Browse Month

Ocak 2009

PC Olmadan Dosya Paylaşımı

Film ve müzik endüstrisinin yeni kabusu olacak yöntem, bu kez çok sinsi bir şekilde saldıracak.

İşte film ve müzik endüstrisinin kabusu: Amerikan firması Leyio, dosya paylaşımını PC olmadan ama daha hızlı bir şekilde gerçekleştirebilecek bir cihaz duyurdu.

Personal Sharing Device (PSD), 16 GB’lık bir depolama birimine sahip, avuç içi büyüklüğünde bir cihaz. Buna ek olarak 10 Mbit hızında ve 10 metre uzaklığa kadar aktarım yapabilen “Ultra-Wideband” kablosuz özelliği de var. Bu sayede en kısa süre içinde bir PSD’den diğerine ya da bilgisayara veri aktarımı gerçekleştirilebilecek.

Cihazda, PC veya harici disk gibi depolama birimlerine bağlanmak için iki adet USB girişi bulunuyor. Bir parmak izi okuyucu sayesinde kayıtlı verilerin güvenliği sağlanmış olacak. Cihazın üst kısmında PSD’yi yönetmeye yarayan dokunmatik bir ekran var. 

Leyio cihaz hakkında daha fazla bilgi vermedi. Personal Sharing Device’ın piyasaya çıkış tarihi olarak nisan ayı gösteriliyor.

Eğer PSD vaat edilen fonksiyonelliği kolay kullanımla beraber birleştirebilir ve uygun fiyata piyasaya sürülürse dosya paylaşımı yeni bir boyut kazanabilir: Öğrenciler okulda teneffüs aralarında bir parmak hareketi ile filmlerini, şarkılarını diğer arkadaşlarıyla değiş tokuş edebilir, arkadaşlar IP adreslerinin cezai yaptırımdan sorumlu müesseseler tarafından takip edilmesinden korkmadan korsan kopyaları dağıtabilir. Endüstrinin bu duruma tepki gösterip göstermeyeceği veya gösterirse nasıl bir tepki göstereceği şu an için tam bir muamma.

Kaynak: VETEKNOLOJİ.COM

SPAM Göndericiler Bu Kadar Aaşağılık Olabilir mi?

Artık hissiyatımızı ve insanlığımızı kaybediyoruz galiba… Artık olaylara eskisi kadar tepki vermiyoruz ve sadece izlemekle yetiniyoruz. Eğer siz böyle olmadığınızı düşünüyorsanız demek ki şanslı azınlıktansınız o halde sizi tebrik ederim ancak bu durum ne yazık ki çevremizdeki insanlığını kaybetmiş bazı kişilere iyi bir örnek olamıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Gazze’de bir insanlık dramı yaşandı; bir utanç duvarı yükseldi. Siyonistler bırakın çocukları bebeklere bile acımadılar. Batı yine kendi kanından, kendi canından, kendi dininden olmayan bu insanlar için bir şey yapmadı.

Ama bazıları bu sırada boş durmuyor ve çalışıyordu. Spam mail gönderen bir takım şahsiyetsizler bu durumdan istifade ederek insanlara konu ile ilgili sahte mailler göndererek bilgilerini çalmaya çalıştılar. Ölüler üzerinden kazanç elde etmeye çalıştılar. Bu bir mezar soygunculuğudur ve en ilkel toplumlarda bile affedilmez. Tabi hiç bir devlet bu durumda istifini bozmayınca halkın da böyle körelmesi kaçınılmazdır. Daha fazla yazmayacağım ve sizin haberin ayrıntısı ile başbaşa bırakacağım. Haberi okumak için aşağıdaki linke tıklamanız yeterlidir.

Hackerler ve Spam Göndericiler, Gazze Saldırılarını Kullandılar 

Ehliyette e-Sınav Sistemine Geçiliyor

Milli Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilen sınavlarda “elektronik sınav” (e-sınav) uygulamasına geçiliyor. Bakanlık, gelecek ay ehliyet sınavını, pilot il belirlediği Ankara’da elektronik ortamda gerçekleştirecek. 

Milli Eğitim Bakanlığı, “ehliyet sınavı” olarak bilinen Motorlu Taşıt Sürücü Adayı Sınavı’nın (MTSS) elektronik ortamda yapılmasına ilişkin projenin teknik altyapı hazırlıklarında son aşamaya geldi. 

Böylece, bu sınav, adayların istedikleri zaman, randevu alarak girdiği ve bilgisayarda yöneltilen soruları yanıtladığı TOEFL, GMAT, IELTS gibi uluslararası sınavların yöntemiyle gerçekleştirilecek. 

İlk denemenin Ankara’da gelecek ay yapılması kararlaştırıldı. 

Buna göre, sınava katılacak aday, sürücü kursunu tamamladıktan sonra, belirlenen sınav merkezlerine başvurarak, önce randevu alacak. Aday, randevu saatinde sınav merkezine giderek, elektronik ortamda sınava girecek. 

Sınav soruları bilgisayar tekniğine göre hazırlanmış olacak. Adaylar, elektronik ortamdaki sınavda, klasik test sınavındaki şekiller ve çizimler yerine gerçekçi ve hareketli görüntüler eşliğinde hazırlanmış soruları yanıtlayacak. Adaylar, sınava girdikten en geç 1 saat sonra sınav sonucunu öğrenebilecek. 

