerin yüzde 12,5;i bilişim uzmanı istihdam ettiğini ortaya koydu. 

2007 yılı Ocak ayında bilgisayar kullanılan girişimlerin yüzde 10,3;ü bilişim uzmanı istihdam etti. Bu oran 2008 yılı Ocak ayında ise yüzde 12,5;e yükseldi. 

2008 yılı araştırması sonuçlarına göre geçen yıl internet erişimine sahip girişimlerin yüzde 15,4;ü internet üzerinden sipariş verirken, yüzde 9,4;ü ise internet üzerinden sipariş almakta.

Kaynak: NTVMSNBC

3G İhalesini Türkiye Kazandı

Türkiye’nin neredeyse yılan hikayesine dönen 3G ihalesi nihayet yapıldı. İhalede Avea, Turkcell ve Vodafone 3G lisansı aldı.

09 Ekim 2008 tarih ve 27019 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “IMT-2000/UMTS Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme” ihalesi ilanı uyarınca,  bugün Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirilen lisans ihalesinde A tipi lisansı 358 milyon Euro karşılığında Turkcell kazandı.  

A, B,C ve D lisansları için ayrı ayrı yapılan ihalelerde ilk önce A tipi lisansa ilişkin verilen teklifler açıldı.  

Asgari teklif bedeli 285 milyon Euro olan 40 MHz bant genişliğindeki A tipi lisans için  

Avea 285 milyon Euro  

Turkcell 358 milyon Euro 

Vodafone 298 milyon Euro teklif iletti.  

Daha sonra yapılan açık artırmada Avea 348 milyon Euro teklif verdi, Vodafone açık artırmada teklif vermedi. A tipi lisans İhalesini 358 milyon bedelle Turkcell kazandı.  

Geçtiğimiz yıl yapılan ve daha sonra iptal edilen ihalede 252 milyon Euro asgari bedel belirlenen A tipi lisans için Turkcell 311 milyon Euro teklif vermiş, daha sonra teklifini 321 milyon Euro’ya yükseltmişti.

B ve C tipi

İhalede asgari teklif tutarı A lisansı için 252 milyon, B lisansı için 224 milyon, C lisansı için 196 milyon, D lisansı için 140 milyon euro olarak belirlenmişti. Önce A lisansı için teklif alındı. 

249 milyon Euro asgari bedelle satışa çıkarılan 35 MHz bant genişliğindeki B tipi lisans için ise geriye kalan iki operatörün teklifi dikkate alındı. Açılan teklif zarflarında her iki operatörün de 250 milyon Euro teklif verdiği anlaşıldı. Her iki operatöründe açık artırmaya katılmaması üzerine B tipi lisans kura ile Vodafone’un oldu.

İhaleye teklif veren operatörlerden ilk iki ihaleden eli boş çıkan Avea ise C tipi lisansla yetinmek zorunda kaldı. 

Kaynak: cnetturkiye

Bilgi İşlemciler İş Yöneticileriyle İletişemiyor

Deloitte Bilgi Teknolojileri (BT) – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması’na göre BT teknolojilerinin öneminin daha iyi anlaşılmaya başlandığını, ancak halen 5 kurumdan 3’ünde bir BT Yönlendirme Komitesi’nin bulunmadığını ortaya koydu. 

İş dünyasında teknoloji yatırımlarının katma değerlere dönüşümünü ölçümlemek ve bilgi işlem departmanlarının etkinliğini gözden geçirmek amacıyla gerçekleştirilen Deloitte Bilgi Teknolojileri (BT) – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması bu yıl ilk defa Türkiye’yi de kapsayacak şekilde genişletildi. Çalışma Türkiye’de BT teknolojilerinin öneminin daha iyi anlaşılmaya başlandığını, ancak halen 5 kurumdan 3’ünde bir BT Yönlendirme Komitesi’nin bulunmadığını ortaya koydu.

Belçika, Güney Afrika, İtalya, Fransa, Hollanda ve Türkiye’de iş dünyasından üst düzey yöneticilerin ve BT yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Deloitte Bilgi Teknolojileri (BT) – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması, BT Yönetişimi, BT Gelişimi ve Trendleri, BT Yönetimi, BT Dış Kaynak Kullanımı ve BT Güvenliği alanında yapılan zengin analizlerle yayınlandı. 

Araştırma kapsamında BT teknolojilerinin son iki yıl içinde kuruma etkileri açısından soru yönetilen Türk yöneticilerin %25’i artık daha iyi ürünler sunabildiklerini açıklarken, %17’si ise klasik bir şekilde yürüyen iş süreçlerinin otomasyona geçtiğini vurguladı. Deloitte BT – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması’na yanıt veren yöneticilerin %15’i ise BT yatırımları sayesinde önemli tasarruflar sağladıklarını ifade etti. 

