Browse Month

Nisan 2009

Teknoloji ile Kaliteli ve Güvenli Ulaşım

 

Bu haber BThaber dergisinden alınmıştır. Sayfada bazen böyle gerekli gördüğüm haberleri yayınlıyorum ama burada kesinlikle bir emek hırsızlığı ve telif haklarına saygısızlık yapmak istemem. Bir de sırf bu tür haberlerle içerik dolddurmaya çalıştığım gibi bir izlenimin de oluşmasını istemem çünkü amacım bu olsaydı her gün en az beş altı haber ekleyebilirdim.

Avrupa Birliği ülkelerinde 2004 yılından beri uygulanan taksilerde navigasyon cihazları bulundurma ve kullanma zorunluluğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun AB yasalarına uyumu çerçevesinde 2010 yılından itibaren Türkiye’deki taksiler için de geçerli olacak. 

Böylece taksiciler müşterilerine adresi bilmiyorum diyemeyecek, ayrıca uzun yoldan götürerek fazladan ücret talep edemeyecek. Navi-gasyon cihazı ve yol haritası olmayan taksi trafiğe çıkamayacak. Uygulama 18 bini İstanbul’da olmak üzere, Türkiye genelindeki 90 bin taksiciyi doğrudan ilgilendiriyor. 

Uygulama, doğal olarak bu cihazlara yönelik bir talebi de beraberinde getirecek. Bu alanda faaliyet gösteren markalardan biri adına konuşan bir yetkili “Hızla büyüyen navigasyon pazarı Türkiye’de de birçok şirketin dikkatini çekti. Ancak gelişmiş pazarlara baktığımız zaman pazarın yüzde 85’inin 2-3 oyuncu tarafından paylaşıldığını görüyoruz. Bu dengeler tüketicilerin yaşadıkları deneyimlerle kendi tercihleriyle oluşturulan dengelerdir” diyor. Gelecek dönemde navigasyon sektörünün krize rağmen büyümesini sürdüreceğini belirten yetkili, “Şu anda navigasyon cihaz-lannın ne işe yaradığını hatta varlığını bilen tüketici sayısı çok az da olsa, ilgi ve talebin inanılmaz bir hızla arttığını gözlemliyoruz. 2010 yılından itibaren çok daha anlamlı büyüklüklerden bahsedeceğiz. Ondan sonraki 3 yıl içerisinde de araç başına penetrasyon oranlarının yüzde 20’lere ulaşacağını söyleyebiliriz ki, bu da yaklaşık 2,5 milyon adet cihaz demektir” sözleriyle pazarın 4 yıl içinde geleceği noktayı işaret ediyor. 

Bir başka navigasyon cihazı firması Türkiye temsilcisinin Pazarlama ve İletişim Müdürü de “Gerek navigasyon cihazı üreticileri, gerek harita yazılım şirketleri ülkemizde navigasyon cihazlarının çok büyük bir pazar olacağının farkındalar. Önümüzdeki aylarda piyasa rekabetinden doğacak yeni alternatifler ve cihazların yaygınlaşmasıyla navigasyon piyasasının çok hareketleneceği, ancak ileriki günlerde sadece büyüklerin piyasada tutunabileceği kanaatindeyim” görüşünde. 

Navigasyon cihazlarının taksilerde kullanımının zorunlu olması, taksilerin MOBESE sistemiyle izlenebilmesinin de yolunu açıyor. Bunun için MOBESE tarafından Istanbul’da uygulamaya konulan çözüm, taksicilerin belli petrol şirketleriyle yapacağı belli bir süre akaryakıt alım taahhütü karşılığında sistemin taksiye uyarlanmasını sağlıyor. Şimdiye kadar 2 bin civarında taksiye uygulanan bu sistemle MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) tarafından taksinin konumu adım adım takip edilebiliyor Ayrıca sürücü gizli bir düğme yardımıyla güvenlik görevlilerine tehlikede olduğunu haber verebiliyor ve en yakındaki asayiş ekibinin olaya müdahale etmesini sağlayabiliyor. Böylece gasp, darp gibi olayların önüne geçilmesi hedefleniyor. Cihaz, MOBESE sistemiyle iletişimini cep telefonu şebekesi üzerinden sağlıyor.

