Browse Category

PC

Sanal Dünyada Güvenliğin Yolu Ekran Klavyesinden Geçer

Bilgisayarların ve internetin gelişmesiyle ilgili alanlardaki her türlü işin yapılış yöntemi de kaçınılmaz olarak değişti.

Giderek daha kolay ve hızlı olana doğru kayan işlemler, kullanıcıların hayatını her geçen gün daha da kolaylaştırdı ancak bu kolaylık bazı kullanıcıların hiç istemedikleri durumlarla karşılaşmalarının da yolunu açtı.

Bundan yaklaşık on beş sene öncesine kadar kötü niyetli kişiler başkalarının bilgisayarlarına zarar vermek ya da bilgilerine ulaşmak için zararlı yazılımları disket gibi ortamlarda dolaştırıyorlardı. Bu tür medyalarda yer alan programlara bulaştırılmış olan virüsler elden ele dolaşarak yayıldıkları bilgisayarlarda programlandıkları işlevleri yerine getiriyorlar hatta bilgisayarı kullanılmaz hale getirebiliyorlardı. Yine de çoğu zaman verilen zararlar bu durumdan daha ileri gidemiyordu yani kötü niyetli kişiler en fazla egolarını tatmin edebiliyorlardı.

Söz konusu bu durum internetin devreye girmesi ve gelişmesiyle giderek değişmeye başladı. Artık ucuzlayan fiyatlar ve yapılan yatırımlar sayesinde geniş bant internet kullanımının çok rahat erişilebilir hale gelmesiyle artık çok sayıda bilgisayar açılır açılmaz direk internete bağlanıyor ya da bağlantı hiç kesilmeden sürekli açık kalıyor. Böylece bilgisayarlar kötü niyetli kişiler için daha kolay erişilebilir duruma geliyorlar. Üstelik artık amaçları sadece zarar vermek değil aynı zamanda kişisel bilgilerin de çalınması oluyor.

İnternetin sağladığı olanaklar, eskiden çok zor olan dosya ve bilgilerin transferine imkan sağladığı için kullanıcıların bilgilerini korumak ve zararlı yazılımların oluşturacağı istenmeyen durumlardan uzak durabilmek için azami dikkat göstermeleri ve belli başlı bazı tedbirleri almaları gerekiyor.

Bu tedbirlerden en eski olanı ve en bilineni güvenilir olmayan ya da tanınmayan bir kaynaktan gelen hiçbir dosyanın ve elektronik postanın açılmamaları gerektiğidir. Kötü niyetli kişiler, kurbanların ilgilerini çekebilmek için birbirinden cazip ve merak uyandırıcı dosya adları kullanabilmektedirler ancak sonradan istenmeyen durumların ortaya çıkmaması için bu tür ileti ve dosyalara kesinlikle itibar edilmemelidir.

Diğer bir tedbir de sistemde bir güvenlik yazılımı bulundurmaktır. Burada güvenlik yazılımından kastedilen sadece anti-virüs programı değildir. Bilgisayarlara zarar vermenin trojan, spyware, keylogger gibi bir çok yolu olduğu için kullanıcıların komple güvenlik çözümü sunan yazılım paketlerine yönelmeleri gerekmektedir. Anti-virüs yazılımı üreten hemen hemen her firma aynı zamanda bu tür çözümler de sunmaktadır.

Kötü niyetli kişilerin bilgileri elde etmek için kullandıkları yöntemler değiştikçe; kullanıcıların da korunma yöntemleri değişmektedir. Yukarıda bahsedilen güvenlik yazılımları her geçen gün geliştikleri için hacker denen kişiler de artık insanların bir anlık dalgınlıklarından faydalanarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.

Artık virüs yerine klavyenin ve farenin hareketlerini kontrol ve kayıt eden sonra da kötü niyetli kişilere bu bilgileri e-posta yoluyla ulaştıran keylogger adı verilen yazılımlar daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu yazılımlardan bazıları tuşlara basıldığında ekran görüntüsünü bile kaydedebiliyorlar.

Bu tür yazılımlardan korunmak için daha önce sözü edilen güvenlik yazılımları ve anti-logger adı verilen programlar kullanılabilir. Ayrıca bu nokta da kullanıcıların da biraz daha fazla hassasiyet göstermeleri gerekmektedir. Bankacılık ya da alışveriş işlemleri gibi hesap bilgilerini girdikleri sayfalarda mutlaka ekran klavyesi ya da sanal klavyeler kullanılmalıdır. Günümüzde her işletim sistemi bünyesinde bir ekran klavyesi barındırmaktadır. Bu sistemde ekranda bir klavye belirir ve kullanıcılar girmek istedikleri bilgileri ekrandaki klavyenin üzerindeki harflere fare ile tıklayarak girerler. Böylece keylogger programları da klavye girdilerini de kaydedememiş olurlar.

Zaten bir çok kullanıcının hesap bilgileriyle işlem yapan site gerekli alanlarda sanal klavye sunuyor. Şifre ya da herhangi önemli bir bilginin yazılması gereken bir alana tıklandığı takdirde sayfanın bir yerinde küçük bir klavye uygulaması açılıyor. Bu tür durumlarda kullanıcılar mutlaka bu uygulamaları kullanmalıdırlar.

Özellikle internet kafe gibi bir çok insanın kullandığı mekanlarda mümkün olduğunca bu tür sitelerin kullanımından sakınılmalıdır. Eğer böyle bir mecburiyet varsa sanal klavye kesinlikle kullanılmalıdır. Çoğu kullanıcı ekran klavyesini kullanmaya üşenir ve kullanımını yavaş bulur ancak bu, sadece daha sonra çok daha can sıkıcı durumların ortaya çıkmasını önlemek için küçük bir bedeldir.

Gelişebilmek İçin Değiştirmemek Gerek

 

Tabelaların standart olması onları anlamamızı sağlıyorYazılım olsun donanım olsun ve bunların alt dallarındaki pek çok alternatif ürün gerek kurumsal gerekse bireysel kullanıcıların ilgilerini çekebilmek ve tercih edilmek için kıyasıya bir rekabet halindeler.

Teknolojik gelişmeler doğal olarak beraberinde bir çok da yenilik getirdiği için giderek daha çok ürün çeşidiyle karşı karşıya kalan kullanıcılar belki de eskisi kadar kolay tercih yapamaz hale gelmiş olabilirler ancak bu durum hem çeşitliliği hem de rekabeti artırdığı için genel olarak bakıldığı takdirde en sonunda kazananların kullanıcılar olduğu ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu kadar çok yenilik ve çeşit olmasına rağmen üreticilerin değiştirmeyi kolay kolay göze alamayacakları bir takım olgular da var… Standartlar.