“Bilişim teknolojilerinin şirketlere katkısı büyük”

Araştırma ile ilgili değerlendirme yapan Deloitte Türkiye Kurumsal Risk Hizmetleri Ortağı Cüneyt Kırlar şunları söyledi:

“Bilişim teknolojilerinin iş dünyasına, şirketlere katkısı artık tartışılmaz bir seviyeye ulaştı. Deloitte Bilgi Teknolojileri – İş Dünyası Dengesi (IT-Business Balance) 2008 Araştırması ile bilgi teknolojilerinin iş dünyasının beklentilerine nasıl cevap verdiğini ortaya koyduk. Aynı zamanda bu alandaki eksikler de ortaya çıktı. Bu çalışma BT yönetimi ile şirket üst düzey yöneticilerinin arasındaki iletişimin önemini gündeme getirdi. Deloitte bu alanlarda Cobit, ITIL, ISO20000 ve ISO27001 gibi en iyi uygulamalara ilişkin küresel uzmanlığını Türkiye’de kurumlarımızın hizmetine sunarak, BT teknolojilerinin daha etkin kullanılmasına katkı sağlamaya devam edecek.” 

Bilişim yönetiminde yüksek standart arayışı

Deloitte BT-İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması, özellikle BT projeleri söz konusu olduğunda BT yöneticileriyle üst düzey yöneticiler arasında her zaman bir fikir birliği olmadığını gösteriyor. 

Örneğin, araştırma kapsamında katılımcılardan zamanlama, bütçe sınırları ve hedeflenen kriterlere uygun şekilde teslimi gibi kriterler açısından projelerin performansını değerlendirmeleri istendi. Araştırmaya yanıt veren katılımcıların % 36’sı projelerin %33 ile %66 oranlarında başarılı olduğunu ifade ederken, proje başarı oranını %66’nın üzerinde olduğunu söyleyen katılımcıların sayısı %25 düzeyinde kaldı. 

Deloitte BT – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması’na yanıt veren katılımcılar arasında BT yöneticileri proje başarıları konusunda daha iyimser yanıtlar verdiler. Rapora göre bu durum, BT ve iş yöneticilerinin başarı kriterleri konusunda yeterli iletişimde olmadıklarını gösteriyor. 

Araştırmaya katılanların %25’i bilgi işlem süreçlerinin kurum içindeki mevcut diğer iş süreçlerini tam olarak desteklemediğini söylerken üst yönetimin de bütün bu süreçlere tam anlamıyla destek vermediğini belirtti. Bu sonuçlar, kurum genelinde BT süreçlerinin üst düzey yönetimde belli bir olgunluk seviyesinde ele alınması gereğini ortaya koydu. 

Türkiye’de BT Yönlendirme Komitesi’ne ihtiyaç duyulmuyor!

Deloitte BT-İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması’nın çarpıcı bir bulgusu da ülkemizde bilgi teknolojileri konularının Yönetim Kurulu seviyesinde nasıl ele alındığını göstermesi oldu. Kurumlarımızın yaklaşık %35’inde BT teknolojisi yönetim kurulunda nadiren gündeme geliyor. Yine yönetim kurullarının %50’si düzenli olarak, %8’i ise her zaman BT konularını gündemine alıyor. 

Nitelikli iş gücünün BT projeleri üzerindeki etkisini de sorgulayan Deloitte BT-İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması, katılımcılara BT departmanlarındaki işgücü devrini (turnover) de soru olarak yöneltti. Araştırma bulgularına göre işgücü devri ülkemizdeki kurumların %46’sında %5’in altında, %13’ündeyse %10’un üzerinde gerçekleşiyor. Deloitte uzmanları, bu oranın kontrol edilebilir bir seviyede tutulmasının BT süreçlerinin sağlıklı yürümesi açısından kritik bir önemde olduğunu vurguluyor. 

Kurum içinde bilgi işlem çalışmalarının performansını değerlendirmek ve gerekli uyarıları yapmak amacıyla oluşturulan BT Yönlendirme Komitesi (IT Steering Committee) Türkiye’de şirketlerde pek rağbet gören bir araç değil. Deloitte BT – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması, ülkemizdeki 5 firmadan 3’ünde, BT ve diğer iş yöneticilerinin bir araya geldiği BT Yönlendirme Komitesi’nin resmi olarak bulunmadığını ortaya koydu. Bu durumun BT ve iş hedeflerinin karşılıklı uyum sağlaması açısından önemli bir sorun oluşturduğuna dikkat çeken rapor bunun olası sonuçlarına da değindi. BT Yönlendirme Komitesi bulunmayan şirketlerde yöneticiler, iş stratejileri ile BT yatırımları arasında ilişki kurmakta zorlanabiliyor ve gerçekleştirilen BT yatırımları bu iç iletişim eksikliğinden atıl kalabiliyor. 

Araştırmaya Türkiye’den kimler yanıt verdi?

