Browse Month

Mayıs 2008

Cardist Zirvesi Haziran’da

Kart Teknolojileri alanında bugün dünyada birçok başarılı projeye imza atmış ve yüksek nüfusu ile Kart Teknolojileri sektörü için en büyük potansiyele sahip ülkelerin başında gelen Türkiye, bugüne kadar edinilen deneyim ve bilgi birikimini ulusal ve uluslararası arena ile paylaşmak üzere ilk ve tek kart teknolojileri organizasyonuna 2.kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
 
Geçen sene BKM (Bankalararası Kart Merkezi), VISA ve MasterCard kurumlarının Ana Sponsorluğunda düzenlenen Cardist sektörün ulusal ve uluslararası 99 lider markasını ağırlamıştı ve 5200 profesyonel tarafından ziyaret edilen Cardist Zirvesi Konferans programı kapsamında 500 üst düzey dinleyicinin, 33 sektör duayeni konuşmacı ile biraraya gelmişti.

‘İstanbul’u Kart Teknolojilerinin Merkezi Haline Getirmek’ misyonu ile geçen yıl hayata geçirilen Cardist, 10-12 Haziran 2008 tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu’nda düzenleniyor.

Cardist 2008’e Kart Teknolojilerinin yoğun olarak kullanıldığı; Bankacılık ve Finans, Bilgi Teknolojileri, Telekomünikasyon, Perakende, Kamu, Sağlık, Sigorta, Lojistik, Nakliye, Eğitim ve Turizm sektörlerinde bulunan kurumlara hizmet sağlayan ulusal ve uluslararası firmalar katılıyor. Fuar katılımcısı firmalar ile konferans dinleyici ve konuşmacılarının etkin birlikteliğinin sağlanması amacı ile, bu yıl Rumeli Salonu fuar alanında düzenlenecek olan Cardist Zirvesi, geçen yıl olduğu gibi birbirinden çarpıcı konu ve konuşmacılar ile sektörün nabzını tutmaya devam edecek.

Detaylı bilgi için info@cardist adresi ile bağlantı kurulabilir..

Kaynak TÜBİDER

CloneDVD ile DVD Kopyalamak

CloneDVD programını zaten daha önce Faydalı Programlar bölümünde anlatmaya çalışmıştım. Bu program sayesinde orjinal DVD filmlerinizin kopyalarını zahmetsizce alabiliyorsunuz. Eeee tabi o kadar para verdiğiniz arşivinizin zamanla ya da aşırı kullanım sonucu okunamaz hale gelmesi çok can sıkıcıdır. Ben şahsen filmlerimi bu programla kopyalar ve seyretmek için hep o kopya DVD lerimi kullanırım. Neyse lafı fazla dolandırmadan bu işlemi nasıl yapacağımıza geçelim

İlk önce programımızı açıyoruz ve aşağıdakine benzer bir ekran bizi karşılıyor.

 

 

Daha sonra sağ alt tarafta yer alan başlat ya da start düğmesinin hemen sol tarafında bulunan ayarlar simgesine tıklıyoruz.

Burada en üstteki liste kutusundan dil olarak Türkçe’yi seçiyoruz. Ardından yakma motoru olarak Nero Burn Engine seçeneğini seçmenizi tavsiye ederim. Eğer kopyalamada sorun yaşarsanız diğer seçenekleri deneyebilirsiniz. Bence nero en iyi seçenek nero diğer motorlarda film seyrederken ileri ya da geri sarınca problemler oluşabiliyor. Diğer ayarları canınızın istediği gibi yapabilirsiniz.

Daha sonra üst tarafta bulunan farklı kopyala bölümünden kaydetmek istediğiniz seçeneüi seçebilirsiniz. Eğer DVD seçeneğini seçerseniz anında DVD diske yazabilirsiniz. Ama ben işi sağlama almak için önce DVD İmajı (ISO) yu seçerek imajını alıp sonra nero ile diske yazıyorum.,

Eğer DVD yi seçerseniz bilgisayarınız zorlandığında medya üzerinde atlama yapabilir ya bir kesinti durumunda medyanız yanabilir. Tavsiyem imaj almanızdan yana olacaktır.

Şayet farklı kopyala alanında DVD değil de imaj seçeneğinde karar kıldıysanız hedef bölümünden imaj dosyasının kaydedileceği yeri seçmeniz gerekecektir.

Daha sonra farklı kopyala alanındaki liste kutusunun yanında kullanacağınız DVD nin kapasitesini seçebilirsiniz. Genelde 4.7 dir. Ancak günümüzde filmler daha güzel görüntüye sahip olmaları için 8.5 GB lik DVD lere basılıyorlar. Eğer sizde de böyle boş bir 8.5 GB kapasiteli disk varsa 8.5 seçebilirsiniz. Yoksa program siz 4.7 seçeneğini işaretlediğiniz takdirde filmin boyutunu kalitesini biraz düşürerek 4.7 ye indirebiliyor.