E-sınav uygulaması Ankara’da yapılacak denemeden sonra diğer illere yaygınlaştırılacak. Elektronik ortamda sınava girebilmek için bilgisayar kullanabiliyor olmak gerekecek. Bilgisayar kullanmayı bilmeyenler için mevcut yazılı klasik test usulü uygulama, bir süre daha devam edecek. Ancak son aşamada, ehliyet sınavı tamamen elektronik ortamda düzenlenecek. 

“SBS ve DPY, bu yöntemle yapılabilir” 

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, ehliyet sınavının bu şekilde yapılacak olması dolayısıyla hem zamandan hem de iş yükü ve maliyetten kazanç sağlanacağını ifade etti. 

Adayların, sürücü kursunu tamamladıktan sonra, sınavın yapılacağı tarihi beklemek zorunda kalmayacağına işaret eden yetkililer, kursu tamamlar tamamlamaz randevu alarak sınava girebileceklerini kaydetti. 

Yetkililer, sınav kılavuzu ve diğer evrakın dağıtımı ve basımı maliyetlerinin yanı sıra harcanan zaman ve emek ile “belirli bir günde insanların belli yerlere yığılmasına yol açan trafiğin de ortadan kalkacağını” belirtti. 

Ehliyet sınavı için hazırlanan bu projenin, “Görevde Yükselme” gibi diğer bazı sınavlarda da uygulanması planlanıyor. Bakanlık yetkilileri, “Belki çok ilerde, Seviye Belirleme Sınavı, Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı gibi merkezi yapılan bütün sınavlar e-sınava dönüştürülebilir” dedi.tirecek. 

Kaynak: TEKNOPORT

CSS’te Renklerle ve Resimlerle Çalışmak

Hazırlayacağımız sayfalarda yazılarımızı nasıl şekillendireceğimize dair bilgileri geçen derslerimizde görmüştük. CSS ile yazılarımıza da renk ve hatta fon resmi atayabiliriz. Sayfalarımızın  göze daha hoş görünmesi için gerekli renk ve resim kodlarını aşağıdaki tabloda görebilirsiniz. Burada gösterilen kodları sadece yazılara değil sayfamızdaki hemen hemen her elemana da uygulayabiliriz. Her zaman söylediğim gibi CSS ile neler yapabileceğinizin büyük bir kısmı hayal gücünüze bağlı ve yeni şeyler öğrendikçe de hayal gücünüzü geliştirebileceksiniz.

 

Kod Örnek Kullanım Şekli Etkisi
color Renklerimizi önünde bir diyez işareti ile hexedimal olarak yazabiliriz. #9999CC gibi ya da direk rengi ingilizce olarak da yazabiliriz. Red, maroon. Eğer hiç renk istemiyorsak transparent ifadesini kullanmalıyız. En basit ifadesiyle uygulandığı öğenin rengini belirler
background-color Renklerimizi önünde bir diyez işareti ile hexedimal olarak yazabiliriz. #9999CC gibi ya da direk rengi ingilizce olarak da yazabiliriz. Red, maroon. Eğer hiç renk istemiyorsak transparent ifadesini kullanmalıyız. Fon rengini ayarlamak için kullanılır.
layer-background-color transparent, HTML orjinal renk ismi ya da hexedimal RGB renk kodunu kullanabiliriz. Katman fon rengini ayarlamak için kullanılır. Uyguladığımız nenneyi o rengin içine alır.
background-image none ya da fon resminin yol adresi ile birlikte adresi. Örnek olarak url(images/arkaplan.jpg) şeklinde kullanabiliriz. Fon resmi
background-repeat repeat parametresi resmi tekrarlatır. no-repeat tekrarlatmaz. repeat-y dikey, repeat-x de yatay tekrarlatır. Fon resminin kendini tekrarlaması için kullanılır.
background-position bottom, center, left, righti top Fon resminin başlayacağı koordinatları kontrol eder.
background-attachment fixed ve scroll değerleri verilir. Fixed, sabitler; Scroll kaydırılmasına izin verir. Sayfa içeriğinin kaldıtılması durumunda fon resminin tepkisini kontrol eder.

 

Tablodaki örnek kodlardan yola çıkarak bir uygulama yapmadan önce dilerseniz renkleri HTML olarak direk orjinal isimleriyle yazmak istersek hangi ismin hangi renk olduğunu gösteren bir örnek şemayı aşağıda görmekte fayda var. Tabi burada sadece belli başlı bazı renkleri yazdım hepsini yazmama imkan yok

renkler

Yukarıdaki kodları sayfanızda istediğiniz öğelere uygulayıp sonucu görebilirsiniz. Bunların nasıl uygulanacağını ve nasıl çağırılacağını artık zaten biliyorsunuz. Hepinize kolay gelsin.

 

Photoshop’ta Yazı Araçlarına Devam Ediyoruz

Bir önceki dersimizde Type Tool aracını görmüş ve basitçe yazı işlemlerini görmüştük ancak bazı durumlarda yazdığımız yazı ile daha spesifik işlemler yapmak isteyebiliriz. Bunun için de gelişmiş yazım araçlarını kullanmamız gerekiyor. Bu araç kutusuna ulaşmamız için iki yöntem uygulayabiliriz. İlk önce yazı aracını seçmemiz gerekiyor. Bunu nasıl yaptığımızı hatırlamıyorsanız bir önceki Photoshop’ta Yazı Araçları (Type Tool) dersimize göz atabilirsiniz.

Yazı aracını seçtikten sonra programda menülerin altında yer alan araç çubuğundan Toggle the character and paragraph palettes kutusuna tıklayabiliriz. Diğer bir yol ise yazı aracı seçili iken sağ taraftaki kutuların bulunduğu alanda ilgi alanı tıklayabiliriz. Daha kolay anlaşılması için aşağıdaki resime göz atabilirsiniz.