Deloitte BT – İş Dünyası Dengesi 2008 Araştırması’na Türkiye’den katılanların üçte biri CEO, Genel Müdür, CFO gibi üst düzey yöneticilerden, üçte ikisi ise BT yöneticilerinden oluşuyor. Katılan kurumların %60’ını BT servislerini kullanan ve çalışan sayısı 500 kişinin üzerinde olan büyük kuruluşlar oluştururken, katılımcıların %50’si finans sektöründe faaliyet gösteriyor. BT departmanlarının büyüklüğü açısından ise katılan kurumların %42’si BT bölümlerinde 50’den fazla insan çalıştırıyor. Katılımcı kurumların %16’sının ise BT çalışan sayısının beş kişiden az olduğu görüldü. 

Kaynak: BT Dünyası

Hedeflenen Bilgiye Erişebilmek

Eskiden herhangi bir konu ile ilgili bir araştırma yapılırken kullanılabilecek kaynaklar çok kısıtlıydı. Genelde kütüphaneler ziyaret edilir ve daha önce yazılmış ilgili literatür taranırdı. Eğer şans yaver giderse daha önce yapılmış araştırmalar ya da ilgili süreli yayınlar bulunabilirdi.

Bilgi kaynaklarının büyük bir çoğunluğu yazılı materyallerden oluşmaktaydı ve araştırmacı bu dokümanlara sahip değilse ancak kütüphaneye giderek temin edebiliyordu. O zamanlar için bilgiye ulaşmak ne kadar zor olsa da ulaşılan bilginin doğruluk yüzdesi çok yüksekti.

Günümüzde ilerleyen teknoloji ve yükselen yaşam standartlarının neticesinde artık isteneni bulmak neredeyse çocuk oyuncağı… ya da samanlıkta iğne mi aramak?

Her ne kadar bugünün imkanları bilgiye erişmek için engelleri ortadan kaldırsa da insanları yeni bir sorunla karşı karşıya kalmaktan alıkoyamıyor. Özellikle sanal alemde bir sürü bilgi yumağının arasında, hedeflenen verileri elde edebilmek her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri sanal ortamdaki bilgilerin çoğunun belli bir denetimden geçmeden web sayfalarında yayınlanabiliyor olması… Bu şekilde bilginin ne kadar doğru ve güvenilir olduğu kullanıcılar tarafından kolay kolay kestirilemiyor. Sonuçta en doğru bilgiye ulaşmak için en mantıklı yol, yapılan araştırmada resmi ve akademik web sayfalarına yönelmek olarak görülüyor. Araştırmanın böyle kısıtlı alanlarda sürdürülmesinin sonucunda aslında kaynak sayısının çokluğuna ve bilgiye erişimin kolaylaşmasına rağmen yine de doğru sonuca ulaşmak için konforda pek fazla bir ilerleme olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor.

Bilgi ve bilgi kaynakları ne kadar artarsa artsın ihtiyaç duyulanı elde edebilmek de bir o kadar güçleşiyor. Üstelik sorun sadece güvenilir bilgiye ulaşabilmekle de sınırlı kalmıyor.

Artık kaynakların çoğalması beraberinde aşırı bilgiyi de getiriyor. Kullanıcılar genelde aradıklarından çok daha fazla bilgiyle karşılaşıyorlar ve bu kalabalıktan ihtiyaçlarını karşılayacak kadarını ayıklamak zorunda kalıyorlar. Eskiden bilgiyi aramakla geçirilen zaman şimdi de bilgiyi ayıklamakla geçiriliyor.

Bütün bu karmaşanın ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri sanal ortamda sunulan bilgilerin ne yazık ki denetlenemiyor olmasından kaynaklanıyor. Toplumda giderek artan bilgisayar okur-yazarlığı sayesinde pek çok kişi artık bir web sayfasının nasıl hazırlanabileceğini biliyor ya da en azından toplumun büyük kesimi Internet’i kullanabiliyor.

Her geçen gün yeni bir web sayfası sanal alemde yerini alıyor. Bu sayfaların azımsanmayacak kadarı maalesef sadece bilgi kirliliği yaratmaktan öteye gidemiyorlar. Bu tür sitelerin çoğu içeriklerin sağdan solda toplamak yoluna gittikleri için Internet üzerinde aynı içeriğe sahip onlarca site ile karşılaşmak olası…

İçeriklerini başka kaynaklardan alıntı yaparak oluşturan sitelerin bazıları telif haklarını da hiç düşünmeden göz ardı edebiliyorlar. Bazı yazı veya eserler, sahipleri tarafından serbest dağıtımına izin verilmiş olsa da diğer eserler için böyle bir durum söz konusu olmadığı halde yine de pek çok site bu tür yazıları barındırmakta bir sakınca görmüyor.

