Browse Category

Genel

WordPress’e SSL Yükledikten Sonra Resimlerin Görüntülenememesi Sorunu

Herkese merhaba… Bugün sizlere yakın zamanda başıma gelen ve neyse ki çok basit bir çözümü olan bir sorundan bahsetmek istiyorum. İnternette güvenliğin her geçen gün daha da önemli hale gelmesiyle birlikte SSL kullanımının giderek daha fazla teşvik edildiğini görüyoruz. Maalesef SSL bedava bir hizmet değil. Bırakın bedavayı çoğu zaman ucuz bir hizmet bile değil. Bu nedenle çoğunlukla yasalar ve mevzuatların zorunlu kıldığı durumlarda ve büyük bütçeye sahip sitelerde kullanılmakta… Gerçi Open SSL gibi ücretsiz bir alternatif olsa da o da çok fazla bug içerdiği ve sürekli yeni açıklarının keşfedilmesi yüzünden çok fazla itibar görmüyor. İşte bu durumdan kurtulmamız için yakın zamanda Let’s Encrypt adında bir alternatifimiz oldu.

Eğer kendi sunucunuzu işletiyor ve ayarlarına erişebiliyorsanız ücretsiz olarak sitelerinizi SSL ile güvenlik altına alabiliyorsunuz. Benim gibi dışardan bir hosting hizmeti alıyorsanız o zaman da hosting firmasının size bu hizmeti sunmasını bekliyorsunuz. Sonunda benim hosting firmam da bu desteği sunmaya başladı ve ben de sitemda SSL kullanmaya başladım. Ancak ayarları yaaptıktan sonra farkettim ki sitemdeki resimler gözükmüyor. İlk başta gözüm korksa da aslında sorunun çözümü çok basit. Tek yapmanız gereken yönetim panelindan Ayarlar > Genel yolunu takip ederek WordPress Adresi (URL) ve Site Adresi (URL) alanlarının karşısındaki adreslerin başındaki http:// yazan bölümü https:// şeklinde değiştirmek.

Görüldüğü gibi çözüm oldukça basit. Umarım işinize yarar.

Hoşçakalın

Manga Maker ComiPo İlk İzlenim

Birçoğumuz çocukluğumuzda çizgi roman okumuşuzdur. Belki bazılarımız da kendi hayal güçlerini çizgi roman şeklinde kağıtlara dökmek istemişizdir; ancak herkesin çizim kabiliyeti mükemmel olmayabiliyor. Bu durumda imdadımıza bilgisayarlar ve özellikle de bu işi kolaylaştırdığını iddia eden Manga Maker ComiPo gibi programlar yetişiyor.

Manga Maker özellikle japon mangaları tarzında çizgi romanlar yapmak için üretilmiş bir program. Bir çok pratik ve kullanışlı özelliği sayesinde bizlere hayalimizdeki çizgi romanları oluşturabilme imkanı sunuyor; ancak sağladığı kolaylıkların yanında bazı kısıtlamaları da mevcut. Maalesef bu böyle olmak zorunda. Hazır sunulmuş şablonlar, üzerine fark katacak yetenek olmayınca hayalimizi programın sunduğu olanaklara yönlendirmeye itiyor bizi. Yine de hiç yoktan iyidir diyerek sizin için bir ilk izlenim videosu hazırlamaya çalıştım. Daha önce hep yazmaya alışık olduğum için konuşmakta biraz zorlandım kusura bakmayın.

WEB Sayfası Tasarımlarınızda Uyumlu Renkleri Kullanmak

Başlıkta her ne kadar web sayfası desem de aslında her türlü tasarımsal çalışmalarda uyumlu renkler kullanmak çok önemlidir. İşin profesyonelleri için artık bir refleks haline gelen bu yetenek yeni başlayanlar için başta biraz zor gelebilir ancak dert etmeye gerek yok. Bu alanda imdadımıza http://colorschemedesigner.com web sayfası yetişiyor.

Sayfa açılınca karşınıza çıkan renk paletinden, çalışmalarınızda kullanmak istediğiniz ana rengi seçiyorsunuz. Daha sonra sayfa size bu renkle uyumlu ve yine sizin belirlediğiniz tercihlere göre renkler öneriyor. İki, üç ya da dört renk kullanmak istediğinizde hangi renkleri tercih etmenizin uygun olacağını ve yine bu renklerin tonlarını gösteriyor Bunların yanında sayfa size taslak olarak açık ve koyu tonlarda bir örnek sayfada gösteriyor.