Filmin boyutunu düşürmek için varsa farklı dil seçenekleri ya da altyazıların kopyalanmamasını seçebiliyorsunuz hatta özel seçenekler gibi menü öğelerinden de feragat edebilirsiniz.

 

Yukarıdaki resimden de görüldüğü gibi Tam disk, Ana film gibi seçeneklere göre kopya alabilirsiniz. Özelleştir seçeneği demin de bahsettiğim gibi altyazı ya da dil seçenekleri arasından istediklerinizi çıkarabilmenize izin veriyor.

Daha sonra başlat düğmesine basıyor ve programın filmimizi kopyalamasını bekliyoruz.

 İşlem bitince program bizi haberdar ediyor.

Artık kopyamızı rahat rahat kullanabilirsiniz. Tabi imnaj almayı seçmişseniz önce imajı nero gibi bir programla DVD ye yazmalısınız.

Elektromanyetik Kirlilik Tehdit Oluşturuyor

İnsan yaşamını kolaylaştırmak için geliştirilen teknoloji ürünü cihaz ve sistemlerin yaydığı elektromanyetik sinyaller, insan sağlığını tehdit ediyor.
 
Özellikle yüksek gerilim hatları ve radyo-televizyon verici istasyonlarının yakınlarında oturanlar ile trafo merkezlerinde çalışanların sağlığını tehdit eden elektromanyetik dalgalar, günlük yaşamda kullanılan birçok cihazla risk oluşturuyor.

Sakarya Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Çerezci, pilot il olarak belirlenen İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, Samsun ve Sakarya’da, elektromanyetik kirlilik konusunda ölçümler yaparak, elde edilen veriler hakkında rapor hazırladı.

Yaklaşık 6 aylık bir çalışma sonucu hazırlanan raporda, söz konusu bölgelerdeki yüksek gerilim hatları, trafolar ve baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik radyasyon oranları ölçülerek, kayda alındı.

Raporda, “Baz istasyonu, cep telefonu, radyo-TV ve telsiz vericileri ile yüksek gerilim hatları nedeniyle yayılan elektromanyetik radyasyonun nükleer radyasyon gibi etkili ve korkunç olmasa da maruz kalan beden üzerinde zaman içinde oluşturacağı etkiler hepimizi korkutmaya devam ediyor” ifadeleri yer alıyor.

Televizyon, radyo, telsiz ve telefon vericilerine ait antenler ile evlerde kullanılan televizyon, bilgisayar, mikrodalga fırın, saç kurutma makinesi ve benzeri cihazların elektromanyetik radyasyon yaydığı belirtilen raporda, daha önce yapılan deneylerde, mikrodalgalara yoğun ve uzun süreli maruz kalanların alzheimer, parkinson ve ciddi göz hasarı yaşadığı ifadelerine yer verildi.

Dijital cep telefonlarının baş çevresinde mikrodalga darbeleri ürettiği vurgulanan raporda, şu bilgiler yer aldı:

“Herhangi bir nedenle her insan vücudunda kansere yol açabilecek özelliğe sahip hasarlı hücreler bulunabilir. Böyle bir insanın bu hasarlı hücrelerinin bir şekilde elektromanyetik alana (bilgisayar, cep telefonu veya elektrikli bir aletten gelen) maruz kalması sonucu vücut bağışıklık sistemi bozularak, kanserin hızlı bir şekilde gelişmesine yol açacağı ifade edilmektedir.

Birçok bilimsel raporda cep telefonlarıyla ilişkili olarak baş ağrısı, endişe, kısa süreli hatırlamada azalma, giderek artan kronik yorgunluk, deri uyuşukluğu, stres, görüş alanında daralma, kulak çınlaması gibi yaşam kalitesini düşürücü sağlık sorunları olabileceği belirtilmektedir.

Cep telefonları elektromanyetik dalgaları alıp vererek iletişim sağlar. Yani hem radyasyon kaynağı hem de radyasyon alıcısıdır. Cep telefonu konuşması anında radyasyon kafatasından beyine doğru ilerler ve hücrelerle etkileşir.”

Üzerinde özellikle durulan yüksek gerilim hatları ve trafoların yakında yaşayanların önemli derece risk taşıdığı ifade edilen raporda, şöyle denildi:

“Yüksek gerilim hatlarının, yakın çevresinde yaşayanlar için kanser riskini artırdığı bilinmektedir. Hamilelerde sıklıkla düşüklere neden olduğu, psikolojik rahatsızlıklar verdiği tespit edilmiştir. Arılarda üretkenlik ve bal üretiminde düşüş gözlenmiştir.