Telif hakları bir kenara bırakılacak olursa; bu şekilde aynı içeriğe sahip olan pek çok site, yapılan arama sorgusunda kullanıcının karşısına geldiğinde ortaya hiç de hoş olmayan bir durum çıkmaktadır. Her tıklanan sonuçta aynı içeriği gören kullanıcı, farklı bir içeriğe erişebilmek için fazladan zaman kaybına uğramaktadır.

Diğer bir sorun da dinamik içerikli web sayfalarından kaynaklanmaktadır. Bu şekil sayfalarda kullanıcıların da içeriğe katkıda bulunmalarına izin verilir. İnsanlar yerine göre siteye resim, yazı ya da video gibi içerikler ekleyebilmektedir. Burada da şimdilik telif hakkı meselesi bir kenara bırakılacak olursa eklenen içeriğin doğruluğu bir sorun oluşturmaktadır. İçeriği ekleyen kişi konu hakkında acaba ne derece bilgiye sahiptir ya da bilgi kendisine mi aittir yoksa bir yerden kopyalamıştır?

Öyle görünüyor ki teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin; insanoğlu ne kadar kolay şartlara kavuşursa kavuşsun; bilgiye özellikle hedeflenen doğru bilgiye ulaşmak her zaman bir çaba harcamayı gerektirecek gibi görünüyor. Belki de olması gereken budur. İnsanoğlu zahmetsizce elde ettiğinin kıymetini her zaman yeterince takdir edemediği için bütün insanlık tarihi boyunca değerli bilgiyi elde edebilmek bir emek harcamayı gerektirecektir. 

 

TÜBİTAK’tan Pardus Atağı

TÜBİTAK, kamu kuruluşlarında ve KOBİ’lerde kurulu bilgisayarların ulusal yazılım Pardus İşletim Sistemi ile çalıştırılması için “Göç Ortaklığı” projesini başlattı.

TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü (UEKAE) Pardus Yöneticisi Erkan Tekman, Türkiye Bilişim Derneğince Sheraton Otel’de düzenlenen “Bilişim’08” kurultayının “Açık Kaynak ve Dokümanlar Türkiye İçin Bir Gelecek mi?” başlıklı oturumunda yaptığı sunumda Başbakanlık görevlendirmesiyle 2003 yılında başlatılan ulusal yazılım Pardus hakkında bilgi verdi.

Pardus’un TÜBİTAK bünyesinde yaklaşık 20 kişilik çekirdek bir kadro ile yüzlerce gönüllü ile geliştirilmeye devam ettiğini anlatan Tekman, “Ohloh” isimli internet sitesinin yaptığı araştırmanın Pardus’un uluslararası özgür yazılımlar arasında çok iyi bir seviyede olduğunu ortaya koyduğunu aktardı.

Sunumunun ardından AA muhabirine bilgi veren Tekman, TÜBİTAK’ın bir süre önce kamu kurumları, belediyeler ile orta ve büyük ölçekli KOBİ’lerde kurulu bilgisayarların Pardus işletim sistemi ile çalıştırılması için “Göç Ortaklığı” projesini başlattığını bildirdi. Tekman, proje ile ilgili şunları kaydetti:

“Proje kapsamında daha önce özgür yazılımı tanıyan bir takım firmalarla ortaklıklar kuruyoruz. Projede, Pardus tabanlı yazılımların daha çok geliştirilmesi, kurumlara teknik desteği verecek yetkinlikte yazılım firmalarının oluşmasını istiyoruz. Bu yazılım firmalarının bu dönüşümü gerçekleştirmelerini ve bundan para kazanmalarını istiyoruz. TÜBİTAK UEKAE para kazanan değil, bu işin düzgün yapılmasını sağlayan ve bunun kaliteli bir şekilde sonuçlandırılmasını isteyen bir kurum olarak görev yapacak.”

Firmalara çağrı

Erkan Tekman, özgür yazılım konusunda daha önce çalışmış, kendi firmasında özgür yazılımları kullanmaya başlamış firmalara da çağrı bulunarak, “Başka kurumların da Pardus kullanmasını teşvik edecek bilgi birikimine sahip firmalar bize başvursunlar. Bunlar bizim yol göstermemizle hem bu işten para kazanabilecek, hem de Türkiye’nin yurt dışına yazılım için lisans ücreti ödemesine engel olacaklar” dedi.

Pardusla ilgili tüm bilgilerin www.ozgurlukicin.com adresinden alınabildiğini anımsatan Tekman, yeni projelerinde de tabelalarında “Pardus Göç Ortağı” yazan firmaların bulunacağını, bu firmaların hem kendi tanıtımlarını yapacaklarını hem de yazılım hizmeti alınmak istendiğinde tüm ilgilileri Pardus’a teşvik edeceklerini söyledi.

“Pardus Göç Ortağı” projesi ile firmalarla sözleşme imzaladıklarını ve firmadan bir ön çalışma yapmasını istediklerini dile getiren Tekman, “Projede kamu kurumları, belediyeler ve özel sektör ve kişisel kullanıcılar var. Ana amaç, tüm Türkiye’deki kurumları Pardus’a göç ettirmek” dedi.