GPS

MOBESE Güvenlik Sistemleri Entegrasyonu konusunda bir yetkili, navigasyona ek olarak sunulan bu sistemin taksi şoförlerinin can ve mal güvenliğini sağlamayı amaçladığını ve tamamen isteğe bağlı olarak verildiğini söylüyor. Petrol şirketleriyle beraber uygulamasının sistemin ilk yatırım ve işletim maliyetlerinin karşılanmasına yönelik bir uygulama olduğunu söyleyen yetkili, ilerde bu sistemi İstanbul dışına da taşıma ve ücreti karşılığında sunma planları bulunduğunu belirtiyor. Yetkili, Sistemin güvenlik dışı faydalarını ise şöyle özetliyor: “MOBESE Taksi Güvenlik Sistemi’ne sahip taksiye binen bir müşteri, bilmediği bir yere açık adresi varsa veya gideceği yerin cadde, sokak ismini biliyorsa navigasyon cihazı sayesinde sesli ve görüntülü yönlendirmeyle en az 2 alternatif sunularak (örneğin en yakın veya en hızlı yoldan gibi) ulaşabiliyor. Taksi müşterileri, bu sistemle güvenli bir şekilde seyahat edebiliyor. Ayrca sisteme dahil olan taksi ile yolculuk yapan müşteriler, bindikleri araçta eşyalarını unutmaları durumunda, ilerleyen dönemde hizmete sunulacak çağrı merkezimize başvurabilecek. Böylece müşteri seyahat ettiği taksinin plakasını hatırlamıyorsa bile; binilen yer, saat, tarih ve inilen yer, saat, tarih bilgilerini iletmesiyle aradığı taksiyi bulabilme şansına sahip olacak.” 

Tabii işin bir de şu yönü var:  Taksici cihaza yanlışlıkla basarsa ne olacak? Taxi Gazete’nin Mart 2009 sayısında bu konuyla ilgili yapılan haberde, yanlışlıkla panik tuşuna dokunan bir taksicinin gereksiz yere güvenlik güçlerini meşgul ettiği gerekçesiyle 2 saatten fazla nezarette tutulduğu ve 140 lira ceza yazıldığına dair bir haber yer alıyor. Haber haklı olarak soruyor: “Ya biz tehlikede olduğumuzdan yüzde yüz emin olana kadar tehlike önlenemeyecek bir duruma gelirse?” Uygulamada bu gibi haklı soruların da cevabının verilmesi gerekiyor. 

Kaynak: BThaber

Windows Vista Görev Çubuğunda Ses Ayar Düğmesini Göstermek

Windows 98 zamanlarından beri belki de en çok duyduğum soru görev çubuğunda kaybolan ses düğmesinin nasıl geri getirilebileceği ile ilgiliydi. Windows Vista’ya kadar bu sorunun çözümü aynıydı. Yapmanız gereken tek şey Denetim Masasından ses ikonunna tıklayarak ilgili radyo kutusunu işaretlemekti. Geçenlerde Vista kurulu bilgisayarımda aynı sorun başıma geldi. Üstelik hem ses ayarı hem de ağ butonu görev çubuğundan kaybolmuştu. Eski alışkanlıklarıma güvenerek hemen önce denetim masası oradanda ses ayarlarına girdim ve artık Vista altında bu işin eski yöntemlerle yapılmadığını gördüm. Şimdi bu ayarlar görev çubuğu üzerinden daha kolay ve daha hızlı bir şekilde yapılabilecek bir hale getirilmiş. Bence böylesi çok daha iyi olmuş. Yazıyı daha fazla uzatmadan nasıl yapıldığını size de anlatayım.

İlk önce görev çubuğu üzerinde boş bir yerde farenizin sağ tuşuna tıklayın, açılan menüden Özellikleri seçin.

Görev çubuğu üzerinde sağ tıklıyor ve özellikleri seçiyoruz.

Açılan Görev Çubuğu ve Başlat Menüsü Özellikleri penceresinde soldan üçüncü sırada bulunan Bildirim alanı sekmesine tıklayın.

Bildirim alanı yazan sekmeye tıklıyoruz.

Karşımıza gelen alanda Simgeler ve Sistem simgeleri adı altında iki farklı bölme olduğunu görüyoruz. Alt tarafta yer alan Sistem sekmeleri alanında görev çubuğunun bildirim alanında gösterilecek seçeneklerin sıralandığını göreceksiniz. Bunlar: Saat, Ses Ayarı, Ağ ve Güç seçenekleridir. Eğer bir dizüstü bilgisayar kullanmıyorsanız doğal olarak Güç seçeneğinin kapalı olduğunu farkedeceksiniz. 