Yüksek gerilim hatlarına yakın bölgede oturan insanların kansere yakalanma riskinde yüklü partikül ve iyonların önemli rol oynadığına dikkat çekilmektedir.

Yani yüksek gerilim hatları havada yüklü partiküller oluşturur ve bunlarda havadaki kirliliklerle bütünleşerek insanların nefes almasıyla iç bünyeye geçebilmektedir.”

Radyo-TV vericilerinin de önemli derecede elektromanyetik radyasyon yaydığı vurgulanan Sakarya Üniversitesinin raporunda, bir verici anteninin bin tane baz istasyonu gücünde sinyal yaydığı ifade edildi.

Kentlerdeki radyo-TV yayını yapan antenlerin mutlaka çok yüksek, özel bir kulede toplanması ve belirli bir mesafeye kadar yakınlarında kesinlikle yerleşime izin verilmemesi gerektiği kaydedilen raporda, İstanbul ve Ankara’daki verici antenlerinin bulunduğu noktalara dikkat çekildi.

Pilot illerde yapılan araştırmalarda, birçok semt ya da mahallelerde bir veya birkaç tane trafo olduğu kaydedilen araştırmada, özellikle büyük şehirlerdeki trafoların nereye yerleştirileceği konusunun sorun olduğu belirtilen raporda, şu görüşler aktarıldı:

“Yaptığımız araştırmalarda bodrum katına yerleştirilmiş bir trafonun yaydığı şiddetli manyetik alan nedeniyle 1. katta oturanları ve bitişikteki daireleri sürekli elektromanyetik ışımaya maruz bıraktığı belirlenmiştir. Böyle bir durumda bilgisayarların ve diğer elektronik cihazların etkilenmesi kaçınılmazdır. Peki ya orada oturan insanların durumu ne olacaktır?

Okul bahçelerinde oynayan çocuklar için de bitişiklerinde bulunan trafodan yayılan manyetik alan bir şekilde olumsuz etkiler oluşturabilecektir. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığı’na önemli görevler düşmektedir.

Elektromanyetik kirlilikten eğitim çağındaki çocukların etkilenmemesi için çeşitli okul bahçelerine yerleştirilmiş trafoların okul yakınlarından geçen iletim hatlarıyla beraber kaldırılarak, çevresi yeterince boş olan uygun arazilere yerleştirilmelidir.”

Elektrikli cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyon nedeniyle en fazla etkilenen risk grupları içine hamileler ve gelişim çağındaki çocukların girdiği kaydedilen araştırmada, “Elektronik cihazlardan yayılan elektromanyetik radyasyona karşı gerekli önlemler alınırsa, endişe edilecek bir durum yoktur. Önemli olan kullanılacak cihazın hangi şartlar altında zararlı ve zararsız olduğunu bilip ona göre kullanmaktır.

Elektromanyetik radyasyon yayan cihazların insan sağlığına zarar vermeme limitleri araştırmalar neticesinde tespit edilmekte ve bu limitlere göre yasal düzenlemeler hazırlanmaktadır” uyarısında bulunuldu.

Elektromanyetik radyasyon konusunda her ülkenin kendi standartlarına göre limit değerler belirlediği aktarılan raporda, bu değerlerin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tanınan ve uluslararası bir komisyon olan İyonize Olmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP) tarafından belirlendiği hatırlatılarak, yayılan radyasyonun frekansına bağlı olarak değiştiği vurgulandı.

Türkiye’de yüksek gerilim hatları ve trafolardan kaynaklanan elektromanyetik radyasyon konusunda herhangi bir yasal düzenleme olmadığının altı çizilen Sakarya Üniversitesi raporunda, kirlilikten korunma önerileri de sıralandı.

Kişilerin söz konusu tehdit karşısında bilinçli olması ve riski ciddiye alması gerektiği bildirilen raporda, korunma yöntemleri şöyle sıralandı:

-Cep telefonu kullanımını azaltın. (Elektromagnetik kirlilik kaynakları arasında en fazla risk cep telefonu kullanımı kaynaklıdır.)

-Mikrodalga fırın çalışırken yakınında bulunmayın.

-Çocukların televizyona yakın oturmasını engelleyin.

-Başınız yatak odasında kablo ve prizlere yakın olacak şekilde uyumayın.

-Elektromanyetik dalga yayan herhangi bir cihazın mümkün mertebe uzağında bulunun.

-Camilerde elektrikle alttan ısıtma sistemlerini önceden çalıştırın. Cemaat camii içindeyken sistemi kapatarak, fişi mutlaka prizden çekin.

-Radyasyondan korunmada beslenme önemlidir. Yüksek kalorili, özellikle kızartılmış gıdalar tüketmekten kaçınılmalı. Toksinleri bağlayarak vücudun korunmasında önemli rol oynayan elmadaki “pektin” maddesinin alınması, brokoli, lahana, tere gibi yeşil sebze tüketimi, laktobalit içeren yoğurt çökelek gibi süt ürünleri, korunmaya etki eden faktörlerdendir.