Bir ürün ister yazılım ister donanım kategorisinde ele alınsın, kullanıcıların alışkanlıklarını kökten değiştirmeye çalışırsa büyük çoğunlukla başarısızlıkla karşı karşıya kalacaktır. Pek çok kullanıcı sahip olduğu ürünün daha yenisi ve daha çok özellik sunanını ister ancak o ana kadar edindiği kullanım alışkanlıklarından da kolay kolay vazgeçmek istemez. Zaten birçok alanda standartları değiştirmek artık neredeyse imkansız bir hale gelebiliyor. Örneğin piyasadaki bilgisayarlar için bellek üreten bir marka ürününün ebatlarını kendisinin uygun gördüğü şekilde değiştiremeyecektir; yoksa üretmiş olduğu bellekler uygun ölçülerde olmadığı için hiçbir anakarta uymayacak ve kullanılamayacaktır. 

Bu durumda firmanın sadece kendi bellekleriyle çalışan bir anakart üretebileceği fikri akla getirilebilir, ancak o zaman da acaba kaç kullanıcı bu genel standartların dışında kalan anakartı ve belleği kullanmak isteyecektir sorusunun sorulması elzem hale gelmektedir. Kullanıcılar hiçbir zaman sadece bir markaya bağımlı kalmayı tercih etmek istemezler. Onlar için ne kadar çok seçenek varsa o kadar iyidir. Teknoloji pazarında sadece kendi ürünleriyle çalışacak standarttaki ürünleri satmaya çalışan firmaların ancak alanında tartışmasız en iyi olduğu zamanlarda bir nebze başarılı olabildikleri görülmüştür ancak unutulmamalıdır ki bir firmanın sonsuza kadar başarılı olabilmesi gibi bir ihtimal ne kadar iyimser olunursa olunsun olasılık dışındadır. Kullanıcılar ellerindeki ürünlerin yenilenmesi ve güncellenmesi gerektiğinde, ulaşabilecekleri birçok seçeneğin mevcut olmasını ve tek bir ürüne bağımlı kalmamayı tercih ederler. Bu nedenle aynı alanda faaliyet gösteren firmalar bir araya gelerek kendi aralarında bir standart belirlemeye deyim yerindeyse adeta mecbur olurlar. Bazı durumlarda ortaya birden fazla standart olması istenen öneriler getirilir. Bu durumda piyasa koşulları ve maliyet gibi etkenler hangi önerinin kabul edileceğini belirlemede yardımcı olurlar. Bu duruma en güzel örnek olarak geçtiğimiz yıl yaşanan HD-DVD ve Blu-Ray rekabeti örnek gösterilebilir. Sonuçta savaşı daha çok firmanın desteğini alan ve daha çok depolama kapasitesi sunan Blu-Ray kazanmıştı.

Standartlaşmanın etkilerini yazılımlarda da görmek mümkün. Bugün piyasada bulunan programların temelde hepsi bir standart altında oluşturulmuştur. Yazılırken kullanılan programlama dilinin standartlarına göre kodlanmışlardır. Hedefledikleri işletim sisteminde çalışabilmelerinin sağlanması için söz konusu işletim sisteminin standartlarına göre tasarlanmışlardır ve bunlar gibi pek çok standarda uymak zorunda kalmışlardır. Daha çok kullanıcıya hitap etmek ve alanında tek olmak isteyen yazılımlar bile son kullanıcılar için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorunda kalırlar. Örneğin bugün kullanılan pek çok yazılımda menüler yukarıdadır ve hemen hemen aynı sırada ilerlerler. Dosya, düzen görünüm gibi… Bu menülerin sırasının değişmesi veya ekranın alt kısmına taşınması bile programın kullanıcının gözünden düşmesine sebep olabilir.

Başka bir açıdan bakmak gerekirse Internet bile belirli standartların yerine getirilmesi koşuluyla düzgün işleyebilmektedir. Bugün birbirine rakip olan tüm web tarayıcıları her ne kadar faklı özellikleriyle kendilerini kabul ettirmeye çalışsalar da hepsi de bazı standartlara uyarak görevlerini yerine getirebilmektedirler. Sayfaların düzgün görüntülenebilmesi işte hep bu standartların yerine getirilmesiyle mümkün olabilmektedir. 

Benzeri durumları açıklayacak daha pek çok örnek sunulabilir. Mesela portlar… Internet, e-Posta ve FTP gibi bazı protokoller artık değişmez bir hal almış hep aynı port numaralarını kullanırlar ve böylece ilgi alanda bir uygulama geliştirenler de hangi portu kullanacaklarını bilebilirler ve sonuçta uygulamaları hangi koşul altında olursa olsun her sistemde gayet düzgün bir biçimde sorunsuzca çalışabilir.

Düğmenin üzerindeki güç işareti sayesinde o düğmenin ne işe yaradığını bir bakışta anlayabiliyoruz.

Kulağa garip gelse de teknolojik ilerlemenin sağlanması ve devam edebilmesi için standartlar ya da daha kapsamlı bir ifade ile değişmeyen bazı şartların var olması bir zorunluluktur. Eğer standartlar olmasaydı her marka kendi ürününü ve bu ürün için bazı gereksinimleri yeniden icat etmek zorunda kalacak ve bu durum her marka ve ürün için yeniden yaşanmak zorunda kalacaktı. Kullanıcılar da ilgili ürünün gereksinim duyduğu her parça için aynı firmaya bağımlı olmak zorunda kalacaktı. Böylece ortada bir teknoloji karmaşası oluşacaktı oysa standartlar firmalara ilgili alanda bir yol haritası çizerek; firmaların yapacakları geliştirmeler ve üretimler için onlara bir iskelet yapı sunuyorlar. Neticede teknoloji hep aynı düzlem doğrultusunda ve belli bir düzen içinde ilerleyebiliyor. Teknoloji insanlığa ne kadar değişim ve yenilik vaat etse de anlaşılıyor ki onun da devamlılığını sağlayabilmek için bazı alanlarda durağanlığa ya da hiç olmazsa çok ama çok yavaş ve yumuşak bir değişime ihtiyacı var. Demek ki bazı şeylerin değişmesi, bazı şeylerin değişmemesine bağlı ya da tam tersi bazı şeyler değişmedikçe, bazı şeyler değişme fırsatı bulabiliyor.

Bilişim Teknolojilerinde Üretici Olmak

Türkiye’nin son yıllarda bir çok alanda büyük ilerlemelere sahne olduğu düşünüldüğünde; doğal olarak bu gelişmelerin bir kısmının da bilişim teknolojilerinden oluştuğu görülecektir. Aslında tarafsız bir gözle bakıldığında çağımızda pek çok gelişmenin teknolojiye özellikle de bilişim teknolojilerine bağlı olduğu görülecektir çünkü artık mekaniğin yerine elektronik daha fazla tercih edilir bir hale gelmiştir. Vida ve dişlilerin yerini entegre ve devreler almıştır.

Yaşanan gelişmeler sonucunda Türkiye, bugün PC okur-yazarlığı, internet kullanımı, haberleşme ve iletişim gibi bir çok ilgili başlıkta bölgesindeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça hatırı sayılır bir noktada yer almaktadır. 