Burada görev çubuğunda gösterilecek ya da gösteriilmeyecek öğeleri belirleyebilirsiniz.

Diğer seçeneklerden görünmesini istediklerinizin sol tarafındaki kutucuklara tıklayabilir; gizlemek istediklerinizin de yanındaki işaretleri kaldırabilirsiniz. Şimdilik bu kadar hepinize kolay gelsin.

Daha Yeni Sürüm Daha Fazla Dosya Boyutu

Ne kadar ç0k program kullanıyorsanız o kadar fazla güncelleme ve yeni sürüm duyurularıyla karşı karşıya geliyorsunuzdur. Gün geçtikçe artan bu güncellemeler nedense dosya boyutlarında artışı da beraberinde getiriyor. Peki ama acaba bu artışların hepsi gerekli mi?

Önceden bir diskete sığan ve bir megabyte boyuta bile ulaşmayan bir çok oyunla çok uzun zaman boyunca eğlenmeyi başardık. Oyunlar hem zevkli hem de süreleri uzundu. Oysa şimdiki oyunların bir tek dosyası bile onlarca megabyte olabiliyor hatta kayıt dosyaları 100 MB ve üstü olan oyunlar bile var.

56K ile internete bağlandığımız zamanlarda 10 MB dosya indirmek gözümüzde büyürken şimdi GigaByte olsa ne yazar diyecek konuma geldik.

Dosya boyutları büyüyor büyümesine de acaba bu istenen etkiyi ve verimi yaratabiliyor mu? Bence hayır. Örneğin Winamp eskiden 2.xx sürümlerideyken ne kadar az yer kaplardı ve ne kadar da hızlı açılır ve çalışırdı ama bana göre şimdiki 5.xx sürümleri biraz hantallaştı.

Programların boyutları her geçen gün artıyor.

Ya da NERO ilk zamanlar CD ve sonra da DVD yazma işlemlerimizi hallettiğimiz bu proogram her yeni sürümüyle biraz daha gelişti ve geliştikçe de dosya boyutu artmaya başladı. Üstelik bir de CD yazmanın dışında fazladan özellikler de eklenince programın boyutu iyice artmaya başladı. Nero 6 yaklaşık 35 – 40 MB iken nero 7 biraz daha arttı nero 8 180 – 190 MB boyutlarına ulaştı. Bende ip burada koptu zaten son çıkan nero 9 300 MB civarında olunca ben yeni versiyonu yüklemedim. (nero 9 un boyutunu yanlış hatırlıyor olabilirim.) Diyeceksiniz ki sen de o zaman sadece DVD yazmak için gereken bileşenleri yükle diğerleri kalsın ama ben bunların hepsini indirmek zorunda değilim ki. Önce hepsinin içinde olduğu paketi indirip sonradan niye fazlalıkları ayıklamak zorunda kalıyorum anlamıyorum. Üstelik ülkemizin her tarafında ADSL olmadığını da hatırlatırım. Neyse ki nero bu tür serzenişlere cevap olarak Lite sürümü de çıkardı da biz de sevindik.

Bir diğer örnek ise PowerDVD son çıkan 9 sürümünde o da şimdi 180 MB civarında. Bir sürü güzel özellik eklenmiş ama program yavaşlamış. Örneğin film sırasında başka bir dile geçmek istediğimde yaklaşık bir 7 – 8 saniye beklemek zorunda kalıyorum. Eskiden anında bu geçişi yapabiliyordum. Bence sizde en iyisi benim gibi yapın, satın aldığınız dvd yazıcı ile gelen daha hafif bir PowerDVD kurun başınız ağrımasın. Eğer yoksa yeni bir DVD yazıcı alın kutusuz olanlarında bile veriliyor bu program. Üstelik kutusuzlar 40 – 50 TL civarı ve yanında program bedavaya geliyor oysa PowerDVD 9 Ultra 99 dolar. Aradaki farkı varın siz hesaplayın. Üstelik Ulrta değil de daha düşük bir sürümün fiyatıyla bile karşılaştırıldığında yine de yeni bir donanım alarak sahip olmak daha karlı çıkacaktır.