Kaynak: CNN TURK

Vista Başlat Menüsünde Bilgisayarı Kapat Seçeneğini Göstermek

Windows Vista kullananlar bilirler… Daha önceki işletim sistemlerinde olduğu gibi başlat menüsünün hemen altında bir bilgisayarı kapatma düğmesi bulunmuyor. Bunun yerine menünün altında ilgili seçeneklerin yanında küçük bir ok ikonuna tıklayarak açılan menüden Bilgisayarı Kapat seçeneği seçilebiliyor. Başlat menüsünde varsayılan olarak Uyku Modu seçeneği gelir.

Bu durumu değiştirmek ve başlat menüsünün altında bilgisayarı kapatma seçeneğini görüntülemek aslında çok basit. Aşağıdaki talimatları izlemek yeterli.

Öncelikle Denetim Masası‘na gidiyoruz. Burada eğer görünüm Denetim Masası Giriş olarak ayarlı ise Klasik Görünüm olarak değiştiriyoruz.

Şimdi karşımıza gelen seçeneklerden Güç Seçenekleri‘ne tıklıyoruz.

Eğer yukarıdaki yol size uzun geldiyse aynı yere ulaşmanın bir başka yolu daha var.

Masaüstünde boş bir alana sağ tıklayarak Kişiselleştirme seçeneğini seçin. Açılan pencereden Ekran Koruyucu seçeneğini seçin. Açılan kutudan Güç ayarlarını değiştir… yazan alana tıklayın.

Hangi yolu denerseniz deyin sonunda Güç Seçeneklerine ulaşmış olacaksınız.

Güç seçeneklerinde Dengeli, Güç tasarrufu ve yüksek performans olmak üzere ön tanımlı profillerin olduğu bir ekranla karşılaşacaksınız. Burada sizin kullandığınız işaretli profilin altında yer alan Plan ayarlarını değiştir ifadesine tıklıyoruz. Şimdi karşımıza yeni seçeneklerin olduğu bir ekran geldi. Buradan da gelişmiş güç ayarlarını değiştir yazan ifadeye tıklıyoruz. Bunu yapınca karşımıza bir güç seçenekleri kutusu çıkıyor.

Kutudaki Güç düğmeleri ve kapak seçeneğinin yanındaki artı işaretli kutucuğa tıklayarak alt seçeneklere ulaşıyoruz. Açılan seçeneklerden en altta bulunan Başlat menüsü güç düğmesinin yanındaki artı işaretli kutucuğa tıklıyoruz. Alt tarafta Ayar adı altında bir bölme açılacak. Burada Uyku yazan alana tıklayınca açılacak olan menüden Kapat seçeneğini seçiyoruz.

Artık başlat menüsünde uyku modu yerine bilgisayarı kapat düğmesi gözükecektir.

 

İlk F 35’e Türk Bayrağı Asıldı ’Yerli Uçak’ İçin Heyecan Arttı

NATO üyesi müttefik ülkelerin ortak taarruz uçağı F 35’e, Airbus ve Boeing’e ürettiği parçalarla dünya havacılık sanayiinde yıldızı parlayan Kale Havacılık, F 35’lerin ’tam hızlı üretimi başladığında’ uçaktaki 200 parçayı Tuzla’dan üretip gönderecek. Kale Grubu Teknik Kimya Bölümü Başkanı Osman Okyay, “Asıl davamız ’Made in Turkey’ uçak hedefine ulaşmak” dedi. 

TÜRKİYE’nin en büyük hayali olan ’milli uçak sanayi’ için önemli adımlar atılıyor. NATO üyesi müttefik ülkelerin ortak taarruz uçağı F 35’e, Airbus ve Boeing’e çok sayıda ’uçuş kritik’ parçalar üreten ve dünya uçak sanayiinin devleri tarafından akredite edilen Kale Havacılık, F 35’lerin ’tam hızlı üretimi başladığında’ uçaktaki 200 parçayı Tuzla’dan üretip gönderecek. Kale Grubu Teknik Kimya Bölümü Başkanı Osman Okyay, “Şu anda F 35’de 80 parçayı üretebiliyoruz. İlk F 35’te bizim ürettiğimiz parçalar da olduğu için uçağa Türk bayrağı da asıldı. 400 milyar dolarlık çok uzun süreli bu projedeki hedefimiz 200 parçayı üretmek. Asıl davamız ise dünyada satılabilir bir Made in Turkey uçak. Türkiye olarak bunu mutlaka yapacağız” dedi. 