Bilişim teknolojilerinden mümkün olduğunca yararlanan Türkiye’de söz konusu bu teknolojiler günden güne hem daha fazla kesim tarafından kullanılıyor hem de başarılı çalışmalar ve projeler üretiliyor. Üstelik Türkiye, artık sadece kullanıcı olmaktan çıkmış; ilgili alanlarda çeşitli yatırımlar ve üretimler yaparak değer katan bir ülke konumuna yükselmiştir.

Kurulan teknokentler, üniversitelerde açılan ilgili bölüm ve fakülteler ile yazılım ve donanım alanında faaliyet gösteren firmalar bu seviyeye ulaşılmasında küçümsenmeyecek öneme sahiptirler.

Türkiye’de (aslında dünyanın genelinde) bilişim teknolojileri alanında üretici konumunda bulunan firmalara bakıldığında yazılım alanında faaliyet gösterenlerin donanım alanındakilere oranla daha fazla sayıda olduğu görülecektir. Bu da insanları yazılım alanında çalışan firmaların daha avantajlı ve daha çok kar sahibi olduğu düşüncesine itmektedir.

Gerçekte bu düşünceyi destekleyecek pek çok kanıt da vardır. En basitinden yazılım alanında çalışabilmek için gereken sermaye ve iş gücü donanıma göre çok daha azdır. Birkaç kişi ile rahatlıkla böyle bir girişimde bulunulabilir. Oysa bir donanım üreticisi olmak, çok daha fazla masrafı göze almayı zorunlu kılar. 

Üretimi yapılacak cihazların tasarlanması için ayrı, üretim aşamaları için ayrı uzman ekiplerin çalışması gereklidir. Ayrıca elde edilecek ürün için bazı hammadde ve çeşitli malzemelere de ihtiyaç duyulacağı aşikardır. Bir de buna ürünlerin pazarlara dağıtımı için ulaştırma masraflarının da eklenmesiyle gerçekten de donanım alanında faaliyet göstermenin daha fazla masraflı olduğu görülecektir. 

Oysa yazılımların çoğu elektronik ortamda kolaylıkla dağıtılıp satılabilmektedirler. Böylece üretici hiç ulaştırma masrafına girmeden sadece bir web sayfası hazırlayarak ürününü en hızlı ve en ucuz yoldan satabilir. Bu gibi nedenlerden dolayı Türkiye’de, girişimciler çoğunlukla yazılım alanında faaliyet göstermeyi tercih etmektedirler.

Bütün bunlara ek olarak yazılım üretecek beceriye sahip eleman bulmak her geçen gün biraz daha kolaylaşıyor gibi görünmektedir. Üniversitelerde açılan bölümler de gençleri bu alana teşvik ediyor ve artan bilgisayar kullanımı neticesinde artık kullanıcılar pek çok konuyu okula veya kursa gitmeden direk web üzerinden öğrenebiliyorlar. Bugün bir ortaöğretim öğrencisi bile rahatlıkla bir web sayfası tasarlayabilecek seviyeye ulaşabiliyor. Donanım tarafında ne yazık ki işler ilk bakışta bu kadar kolaymış gibi görünmüyor.

Tabi bu kadar avantaja sahip olan yazılım üreticiliğinin dezavantajları da olacaktır. En basitinden yazılımlar donanımlar gibi fiziki bir varlığa sahip olmadığı için yasal olmayan yollarla çoğaltılıp satın alınmadan da kullanılabilmektedirler. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye sınırları içerisinde de korsan kullanım üreticiler için en büyük sorunlardan birini oluşturuyor. Onca emek verilerek ve zaman harcanarak oluşturulan ürünlerin haksız bir şekilde böyle kullanılmasının sektöre zarar verdiğini kimse inkar edemeyecektir.

Korsan kullanımın önüne geçebilmek amacıyla hem yetkililer çeşitli yasal düzenlemeler yaparak hem de üreticiler kopyalamayı zorlaştıracak önlemlere başvurarak bu yolu tamamen kapatmaya çalışıyorlar ancak görünen o ki uzun bir zaman daha yüzde yüz başarı mümkün görünmüyor.

Dünyayı kasıp kavuran kriz ortamında bile üretime devam eden Türk yazılım ve donanım şirketleri gelecekte Türkiye’nin bu alanda  daha çok şirketle daha fazla söz sahibi olacağı yönünde umut veriyorlar. Türkiye’nin bu alanda konumunu güçlendirmesi için de kullanıcıların kendi ülkelerinin ürünlerini daha çok tercih etmeleri ve korsana başvurmayarak yeni açılacak olan şirketleri bu alanda cesaretlendirmeleri gerekmektedir.

PC Dergiciliği ve Teknolojik Gelişmeler

Bu yazıyı http://www.mafiamax.com/2009/01/bilgisayar-dergileri-can-cekisiyor.html adresinde gördüğüm makaleden etkilenerek yazdım. Böyle bir konuyu gündeme getiren arkadaşa teşekkürü bir borç bilirim.

Hangi konu olursa olsun, o konu hakkında bilgi edinmek isteyen kişi çok değil bir 10 – 15 yıl evveline kadar aradığı bilgileri kitaplarda ve dergilerde buluyordu. Özellikle bilişim alanında yaşanan çok hızlı gelişmeleri gerek takip edebilmek gerekse de yeni şeyler öğrenmek   isteyen kişiler için PC dergileri, zamanında önemli bir açığı kapatmıştır.

Özellikle Internet bağlantısının toplumun büyük bir kesimi için kolay ulaşılabilir ve ucuz olmadığı zamanlarda bir nesil meraklarını bu tür PC dergileriyle giderdiler. Kabaca 1995 – 2005 yılları arasını Türkiye’de PC dergilerinin altın çağı olarak nitelendirmek belki biraz abartıya kaçsa da herhalde yanlış olmayacaktır.

O zamanın şartlarına göre edinilmesi çok zor olan büyük boyutlu dosyaları okuyucularına hediye eden dergiler sayesinde insanlar pek çok programla sadece tanışmadılar aynı zamanda bazılarında uzmanlaştılar da.

Teknolojik imkanların giderek daha iyi bir hale gelmesi neticesinde bu tür dergilere olan ilgi maalesef azalmaya başladı. Artık büyük bir heyecanla yeni sayısı beklenen ve alındığı zaman da sular seller gibi okunan dergilerin müdavimlerinin sayısı eskiye kıyasla epey bir azaldı. Şimdi güncel gelişmeler Internet ortamında çok daha hızlı ve ucuza takip edilebiliyor.