Belki de bunun nedeni biraz da biz olabiliriz. Düşünsenize acaba bir kaç MB büyüklüğünde bir program ile 100 MB arasında bir program arasında tercih yapmak zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz. Daha küçük olduğu için daha hızlı çalışma ihtimali olanı mı yoksa aşırı boyutundan dolayı belki de hiç bir ekstra özelliği olmadığı halde öyle gözükmeyi başaran diğer programı mı?

İnternet Bankacılığında Tarayıcılara Özgürlük

“Artık bankanız size bir fare kadar yakın; en yakın şubemiz bir tık ötenizde; artık şubeye bağlı kalma dönemi sona erdi.” Bu sloganları özellikle internet bankacılığının başladığı dönemlerde sık sık duymuştuk. O zamandan beri internet bankacılığı gerçekten de hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırdı. Artık bir havale yapmak ve fatura ödemek için numara alıp sırada beklemek zorunda kalmıyoruz.

Zamanla olanakların gelişmesi bankaları da web sayfalarını daha kullanışlı ve daha güvenilir yapmaya itti. Eskisine oranla şimdi çok daha fazla işlemi çok daha güvenli koşullarda web ortamında yapabiliyoruz.

Buraya kadar herşey iyi güzel de dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Bazı bankalar kullanıcıların sadece Internet Explorer kullandıklarını farzederek sayfalarını sadece tek bu browser’a göre uyarlıyorlar. Mozilla Firefox biraz üvey evlat muamelesi görüyordu. Neyseki artık bankalar yavaş yavaş diğer tarayıcıların da var olduğunu hatırladılar ve bu doğrultuda sayfalarını düzenlemeye başladılar.

Türkiye İş Bankası

Ben şu ana kadar hep Türkiye İş Bankası ile çalıştım ve gayet memnun olduğumu söyleyebilirim ancak onların da geçenlerde bir aksaklığını farkettim. Bankanın web işlemlerini yönetenler sağolsun sanal klavyeyi biraz daha geliştirmişler ve böylece güvenliği artırmak istemişler. Sanal klavye şimdi her tuşa bastığınızda değişiyor ayrıca basma anında ve imleç tuşların üzerindeyken rakamları gizliyor. Bu özellik ilk başladığı günlerde Google Chrome üzerinde çalışmıyordu ve bende sanal klavyeyi kullanarak Chrome üzerinden giriş yapamıyordum ama banka şimdi bu sorunu halletti. Bunun için teşekkür ediyorum.

Bir diğer sorun ise Internet Explorer 8 üzerinde ortaya çıkıyor. internet bankacılığına girmek için sizden müşteri no ve parola istenen ekranda parola girmek için bir karaktere bastıktan sonra ikincisini giremiyorsunuz ve o pencere kısa bir süreliğine kilitlenmiş gibi davranıyor yani komutlarınızı bir kaç saniye geç alıyor. Sonuçta parola giremiyorum şu ana kadar ilgili alana en fazla iki karakter yazabildim explorer 8 üzerinde. Son sürüm tarayıcı kullanmak suç mu? Buradan banka yetkililerinden söz konusu bu sıkıntının giderilmesini rica ediyorum.

Bu sıkıntılı zamanlarda internet bankacılığımı en rahat ve zahmetsiz olarak Firefox ile gerçekleştirdim. Önceden üvey evlat muamelesi gören bu tarayıcıyla bütün işlerimi sıkıntısız bir şekilde halledebilmem biraz ironik değil mi?

Sözün özü, artık özelliklede bu tip önemli siteler tasarlanırken piyasadaki bütün hiç değilse popüler tarayıcılar da dikkate alınsın insanlar bir hizmetten yararlanabilmek için bazı şartları yerine getirmeye mahkum olmasınlar.

Gelişebilmek İçin Değiştirmemek Gerek

 

Tabelaların standart olması onları anlamamızı sağlıyorYazılım olsun donanım olsun ve bunların alt dallarındaki pek çok alternatif ürün gerek kurumsal gerekse bireysel kullanıcıların ilgilerini çekebilmek ve tercih edilmek için kıyasıya bir rekabet halindeler.

Teknolojik gelişmeler doğal olarak beraberinde bir çok da yenilik getirdiği için giderek daha çok ürün çeşidiyle karşı karşıya kalan kullanıcılar belki de eskisi kadar kolay tercih yapamaz hale gelmiş olabilirler ancak bu durum hem çeşitliliği hem de rekabeti artırdığı için genel olarak bakıldığı takdirde en sonunda kazananların kullanıcılar olduğu ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu kadar çok yenilik ve çeşit olmasına rağmen üreticilerin değiştirmeyi kolay kolay göze alamayacakları bir takım olgular da var… Standartlar.