Çalışmalarınızda size yardımcı olacağını düşündüğüm bu sayfaya mutlak doğru gözüyle bakmasak da fikir almak için göz atmanızda fayda var.

http://colorschemedesigner.com/

Bir Efsane Aramızdan Ayrıldı

Bugün bilgisayar ve teknoloji dünyasında unutulmaz bir yere sahip olan Steve Jobs hayatını kaybetti. Pek çokları için sıradan zengin bir insanın ölünü gibi görünen bu olay aslında bilgisayar dünyasının en acılı günlerinden birisi…

Hangi platformda olursa olsun kullandığımız işletim sistemlerindeki fontlar, tipografi, menü tasarımları Steve Jobs tarafından tasarlanan Macintosh’lardan ilham alınarak tasarlandı. Hayatımızdaki apple, iPod, iPhone, iPad, PIXAR ve  iTunes gibi pek çok markanın arkasında bu deha vardı.

Söyleyecek çok şey var ancak Steve Jobs’u burada benim anlattığımdan çok daha iyi anlatacak pek çok site bulabileceğiniz için konuyu uzatmayacağım ama girişimcilik ve zorluklar karşısında yılmamanın ne olduğunu öğrenmek için herkese Steve Jobs’un hayat hikayesini okumasını tavsiye ediyorum.

Chrome Yeni Sürüm Çıktı

Gerçi bu yazının yazıldığı tarihte artık pek çok kullanıcı bu haberi duymuş olacak ama ben yine de bir hafta kadar bir gecikmeyle de olsa yazmaya karar verdim.

Google Chrome giderek artan kullanıcı sayısı ve istekler karşısında kendini geliştirerek 4. sürümünü yayınladı. Bu yeni sürümde getirilen yenilikleri zaten şimdiye kadar pek çok site yazdığı için ben yeniden değinmeyeceğim. Size sadece artık Chrome’un da eklenti desteğine sahip olduğundan bahsetmek istiyorum.

Gerçi Chrome bunlara eklenti yerine uzantı demeyi tercih etmiş ama olsun saygı duyuyoruz 🙂

Uzantılara tarayıcı ayarlarını yapmak için tıkladığımız ingiliz anahtarına benzer düğmeye basarak ve açılan menüden Uzantılar‘a tıklayarak ulaşabiliyoruz.

uzantılar

İlgili yere tıkladığımızda karşımıza o ana kadar yüklediğimiz eklentileri görüntüleyen ve bunların üstünde varsa değişiklikler yapmamızı sağlayan bir sayfa açılıyor. Bu sayfadan ayrıca uzantıları devre dışı bırakabilir ya da yeniden etkinleştirebiliriz ve yine ilgi linke tıklayarak yeni uzantılara ulaşabiliriz.

uzantılar

Ben şu an için üç uzantı kullanıyorum. Bunlardan biri adres satırının yanındaki düğmelere Downloads butonunu ekliyor. Belki önemsiz gibi ama benim çok işime yarıyor. Böylece Chrome’un indirilenler dizinine daha hızlı ulaşıyorum.

Diğer bir uzantı da Firebug Lite Firefox’ta kullandığım ve benim gibi web tasarımı ve programcılığı ile uğraşanların işini baya bir kolaylaştırıyor. Gerçi şu an Firefox’taki kadar etkin değil ama olsun. Yakında daha becerikli olacağını düşünüyorum. Aslında Firebug çok kapsamlı bir eklenti ama burada uzun uzadıya anlatmayacağım.

Diğer kullandığım uzantı ise RSS Subscription Extension… Şimdiye kadar bence Chrome’un en büyük eksikliği olan RSS Feed okuma eksikliğini kapatıyor. Bence en büyük gelişme bu. Artık RSS desteği sunan siteler diğer tarayıcılarda olduğu gibi Chrome tarafından da aktif bir RSS ikonuyla gösteriliyor.

uzantılara

Bu eklenti ve yeni nesil Chrome ile artık RSS okumak mümkün.

Chrome, giderek daha fazla beğenimi kazanıyor. İlerde belki de Internet Explorer için daha güçlü bir rakip olabilir ama şimdilik biraz daha gelişmeye ihtiyacı var.

Google Chrome indirmek için tıklayın

Geocities İnternet Tarihinde Yerini Aldı

İlk web sayfamı yapmamı sağlayan servis Geocities kapandı.