Söz konusu dergilerin eski takipçilerinin bir kısmı her şeye rağmen alışkanlıklarını sürdürerek her ay düzenli olarak dergilerini alırken diğer bir kısmı da eski dergilerinin web sayfası ve forumunu takip etmekle yetiniyorlar. Dikkatli bir gözle bakıldığı takdirde forumlarda da artık dergi içeriklerinin eski kaliteyi yakalayamadığından şikayet ediliyor. Bir başka yakınma konusu da dergilerin baskı ve kağıt kalitesiyle ilgili oluyor. Baskı kalitesinden fedakarlık,  satış oranları düşen dergilerin zarar etmemek için aldıkları ilk önlemlerden biridir. Bu yüzden dolayı dergileri suçlamamak gerekir.

Diğer şikayet konusunun savunmasına gelince; PC dergileri doğal olarak her bilgi seviyesinden kullanıcının dikkatini çekecek konulara yer vermek zorunda kaldığından bir süre sonra bazı kullanıcılar için içerik sürekli kendini tekrarlayan bir hale gelebiliyordu; çünkü hep bu dergileri okuyan kullanıcıların da aynı konularla karşılaşması da kaçınılmaz oluyordu. Bu duruma gün geçtikçe bilgiye erişimin daha kolay bir hale gelmesi de eklenince dergilere olan rağbetin azalması kaçınılmazdı.

Çoğu kullanıcı için artık aradığı sorunu arama motorlarını kullanarak çözmek daha kolay olduğu için dergiler gitgide geçmişte bir anı olma yolunda hızla ilerliyorlar. Bazı dergiler de yayın hayatlarını elektronik ortama taşıyarak kullanıcılarıyla sanal ortamda buluşuyorlar ancak öyle görünüyor ki bu tür e-dergilerin çoğu basılı emsalleri kadar fazla kişiye ulaşmıyor.

Kağıda basılı dergiyi alan insanlar, bir yandan gelişmeler karşısında duydukları heyecan öte yandan meraklarının da etkisiyle ve okudukça artan bilişim kültürlerinin de teşvikiyle derginin büyük bir kısmını okuyorlardı. Böylece daha önce akıllarına gelmeyen pek çok konuda bilgi sahibi olarak bilişim ve teknoloji alanında günden güne bilgileri artan  bireyler haline gelebiliyorlardı.

Oysa sanal ortamlarda insanlar genellikle sadece aradıkları konularla ilgili sorgulama yaparlar ve istediklerini elde edince sunulan bilgilerin geri kalanı ile ilgilenmezler. Burada bir yanlış anlaşılmanın da önlenmesi gerekir. İnsanlar tabi her gördükleri makaleyi okumayacaklar. Yoksa ortaya çıkan sonuç bir kültür birikimi değil bir bilgi kirliliği olacaktır ancak spesifik bir konuda ihtiyacı karşılamaya yetecek bilgiden sonra merakı gidermek için fazladan birkaç yazı bazen daha yararlı olabilmektedir.

Örneğin belirli bir işi yapmak için gereken bir program hakkında okunan bir yazıda o programın alternatiflerinin tanıtıldığı ya da dergi editörlerinin kişisel düşüncelerinin yer aldığı bölümler kullanıcıya çoğu zaman kolaylık ve seçme şansı tanımaktadır oysa internette edinilen bilgilerin çoğunun blog ya da forum sayfalarından olduğu düşünülürse herhalde okuyucu da bu tür bilgilerin aşırı kişisel olduğuna hak verecektir.

Ne olursa olsun gelişim ve buna bağlı olarak ta değişim sürüyor ve sürecek. Bu durumda PC dergilerinin ve dergiciliğinin eski önemini korumasını beklemek haksızlık olur. Zamanla birlikte bilgiye erişimde kullanılan yöntemler de değişti. Artık aranılan bilgi çok kısa sürede elde edilebiliyor ancak şartların bu kadar elverişli olmadığı dönemlerde PC dergilerinin oynadığı rolü hatırlamak ve nostaljik bir vaziyet içinde takdir etmek de bir neslin borcu olsa gerek.

Günümüz Teknolojisinde Hız ve Zaman Gerekliliği

Hız ve zaman… Bilişim ve teknolojinin dur durak bilmeden geliştiği ve yükseldiği bir çağda bu iki kelime bazı çevrelerce çok kıymetli değerler haline geldi ve getirildi. Gerçekte hız ve zaman kendilerine atfedilen bu önemi hak ediyorlar mı diye bir sorunun adaletsiz olacağı belli ama ne kadarını hak ediyorlar sorusunun da bir o kadar isabetli olacağı herkesin mantık çerçevesine oturacaktır.

Aslında söz konusu kavramları irdelerken hakkaniyeti gözetmek ve bunları tümden önemsiz göstermek gibi bir durumun ortaya çıkmasına da meydan vermemek lazım.

Zaman, pek çok düşünürün üzerinde kafa yorduğu pek çok şair ya da yazarın hakkında eserler icra ettiği bir kavram olması dolayısıyla aslında çok önemli bir olgu olduğunu da kanıtlamış olur. Günümüzde zaman makinesi ve zamanı geri almak gibi konuların bir sürü fantastik sinema ve romana konu olduğunu da hatırlayacak olursak insanoğlunun bir türlü hükmedemediği zamanı görmezden gelmesi ya da onu büsbütün değersiz addetmesi insafa sığmazdı.

Hız da günümüzde üzerinde çok durulan ve gerekliliği her fırsatta vurgulanan kavramlardan biri… Yapılacak işin en kısa sürede yapılabilmesi için harcanan emek ve para insanoğlu için hızı elde etmenin önemini göstermesi bakımından önemlidir. Esasında hız, belki de insanlar için zamandan çok daha önceleri değeri anlaşılmış bir cevher olabilir. 

İlkel insan toplulukları için zamanın pek bir önemi olmasa gerek çünkü onlar sadece avlanmak ve barınmak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamanın dışında hayata dair nasıl kaygılar taşıyorlardı? Bunu bilemiyoruz. Daha sonra işbölümü ve ardından da tarım ve zanaatın gelişmesiyle bir işin ne sürede bitirilmesi ve ekinlerin ne zaman ekilmesi gibi dertler insanlığı zamanı ölçmek için belirli çabalara itmiş ve zamanın önemini kavramalarına yardımcı olmuştur.

Oysa insanlık hızın önemini çok daha önceleri kavramıştı. İlkel çağlarda avı yakalamak için ondan daha çabuk hareket etmek gerekiyordu. Mızrak gibi aletleri ilk keşfeden ve kullanmaya başlayan kavimler bu çabukluklarıyla diğerlerine üstünlük kurmayı başarabildiler.

Aslında hız ve zaman arasında da çok sağlam bir bağlantı vardır. Hıza sahip olan zamanını da daha az harcamış olur. Bir eylemin gerçekleşmesi ne kadar uzun sürüyorsa insanlar bu durumu tanımlamak için “yavaş” nitelemesini kullanırlar. İşte bu ayrılmaz ilişki yüzünden bu iki kavramı beraberce ele almak herhalde yanlış olmayacaktır. 