Gelişmiş yazım aracı seçenekleri

Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi aracı üst taraftan açmak için tek seçenek sunulurken sağ taraftaki menülerde iki fazrklı buyon mevcut. Bunun nedeni gelişmiş yazım aracı seçenekleri bize karakter ve Paragraf olmak üzere iki temel bölüm halinde sunulmuştur. Üstten açılınca direk karakter bölümü açılırken sağ taraftan açmaya kalktığımızda üstteki düğme karakter alttaki düğme de paragraf bölümünü açar. Zaten aracı açtıktan sonra paragraf ve karakter arasında dolaşmak çok kolay bu seçenekler kutunun üst tarafında bir sekme şeklinde sunulmuş. Tekrar hatırlatmakta fayda var; bu gelişmiş yazım araçları kutusunu açmak için gerekli butonların görüntülenmesi için önce yazı aracını seçmiş olmamız gerekiyor.

Neyse açıldığında ilgili kutumuz şu şekilde görülecektir.

Gelişmiş araç çubuğu karakter sekmesi

Resmin üst tarafında bulunan PARAGRAPH sekmesine tıkladığımızda da paragraf özellikleri bölümüne geçebiliriz. Aşağıdaki resimde de bunu görmekteyiz.

Gelişmiş yazım araçları paragraf sekmesi

Bu dersimizde CHARACTER yani karakter bölümündeki butonların ne işe yaradığını göreceğiz. Paragraf kısmına ait ayarlara da bir sonraki dersimizde değinmeyi planlıyorum.

Şimdi aşağıdaki resimdeki numaralandırılmış öğelerin ne işe yaradığını açıklayalım

Gelişmiş yazım araçları

1- Set the font family: Yazının fontunu belirleyeceğimiz alandır.

2Set the font style: Yazının font stilini belirleyebiliriz. Örneğin kalın, italik gibi… Özellikle bazı fontlarda photoshop alışılmışın dışında çok daha fazla stil sunar. Bir göz atmanızda fayda var.

3-  Set the font size: Yazının font büyüklüğünü ayarlar

4- Set the leading: Satır aralarının yüksekliğini ayarlamada kullanılır. Değer artırılırsa satır araları artar. Düşürülürse satır araları da düşer ve harfler birbirinin üstüne biner.

5- Set the kerning between two charcters İki karakter arasındaki boşluk miktarını ayarlar. Bu özellik diğer özellikler gibi işlemin uygulanması istenen yazı seçilerek değil hangi iki karakter arasındaki boşluk miktarı ayarlanmak isteniyorsa oraya tıklanmak suretiyle yapılır. Böylece sadece o karakterler arasındaki boşluklar ayarlanmış olur.

6- Set the tracking for the selected characters: Seçilen karakterlerin birbirlerine olan uzaklıklarını belirler. 5 numaralı özellikten farkı sadece iki değil ne kadar karakter  seçilmişse hepsine uygulanabiliyor olmasıdır. Ancak kelime boşlukları buna dahil değildir. Miktar arttıkça harfler birbirinden uzaklaşır; azaldıkça birbirlerine yaklaşırlar.

7- Vertically scale: Harflerin dikey yüksekliklerini ayarlamak için kullanılır. Genelde yüzde cinsinden değer verilir. Değer azalınca boyları azalır; artınca da artar. Daha iyi anlaşılması için aşağıdaki örnekler incelenebilir.

Tüm yazı seçilip ve vertically scale bölmesine 50% değeri girilince yazımız aşağıdaki resim gibi boy olarak basıklaşacaktır.

basık yazı

Bu seferde vertically scale değerini 200% yapıyoruz ve yazımız aşağıdaki resim gibi uzuyor ve sanki sündürülmüş izlenimi veriyor.

sünmüş yazı

Görüldüğü gibi bu özellikle aslında çok hoş etkiler yaratılabilirsiniz.

8- Horizontally scale: Bu özellik de aynen vertically scale özelliğinin yaptığını yatay olarak yapmaya yarıyor yani harfleri enine sündürüp sıkıştırabilirsiniz.

9- Set the baseline shift: Seçilen yazının temel hizadan ne kadar yüksekte ya da alçakta olacağını ayarlar yani yazımızın yanıp sönen imleçle aynı hizada değil de seçtiğimiz değere göre bir uzaklıkta yazılmasını sağlar. Ayrıca yazının yazı bölmesini belirleyen dörtgen alan içinden taştığını görürsünüz. Birebir denerseniz daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. Eğer uzaklığın negatif olmasını isterseniz girdiğiniz değerin önüne eksi işareti koymalısınız.

10- Set the text color: Yazının rengini ayarlamak için kullanılır.

11- Set the language on selected characters for hyphenation and spelling: Yazımızın hangi dil grubuna ve buna bağlı olarak hangi dilbilgisi kurallarına göre değerlendirilmesi gerektiğini belirler. Buradaki alanı eğer yabancı dilde birşeyler yazmıyorsanız Turkish olarak ayarlamanızı tavsiye ederim çünkü eğer yazı için seçtiğiniz font Türkçe karakterleri destekliyorsa böylece düzgün kullanabilirsiniz. Eğer English olarak bırakırsanız yine Türkçe karakter kullanabilirsiniz ama bazı fontlarda sorun çıkabilir.