Gerçekten de bende bu servisin önemli bir yeri vardı. Web sayfası yapmayı geocities ile öğrendim diyebilirim. Deneme tahtamdı. Zamanla sosyal ağlara ve bloglara yenik düşünce zamanında büyük paralara satın aldığı bu servisi kapattı Yahoo…

1999’da ücretsiz hosting bulmak bugünkü kadar kolay değildi. Kısıtlı alanlar ve bant genişliği, kocaman reklamlar ve sizi canınızdan bezdiren servis aksamaları kopmalar vs… Geocities o dönemde ilaç gibi gelmişti. Üstelik sadece sağ üst köşede minicik bir reklamla. Eğer isterse kullanıcı o reklamı da kapatabiliyordu. İşte böyle kendine hayran bıraktı bizi Geocities.

Günümüzdeki gelişmelere ayak uyduramayınca bugünden itibaren kapatıldı. Artık bu servise erişilemeycek ama ben ve benim gibi bu işlere bu servisle başlayanlar tarafından da unutulmayacak.

Hoşçakal Geocities ve sayende öğrendiğimiz herşey için de teşekkürler.
geocities

Sitem Websense’e Yakalanmış

Uzun zamandır siteye bakamıyorum. Giderek yazdığım yazıların sayıları azalıyor ama bunun nedenini sırf tembelliğime bağlayamam. Çünkü artık eskisinden de yoğun çalışıyorum. Bir de yüksek lisansa başladım.Artık ödevleri yetiştirme derdinden gözüm başka şeyleri göremiyor.

Lafı uzatmadan konuya gireyim. Yukarıda söylediğim gibi belki yazı yazamıyorum ama sitenin bakımı ile uğraşıyorum. Geçenlerde birkaç gereksiz gördüğüm eklentiyi kaldırdım ve yorum kısmına CAPTCHA ekledim. Belki yorum göndermek isteyenler açısından sıkıntı yaratabilecek bir durum ama inanın başka çarem kalmadı siteye bir sürü spam yorum geliyordu.

Bunlarla uğraşırken bazı işleri işyerinden yürütürüm diye yarım bırakmıştım. İş bilgisayarından sayfayı açınca daha doğrusu açmaya çalışınca şok oldum. Sitem, işyerimde ve daha bir çok işyerinde kullanılan; işini başarıyla yapan ama son derece de paranoyak olan websense’e takılmış. Websens, çeşitli filtreler uygulayarak ve veritabanındaki kategorilere göre siteleri sınıflayan ve gerekli gördüğünde erişimi engelleyen bir web proxy çözümü. Çok başarılı bir çalışma sistemi var ama paranoyak. Yapay zekası bile var aşılması çok zor ama imkansız değil. Fakat burada anlatamam çünkü biz de kullanıyoruz milletin öğrenmesini istemem.

Neyse arkadaşlar siteyi eğitim kategorisine taşıdık ve artık açılıyor. İşin komik tarafı ise sitenin banlanma gerekçesi. Site cinsel öğeler içeriyormuş. Yani sex içerikliymiş. Tövbe tövbe. Websense resimlerdeki ten renklerini algıılayarak bile işlem yapabiliyor ama zaten sitemde böyle bir durum yok. Büyük ihtimalle sitede yayınlanan reklamlardan kıl kaptı. E ne diyeyim websense Allah seni davul etsin