Bir ürün ister yazılım ister donanım kategorisinde ele alınsın, kullanıcıların alışkanlıklarını kökten değiştirmeye çalışırsa büyük çoğunlukla başarısızlıkla karşı karşıya kalacaktır. Pek çok kullanıcı sahip olduğu ürünün daha yenisi ve daha çok özellik sunanını ister ancak o ana kadar edindiği kullanım alışkanlıklarından da kolay kolay vazgeçmek istemez. Zaten birçok alanda standartları değiştirmek artık neredeyse imkansız bir hale gelebiliyor. Örneğin piyasadaki bilgisayarlar için bellek üreten bir marka ürününün ebatlarını kendisinin uygun gördüğü şekilde değiştiremeyecektir; yoksa üretmiş olduğu bellekler uygun ölçülerde olmadığı için hiçbir anakarta uymayacak ve kullanılamayacaktır. 

Bu durumda firmanın sadece kendi bellekleriyle çalışan bir anakart üretebileceği fikri akla getirilebilir, ancak o zaman da acaba kaç kullanıcı bu genel standartların dışında kalan anakartı ve belleği kullanmak isteyecektir sorusunun sorulması elzem hale gelmektedir. Kullanıcılar hiçbir zaman sadece bir markaya bağımlı kalmayı tercih etmek istemezler. Onlar için ne kadar çok seçenek varsa o kadar iyidir. Teknoloji pazarında sadece kendi ürünleriyle çalışacak standarttaki ürünleri satmaya çalışan firmaların ancak alanında tartışmasız en iyi olduğu zamanlarda bir nebze başarılı olabildikleri görülmüştür ancak unutulmamalıdır ki bir firmanın sonsuza kadar başarılı olabilmesi gibi bir ihtimal ne kadar iyimser olunursa olunsun olasılık dışındadır. Kullanıcılar ellerindeki ürünlerin yenilenmesi ve güncellenmesi gerektiğinde, ulaşabilecekleri birçok seçeneğin mevcut olmasını ve tek bir ürüne bağımlı kalmamayı tercih ederler. Bu nedenle aynı alanda faaliyet gösteren firmalar bir araya gelerek kendi aralarında bir standart belirlemeye deyim yerindeyse adeta mecbur olurlar. Bazı durumlarda ortaya birden fazla standart olması istenen öneriler getirilir. Bu durumda piyasa koşulları ve maliyet gibi etkenler hangi önerinin kabul edileceğini belirlemede yardımcı olurlar. Bu duruma en güzel örnek olarak geçtiğimiz yıl yaşanan HD-DVD ve Blu-Ray rekabeti örnek gösterilebilir. Sonuçta savaşı daha çok firmanın desteğini alan ve daha çok depolama kapasitesi sunan Blu-Ray kazanmıştı.

Standartlaşmanın etkilerini yazılımlarda da görmek mümkün. Bugün piyasada bulunan programların temelde hepsi bir standart altında oluşturulmuştur. Yazılırken kullanılan programlama dilinin standartlarına göre kodlanmışlardır. Hedefledikleri işletim sisteminde çalışabilmelerinin sağlanması için söz konusu işletim sisteminin standartlarına göre tasarlanmışlardır ve bunlar gibi pek çok standarda uymak zorunda kalmışlardır. Daha çok kullanıcıya hitap etmek ve alanında tek olmak isteyen yazılımlar bile son kullanıcılar için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorunda kalırlar. Örneğin bugün kullanılan pek çok yazılımda menüler yukarıdadır ve hemen hemen aynı sırada ilerlerler. Dosya, düzen görünüm gibi… Bu menülerin sırasının değişmesi veya ekranın alt kısmına taşınması bile programın kullanıcının gözünden düşmesine sebep olabilir.

Başka bir açıdan bakmak gerekirse Internet bile belirli standartların yerine getirilmesi koşuluyla düzgün işleyebilmektedir. Bugün birbirine rakip olan tüm web tarayıcıları her ne kadar faklı özellikleriyle kendilerini kabul ettirmeye çalışsalar da hepsi de bazı standartlara uyarak görevlerini yerine getirebilmektedirler. Sayfaların düzgün görüntülenebilmesi işte hep bu standartların yerine getirilmesiyle mümkün olabilmektedir. 