12-  Set the anti-aliasing method: Yazıların kenarlarının ne şekilde yumuşatılacağını belirler. Burada None seçeneğini kullanmamanızı kesinlikle öneririm. Sonra yazınız pürüzlü görünür. Ben yazılarım bozuk çıkmasın diye genelde Sharpseçeneğini tercih ediyorum.

13- Faux Bold: Seçilen yazımızı yapay olarak kalın yapmamızı sağlar yani yazımız bold efekti uygulanmış gibi değil de daha az, daha hafif  daha yumuşak bir bold efektine kavuşur. En iyisi deneyip kendiniz görmeniz.

14- Faux Italic: Bu da seçilen yazımızı bir üst maddenin yaptığına benzer bir şekilde yarı italik yapar.

15- All Caps: Seçilen yazı eğer küçük harflerden oluşuyorsa tamamını büyük harfe çevirir.

16- Small Caps: Seçilen yazımızdaki harfler eğer küçük harflerden oluşuyorsa boyu aynı kalmak suretiyle onları büyük harfe çevirir yani harfler büyük olur ancak bildiğiniz gibi büyük harflerin yükseklikleri de normalde küçüklerden fazladır ya işte bu seçenekle yazılarınızda büyük küçük bütün harfleri aynı yükseklikte yapabilirsiniz.

17- Superscript: Seçilen yazıları üslü ifadelerdeki gibi normal yazıların üstünde ve daha küçük yazabilmemizi sağlar. 32 gibi

18- Subscript: Bu da seçilen harfleri normal yazıların altında ve daha küçük yazmamızı sağlar H2O daki 2 gibi

19- Underline: Seçilen yazıların altını çizer.

20- Strikethrought: Yazıların üstlerini çizmek için kullanılır.

Evet arkadaşlar umarım sizin için faydalı bir yazı olmuştur. Sonraki dersimizde gelişmiş yazım araçlarının paragraf kısmını anlatacağım.

Unutmadan size bir ipucu vereyim. Eğer Type Tool’u seçip imleciniz T harfine dönüştüğünde direk tualin üzerine tıklarsanız orada bir imlecin yanıp söndüğünü göreceksiniz bu da oraya sınırsız bir şekilde yazı yazabilirsiniz anlamına gelir yani satırın nerede biteceğine siz karar verirsiniz. Yok eğer yazı aracını seçtikten sonra tuale tıklayıp parmağınızı fareden kaldırmadan sürüklerseniz yazacağınız yazı için dörtgen bir alandan oluşan bir sınır belirleyebilirsiniz. Böylece ne kadar yazarsanız yazın, yazınız bu alan içinde kalacak ve fazlalıklar gösterilmeyecektir. İsterseniz daha sonra kenarlarından çekerek bu alanın ebatlarını değiştirebilirsiniz.

Şimdilik bu kadar hepinize kolay gelsin.

Hata 320 (net::ERR_INVALID_RESPONSE): Bilinmeyen Hata ve Google Chrome

Evet arkadaşlar aslında ilk çıktığı günlerden beri Google Chrome kullanmaktayım ve birkaç ufak tefek sorun haricinde oldukça da memnunum. Özellikle de sörf yaparken hızı oldukça tatmin edici.

Ancak geçenlerde başıma şöyle bir durum geldi. Kabaca bir mail gönderme kodu yazmıştım. Kullanıcı adı ve parola ile sayfaya giren kullanıcılar form alanındaki yerleri doldurarak gönder butonuna bastıklarında kayıtlar veri tabanına aktarılıyor. Eğer kullanıcılar formda abonelere gönder kontrol kutusunu da işaretlemişlerse aynı bilgiler, mail veri tabanından çekilen maillere bir while döngüsü içerisinde teker teker gönderiliyordu. 

Geçenlerde sunucularımızı PHP 4’ten PHP 5’e geçirdik ve doğal olarak kodlarımda bazı değişiklikler yapmak zorunda kaldım. Neyse daha sonra düzelttiğim sayfadan yukarıda anlattığım gibi mail göndermem gerekti ve ben de işlemi yaptım ancak en son işlemin tamamlandığını söyleyecek sayfa açılmadı ve sanki sayfa yokmuş gibi bir sayfaya ulaşılamıyor mesajı görüntülendi. İlk başta şaşırdım tabi acaba formu gönderdiğim sayfanın adını yanlış mı yazdım diye düşündüm sonra kodları konrtol ettim her şey normal gözüküyordu. Gerçi bu arada şunu da söyleyeyim hata alıyordum ama mailler de gönderiliyordu yani aslında sorun yok gibiydi ancak ben işi şansa bırakmak istemedim.

Aynı mail gönderme olayını bugün de kullanmam gerekti yine aynı hata. Sonra sayfadaki hata ayrıntılarını göster gibi bir bağlantıya ilişti gözüm şimdi tam olarak ne yazdığını hatırlayamadığım o bağlantıya tıkladığımda aşağıdaki hata iletisi görüntülendi.

Hata 320 (net::ERR_INVALID_RESPONSE): Bilinmeyen hata.

Önce bu hatanın benden kaynaklandığını düşündüm ancak ironik bir şekilde Google üzerinde yaptığım araştırmalarda sorunun Chrome ile ilgili olduğunu gördüm. Genelde insanlar kullanıcı girişi yapmak istedikleri sayfalarda bu hata ile karşılaşmışlar. Bunları şimdili Chrome’un beta olmasına bağlıyorum ve final sürümünde olmayacağını umuyorum. Maalesef şu ana kadar bu soruna çare bulamadım. O yüzden böyle bir hata alırsanız siz de benim gibi Firefox ya da Explorer kullanın. Şimdilik bu kadar.