Teknolojide Hız ve İnsan

Bilişim alanında yaşanan gelişmelerden web teknolojileri de üzerine düşeni almaya devam ediyor. Erişim hızları giderek artıyor ve geniş bant kullanımının yaygınlaşmasıyla web sayfaları da kullanıcılara her geçen gün daha fazla olanak sağlayabilecek güce erişiyor. İnternet altyapısı sürekli güncelleniyor ve web sayfalarının mimarisini oluşturan HTML ve CSS gibi kod ve bileşenler de ihtiyaca cevap verebilmek için güncellenmeye devam ediyor. Web sayfalarının yetenekleri arttıkça dinamik içerik sağlayacak kodlar geliştiriliyor. Eskisine oranla çok fazla yeteneğe sahip bu sayfaları düzgün görüntüleyebilmek için de web tarayıcıları sürekli kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar.
İnternetin teknolojik gelişmelerden ne derece etkilendiğini sıralayan ve istendiği takdirde daha da fazla uzatılabilecek olan bu liste genelde teknolojik gelişmelerin yine teknolojik alandaki etkilerini gösteriyor ancak ilerlemeler diğer taraftan  insan hayatına getirdiği yenilik ve kolaylıklarla da ele alınabilir.
Bugün internet sayesinde pek çok iş bilgisayar başından halledilebilir hale geldi. Dükkan dükkan dolaşmak yerine alışverişler internet üzerinden yapılabiliyor. Gönderilen ya da beklenilen bir kargonun nerede olduğu ve yerine ulaşıp ulaşmadığı kolaylıkla web üzerinden takip edilebiliyor. Bankacılık işlemleri hızlıca gerçekleştirilebiliyor. Araştırmalar, kütüphane yerine arama motorları üzerinden yürütülebiliyor. Hatta bazı arama motorları istenildiği takdirde bir kütüphanedeki kitapların web üzerinden görüntülenebilmesine olanak sağlayan servisleri bünyelerine ekleyerek araştırmaların akademik bir kimlik kazanmasına yardımcı bile olabiliyorlar.
Web teknolojilerinde bu ve bunlara benzer yaşanan hızlı gelişmeler bir yandan ilerlemenin ivmesini artırırken diğer yandan da kullanıcıların beklentilerini yükselterek bazı alışkanlıklarını da değiştirebiliyor.
Zamanında günler süren bazı işlemlerin artık saatler hatta dakikalar içinde yapılabiliyor olmasının rahatlığına alışan kullanıcılar herhangi bir nedenle ortaya çıkan istenmeyen bir gecikme neticesinde çok çabuk moral bozukluğuna uğrayabiliyorlar ve saatlik bir gecikmeye tahammül edemeyecek duruma gelebiliyorlar. Oysa eskiden günlerce bekleyebilen insan bu durumu çok rahat kabullenebilmeli, önceki durumu düşünüp kısa gecikmeleri göz ardı edebilmelidir.
Teknolojide ilerleme hangi alanda gerçekleşirse gerçekleşsin beklenen en büyük etki daima daha hızlı olmasıdır. Daha hızlı işlemciler, daha hızlı bilgisayarlar ve daha hızlı internet… Böylece her şey daha kısa sürede gerçekleştirilebilir hale gelmeye başladı. Sonuçta hız, sürenin kısalmasına yol açtıkça; kısalan süreler de daha fazla hızlı olma arzusunu kamçılamaya başladı. Bu da bir çok alanda işlerini birkaç yıl önceye göre daha hızlı yürütmeye alışan insanların sabırlı olma eşiklerini biraz düşürmesine yol açmış gibi görünüyor.
Çoğu durumda işler normal seyrinde ve hızında ilerlerken bile insanların bir kısmının sabırsızlandıkları ve daha hızlı olmaya çalıştıkları gözlemlenebilir. Bu tür durumlara, çalışmak için yüksek sistem gereksinimlerine ihtiyaç duyan bir programı daha alt seviye bir sistemde çalıştıran insanların doğal olarak olması gerektiği gibi performans göstermeyen programa tepki göstermeleri örnek verilebilir. Orada sanki durumun sorumlusu program ya da bilgisayarmış gibi tepki yanlış kanallara yönlendirilir. Aslında istenilen programın performanslı çalışabilmesi için gereken konfigürasyon  temin edilmiş olsaydı hiçbir performans kaybı yaşanmayacaktı. İşletim sistemleri ve depolama çözümleri bu kadar gelişmemişken bir oyun birkaç disketten oluşabiliyordu ve oynanmak istenildiği zaman da disketlerin teker teker yüklenmesini beklemek gerekiyordu. Artık çok daha gerçekçi oyunlar bir ya da iki adet DVD üzerinde geliyor ve sadece ilk defa bilgisayara kurulurken DVD’ler sırayla yükleniyor ve bu işlemden sonra oyunu oynayabilmek için sadece gerekli DVD medyasını kullanmak yetiyor. Bölüm geçişlerinde gelen ve sadece biraz beklemeyi gerektiren yükleme ekranlarında bile 30 – 40 saniye beklerken sabredemez duruma gelen insanların varlığı acaba her şeyin fazlası zarar mı? Sorusunu akla getiriyor.
İnsanlarda meydana gelen bu acelecilik ve sabredememe durumu belki tamamen teknolojiye bağlı olmayabilir ancak az da olsa teknolojinin de bir etkisi olabileceğini gösteren pek çok örnek durum mevcut. Her zaman daha hızlı olmak gerçekten de çok mu önemli?. Sonuçta makineler sürekli hızlarını artırabilseler de insanların kesinlikle ötesine geçemeyecekleri bir sınırları var.