Benzeri durumları açıklayacak daha pek çok örnek sunulabilir. Mesela portlar… Internet, e-Posta ve FTP gibi bazı protokoller artık değişmez bir hal almış hep aynı port numaralarını kullanırlar ve böylece ilgi alanda bir uygulama geliştirenler de hangi portu kullanacaklarını bilebilirler ve sonuçta uygulamaları hangi koşul altında olursa olsun her sistemde gayet düzgün bir biçimde sorunsuzca çalışabilir.

Düğmenin üzerindeki güç işareti sayesinde o düğmenin ne işe yaradığını bir bakışta anlayabiliyoruz.

Kulağa garip gelse de teknolojik ilerlemenin sağlanması ve devam edebilmesi için standartlar ya da daha kapsamlı bir ifade ile değişmeyen bazı şartların var olması bir zorunluluktur. Eğer standartlar olmasaydı her marka kendi ürününü ve bu ürün için bazı gereksinimleri yeniden icat etmek zorunda kalacak ve bu durum her marka ve ürün için yeniden yaşanmak zorunda kalacaktı. Kullanıcılar da ilgili ürünün gereksinim duyduğu her parça için aynı firmaya bağımlı olmak zorunda kalacaktı. Böylece ortada bir teknoloji karmaşası oluşacaktı oysa standartlar firmalara ilgili alanda bir yol haritası çizerek; firmaların yapacakları geliştirmeler ve üretimler için onlara bir iskelet yapı sunuyorlar. Neticede teknoloji hep aynı düzlem doğrultusunda ve belli bir düzen içinde ilerleyebiliyor. Teknoloji insanlığa ne kadar değişim ve yenilik vaat etse de anlaşılıyor ki onun da devamlılığını sağlayabilmek için bazı alanlarda durağanlığa ya da hiç olmazsa çok ama çok yavaş ve yumuşak bir değişime ihtiyacı var. Demek ki bazı şeylerin değişmesi, bazı şeylerin değişmemesine bağlı ya da tam tersi bazı şeyler değişmedikçe, bazı şeyler değişme fırsatı bulabiliyor.

Dünya Bilişim Teknolojisi 2010 Kongresi

Bilişim sektörünün en önemli global organizasyonu olan WCIT, sekseni aşkın ülkenin konu ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini, akademisyenlerini ve önde gelen firmalarını bir araya getiren Dünya Bilişim Teknoloji ve Hizmetleri Birliği (WITSA) tarafından iki yılda bir üye ülkelerden birinde düzenlenmektedir. 

Hollanda’nın bilişim sektör örgütü olan ICT Office tarafından organize edilen WCIT 2010’un gündeminde global öneme sahip on konu yer alacak olup, bu on konu Kongre’yi destekleyen kurum ve firmalarla birlikte belirlenecektir. Bu etkinlikler sonucunda Kongre’nin “partnership” programına katılan ülkelerin kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve önde gelen firmalar;

Üst düzey katılımcılarla iletişim kurma ve bilişim konularında ilk elden görüş alış verişinde bulunma,

Düşünce, proje, ürün ve gelişmelerin Kongre süresince yoğun basın ilgisi ve yayınlarıyla duyurulması,

Mevcut ve gelişen pazarlardan firmalara ulaşma, potansiyel iş ortaklarını değerlendirme,

Teknolojik gelişmeleri takip, yönlendirme ve stratejik işbirliklerine girişme,

Kongre’nin gündeminde yer alacak konuların belirlenmesi ve konuşmacı tespitinde söz sahibi olma,

Kongre’ye katılacak iki binin üzerinde delegeye hitap ederek en yeni ürünlerini ve hizmetlerini tanıtma ve ayrıca sergileme,

Katılımcılar arasından bir kısım yatırımcıların ülkelerine yönlendirilmesi gibi imkânlara sahip olacaktır.

Kongre’de özellikle “BİT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) ve Enerji”, “BİT ve Yaşam”, “BİT ve Su” ve “BİT ve Mobilite” temalarına odaklanılacağı bildirilmektedir. 