Açıklamalardan anlaşılacağı üzere hız ve zaman insanlar için neredeyse varoluştan beri önemliydi ancak günümüzdeki kadar kendilerine herhalde değer verilmemişti.

Hız ve zaman hakkındaki tespitlerin bu kadar uzun sürmesinin nedeni okuyucuya bu iki kavramın sorgulanırken önemsizlikleri gibi son derece abes bir sonucun elde edilmeye çalışılmadığı göstermektir. Buradaki temel amaç bu iki kavrama, aşırı derecede herkes tarafından değil; sadece gerçekten gereksinimi olan kişilerce önem verildiğinde dıoğru bir davranışın ortaya koyulmuş olacağıdır.

Her geçen gün sahip olunan donanım ve yazılımların daha üst versiyonları ya da daha hızlı oldukları için kullanıcılara zaman kazandıracaklarını iddia eden rakipleri insanların beğenisine sunuluyor ancak burada bahse konu olan hızdan kastedilense ne saat ne de dakikadır. Sadece birkaç saniyeden ibaret olan bu yeni getiri için fazladan para harcayarak bir üst donanım ya da yazılıma terfi etmeye değer mi?

Bazı kullanıcılar ve kurumlar için değil saniye, salise bile çok önemli olabilir. Bu gibi durumların haricinde pazarın büyük bir bölümünü ev kullanıcıları oluşturmaktadır. Pazara sunulan ve hız iddiasında bulunan bu ürünlerin en az bu kesimi etkilemesi olağan gibi görünse de aslında durum böyle değildir. Gelişen teknoloji insanın içindeki hep daha iyisine sahip olma dürtüsünü güdelemeyi başarmış gibi görünüyor. 

Eskiden eylemlerinde ve yolculuklarında haftalara hatta aylara tahammül eden insanoğlu şimdi bir indirme işlemi için dakikalara bile sabredemez hale gelmiştir. Gelişmeler sayesinde insana daha çok zaman kalmıştır ve bu gerçekten de takdir edilmesi gereken bir durumdur. Zaman konusunda bu kadar ince eleyip sık dokuyanların bu sabırsızlıklarının yanında zamanı verimli kullanabilmelerini görmek görmek çok hoş olur: çünkü onu verimli kullanıp kendini geliştirmek gibi faydalı yönlere kanalize edemedikten sonra işleri çok kısa bir farkla daha çabuk bir şekilde gerçekleştirmenin fazla bir anlamı olmasa gerek.

Teknoloji İnsani Özellikleri Değiştirmez

İnsan yaşamındaki pek çok şey gün geçtikçe elektronik ortama dökülüyor. Artık pek çok işlem Internet üzerinden gerçekleştirilebiliyor ve kayıtlar da sanal ortamlarda barındırılabiliyor.

Zamanla her şeyin giderek dijital bir hale gelmesi, her ne kadar kullanıcılara kolaylık sağlasa da bazı çevreler bu durumdan rahatsız olabiliyor. Bu tarz düşünenlere göre dünyanın giderek teknolojiye yönelmesi insani özelliklerin körelmesine yol açabilmekte… İlk bakışta gayet mantıklı gibi görünen bu tutuma karşı geliştirilebilecek tezler de var.

Bir kere her şeyden önce artık kişilerin sanal alemde karşı tarafı görmeden hatta tanımadan yaptıkları işlemlerde birbirlerine günlük hayattan daha fazla güvenmeleri gerekiyor.

Elektronik ticaret sitelerine giderek artan bir ilginin olduğunun yadsınamayacağı bir çağda; alışverişi yapan kişinin kredi kartı bilgilerini, karşı tarafın suiistimaline uğramayacağını bilerek bu tür sitelerden alışveriş yapmakta kullanılması, gelişimin boyutu ne olursa olsun insani duyguların asla kaybolmayacağının kanıtı olarak algılanabilir.

Gelişim bazı şeylerin daha kolay olmasını sağlamışken mutlaka zor yolu seçerek insanlara önemli günlerde mektup yollanılmadığından yakınmanın günümüzde artık pek bir anlamı kalmadı. Evet, belki mektubun elle tutulabilmesinden dolayı kaynaklanan özel ve kalıcı bir tarafı vardı ancak günümüzde elektronik postalar mevcutken ve mektuptan çok daha hızla bir şekilde adreslerine ulaşırken çok özel zamanlar haricinde  veya resmi olmayan durumlarda mektuptan yararlanmanın bir gereği yok…

Üstelik e-postalar mektuplara göre çok daha hızlı ve kolay hazırlandıkları için yararlanan insan sayısı da çok fazla olacaktır. Bugün dünyada, gereksiz ve reklam amaçlı olanları dışarıda bırakılırsa sayısı yine de dudak uçuklatacak derecede e-posta trafiği yaşanmaktadır. Bu sayı eskiden gönderilen mektup sayısını herhalde geçmiştir.

Görüldüğü gibi insanlar yine dostlarının halini hatırını soruyorlar, yine doğum günlerini ya da özel günlerini kutluyorlar. Tek farkla mektup yerine e-posta kullanarak…

İnsan ilişkilerinin gelişen teknoloji tarafından yok edilmediğinin bir diğer göstergesi de sanal sohbet ortamlarıdır. Artık insanlar uzaktaki yakınlarıyla tıpkı daha önceleri telefonda olduğu gibi -ki telefonun da gelişen teknolojinin bir çıktısı olduğu unutulmamalıdır- bire bir görüşebiliyorlar. Üstelik görüşmenin boyutunu bir adım daha yukarı taşıyarak hem sesli hem görüntülü olarak iletişim kurabiliyorlar. Bu görüşmelerin kullanıcılara sağladığı bir diğer avantaj da bağlantı ücreti hariç ekstra bir bedel gerektirmemesi yani bedava olmasıdır.

Sosyalliğin ve sosyalleşmenin önünü tıkadığı söylenen gelişmelerin, yukarıda bahsi geçen sanal sohbet ortamları ya da sosyal ağlar vasıtasıyla pek çok insanın birbirlerini tanımalarına vesile olduğu nedense en çabuk unutulmaya müsait olan örneklerden biridir. Böylece teknolojinin en büyük ürünlerinden biri olan Internet’in insanları, birbirlerini tanıyor ya da tanımıyor olmalarına aldırmadan yakınlaştırdığı herhalde kanıtlanmış olacaktır.

Şimdiye kadar bahsi geçen argümanlar kendilerine hep Internet’i baz aldılar ancak malum olduğu üzere teknoloji sadece Internet ile sınırlanamaz. O halde bir de Internet dışında örneklere göz atmak faydalı olacaktır.

Gerçi yukarıda sanal sohbet ortamlarından söz edilirken telefon konusuna da hafifçe bir temas edilmişti. Artık cep telefonları ile kablo sıkıntısı olmadan istenilen her an her yerden rahatlıkla iletişim kurmak çocuk oyuncağına dönüştü. Bunların yanında yakında nimetlerinden faydalanılmaya başlanacak olan 3G teknolojisi ile görüntülü konuşmalar da bilim kurgu filmlerinden çıkarak gerçekliğin ta kendisi haline gelecek.