Devlerle çalışıyoruz 

Dünyanın dev uçak sanayi şirketleriyle iş geliştirme çalışmaları yaptıklarını belirten Osman Okyay, “Yeni tesisimizdeki projeler birinci derecede partnerlik projeleri olacak” dedi. Okyay, Kale Havacılık’ın Tuzla İstanbul Deri ve Endüstri Serbest Bölgesi’ndeki yeni tesisi 18 bin metrekare kapalı alana sahip olduğunu ve 50 milyon dolarlık bir yatırımla 1.5 yılda tamamlandığını belirtti. Hükümetin savunma sanayi politakasının çok başarılı olduğunu söyleyen Okyay, şöyle konuştu: “Savunma sanayiinde 5-6 yıl öncesine göre çağ atladık diyebilirim. Hükümetimizin politikaları bizler için kapı aralayıcı oldu. Bizler de boş durmadık ve Boeing’e, Airbus’a ve dünyadaki en büyük en teknolojik proje olan F 35’e çok kritik parçalar üretmeyi başardık. F 35 için 80 parça üretebiliyoruz, bu sayı 200-300 arası bir yere oturacak.” 

Kale Grubu Teknik Kimya Bölümü Başkanı Osman Okyay, F 35 projesinin merkezinin Teksas’ta olduğunu belirtti ve şöyle konuştu: “Oradaki partnerlerimiz bize ’6 bin mil uzaktasınız ama yanıbaşımızdaki fabrika gibi çalışıyorsunuz’ diyorlar. Bizim gözle görülen yatırımlarımız; bina, ofisler, çeşitli sayıda ve kapasitede tezgahlar, kalite kontrol cihazları ve özel proseslerdir ancak asıl yatırım daha değerli ve zahmetli. Son beş yıl içinde şirketimizde 400 bin adam saatlik mühendislik çalışması yapıldı.” 

Hedef 500 milyon dolar 

Kale Havacılık’ın 2009’da 25 milyon dolar ciro yapacağını söyleyen Osman Okyay, ancak bu cironun sonraki yıllarda katlanarak büyüyeceğini vurguladı. Okyay, “Sadece F 35’ten yılda 100 milyon dolar ciromuz olacak. Boeing, Airbus ve diğer uçak sanayicileriyle yürütüceğimiz projelerle birlikte 2014’te 500 milyon dolar ciro yapan bir havacılık sanayi şirketi olacağız” dedi. 

Kale Havacılık son 5 yılda neler yaptı 

Dünyanın en büyük Savunma Sanayi firması Lockheed Martin’in GMLRS ve ATACMS füze sistemlerinin parçalarının üretimini 1997 yılından bu yana sürdürüyor. 

2004 yılında Lockheed Martin’in 900 adet alt yapımcısından Amerika dışındaki tek Yıldız Tedarikçi unvanına sahip firma konumuna geldi. 

Dünyanın ilk kompozit gövdeli yolcu uçağı unvanına sahip Boeing 787 projesine, tasarım aşamasında dahil oldu. 

Kale Havacılık, bu proje kapsamında uçağın arka kuyruğunda ki yatay stabilizorun iskeletini oluşturan parçaları üretiyor. 

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük savunma sanayi projesi, F 35 Müşterek Taarruz Uçağı projesinde, Kale Havacılık en önemli partnerlerden birisi konumuna geldi. 

F 35 için 80 değişik parçanın üretime geçirilmesi işlemini tamamladı, toplam 360 parçalık teslimatı gerçekleştirdi. 

Geçen yıl deneme uçusu gerçekleştirilen AA-1 numaralı ilk F 35 örnek uçağın üzerinde parçaları olan tek Türk firması Kale Havacılık oldu.

Kaynak Hürriyet

Çalışıyorsa Dokunma

Bu hafta sonu durup dururken dertsiz başıma dert alıyordum. Olay şöyle gerçekleşti:

Önceden sadece bir hard diskim vardı ve ben bunu üç partition’a ayırmıştım. Bölümlerden birine XP, birine de Vista kurmuştum. Son bölümü de yedeklerimi saklamak için kullanıyordum. Neyse donanım fiyatlarının düşmesiyle beraber yedi ay kadar önce 750 GB kapasiteli bir hard disk daha alıp bilgisayara taktım ve onu da  üç bölüme ayırdım. İlk bölüme Vista kurdum. Diğer bölümlerden birini Emülatör diğerini de Müzik olarak adlandırdım ki bundan sonra bu bölümlere sadece ilgili dosyaları koyacak ve biraz olsun bilgisayarımı düzene sokacaktım. Ama işler kısmen istediğim gibi gitmedi. Eski diskimde XP bir türlü açılmıyordu. Önyükleme yani boot ekranından XP seçeneğini seçip bilgisayarı başlatmak istediğimde XP boot ekranı bir kaç saniye görünüyor ve bilgisayar resetleniyordu.