Bu çerçevede, ülkemizin bilişimle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, sektör sivil toplum örgütlerine, akademisyenlerine ve önde gelen firmalarına Dünya Bilişim Teknolojisi 2010 Kongresi hakkında bilgi verilmesinde yarar görülmektedir. Kongre ve ‘”partnership”‘ programı hakkında daha fazla bilgi www.wcit2010.org web adresinde bulunabilir.

wcit

İnternette Sözlük Siteleri

Web sayfalarındaki kodlama olanaklarının gelişmesi, artık eskiden yapmak için mutlaka bir program kullanmamız gereken bir çok işi sanal ortama taşıdı ve biz de çoğu şeyi hiç bir program kurmadan direk web üzerinden gerçekleştirebiliyoruz.

Bunlardan biri de çeviri işlemleri… Önceleri bir metini çevirmek için ihtiyaç duyduğumuz sözlükleri sadece basılı ortamda bulabiliyorduk. Anlamını bilmediğimiz bir kelimeyi bulmak için sayfaları karıştırmak bir zorunluluktu. Bu iş hem zahmetli hem de zaman alıcıydı ve zannediyorum ki pek çok kişinin de hoşuna gitmiyordu.

Daha sonra elektronik sözlükler boy göstermeye başladı. İhtiva ettiği bir sürü kelime, cümle ve kalıplarla rakipleri arasından sıyrılıp kullanıcıların beğenilerini kazanmaya çalıştılar. Bu sözlükler pek çok bakımdan basılı olanlara göre daha avantajlıydılar. Hem çok hafiftiler ve taşınmaları kolaydı hem de aranılan kelime çok daha hızlı bir şekilde bulunabiliyordu. Ancak bu sözlüklerin de bir dezavantajı vardı. Dil sürekli geliştiği için bazen yenilenmeleri gerekiyordu. Basılı sözlükler için bu kolaydı ve en son basımı almak yeterliydi ama elektronik sözlükler günümüzde nisbeten ucuz olmalarına karşı ilk zamanlar pahalıydılar ve sürekli yenisini almak epey bir maddi külfet anlamına geliyordu. Üstelik bilgisayar ve internet toplumun her kesimine yeterince ulaşamadığı için upgrade yani güncelleme olanakları da ya yoktu ya da yok denecek kadar azdı. Oysa şimdi pek çok elektronik alet gibi bu tür sözlükler de direk kullanıcı tarafından webden güncellenebilir hale gelmişlerdir.

Daha sonra internet ve veritabanı teknolojilerinin gelişmesiyle web tabanlı sözlükler çıktı karşımıza. Bugün ister Türkçe sözlük olsun ister başka dillere ait sözlükler olsun internette çok rahat ulaşılınabilir durumdalar. Üstelik sürekli güncellenen bu sözlüklerden bazıları doğrudan cümlerleri bile başka dile çevirebilmektedirler.

Bugün ülkemizde en yaygın yabancı dil İngilizce olduğu için bu yazıda Türkçe – İngilizce ve İngilizce – Türkçe sözlüklerden bahsedeceğim.

İlk öğrendiğim sözlük seslisözlüktü. Zamanında baya bir işimi kolaylaştırmıştı. Şu an da tasarım olarak en çok beğendiğim sayfa olan seslisözlük üzerinde Türkçe, İngilizce ve Almanca sorgu yapabilirsiniz. Sitede ayrıca aradığınız ingilizce sözlüğün anlamı yine İngilizce olarak da açıklanıyor ve bu da dil öğrenmeye çalışanlar için çok güzel bir özellik.

Bir diğer sözlük ve çeviri sitesi de zargan. Son zamanlarda tasarım olarak da kendini geliştiren site alanında ödül de almıştı. Çevremdeki tercüman arkadaşların en çok tavsiye ettiği ikinci site olan zargan, sadece Türkçe – İngilizce ve İngilizce – Türkçe arasında çeviri yapıyor ancak bulduğu sonuçların daha tatmin edici olduğu söyleniyor.

Tercüman arkadaşlarım en çok tavsiye ettiği ve benim de gerçekten en beğendiğim site ise tureng. Sade bir tasarıma sahip olan bu site de İngilizce ve Türkçe’den başka dillerdan başka diller arasında çeviri yapmıyor. Aradığınız sözcük eğer bir deyim ya da kalıp içinde kullanılıyorsa ilgili deyimleri de listeleyen sitenin bu özelliği benim hoşuma gidiyor. Bu özellik kelime için bulunan anlamlar tablosunun altınada, diğer kelimelerle kazandığı anlamlar başlıklı yeni bir tabloda listeleniyor Ayrıca diğer çeviri sitelerinde görebileceğiniz bir özellik bu sitede de var. Dilerseniz aradığınız sözcüğün telafuzzunu yani okunuşunu da dinleyebiliyorsunuz hem de İngiliz, Amerikan ve Avusturalya İngilizceleri biçiminde toplam üç aksanda…