Günümüz Teknolojisinde Hız ve Zaman Gerekliliği

Hız ve zaman… Bilişim ve teknolojinin dur durak bilmeden geliştiği ve yükseldiği bir çağda bu iki kelime bazı çevrelerce çok kıymetli değerler haline geldi ve getirildi. Gerçekte hız ve zaman kendilerine atfedilen bu önemi hak ediyorlar mı diye bir sorunun adaletsiz olacağı belli ama ne kadarını hak ediyorlar sorusunun da bir o kadar isabetli olacağı herkesin mantık çerçevesine oturacaktır.

Aslında söz konusu kavramları irdelerken hakkaniyeti gözetmek ve bunları tümden önemsiz göstermek gibi bir durumun ortaya çıkmasına da meydan vermemek lazım.

Zaman, pek çok düşünürün üzerinde kafa yorduğu pek çok şair ya da yazarın hakkında eserler icra ettiği bir kavram olması dolayısıyla aslında çok önemli bir olgu olduğunu da kanıtlamış olur. Günümüzde zaman makinesi ve zamanı geri almak gibi konuların bir sürü fantastik sinema ve romana konu olduğunu da hatırlayacak olursak insanoğlunun bir türlü hükmedemediği zamanı görmezden gelmesi ya da onu büsbütün değersiz addetmesi insafa sığmazdı.

Hız da günümüzde üzerinde çok durulan ve gerekliliği her fırsatta vurgulanan kavramlardan biri… Yapılacak işin en kısa sürede yapılabilmesi için harcanan emek ve para insanoğlu için hızı elde etmenin önemini göstermesi bakımından önemlidir. Esasında hız, belki de insanlar için zamandan çok daha önceleri değeri anlaşılmış bir cevher olabilir. 

İlkel insan toplulukları için zamanın pek bir önemi olmasa gerek çünkü onlar sadece avlanmak ve barınmak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamanın dışında hayata dair nasıl kaygılar taşıyorlardı? Bunu bilemiyoruz. Daha sonra işbölümü ve ardından da tarım ve zanaatın gelişmesiyle bir işin ne sürede bitirilmesi ve ekinlerin ne zaman ekilmesi gibi dertler insanlığı zamanı ölçmek için belirli çabalara itmiş ve zamanın önemini kavramalarına yardımcı olmuştur.

Oysa insanlık hızın önemini çok daha önceleri kavramıştı. İlkel çağlarda avı yakalamak için ondan daha çabuk hareket etmek gerekiyordu. Mızrak gibi aletleri ilk keşfeden ve kullanmaya başlayan kavimler bu çabukluklarıyla diğerlerine üstünlük kurmayı başarabildiler.

Aslında hız ve zaman arasında da çok sağlam bir bağlantı vardır. Hıza sahip olan zamanını da daha az harcamış olur. Bir eylemin gerçekleşmesi ne kadar uzun sürüyorsa insanlar bu durumu tanımlamak için “yavaş” nitelemesini kullanırlar. İşte bu ayrılmaz ilişki yüzünden bu iki kavramı beraberce ele almak herhalde yanlış olmayacaktır. 

Açıklamalardan anlaşılacağı üzere hız ve zaman insanlar için neredeyse varoluştan beri önemliydi ancak günümüzdeki kadar kendilerine herhalde değer verilmemişti.

Hız ve zaman hakkındaki tespitlerin bu kadar uzun sürmesinin nedeni okuyucuya bu iki kavramın sorgulanırken önemsizlikleri gibi son derece abes bir sonucun elde edilmeye çalışılmadığı göstermektir. Buradaki temel amaç bu iki kavrama, aşırı derecede herkes tarafından değil; sadece gerçekten gereksinimi olan kişilerce önem verildiğinde dıoğru bir davranışın ortaya koyulmuş olacağıdır.

Her geçen gün sahip olunan donanım ve yazılımların daha üst versiyonları ya da daha hızlı oldukları için kullanıcılara zaman kazandıracaklarını iddia eden rakipleri insanların beğenisine sunuluyor ancak burada bahse konu olan hızdan kastedilense ne saat ne de dakikadır. Sadece birkaç saniyeden ibaret olan bu yeni getiri için fazladan para harcayarak bir üst donanım ya da yazılıma terfi etmeye değer mi?

Bazı kullanıcılar ve kurumlar için değil saniye, salise bile çok önemli olabilir. Bu gibi durumların haricinde pazarın büyük bir bölümünü ev kullanıcıları oluşturmaktadır. Pazara sunulan ve hız iddiasında bulunan bu ürünlerin en az bu kesimi etkilemesi olağan gibi görünse de aslında durum böyle değildir. Gelişen teknoloji insanın içindeki hep daha iyisine sahip olma dürtüsünü güdelemeyi başarmış gibi görünüyor. 

Eskiden eylemlerinde ve yolculuklarında haftalara hatta aylara tahammül eden insanoğlu şimdi bir indirme işlemi için dakikalara bile sabredemez hale gelmiştir. Gelişmeler sayesinde insana daha çok zaman kalmıştır ve bu gerçekten de takdir edilmesi gereken bir durumdur. Zaman konusunda bu kadar ince eleyip sık dokuyanların bu sabırsızlıklarının yanında zamanı verimli kullanabilmelerini görmek görmek çok hoş olur: çünkü onu verimli kullanıp kendini geliştirmek gibi faydalı yönlere kanalize edemedikten sonra işleri çok kısa bir farkla daha çabuk bir şekilde gerçekleştirmenin fazla bir anlamı olmasa gerek.