Yani anlayacağınız elimde iki adet hard disk, 6 tane partition ve 3 tane de işletim sistemi vardı. Bilgisayarı açarken BIOS içine girmeden F( tuşuna basarak Hızlı boot menüsüne ulaşabiliyor ve hangi hard diski seçersem aleti onunla başlatıyordum. Eski hard diski seçersem bana hangi işletim sistemini açmak istediğimi soran bir önyükleme ekranı ile karşılaşıyordum ki seçeneklerden biri olan XP zaten açılmıyordu. Eğer yeni hard diski seçersem, üzerinde tek bir işletim sistemi olduğu için sistem direk açılıyordu. Yeni hard diski zaten SATA 1 portuna taktığım için açılışta hiç bir tuşa basmasam bile bilgisayar yine otomatik olarak bu diskten başlıyordu.

Şimdiye kadar böyle güllük güllistanlık bir şekilde idare ederken geçen hafta sonu şeytan dürttü ve şu XP işini bir çözeyim dedim. Bilindiği gibi Vista üzerinden doğrudan boot seçenekleri ile oynanamıyor. Zaten benim içim de XP ile ilgili olduğu için biraz XP nin kurulu olduğu bölümün kök dizininde yer alan boot.ini dosyası üzerinde epey bir değişiklik yapmama rağmen bir sonuç alamadım.

Ben de XP nin üzerine tekrar XP yüklersem belki boot sorunu düzelir diye düşündüm. Ancak daha önce servis paketi 2 ile birleştirdiğim XP CD’sini bulamadım ve bende eski XP ile idare etmeye razı oldum. Bilgisayarı XP CD si ile açtım ilk önce bir kurtarma seçeneğini deneyeyim dedim. Fakat bir şey çıkmadı kurtarma konsolunu çalıştırınca diskte hata var gibi bir şeyler söyledi. Otomatik deyince de kurtarma disketi istedi. Bende de disketler olmadığı için direk işletim sistemini kurmayı denemenin doğru olacağına karar verdim.

Ancak bu CD deki XP en eski sürümlerden biri olduğu için kurmak istediğiniz diski seçin bölümüne gelince her iki diski de 130 GB lik diskler olarak algıladı. Ben de kendimce nasıl olsa yükleyince düzelir dedim. Kendimce, ikinci diskte XP olduğu için kurulacak disk olarak D’yi seçtim fakat bir şey unutmuştum. Hızlı boot seçeneğini kullanarak bilgisayaraı ikinci diskten başlattığım için şimdi sistem birincil diskimi ikincil; ikincil diskimi de birincil olarak görüyordu. Yani asıl diske kurma tehlikesi ile karşı karşıyaydım.

Neyse kurulacak diski seçtim ve karşıma partition seçme ekranının gelmesini beklerken bu disk biçimlendirilmemiş; biçimlendirmek istermisiniz gibi acayip bir soru soran ekran geldi. Durumda bir terslik olduğunu anlamıştım. İşlemi İptal ettim. Sorunu internette araştırmaya karar verdim ve bilgisayarı yeniden başlattım ve yine içinde XP olan eski diskimle başlattım. 

Eski diskimde acaba sorunu nasıl çözerim diyerek Bilgisayar bölümünü açtım. Burada normalde disk bölümünde toplam altı tane disk gözükmesi gerekirken bu sayı dört tane idi. Baktım eski disk bölümleri duruyor. Yeni diske ait hiç bir partition yok sadece tek disk olarak gösteriliyor hemen tıklayıp yeni diski açayım dedim ancak Bu diskin biçimlendirilmesi gerekiyor. Şimdi Biçimlendirmek istermisiniz diye soran bir mesaj kutusuyla karşılaştım. Hemen o panikle bilgisayarı yeniden başlattım ve hiç bir şeye dokunmayarak bilgisayarın normal bir şekilde açılmasını bekledim ama nafile… Simsiyah ve bomboş bir ekranla karşı karşıya kalmıştım.

Artık nasıl bir hale geldiğimi düşünebilirsiniz herhalde. Şimdi diske format atılmadığına eminim yani aslında her şeyin orada durduğunu ve sadece benim göremediğimi biliyordum ya da umuyordum. Sorun sadece diskin başlangıç tablosunda birşeylerin bozulmasından ibaretti. Taktım Vista DVD’sini İleri dedim ondan sonra da Windows’u Onar diyen seçeneğin üzerine tıkladım. Ardından da Başlangıç ve Kurtarma‘yı seçtim. Gerekli İşlemler yapıldı ve bilgisayar yeniden başladı.

Ekranda bu sefer daha farklı bir boot menüsü çıktı. Çıkan menüde iki seçenek Sunuluyordu. 

Microsoft Windows Vista Ultimate <Kurtarıldı>
Microsoft Windows Vista Business <Kurtarıldı> 

Yahu Ultimate tamam da neden Business için de kurtarıldı deniyor ona hiç bir şey olmamıştı ki…Neyse en azından kaybolan sistemim Ultimate geri dönmüştü. Buradaki tuhaf durum şuydu artık ikinci diskin başında zaten XP ve Vista seçeneklerinden oluşan bir boot menüm varken şimdi buna bir de birinci diskte de bir boot menü eklenmişti. Üstelik bu yeni menüdeki ilk seçenek birinci diskteki; ikinci seçenek ise ikinci diskteki işletim sistemini açıyordu ve yanlarında bir de kurtarıldı ifadeleri bulunuyordu.