tureng

Ayrıca sitenin bir güzel özelliği daha var. Sizinde bildiğiniz gibi bu tür sitelerde bir arama yapınca bir çok sonuç bulunur ve siz hangisini kullanmanız gerektiği konusunda kararsız kalabilirsiniz. Tureng, buna güzel bir çözüm bulmuş. Listelenen sonuçların yanında o anlamın genelde nerelerde kullanıldığı da yazıyor. Örneğin yaygın kullanım, genel, hukuk, ekonomi, resmi, teknik… gibi. Siz de böylece elinizdeki metinin konseptine göre hangi sonucun sizin için uygun olacağına daha rahat karar verebiliyorsunuz.

Çeviri işlemleri yazının başından buraya kadar anlaşıldığı üzere giderek kolaylaşıyor. Günümüzde pek çok dil için direk makale çevirileri yapan program ya da internet siteleri var. Tabi bunlar yüzde yüz tatmin edici sonuçları vermeyebilirler ancak gelinen nokta umut vadedici. Maalesef bu tür hizmetler arasında Türkçe ilk tercih edilen dillerden biri olmuyor ama geç olsunda güç olmasın ya da düzgün olsun. Şu an Google tarafından sunulan tercüme hizmetinde Türkçe çok da başarılı işlenemiyor ancak yakında düzeleceğini tahmin ediyorum. Yine yahoo tarafından desteklenen bir başka tercüme sayfasında henüz Türkçe desteği yok ancak diğer diller için ldukça tatmin edici olduğu söylenebilir.

Dergi Şart

Daha önce şu ve şu yazılarımda belirtmiştim PC dergileri hakkındaki bazı düşüncelerimi… Dergicilik ne yazık ki artan teknolojik imkanlar yüzünden zayıflamaya başladı. Üstelik bu değişime sebep olan teknolojinin, insanları teknolojiyle tanıştırmayı amaçlayan bilişim ve teknoloji dergilerini de vurması bana çok ironik geliyor.

Zannedersem düşüncelerimde haklıyım ve yalnız değilim çünkü bu ay bazı dergiler ambalajlarında bu sıkıntılarını okuyucularıyla paylaşmak istemişler. Bayide gördüğüm bu manzarayı sizlerle paylaşmak istedim.

Dergi Şart

Tabi burada ben daha önce yazmıştım demek için bu fotoğrafı koymadım. Amacım sorunun düşündüğümden ya da düşündüğümüzden de büyük olabileceğinin farkına varılmasını sağlamak.

Evet okuyan ve kendini geliştiren toplum için dergi şart daha doğrusu okumak şart. 

 

Alan Adı Yönetimi BTK’ya Geçiyor

5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun verdiği yetkiyle birlikte, Ulaştırma Bakanlığı “İnternet Alan Adları” dağıtımına ilişkin işlemlerin yürütülmesi görevini BTK’ya verdi.

Kararla birlikte BTK tarafından “.tr” uzantılı internet alan adları ile ilgili düzenleyici çerçeve oluşturulacak. Kurum, söz konusu “düzenleyici çerçeveyi, genel yaklaşımı doğrultusunda ilgili tüm paydaşların etkin katılım ve desteğini sağlayarak, onların birikimlerinden yararlanarak, işbirliği içinde hazırlamayı” planlıyor. Bu amaçla İnternet Alan Adları Ulusal Koordinasyon Kurulu (“.tr UKK”) oluşturuldu ve kurulun ilk toplantısı BTK’da yapıldı.

Kamu kurum ve kuruluşlarından, özel sektörden, sivil toplum kuruluşlarından ve akademisyen temsilcilerin katıldığı toplantıda, katılımcılara alan adları ve yönetimi ile “.tr UKK” bünyesinde kurulması düşünülen “Yapı ve İşleyiş Kuralları”, “Haklar, Yükümlülükler ve İlişkiler” ile “Uyuşmazlık Çözüm Mekanizmaları” çalışma grupları hakkında bilgi verildi, onların görüş ve önerileri alındı.

Çalışma gruplarının raporları doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılacak. Daha sonra da “.tr” uzantılı alan adresleri BTK taraf

Kaynak: Tekoport

  • 1
  • 2