-A, C ve E gibi vitaminlerin kullanımı kalsiyum ve magnezyum, bunun yanı sıra selenyum, germanyum, vanadyum gibi eser elementler serbest radikal oluşumunu engellemesi açısından gıdaya ilave olarak alınması uzmanlarca tavsiye edilmektedir.

-Konutların yüksek gerilim hatlarından en az 100 m uzakta yapılması için gerekli yasal düzenlemenin yapılmalı.

-Bazı yerel yönetimlerin yüksek gerilim hatlarının altına önceden yapmış oldukları yürüme, koşu yolları ve çocuk oyun parkları gibi tesisler iptal edilmeli. Uyarı işaretleri bulunan panolarla halk ikaz edilmeli.

-Yerleşim bölgelerinden geçen hatların yer altlarına alınması için proje geliştirilmeli veya güzergah değişiklikleri yapılmalı.

Raporda, Bursa ve Samsun’da yerleşim olmayan bölgelere konumlandırılmış olan radyo-TV vericilerine ait değerlendirmeye dikkat çekilerek, şehir içinde oluşturduğu elektromanyetik radyasyon seviyesinin “limitlerin çok altında” kaldığı belirtildi.

İstanbul, Ankara, Sakarya ve Antalya’daki ölçümlerde ise vericilerin yerleşim bölgelerine çok yakın olması dolayısıyla limitlere yakın seviyede kirlilik oluştuğu kaydedilen raporda, Telekomünikasyon Kurumunun sürekli denetim yaparak limit değerlerin korunması için çalışma yaptığı vurgulandı.

Baz istasyonlarının oluşturduğu kirlilik konusunda ise 6 ilde “birkaç tane dışında” kamuoyunda infial ve endişeye yol açacak seviyede kirlilik olmadığı bildirilen raporda, şunlar kaydedildi:

“Söz konusu illerdeki baz istasyonlardaki kirliliğin, limit seviyenin çok altında kaldığı gözlenmiştir. Halkımızı rahatlatacağını umduğumuz bu sonucun oluşmasında Telekomünikasyon Kurumunun yönetmeliğin tüm gereklerinin GSM operatörleri tarafından benimsenmesi için gösterdiği ısrarcı ve kararlı tavrı çok önemli olmuştur.

Ayrıca şehirlerde tüm radyo ve TV vericilerinin tek bir yüksek kulede toplanması amacıyla kurulan “Anten AŞ” projesinin gerçekleşmesi halinde, elektromanyetik kirliliğin azaltılmasına ve kontrolüne yönelik önemli bir gelişme olacaktır.”

Raporun son bölümünde kirlilik kaynakları arasında yapılan risk sıralamasında, cep telefonları ve yüksek gerilim hatlarının “çok çok riskli”, radyo-tv vericilerinin “oldukça riskli, baz istasyonlarının ise “az riskli” olduğu ifade edildi.

Uzmanlar, yapılan bilimsel araştırmalarda cep telefonlarının büyük bir tehdit olduğu vurgusunu yaparak, mümkün olduğunca telefonla az konuşulması, konuşma sırasında cihaz ile kulağın arasına en az bir parmak mesafe konulması veya kulaklık kullanılması uyarısında bulundu.

Kaynak TÜBİDER

Kırılamayan Tek İşletim Sistemi Ubuntu

CanSecWest organizasyonunda Mac OS X ve Windows Vista’nın hakkından gelen uzmanlara gülümseyen bir işletim sistemi kaldı: Ubuntu 7.10

Dünyanın ikinci uzay turisti olan Mark Shuttleworth’ün kurduğu Canonical şirketi tarafından desteklenen Ubuntu, GNU/Linux dağıtımları arasındaki yükselişini devam ettirirken, çeşitli etkinliklerde de ciddi bir varlık gösteriyor.

En son Kanada’da düzenlenen güvenlik konferansı CanSecWest organizasyonunda yapılan pwn2own yarışmasında, hack’lenmesi için ortaya koyulan üç bilgisayardan bir tanesi Ubuntu Linux kullanıyordu. En son kalan ve kırılmayan tek makine de Ubuntu Linux oldu.

Yarışmada Neler Vardı?