GPS Nedir, Nasıl Çalışır ?

Aşağıda okuyacağınız yazı teknik olarak GPS’in ne olduğu ve nerelerde kullanıldığına ilişkin yazılmıştır ve yazı ELTEM-TEK A.Ş. tarafından aylık olarak çıkarılan ve ücretsiz dağıtılan ELTEM-TEK dergisinin Ocak 2009 tarihli 16. sayısından alınmıştır.

GPS (Global Positioning System; Küresel Yer Belirleme Sistemi ya da Küresel Konumlandırma Sistemi), düzenli olarak kodlanmış bilgi yollayan bir uydu ağıdır ve uydularla arasındaki mesafeyi ölçerek dünya üzerindeki kesin yeri tespit etmeyi mümkün kılar.

Önceleri askeri amaçlar için kullanılan ve 1980’lerde sivil kullanıma da açılan GPS, ABD Savunma Bakanlığı’na ait yörüngede sürekli olarak dönen 24 uydudan oluşur. Bu uydular çok düşük güçte radyo sinyalleri yayarlar. Yeryüzündeki GPS alıcısı bu sinyalleri alır ve böylece konumun belirlenmesi mümkün olur.

GPS teknolojisi çok farklı amaçlar doğrultusunda kullanım alanlarına sahiptir. İlk başta askeri amaçlarla oluşturulmasından dolayı bu alanda çok büyük yararlar sağlamaktadır. Özellikle güdümlü füzelerde rotanın saptanması ve balistik füzelerde de fırlatma pozisyonunun doğru hesaplanmasında GPS çok büyük bir yardımcıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’de izlediği savunma politikasına paralel olarak birçok GPS uygulamasından yararlanmaktadır. Örnek olarak komando birlikleri intikal, travers arazide yön bulmak gibi birçok alanda GPS’ten yararlanmaktadır. Bunların yanında bir tedbir olarak füze yapma amaçlı kullanılmamaları için sivil GPS alıcılarına da 18 km yükseklik ve 450 km/s gibi hız sınırları getirilmiştir.

GPS’in diğer bir kullanım amacı da araştırmalardır. En pahalı GPS alıcıları haritacılar tarafından sınırların, yapıların, harita işaretlerinin konum tespiti ve yol yapım çalışmaları için kullanılmaktadır. Bunların dışında GPS, görme engelliler için de çok faydalı uygulamalar içermektedir. 1980’lerin sonlarına doğru uygulamaya giren GPS ile birlikte “MoBIC, Drishti, Brunel Navigation System for the Blind, NOPPA, BrailleNote GPS and Trekker” isimli projeler yürütülmeye başlanmıştır.

GPS havacılık alanında, uçaklarda yön bulma sistemlerine ek olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca birçok senkronizasyon sistemi referans saat kaynağı olarak GPS’i kullanmaktadır. GPS sistemi UTC ve GMT’den farklı olarak kendi uyduları üzerindeki atomik saatleri kullanmaktadır. Bunlar 6 Haziran 1980’de sıfırlanmışlar ve artık saniyeleri düzeltmesi yapılmadığı için UTC’den 14 saniye ileridedirler. Bu nedenle periyodik olarak GPS alıcılarına UTC saat bilgisi gönderilir.

GPS temel olarak 3 ana bölüme ayrılabilir. Bunlar: uzay bölümü, kontrol bölümü ve kullanıcı bölümüdür.

Uzay bölümü en az 24 uydudan (21 aktif ve 3 yedek uydu) oluşur ve sistemin merkezidir. Uydular “yüksek yörünge” adı verilen ve dünya yüzeyinin 20.200 km üzerindeki yörüngede bulunurlar. Bu kadar fazla yükseklikte bulunan uydular oldukça geniş bir görüş alanına sahiptirler ve dünya üzerindeki bir GPS alıcısının her zaman en az 4 adet uyduyu görebileceği şekilde yerleştirilmişlerdir.

Uydular saate 7.000 mil hızla hareket ederler ve 12 saatte dünya çevresinde bir tur atarlar. Güneş enerjisi ile çalışırlar ve en az 10 yıl kullanılmak üzere tasarlanmışlardır. Ayrıca güneş enerjisi kesintilerine karşı (güneş tutulması vs.) yedek bataryaları ve yörünge düzeltmeleri için küçük ateşleyici roketleri vardır.

GPS projesi ilk uydunun1978’de ateşlenmesiyle başlamıştır. 24 uyduluk ağ 1994’te tamamlanmıştır. Projenin devamlılığı ve geliştirilmesiyle ilgili bütçe ABD Savunma Bölümü’ne aittir.

Uyduların her biri iki değişik frekansta ve düşük güçlü radyo sinyalleri yayınlamaktadır. (L1, L2) Sivil GPS alıcıları L1 frekansını (UHF bandında 1575,42 Mhz) ABD Savunma Bölümü alıcıları L2 (1227,60 Mhz) frekansını dinlemektedirler. Bu sinyal “Görüş Hattında” Line of Sight ilerler yani bulutlardan, camdan ve plastikten geçebilir ancak duvar ve dağ gibi katı cisimlerden geçemez.

GPS sinyalleri binalardan yansıdığı için şehir içlerinde araziye oranla hassasiyetleri azalır. Yeraltına kazılan tünellerde ise sinyal elde edilemez. Hatalı sinyallerin elde edilebileceği ya da hiç sinyal elde edilemeyen bölgelerde kullanılmak üzere geliştirilen Diferansiyel GPS’ler tarafından bu hatalar en aza indirilerek daha hassas bir yer ölçümü yapılabilir.