Cep telefonları sadece sesli ya da görüntülü iletişime hizmet etmekle kalmıyor aynı zamanda SMS özellikleriyle yazılı iletişime de izin veriyorlar. Böylece işitme ya da konuşma problemleri yaşan insanların da haberleşme imkanı oluyor. Mobil telefonların ses kaydı, fotoğraf veya video çekme ya da GPS gibi hayatı kolaylaştıran özelliklerinden bahsetmeye galiba lüzum yok.

Örnekleri çoğaltmak mümkün… Evet teknoloji ilerledikçe insan hayatındaki bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı ve değişime uğrayacağı aşikardır fakat bu durumda sadece yitip giden ya da öyle düşünülen durumların çetelesini tutmak yerine bir de yeni kazanımlara göz atmak gerekir. Sadece insanda bulunan zeka her zaman mevcut durumda kendisi için en iyi olanı mutlaka bulacaktır. 

Hedeflenen Bilgiye Erişebilmek

Eskiden herhangi bir konu ile ilgili bir araştırma yapılırken kullanılabilecek kaynaklar çok kısıtlıydı. Genelde kütüphaneler ziyaret edilir ve daha önce yazılmış ilgili literatür taranırdı. Eğer şans yaver giderse daha önce yapılmış araştırmalar ya da ilgili süreli yayınlar bulunabilirdi.

Bilgi kaynaklarının büyük bir çoğunluğu yazılı materyallerden oluşmaktaydı ve araştırmacı bu dokümanlara sahip değilse ancak kütüphaneye giderek temin edebiliyordu. O zamanlar için bilgiye ulaşmak ne kadar zor olsa da ulaşılan bilginin doğruluk yüzdesi çok yüksekti.

Günümüzde ilerleyen teknoloji ve yükselen yaşam standartlarının neticesinde artık isteneni bulmak neredeyse çocuk oyuncağı… ya da samanlıkta iğne mi aramak?

Her ne kadar bugünün imkanları bilgiye erişmek için engelleri ortadan kaldırsa da insanları yeni bir sorunla karşı karşıya kalmaktan alıkoyamıyor. Özellikle sanal alemde bir sürü bilgi yumağının arasında, hedeflenen verileri elde edebilmek her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri sanal ortamdaki bilgilerin çoğunun belli bir denetimden geçmeden web sayfalarında yayınlanabiliyor olması… Bu şekilde bilginin ne kadar doğru ve güvenilir olduğu kullanıcılar tarafından kolay kolay kestirilemiyor. Sonuçta en doğru bilgiye ulaşmak için en mantıklı yol, yapılan araştırmada resmi ve akademik web sayfalarına yönelmek olarak görülüyor. Araştırmanın böyle kısıtlı alanlarda sürdürülmesinin sonucunda aslında kaynak sayısının çokluğuna ve bilgiye erişimin kolaylaşmasına rağmen yine de doğru sonuca ulaşmak için konforda pek fazla bir ilerleme olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor.

Bilgi ve bilgi kaynakları ne kadar artarsa artsın ihtiyaç duyulanı elde edebilmek de bir o kadar güçleşiyor. Üstelik sorun sadece güvenilir bilgiye ulaşabilmekle de sınırlı kalmıyor.

Artık kaynakların çoğalması beraberinde aşırı bilgiyi de getiriyor. Kullanıcılar genelde aradıklarından çok daha fazla bilgiyle karşılaşıyorlar ve bu kalabalıktan ihtiyaçlarını karşılayacak kadarını ayıklamak zorunda kalıyorlar. Eskiden bilgiyi aramakla geçirilen zaman şimdi de bilgiyi ayıklamakla geçiriliyor.

Bütün bu karmaşanın ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri sanal ortamda sunulan bilgilerin ne yazık ki denetlenemiyor olmasından kaynaklanıyor. Toplumda giderek artan bilgisayar okur-yazarlığı sayesinde pek çok kişi artık bir web sayfasının nasıl hazırlanabileceğini biliyor ya da en azından toplumun büyük kesimi Internet’i kullanabiliyor.

Her geçen gün yeni bir web sayfası sanal alemde yerini alıyor. Bu sayfaların azımsanmayacak kadarı maalesef sadece bilgi kirliliği yaratmaktan öteye gidemiyorlar. Bu tür sitelerin çoğu içeriklerin sağdan solda toplamak yoluna gittikleri için Internet üzerinde aynı içeriğe sahip onlarca site ile karşılaşmak olası…

İçeriklerini başka kaynaklardan alıntı yaparak oluşturan sitelerin bazıları telif haklarını da hiç düşünmeden göz ardı edebiliyorlar. Bazı yazı veya eserler, sahipleri tarafından serbest dağıtımına izin verilmiş olsa da diğer eserler için böyle bir durum söz konusu olmadığı halde yine de pek çok site bu tür yazıları barındırmakta bir sakınca görmüyor.

Telif hakları bir kenara bırakılacak olursa; bu şekilde aynı içeriğe sahip olan pek çok site, yapılan arama sorgusunda kullanıcının karşısına geldiğinde ortaya hiç de hoş olmayan bir durum çıkmaktadır. Her tıklanan sonuçta aynı içeriği gören kullanıcı, farklı bir içeriğe erişebilmek için fazladan zaman kaybına uğramaktadır.

Diğer bir sorun da dinamik içerikli web sayfalarından kaynaklanmaktadır. Bu şekil sayfalarda kullanıcıların da içeriğe katkıda bulunmalarına izin verilir. İnsanlar yerine göre siteye resim, yazı ya da video gibi içerikler ekleyebilmektedir. Burada da şimdilik telif hakkı meselesi bir kenara bırakılacak olursa eklenen içeriğin doğruluğu bir sorun oluşturmaktadır. İçeriği ekleyen kişi konu hakkında acaba ne derece bilgiye sahiptir ya da bilgi kendisine mi aittir yoksa bir yerden kopyalamıştır?

Öyle görünüyor ki teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin; insanoğlu ne kadar kolay şartlara kavuşursa kavuşsun; bilgiye özellikle hedeflenen doğru bilgiye ulaşmak her zaman bir çaba harcamayı gerektirecek gibi görünüyor. Belki de olması gereken budur. İnsanoğlu zahmetsizce elde ettiğinin kıymetini her zaman yeterince takdir edemediği için bütün insanlık tarihi boyunca değerli bilgiyi elde edebilmek bir emek harcamayı gerektirecektir. 

 

Bilişim Keşfetmektir

Sürekli gelişmekte olan teknolojiyi takip etmek için bireylerin de her geçen gün kendilerini daha fazla geliştirmeleri ve yeniliklere daha çok açık olmaları gerekiyor.