CanSecWest organizasyonunda, sponsorlardan bir tanesi, en güncel yamalarla korunan üç bilgisayarı farklı işletim sistemleriyle masaya koydu. Bu makinelerden bir tanesi Mac OS X Leopard yüklü Mac Book Air, diğeri Windows Vista SP1 yüklü Fujitsu U810 ve sonuncusu ise Ubuntu 7.10 yüklü VAIO VGN-TZ37CN modeliydi. Mac OS X Leopard kullanan Mac Book Air, 10.000 dolar para ödülüyle yarışmanın ikinci günü gitti. Son gün ise Windows çalıştıran Fujitsu U810 yanında 5000 dolar para ödülüyle birlikte yeni sahibine ulaştı. Fakat, Ubuntu 7.10 kurulu Sony’ye bir alıcı çıkamadı.

Bilgi Eksikliği mi, Güvenlik Gücü mü?

Bu bir yarışma ve maksat büyük konferanslarda heyecan yaratmak. Bu etkinlikte hack işlemlerini gerçekleştiren uzmanların hepsi çok deneyimli kişiler ve iki sisteme de kendi buldukları tekniklerle ulaştılar. Burada uzmanların ya Linux konusunda böyle hileleri bilmediklerini düşünebiliriz ya da Linux işletim sistemlerinin çok sağlam olduğu sonucuna varabiliriz. Tabii karar sizin. Linux’un azınlıkta olması sebebiyle bu tür saldırılardan uzak olduğu düşüncesi hâlen en yaygın düşünce.

Kaynak Tahribat

Sağlıkta e-Dönüşüm Projelerinde Neredeyiz Başlıklı Toplantıdan İzlenimler

12 Mayıs tarihinde Ankara Swiss Otel’de Sağlık Bakanlığı’nın da katkılarıyla “Sağlıkta e-Dönüşüm Projelerinde Neredeyiz” başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi.

Sağlık Bakanlığı adına toplantının açılış konuşmasını yapan bir yetkili, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü değişimin ilk etkilerini sağlık alanında gösterdiğini söyledi. Yetkili, “Özellikle Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda yaşlanan nüfusla birlikte ülkemizde aynı durumda değişen hasta beklentileri hakikaten bizi ülke olarak, bakanlık olarak yeni bir strateji geliştirmeye zorlamıştır” dedi. 

AB ülkelerinin sağlıkta dönüşüm hedeflerini ortaya koyduklarını belirten yetkili, gerek üye gerekse de aday ülkelerin e-Avrupa ve e-Avrupa Plus stratejileri üzerinde çalışmalar yaptıklarını dile getirdi. Yetkili, Türkiye’nin de bu alanlarla bütünleşebilmek ve sağlık bilişimini üst düzeye çıkartabilmek amacıyla DPT öncülüğünde 2003 yılından itibaran çalıştığını ifade etti ve e-Dönüşüm Eylem Planları içerisinde Sağlık Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği projelerle ilk sıralarda yer aldığını vurguladı.

E-Sağlık temasını içeren Ulusal Sağlık Bilgi Sistemi Projesi’nin 2007 yılında ihalesinin yapıldığını ve aynı yılın Aralık ayında da sözleşmedeki hususların tamamlandığını belirten yetkili, veri toplama sürecinin önemine değindi. “Veri toplaması ile ilgili bu yılın 30 Eylül tarihi çok önemli” diyen yetkili, bakanlığa bağlı sağlık kuruluşlarının veri sözlüğüyle ilgili minimum sağlık setlerine göre verilerini gönderme işlemlerinin devam ettiğini söyledi. 2009 Ocak ayından itibaren de üniversite hastaneleri, özel sağlık kuruluşları ve diğer sağlık kuruluşlarının da veri göndermeye başlayacaklarını kaydetti.

Bakanlığın gerçekleştirdiği e-Sağlık projeleri sayesinde proje üstlenici şirketlerin ciddi bir bilgi birikimine sahip olduklarını belirten yetkili, bu birikimin yakın zamanda şirketlerin yurt dışına yönelik bilişim ihracatı ile karşılık bulacağını ifade etti.

Toplantıda söz alan bir başka yetkili ise e-Devlet Yuvarlak Masa Toplantıları’nın başladığı günden bu yana etkisini göstermeye başladığını ifade etti. “Bu toplantılarla ilgili bakanlıkların ve kurumların bilişim teknolojileri ile ortaya koydukları projelerin paylaşılması, konuyla ilgili vizyonların paylaşılması, yine birbirimize bu konular ile ilgili soruların sorulması ve bunların e-Devlet’e yansımasının yapılması hedefleniyor” şeklinde konuştu.

2005 yılında hazırlanan eylem planında Sağlık Bakanlığı’nı ilgilendiren 5 önemli eylem planı olduğunu anımsatan yetkili, söz konusu eylemlerin tamamlandığını açıkladı. Yurt, bilgi toplumu stratejisi ile birlikte bakanlığın gündeminde sağlık bilgi sisteminin kurulması, kan bankaları bilgi paylaşımı, çevrimiçi sağlık hizmetleri ve tele-tıp sağlık hizmetleri eylem planlarının yer aldığını kaydetti.