Daha rahat anlaşılması bakımından bilinen radyo istasyonları sinyalleriyle L1 frekansı kıyaslanırsa FM radyo istasyonları 88 ile 108 Mhz frekansları arasında yayın yaparlar. L1 ise 1575,42 frekansını kullanır. Ayrıca GPS’in uydu sinyalleri çok düşük güçtedirler. FM radyo sinyalleri 100.000 watt gücünde iken L1 sinyali 20-50 watt arasındadır. Bu yüzden GPS uydularından temiz bir sinyal alabilmek için açık bir görüş alanı gereklidir.

GPS uyduları tarafından gönderilen elektromanyetik dalgalar atmosferden geçerken bükülmeye uğrarlar. L1 ve L2 bantları farklı dalga boylarına sahip olduğundan farklı oranda bükülmeye uğradığından aradaki farklılık hesaplanarak atmosferik bozulma engellenerek çok daha hassas bir yer bilgisi hesaplanabilir. Sadece L1 bandı kullanılarak (diferansiyel GPS ile dahi) 90 m hassasiyet elde edilebilirken L1 ve L2 bantlarının ortak kullanımı ile bir metrenin altında hassasiyete ulaşmak mümkün olmaktadır.

Her uydu yerdeki alıcının sinyalleri tanımlamasını sağlayan iki adet özel pseudo-random (Şifrelenmiş Rastgele Kod) kodu yayınlar. Bunlar Korumalı (Protected P Code) Kod ve Coarse/Acquisition (C/A code) kodudur. P kodu karıştırılarak sivil izinsiz kullanım engellenir, bu olaya Anti-Spoofing adı verilir. P koduna verilen başka bir isim de “P (Y)” ya da sadece “Y” kodudur.

Bu sinyallerin ana amacı, yerdeki alıcının sinyalin geliş süresini ölçerek uyduya olan mesafesini hesaplamayı mümkün kılmasıdır. Uyduya olan mesafe sinyalin geliş süresi ile hızının çarpımına eşittir. Sinyallerin kabul edilen hızı ışık hızıdır. Gelen bu sinyal uydunun yörünge bilgileri ve saat bilgisi, genel sistem durum bilgisi ve ionosferik gecikme bilgisini içerir. Uydu sinyalleri çok güvenilir atom saatleri kullanılarak zamanlanır.

Adından da anlaşılacağı gibi kontrol bölümü GPS uydularını sürekli izleyerek doğru yörünge ve zaman bilgilerini sağlar. Dünya üzerinde 5 adet kontrol istasyonu bulunmaktadır. (Hawai, Kwajalein, Colorada Spring, (Ana merkez) Ascension Adaları ve Diego Garcia) Bunlardan dördü insansız biri insanlı ana kontrol merkezleridir. İnsansız kontrol merkezleri topladıkları bilgileri ana merkeze yollarlar. Ana merkezde bu bilgiler değerlendirilerek gerekli düzeltmeler uydulara bildirilir.

Kullanıcı bölümü yerdeki alıcılardır. Çeşitli amaçlarla GPS kullanarak yerini belirlemek isteyen herhengibir kişi, sistemin kullanıcı bölümüne dahil olur.  

Kaynak: ELTEM-TEK

İlk Milli “Hava Savunma Radarı”

Aselsan’ın ürettiği Türkiye’nin ilk özgün hava savunma radarı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na törenle teslim edildi. 

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Aselsan tesislerinde, Türkiye’nin ilk özgün hava savunma radarı teslimat törenine katıldı. 

Bakan Vecdi Gönül, törende yaptığı konuşmada, Türkiye’nin, bundan önceki radar tedariklerini yurt dışından karşılamak zorunda kaldığını ve bunun da büyük ekonomik maliyetlere sebep olduğunu hatırlattı. 

Gönül, “Türk savunma sanayinin amiral gemisi” olarak nitelendirdiği Aselsan tarafından üretilen bu ilk özgün radarın, Türkiye ekonomisine tasarruf sağladığı kadar, Türk sanayine aynı zamanda sınıf atlattıracağını söyledi. 

Türk savunma Sanayinin oldukça geliştiğini ve bu nedenle kendisinden uluslararası bir performans beklendiğini kaydeden Gönül, Aselsan’ın da bu çerçevede, Türk Savunma Sanayine örnek olacak bir noktada olduğunu kaydetti. 

Aselsan’ın, ileri bir teknolojiyle çalıştığını vurgulayan Gönül, milli imkanlarla üretilen bu ilk özgün radarın, yurt dışına satışının da gerçekleşmesini temenni ettiğini söyledi. 

Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Korgeneral Mehmet Çavdaroğlu da, Türkiye’nin ilk milli ve özgün hava savunma radarı nın teslimatı dolayısıyla mutlu ve gururlu olduklarını söyledi. 

Aselsan’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin haberleşme ihtiyacını karşılamak amacıyla 33 yıl önce kurulduğunu, bu hedefe yıllar önce ulaştığını ve bunun çok ötesine geçtiğini anlatan Çavdaroğlu, “Aselsan, bugün ordumuzun savunma elektroniği alanındaki tüm ihtiyaçlarını gelişmiş teknoloji ürünü cihaz ve sistemlerle karşılamak için çalışmaktadır. Aselsan bu kapsamda, radar faaliyet sahasındaki çalışmalarını, Türkiye’nin radar teknoloji merkezi olarak sürdürmektedir” diye konuştu. 