Hem donanım hem de yazılım alanlarında devam eden ilerleme sürecine ayak uydurabilmek için bireylerin güncel teknolojiyi takip etmeleri artık neredeyse olmazsa olmazlardan biri haline geldi.

Güncel gelişmelerden haberdar olabilmek ne yazık ki her zaman çok da kolay olmuyor. Özellikle donanım alanında her geçen gün bir üst modeli raflarda yerini alan cihaz ve aygıtlara sahip olabilmek gerçekten de güçlü bir maddi bütçeye ihtiyaç duyuyor  ancak yine de pek çok dergi veya web sayfasında söz konusu ürünler hakkında inceleme yazıları ve kullanıcı fikirleri rahatlıkla bulunabiliyor. Donanım konusunda güvenilir siteler ve kullanıcıların yorumları çoğu kez insanları aydınlatmada yeterli olabilmektedir.

Aynı şekilde yazılım alanında da bir çok tanıtım sayfası mevcut ve çoğu durumda da yeterli olabilmektedirler. Ancak yazılımları denemek donanımlar kadar külfetli değildir. Çok yüksek ücretlere sahip yazılımların bile; kendilerini tanıtabilmek ve pazarda güçlü bir yere sahip olabilmek için deneme sürümleri mevcuttur. Bu tür deneme sürümleri bazen söz konusu programın belirli bir süre kullanımına izin vererek süre bitiminde satın alınmasını talep eden; bazen de bir süre sınırı olmaksızın programın belirli özelliklerini kısıtlayarak programın kullanımına izin veren türlerden olabiliyor. Sonuçta kullanıcılar arzu ettikleri yazılımı deneyebilme imkanına kavuşmuş oluyorlar. Böylelikle hem yazılımı test etmiş hem de güncel programları takip etmiş oluyorlar.

Gelişmelere ayak uydurmada güncel yazılımları izlemenin de büyük bir payı olmasına rağmen bu yöntem genelde kullanıcılar tarafından pek tercih edilmemektedir. Pek çok kullanıcı haklı olarak sistemlerinin sürekli yeni programlar yüklenmesi ve kaldırılması sonucunda hantallaşacağından endişe etmektedirler. Bunun sonucunda ilgili gelişmeleri yine web sayfalarından takip etmeyi tercih etmektedirler.

Aslında mesleki olarak yazılımla çok ilgili olmadıktan sonra sürekli yeni yazılımlar kurarak bunları denemenin pek de bir anlamı yok ancak bilişim ve teknolojinin sürekli gelişmesinin altında yatan nedenlerden birinin de merak olduğu unutulmamalıdır. Kullanıcılar belki her yeni yazılımı değil ancak sürekli yaptıkları bir işe yardımcı olan bir programın alternatifini deneyerek daha fazla memnuniyet verici bir sonuçla karşılaşabilme ihtimallerini de göz ardı etmemelidirler. 

Bilişimin temel şartlarından birinin yenilik olmasına rağmen kullanıcı tarafında alışkanlıklar kolay kolay terk edilemiyor. Örneğin bir tasarımcı ya da bir yazar mesleği ile ilgili olarak ilk hangi programları kullanmaya başlamışsa artık hep o programı kullanmayı sürdürüyor. Oysa zamanla kendi kullandığı yazılımdan çok daha yetenekli ve kendisine kolaylıklar sunan bir yazılım çıkmışsa bundan haberi bile olamayabiliyor. Alıştıkları yazılım ücretli dahi olsa daha maharetli ve ücretsiz bir yazılımı denemeye bile sıcak bakmayan kullanıcıların yanında bir de alıştıkları programların yeni versiyonlarını da kullanmaktan çekinenler var. Alıştıkları menüler ve simgelerin değişmesine tahammül edemeyen bu kullanıcılar belki de önceleri daha fazla zaman alan ya da zahmetli işlemleri daha kısa zamanda ve kolayca yapma fırsatını ellerinin tersiyle itmiş olabiliyorlar.

Günümüzde sistemi riske atmadan yazılımları denemek için aslında çeşitli yollar mevcut. Zaten artık hemen hemen tüm işletim sistemlerinde istenmeyen bir durumla karşılaşıldığında sistemi daha önce stabil çalıştığı bir ana geri döndürmeye izin veren özellikler bulunmaktadır.

Sistemi geri almaya yarayan özelliklere rağmen yine de programları sık sık deneyerek risk almak istemeyen kullanıcılar da sanal PC programları adı verilen programlardan kullanabilirler. Bu tarz programlar sabit diskin belirlenen kadarını kendilerine ayırarak PC içinde PC oluştururlar. Sanal PC üzerindeki her sorun sadece kendisini etkileyeceğinden herhangi istenmeyen bir durum karşısında da söz konusu dosyayı silmek yeterli olur.

Gerekli önlemler ve sistemin yedeği alındıktan sonra uygun bir bilgisayar üzerinde yeni ve alternatif programlar denemek daha önceden çok fazla uğraş gerektiren işlemlerin kısa zamanda yapılmasını sağlayabilir. 

Bunun yanında unutulmamalıdır ki bilişimin temeli merak ve yeniliğe dayalıdır. Eğer kimse alışkanlıklarından vaz geçmek istemeseydi bugün gelinen nokta sadece bir hayal olarak kalırdı.

Gençleri Bilişime Yönlendirmek

Türkiye, artan genç nüfusu ile  pek çok alanda olduğu gibi bilişim alanında da parlak bir gelecek vaat ediyor. Sahip olunan bu dinamizm doğru kanalize edildiği takdirde Türkiye’nin ileride bu alanda söz sahibi olan ülkelerden biri olması hiç de uzak bir ihtimal değil.

Her zaman yeniliklere daha açık olan genç nüfusun bu alanlara yönelik ilgilerinin canlı tutulması ve teşvik edilmesi sağlanabilirse; ülke geleceğine azımsanmayacak bir katkı yapılmış olur.

Aslında olanaklar temin edildiği takdirde gençlerin neler yapabileceklerine dair pek çok yeterli örnek gösterilebilir. Bunlardan en göz önünde olanı “Türkiye İşlemcisini Tasarlıyor” adlı yarışma… Görüldüğü gibi işlemci üretimi konusunda yarışma düzenleyebilecek seviyeye ulaşan Türkiye, bunların yanında yurt dışında gerek film ve gerek oyun üreten firmalarda çalışan bir sürü yetenekli gence sahip…

Bu tür örneklerin ve başarı hikayelerinin artması için bu alanda yetenekli ve istekli gençlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca okullarda bilgisayar ve bilişim ile ilgili derslere gereken önem verilmek suretiyle bu alanda potansiyel bir yeteneğe sahip olan öğrenciler saptanabilir. İlgili derslerin müfredatına, bilgisayarda yazı yazma ve resim yapma gibi konuların yanında web sayfası hazırlama veya basit bir programlama konularak konuyla ilgilenen öğrencilerin dikkati çekilebilir.