Diğer bir yetkili ise, DPT’nin gündeminde yer alan e-Dönüşüm çalışmaları içinde en başarılı eylem adımlarının e-Sağlık projelerinde atıldığını söyledi. Yetkili “Sadece Türkiye içerisinde değil dünyada da Sağlık Bakanlığı projeleri en büyük projeler arasında yer alıyor. Bize de yurt dışından Sağlık Bakanlığı’nın projeleri çerçevesinde talepler geliyor” dedi.

Dünya çapında bilişim alanında isim yapmış bir şirket adına konuşan farklı bir yetkili, Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır yaptığı projeler ile öncü yönünü ortaya çıkardığını belirterek “Dünyada bu projelerden bahsettiğimizde olumlu tepkiler alıyoruz. Bu projeler genelde korkulan projelerdir. Bunlar bazı ülkelerde başarılı olarak uygulanamamıştır. Ama Sağlık Bakanlığı pilot uygulamalarla deneyerek bu yolu açmıştır. Bu açıdan başarılı olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Projeler sayesinde geniş bir bilgi birikimi kazandıklarına dikkat çeken çeşitli firma temsilcileri de önceden insanları kendilerinin dinlemeye gittiğini ancak şimdi yurt dışından başkalarının kendilerini dinlemeye geldiğini söyleyerek memnuniyetlerini belirttiler.

Kaynak: BTHABER

Karayolları Bilişimi Sevdi Otoyollar Sayısallaştırıldı

Karayolları Genel Müdürlüğü’nden (KGM) alınan bilgiye göre Karayolu Bilgi Sistemi Global Projesi kapsamında ihaleleri gerçekleştirilen Karayolları Coğrafi Altlığı Oluşturulması ve Kurumsal Bilgi Otomasyonu Projeleri ile bakanlık, devlet ve il yolları, otoyollar, bölge ve şube sınırları ve il sınırlarını sayısallaştırma sürecini bitirdi.

Karayolları Coğrafi Altlığı Oluşturulması projesi ile genel müdürlük daha sağlıklı karar alma mekanizmasına kavuşacak. Proje bilgi ve uygulamaların paylaşımını sağlayacak; kaliteli bilgi daha kolay kullanımlı ve anlaşılabilir biçimde sunulacak. Bütçe daha dengeli, gerçekçi ve önceliklere göre planlanacak, acil durumlarda hızlı müdahale olanakları artırılabilecek, kaynakların verimli ve ekonomik olarak kullanımı sağlanacak.

Proje çerçevesinde 2007 yılı sonu itibariyle 1/25000 ölçekli raster haritaları 1/25000 ölçekli sayısal yükseklik verilen ile uydu görüntüleri kullanılarak coğrafi altlık oluşturuldu. Devlet ve il yolları. otoyollar. bölge ve şube sınırları, il sınırları sayısallaştırıldı. Yaklaşık 64 bin Km yol ağındaki devlet ve il yolları, otoyollar ve köprülere ilişkin mevcut envanter bilgilerinin arazi envanter çalışması güncellenerek GPS ile koordinatlandırıIması yapıldı.

Proje ile genel müdürlüğün ihtiyaç duyacağı temel verileri kapsayan coğrafi veritabanı oluşturuldu. Bakanlık, Kurumsal Bilgi Otomasyonu Projesi ile genel müdürlüğün iş süreçlerini elektronik ortamda takip etme sürecini de başlattı. Otomasyon projesi ile diğer kurum ve kuruluşlarla sorunsuz bilgi alışverişi yapılabilecek. Projenin, değişik tür ve yapıda verilerin ilişkilendirilmesi, kurum içi birçok veri ve dokümanın yeniden düzenlenmesi, uygulama yazılımlarının çok katmanlı mimaride web tabanlı olarak geliştirilmesi ve Elektronik Doküman Yönetim Sistemi’nin (EDYS) kurulması için yazılım geliştirme hizmetleri alımı ve gerekli standart yazılım ve donanımın temin işlerini kapsadığı kaydedildi.

Kaynak BTHABER

Kağıttan Uçak Biletleri Tarihe Karışacak

Kağıttan uçak biletleri, 1 Haziran tarihinden itibaren tarihe karışacak. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) üyesi şirketler, nihai olarak bu tarihten itibaren elektronik bilete geçiş yapacaklar.

CENEVRE – IATA’nın Cenevre’deki merkezinden yapılan açıklamada, üye 240 uçak şirketinin 2004’te benimsediği hedefe, 1 Haziran tarihinde ulaşılmış olacağı belirtildi.

Açıklamada, kağıttan uçak biletlerinin artık tamamıyla anılarda kalacağının, İstanbul’da haziran ayı başında yapılması planlanan IATA Genel Kurulu’nda açıklanacağı kaydedildi.