O an sistemi kurtarmanın sevinci ile bu durumu görmezden geldim ve kurtardığım asıl sistemimi açtım. Burada masaüstündeyken Bilgisayar’a sağ tıklayıp Özellikleri’i seçtim. Sol tarafta yer alan menüden Gelişmiş Sistem Ayarları yazan seçeneğin üzerine tıkladım ve Sistem Özellikleri başlıklı dialog kutusu açıldı. Kutunun üst kısmında yer alan sekmelerden ortada bulunan Gelişmiş sekmesini açtım. Bu alanda kutu Performans, Kullanıcı Profilleri ve Başlangıç ve Kurtarma olmak üzere üç bölüme ayrılmıştı.

Alt tarafta bulunan Başlangıç ve Kurtarma bölmesindeki Ayarlar butonuna tıklayınca karşıma Başlangıç ve Kurtarma Dialog kutusu geldi. Burada İşletim Sistemlerini Gösterme Süresi seçeneği 30 saniye olarak ayarlanmıştı. Bu seçeneğin işaretini kaldırdım. Sistemi yeniden başlattım.

Olmuştu. Gerçi ilk açılışta işletim seçenekleri menüsü çok kısa bir süre için görünüp kayboluyordu -yani saniyenin dörtte biri kadar bir süre- ama bu kadar uğraştan sonra bu çok önemsiz bir detaydı.

Yazıdaki hatalar için kusura bakmayın bu karışık olayları karışık bir ruh hali ile basit olarak anlatmaya çalıştım.

Bütün bunlardan sonra çok iyi bir ders aldım. Çalışıyorsa dokunma

Gemileri Birebir İnternetten İzleyin

Şimdi size çok ilginç bir sayfadan bahsetmek istiyorum. İnsanoğlu gerçekten zekasını doğru yöne kanalize ettiği takdirde neler düşünebiliyor neler…

GPS, Google Earth, Google Maps derken dünyanın herhabgibir yerinin görüntü ya da bilgisine istediğimiz zaman kolayca erişmeye zaten alıştık. Ancak birileri bununla yetinmemiş www.marinetraffic.com Google Map’i kullanarak çok farklı bir projeye imza atmış. Adamlar geliştirdikleri sistemle dünyanın belli bölgelerindeki gemi hareketlerinin izlenmesini mümkün hale getirmişler. Peki bu nasıl oluyor?

Geçtiğimiz senelerde alınan bir karar ile tüm gemilere en geç 2009 yılına hadar takılması zorunluluğu getirilen AIS ( Automatic Idendification System )  sayesinde Google Earth  ile senkronize çalışılarak Akdeniz, Karadeniz , Kuzey Denizi , Kuzey  Amerika alanlarındaki gemi hareketlerinin ücretsiz ve anlık seyredilebilmesi sağlanıyor. 

Üstelik gemiler çeşitlerine ve durumlarına göre değişik renk ve şekillerle gösterilerek kullanıcılara kolaylık sağlanıyor. Haritadaki gemilerin üzerine tıklandığında; geminin bayrağı, tonajı, yükleme, varış limanı, eklenmişse fotoğrafı ve hatta o an hareket halindemi yoksa demirlemiş olup olmadığı görülebiliyor.

İlgili web sayfasına http://www.marinetraffic.com adresinden ulaşabilirsiniz. 

Crossfire ve SLI Rüyası Bitiyor mu?

Normalde bu yazıyı haberler kategorisine yazabilirdim ancak söz konusu iddia çok büyük olduğu için burada bulunmasını uygun gördüm.

Aslında pek çok kullanıcı için elde edilmesi kolay bir teknoloji olmasa da çift grafik kartları konuyla ilgili olan kullanıcılar için istedikleri performansı elde edebilmeleri için adeta biçilmiş kaftan…

Grafik teknolojisi böyle ilerlerken bazı can sıkıcı iddialar da ortalıkta dolaşmaya başladılar. Bunlardan biri de her yeni Windows sürümünde önceki teknolojilerden bazılarını çöpe atmayı adeta bir ilke haline getirmiş olan Microsoft’un önümüzdeki dönemde kullanıcıların beğenisine sunmaya hazırlandığı Windows 7 işletim sisteminde Crossfire ve SLI desteğinin olmayacağı söylentisi… Bu yenilir yutulur olmayan iddiaların doğruluk payı hakkında bir bilgim yok ama Microsoft’un daha önceki marifetlerini hatırlayınca hiç de imkansız gibi durmuyor.

Microsoft’un niçin böyle bir karar aldığını ve haberin ayrıntısını merak edenler buraya tıklayarak haberi okuduğum kaynağa göz atabilirler.

  • 1
  • 2