Bu gibi durumlarda başarı sağlamak için gençlerin merak unsuru daima canlı tutulabilmelidir. İşte bu noktada ailelere büyük bir sorumluluk düşüyor. Pek çok aile çocuğunun kullandığı bu tür teknolojilere yabancı olduğunda; söz konusu teknolojiyi tanımak veya onu öğrenmeye çalışmak yerine; önyargılı bir yaklaşım sergilemeyi tercih ediyor ve çocuklarını uzaklaştırmak istiyorlar. Oysa artık en basitinden bilgisayar başında geçirilen sürenin bir zaman kaybı ya da bilgisayar ile yapılan bütün işlemlerin oyun olduğu kanaatinin yıkılma zamanı geldi.

Diğer bir taraftan bilişim ve teknoloji ile uğraşmanın gençleri daha üretken, daha pratik ve daha  araştırmacı yaptığını anne ve babaların kabul etmesi gerekmektedir. Gençler Internet sayesinde aradıkları bilgiye ulaşmanın yolunu bir şekilde bulmayı başarabiliyorlar. İlk seferde erişmeye çalıştıkları kaynağa belli bir sebepten ötürü ulaşamasalar bile sonunda etrafından dolaşıp istediklerini elde edebiliyorlar.

Gençlerin içinde olan bu mücadele hırsı ve pes etmeme duygusunun en iyi şekilde değerlendirilebileceği alanlardan biridir bilişim… Günümüzün rekabetçi ortamında rakiplerle yarışabilmek için en çok ihtiyaç duyulan bu duygular yarışın galibi olma konusunda oldukça işe yarayacaklardır.

Bütün ailelerin çocuklarının başarılı olmasını istemelerine karşın pek çoğunun bilişim ile ilgili uğraşları zaman kaybı olarak görmeleri aslında çok üzücüdür.

Bu sorunun ortaya çıkmasının nedeni aslında yukarıda da bahsedildiği gibi ailelerinin çocuklarının kullandıkları teknolojiye yabancı olmasından dolayı kaynaklanıyor. Aileler hem zamanı yakalayarak, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak hem de çocuklarını kötü niyetli kişiler ve uygunsuz içerikten koruyabilmek için bu teknolojiye yaklaşmalıdırlar.

Sözün kısası Türkiye, elindeki pozitif imkanları ile geleceğin bir numaralı bilişim ülkesi olabilir ancak bunu sağlayabilmek için gençlerin yanında ailelerin de yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.

İnterneti Bilinçli Kullanabilmek

Türkiye’de her geçen gün fiyatların düşmesi ve yapılan kampanyalar sonucunda Internet, gittikçe daha fazla insanın ulaşabileceği seviyeye iniyor. Böylece, toplumun Internet kullanma oranı ve dolayısıyla da bilgisayar okur-yazarlığı gözle görülür bir artış sergiliyor.

Çağımızda artık neredeyse bilgiye ulaşmanın evrensel bir yolu haline gelen Internet, hızla gelişen web tabanlı kaynakların sayesinde her zaman verimli bir şekilde kullanılamayabiliyor.

Toplumun farklı kesimleri Internet’i farklı amaçları için kullanıyorlar. Sohbet, gezinti, bilgi erişimi ve oyun gibi birçok kullanım alanına sahip olan Internet, geniş yelpazesiyle her yaştan kesime hitap etmeyi başarıyor.
Çocuklar ve gençler daha çok oyun ve anlık mesajlaşma amacı ile Internet’e bağlanırken; yetişkinler ise Internet’i bilgi erişimi ve haber kaynaklarını taramak için kullanmak için tercih ediyorlar.

Birçok yerde çocukların ve gençlerin Internet kullanımlarının ebeveynler tarafından denetlenmesi gerektiği söyleniyor ancak  bu denetimin gerçekleştirilmesinde en büyük paya sahip olan anne ve babaların de bilgisayar okur-yazarlığının olması gerektiği çok az yerde vurgulanıyor. Oysa ebeveynler konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan  çocuklarını kötü niyetli dolandırıcılar ve yanıltıcı reklamlar gibi zararlardan koruyamazlar. Özellikle çocuklar ve gençlerin kullandığı sohbet ortamları bu tür istenmeyen durumlara bir hayli müsaitken…

Internet kullanımında ortaya çıkacak istenmeyen durumları sadece çocuklar ve gençlerin kullanım alışkanlıklarına bağlamak yanlış olacaktır. Aynı zamanda bir bilgiye ulaşmaya çalışırken de hoş olmayan durumlar kendilerini gösterebilirler.

Aranılan bilgiyi isabetli bir şekilde elde edebilmek; her geçen gün yeni web sayfalarının, web dünyasında kendini göstermesi neticesinde giderek güçleşiyor. Artık yapılan aramaların getirdiği sonuçlar yüzlerce hatta binlerce sayfanın içinden seçiliyor ve maalesef her zaman istenen neticeye ulaşılamıyor. Sonuçlar kimi zaman çok yüzeysel kalıyor kimi zamansa sadece ziyaretçi çekebilmek için karalanmış iki cümleden oluşan reklam tarzındaki sitelerden ibaret oluyor. Bunun sonucunda kullanıcıların istedikleri bilgilere erişebilmeleri giderek artan ve ne yazık ki çoğu zaman gereksiz olan bilgi kalabalığında zorlaşıyor.

Bütün bunların yanında işin bir de sahtekarlık yanı var. Böyle fazla sayıda kullanıcının buluştuğu bir havuzu haksız kazanç kapısı olarak görenler kullanıcıların kişisel bilgilerini çalmak ve onları dolandırabilmek için adeta fırsat kolluyorlar.

Yukarıda söz edilenlerin ışığında Internet kullanmaktan ziyade Internet’i doğru kullanabilmenin önemi ortaya çıkıyor. Anlatılan olumsuz çevresel şartlar Internet’i doğru kullanabilmeyi adeta maharet isteyen bir uzmanlık alanına dönüştürüyor.

Web ortamından en verimli şekilde yararlanabilmek için öncelikle ebeveynlerin çocuklarının kullandığı teknolojiyle tanışmaları gerekiyor ardından bir firewall ve Internet güvenlik yazılımları kullanılarak zararlı sitelere erişim engellenebilir. Bir de ailelere yönelik içerik filtreleme yazılımları kullanılarak çocuklar ve gençler uygun olmayan sitelerden uzak tutulabilir.

Bilgi kalabalığında doğru sonuca ulaşmak ise şimdilik çok kolay olmasa da alanında başarılı arama motorları ilgili konuda en çok ziyaret edilen siteleri gösterebiliyor ve hiç değilse bu tür yüksek oy alan ya da sorgulamada en üst sıralarda yer alan sitelerin tercih edilmesi şu an için en uygulanabilir çözüm görünüyor.