IATA’nın geçen yıl Kanada’nın Vancouver kentinde toplanan genel kurulunda, tüm üyelerin elektronik bilete geçmesi için 5 aylık ek süre tanınmıştı.

IATA’ya göre, kağıttan elektronik bilete geçiş, üyelere yılda 3 milyar dolarlık tasarruf yapma olanağı sağlayacak. Bu, aynı zamanda, yılda 50 bin ağacın kesilmemesi ya da 5 kilometrekarelik ormanlık alanın yok olmaması anlamına da geliyor.

NTVMSNBC

Zombi PC Kavramı

Dünyadaki hızlı gelişime en çabuk ayak uyduran zümrelerin başında “hacker” ya da “lamer” diye adlandırılan kötü niyetli kişiler gelir. Bunun nedeni kötü amaçlı hareketlerini gerçekleştirmeleri için keşfettikleri yöntemlerin güvenlik firmaları tarafından hızla etkisiz hale getirilmesidir. Önlem alınan her saldırıdan sonra hackerler bıkıp usanmadan bir yenisini icat ediyorlar.

Her ne kadar bilgisayar korsanlarının çabalarını boşa çıkaracak metotlar geliştirilse de güvenliği fazla önemsemeyen kullanıcıların varlığı kötü niyetli insanların ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor.

Eskiden bilgisayara bulaşan zararlı yazılımlar sadece o bilgisayara zarar verebiliyorlardı ancak Internet’in giderek yaygınlaşması saldırganlara daha çok insana zarar verme imkanı sağladı. Günümüzde, bilgisayar korsanları, başkalarının bilgisayarlarına bulaştırdıkları zararlı yazılımlarla yine başka insanlara zarar verebiliyorlar. Bu şekilde yakalanma risklerini minimuma indiren hackerler suçu başkasına yüklemiş oluyorlar.

Yukarıda özetlenen durumdaki bilgisayarlara bilişim literatüründe “Zombi PC” adı veriliyor. Öldükten sonra dirilmiş ve şuursuzca başkalarına saldıran yaratıklar anlamına gelen zombi kelimesi burada da kontrolü başkasının elinde bulunan ve diğer bilgisayarlara saldırıda bulunan PC’ler için kullanılmaktadır. Burada her şeyden önce yanlış anlaşılmaması gereken bir durum var. Zombi haline gelmiş bilgisayarlarda kontrolün tamamı kötü niyetli kişilerin eline geçmiyor; sadece saldırganlar belirli işleri gerçekleştirme yetkisine sahip olabiliyor. Saldırganların ele geçirdiği bilgisayarın sahibinin ise hiçbir şekilde durumdan haberi olmuyor. Böylelikle saldırganlar, masum insanların bilgisayarları aracılığıyla spam gönderebiliyor ya da bankacılık işlemlerinde bulunabiliyor. Suç tespit edilince fatura ne yazık ki zombi bilgisayarların sahiplerine kesiliyor.

“BOTNET” yani “Bot Network” adı verilen ağa bağlı olan ve emirlerini oradan alan zombi bilgisayarların tamamı DDos Atak diye isimlendirilen servis reddi saldırılarını da yaygın olarak kullanmaktadırlar.

Tanınmış güvenlik firmalarından birinden yapılan açıklamaya göre Türkiye’ de, yabancı korsanların eline geçtiği için Internet saldırılarında bulunan Zombi PC sayısı bir buçuk yılda 14 kat arttı. Bundan bir buçuk yıl önce Türkiye; Internet saldırılarında bulunan bilgisayarlar sıralamasında yirmili hanelerde yer alırken şimdi yedinci sırada. Türkiye bugün bir ya da birkaç Bot Network’un parçası haline gelmiş durumda.

Yapılan araştırmalara göre bu artışın en büyük nedenlerinden biri Türkiye’de ADSL hizmetinin devreye girmesiyle statik IP sayısının çoğalması. Sabir IP kavramının yanına yüksek hız ve bilinçsiz kullanıcılar de eklenince kötü niyetli kişiler için bulunmaz bir fırsat doğuyor.

Bir diğer neden ise bilgi-işlem yöneticilerinin sunucu bilgisayarların (server) güvenliğini sağlarken istemci (client) bilgisayarların güvenliğine yeterli önemi vermemeleri olarak gösteriliyor. İstemcilerin imajı alınarak gerektiğinde bilgisayarların kurtarılabileceği düşüncesi hackerleri bu tip bilgisayarlara yönlendiriyor. Bütün bunlar da gösteriyor ki artık bilgisayarların güvenliğini sağlamak için sadece anti virüs programları yeterli olmuyor.

Bilgisayarların zombi haline gelmemesi için bir virüsten korunma yazılımı mutlaka olmalıdır. Ayrıca sık sık program güncellenmelidir.