Nerede kullanılacak? 

Çavdaroğlu, teslimatı yapılan “Aselsan Hava Savunma Radarı”nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın Hava Savunma Erken İkaz Komuta Kontrol Sisteminde (HERİKKS) ana arama radarı olarak kullanılmak üzere Milli Savunma Bakanlığı ile Aselsan arasında imzalanan sözleşme kapsamında özgün olarak geliştirildiğini vurguladı. 

Hava savunma radarının “dünyadaki yüksek yetenekli modern radarlarla rekabet edebilecek yeteneğe sahip olduğunu” belirten Çavdaroğlu, bu radarın 4 yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede tamamlandığına dikkati çekti. 

Çavdaroğlu, radarın uzun süren kapsamlı laboratuvar ve sahra testlerinden sonra 25 Aralık 2008 tarihinde, Türkiye’nin ilk özgün hava savunma radarı olarak Silahlı Kuvvetlerin kullanımına alındığını kaydetti. 

Teknoloji sıçraması 

Hava savunma radarı geliştirme faaliyetleri sonucunda, radar sahasında çok önemli bir teknoloji sıçraması sağlandığını ifade eden Çavdaroğlu, şunları söyledi: 

“Bu çalışmalar sonucunda, her türlü menzil ve fonksiyonda kara, deniz ve hava radarının milli olarak geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan bilgi birikimi ve alt yapı ülkemize kazandırılmıştır. Bu alt yapı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hava savunma füze sistemleri, hava savunma top sistemleri, harp gemileri, sahil gözetleme sistemleri gibi bir çok projede ihtiyaç duyduğu arama ve takip radarlarının Aselsan tarafından geliştirilmesine imkan sağlayacaktır.” 

Aselsan Hava Savunma Radarının, faz dizili anten, gelişmiş donanım ve sinyal işleme alt yapısı ile helikopter, uçak, insansız hava aracı, füze gibi her türlü hava hedefinin üç boyutta arama tespit ve takip fonksiyonlarını başarıyla yerine getirdiğini bildiren Çavdaroğlu, söz konusu radarın geliştirilmesinde ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesinin önemli katkılar yaptığını ifade etti.

Özellikleri 

Çavdaroğlu, Aselsan Hava Savunma Radarı’nın “çok fazla hava hedefini aynı anda izleme, ani manevralar yapmaları halinde dahi hedefleri kesintisiz takip etme, dost tanıma özelliğiyle hedefi teşhis etme, hedefleri otomatik sınıflandırma, hedef bilgilerini komuta kontrol sistemine aktarma” gibi gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu belirtti 

Hava savunma radarının, Aselsan tarafından geliştirilerek ordunun hizmetine verilmiş olan HERİKKS sistemi ve Kaideye Monteli Stinger sistemleri ile birlikte Aselsan’ın özgün hava savunma sistemleri geliştirme konusundaki yetkinliğini daha da pekiştirdiğini söyleyen Çavdarolu, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Aselsan’a olan güveniyle pek çok büyük porje daha başarıyla gerçekleştirilecektir” dedi. 

Törende, Aselsan REHİS Grup Başkanı Ergun Bora da Aselsan’ın radar faaliyetleri ve proje hakkında bazı bilgiler verdi. 

Özellikle üs, liman, endüstri merkezleri gibi kritik bölgelerin hava savunmasında kullanılabilecek olan radarın, 40 kilometre arama menziline, 10 kilometre irtifa kapsamasına sahip olduğunu, takipte 30 kilometreye çıktığını anlattı. 

Bora, milli algoritma ve yazılımlara sahip olan hava savunma radarını tamamlayarak “hayallerine ulaştıklarını” ancak sırada yeni hedefler olduğunu kaydetti. 

Bora, Aselsan’ın bundan sonraki hedefleri arasında, “2009 SERDAR Sahil Gözetleme Radarı, 2011 TİHA SAR, 2011 Gemi Arama Atış Kontrol Radarı, 2012 Hava Savunma Sistemleri Arama ve Atış Kontrol Radarı, 2014 Uydu SAR, 2016 Çok Fonksiyonlu Faz Dizili Radar” projeleri bulunduğunu kaydetti.

Kaynak: CNN TURK

K-3D ile Üçüncü Boyut

K – 3D ile piyasadaki pek çok pahalı programa ihtiyaç duymadan 3D modelleme dünyasına adım atabilirsiniz. Üstelik K – 3D freeware yani bedava…

Programın web sitesinde size yardımcı olacak zengin bir içerik bulunmakta. Ayrıca portatif bir versiyonu da bulunan programın sayfasında yardım ve destek dosyaları, kullanıcılar ve ileri düzey geliştiriciler için dökümanlar ve örnek dosyalar mevcut. İsterseniz sizin de yaptığınız dosya ve çalışmaları gönderebileceğiniz bir bölüm de var.

Unutmadan söyleyelim programın hem Linux hem  Windows hem de Mac platformları  için ayrı ayrı sürümleri var. Üstelik açık kaynaklı bir proje olduğu için kaynak kodunu indirip modifiye etme şansına da sahipsiniz.

Eğer bu tip işlere meraklıysanız ve yeteneğinizin olup olmadığına henüz karar veremediyseniz pahalı programlara para vermeden önce kendinizi K – 3D ile sınamanızda fayda var.

Programın ana sayfasına gitmek için tıklayın

Programın indirme sayfasına gitmek için tıklayın

  • 1
  • 2