Bunun yanında, bir güvenlik duvarı ve trojan, casus yazılım önleyici programlar da kurulmalı ve güncel olup olmadıkları belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. Tüm güvenlik yazılımlarının yanında ayrıca işletim sistemin güncel olması da büyük önem taşımaktadır.

İşletim sistemi ve güvenlik yazılımlarının güncel olması sorunu büyük ölçüde önleyecekmiş gibi görünse de bilgisayarda kurulu diğer programların da (medya oynatıcısı, grafik tasarımı gibi) güncel olmaları gerekmektedir. Bazı durumlarda güvenlik yazılımını aşamayan bilgisayar korsanları; sıradan programların güvenlik açıklarından faydalanmayı tercih edebiliyorlar.

Görülüyor ki bilgisayarları riske atmamak için sadece gerekli yazılımları kurmak yeterli olamayabiliyor. Aynı zamanda güncellemelere de büyük önem vermek gerekiyor. İlk bakışta bu önlemler çok zahmetli gibi gözükseler de sonradan ortaya çıkabilecek durumlarla kıyaslandığında aslında harcanan çabanın göz ardı edilebileceği ortaya çıkacaktır. Bir gün başkasının işlediği bir suçtan dolayı sorumlu tutulmaktansa bilgisayarların güvenliği için emek sarf etmek kullanıcıların yararına olacaktır.

Süper Kahramanlar

Hiç dikkat ettiniz mi ama bu süper kahramanlar hep amerikalı. Zaten bütün uzaylılar da amerikaya iner, ilk orası işgal edilir. Neyse süper kahramanlara geri dönelim. Bunlar zaten bütün gün insanlığı kurtarmakla (!) meşgul; peki işlerine yarayacak ekipmanları kim üretiyor. Bazıları zeki ona eyvallah ta bazıları da “batman” gibi zengin. Parayla bilgi mi satın alınırmış canım. Mesela bizdeki zengin gençler bırakın insanlığı kurtarmayı “Bağdat Caddesi”‘nde gezmekten gazete sayfalarını çevirmeye vakit bulamıyorlar.

Tekrar süper kahramanlara dönecek olursak; hadi zekiler, zenginler, becerikliler ve de iyi kalpliler hadi bunları da yutalım. (Bu arada dikkat edin x-men hariç tüm süper kahramanlar özel güçlere sahipken süper kötüler ya mal varlıkları ya zekaları ve teknolojiyi iyi kullanmaları ya da uzaylı olunca süper kötü oluyorlar. x-men bunu farketmiş ve iyilere de kötülere de süper güçler dağıtmış alkışlıyorum onu.) ama bunların hepsi de terzi mi yahu? Kim dikiyor bunların kıyafetlerini? Başkaları dikse deşifre olacakları için her halde yine kendileri dikiyolardır. Vay on parmaklarında on marifet.

Bi de hepsi zaten süper güçlere sahip değilmiş gibi kaslarını da gösterip hava atmak için daracık taytlar giyerler. Arka tampon fazla meydana çıkmasın diye bi de pelerin örterler yani o estetik için değil kim vurduya gitmemek içindir.İçlerinde en cesur spiderman o giymiyo.

Sağlıcakla…

Bedava Ücretli Yazılımlar

Evet arkadaşlar şimdi size çok beğendiğim bir siteden bahsedeceğim. http://tr.giveawayoftheday.com/ adresinden ulaşabildiğiniz bu harika sitede shareware yazılımları 24 saat içinde ücretsiz olarak indirebiliyorsunuz.

Temel olarak site şu şekilde çalışıyor. Her gün bir program belirleniyor ve 24 saatliğine kullanıcılara ücretsiz olarak sunuluyor. Sayfada söz konusu programı indirmek için kalan zaman da gösteriliyor. Bu şekilde programı indiren ve talimatları uygulayanlar normal şartlar altında para ödenerek kullanılması gereken yazılımları promosyon olarak ücretsiz kullanabiliyorlar.

24 saatin bitiminde artık programı indirme işlemi sona eriyor ve başka bir programı indirmek için gereken link veriliyor. Sitede daha önceki günlerde indirime sunulmuş programlar da listeleniyor. Bu programları indiremiyorsunuz ancak açıklamalarını okuyabiliyorsunuz. Eğer listedeki programlara ihtiyacınız varsa ve indirme süresi bittiyse satın almanız gerekiyor.

Site, bu hizmetiyle kendini çok tanıtma imkanı bulamayan yazılım ve yazılımcıların da reklamını yaparak takdirimi kazandı. Chip dergisinin desteklediği siteyi aralarında Türkçe’nin de olduğu 10 farklı dilde kullanabiliyorsunuz ancak ben direk Türkçe linkini verdim.

http://tr.giveawayoftheday.com/