Bilişim alanında yaşanan gelişmelerden web teknolojileri de üzerine düşeni almaya devam ediyor. Erişim hızları giderek artıyor ve geniş bant kullanımının yaygınlaşmasıyla web sayfaları da kullanıcılara her geçen gün daha fazla olanak sağlayabilecek güce erişiyor. İnternet altyapısı sürekli güncelleniyor ve web sayfalarının mimarisini oluşturan HTML ve CSS gibi kod ve bileşenler de ihtiyaca cevap verebilmek için güncellenmeye devam ediyor. Web sayfalarının yetenekleri arttıkça dinamik içerik sağlayacak kodlar geliştiriliyor. Eskisine oranla çok fazla yeteneğe sahip bu sayfaları düzgün görüntüleyebilmek için de web tarayıcıları sürekli kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar.

İnternetin teknolojik gelişmelerden ne derece etkilendiğini sıralayan ve istendiği takdirde daha da fazla uzatılabilecek olan bu liste genelde teknolojik gelişmelerin yine teknolojik alandaki etkilerini gösteriyor ancak ilerlemeler diğer taraftan  insan hayatına getirdiği yenilik ve kolaylıklarla da ele alınabilir.

Teknoloji alışkanlıklarımızı değiştirir mi?

Bugün internet sayesinde pek çok iş bilgisayar başından halledilebilir hale geldi. Dükkan dükkan dolaşmak yerine alışverişler internet üzerinden yapılabiliyor. Gönderilen ya da beklenilen bir kargonun nerede olduğu ve yerine ulaşıp ulaşmadığı kolaylıkla web üzerinden takip edilebiliyor. Bankacılık işlemleri hızlıca gerçekleştirilebiliyor. Araştırmalar, kütüphane yerine arama motorları üzerinden yürütülebiliyor. Hatta bazı arama motorları istenildiği takdirde bir kütüphanedeki kitapların web üzerinden görüntülenebilmesine olanak sağlayan servisleri bünyelerine ekleyerek araştırmaların akademik bir kimlik kazanmasına yardımcı bile olabiliyorlar.

Web teknolojilerinde bu ve bunlara benzer yaşanan hızlı gelişmeler bir yandan ilerlemenin ivmesini artırırken diğer yandan da kullanıcıların beklentilerini yükselterek bazı alışkanlıklarını da değiştirebiliyor.

Zamanında günler süren bazı işlemlerin artık saatler hatta dakikalar içinde yapılabiliyor olmasının rahatlığına alışan kullanıcılar herhangi bir nedenle ortaya çıkan istenmeyen bir gecikme neticesinde çok çabuk moral bozukluğuna uğrayabiliyorlar ve saatlik bir gecikmeye tahammül edemeyecek duruma gelebiliyorlar. Oysa eskiden günlerce bekleyebilen insan bu durumu çok rahat kabullenebilmeli, önceki durumu düşünüp kısa gecikmeleri göz ardı edebilmelidir.

Teknolojide ilerleme hangi alanda gerçekleşirse gerçekleşsin beklenen en büyük etki daima daha hızlı olmasıdır. Daha hızlı işlemciler, daha hızlı bilgisayarlar ve daha hızlı internet… Böylece her şey daha kısa sürede gerçekleştirilebilir hale gelmeye başladı. Sonuçta hız, sürenin kısalmasına yol açtıkça; kısalan süreler de daha fazla hızlı olma arzusunu kamçılamaya başladı. Bu da bir çok alanda işlerini birkaç yıl önceye göre daha hızlı yürütmeye alışan insanların sabırlı olma eşiklerini biraz düşürmesine yol açmış gibi görünüyor.

Çoğu durumda işler normal seyrinde ve hızında ilerlerken bile insanların bir kısmının sabırsızlandıkları ve daha hızlı olmaya çalıştıkları gözlemlenebilir. Bu tür durumlara, çalışmak için yüksek sistem gereksinimlerine ihtiyaç duyan bir programı daha alt seviye bir sistemde çalıştıran insanların doğal olarak olması gerektiği gibi performans göstermeyen programa tepki göstermeleri örnek verilebilir. Orada sanki durumun sorumlusu program ya da bilgisayarmış gibi tepki yanlış kanallara yönlendirilir. Aslında istenilen programın performanslı çalışabilmesi için gereken konfigürasyon  temin edilmiş olsaydı hiçbir performans kaybı yaşanmayacaktı. İşletim sistemleri ve depolama çözümleri bu kadar gelişmemişken bir oyun birkaç disketten oluşabiliyordu ve oynanmak istenildiği zaman da disketlerin teker teker yüklenmesini beklemek gerekiyordu. Artık çok daha gerçekçi oyunlar bir ya da iki adet DVD üzerinde geliyor ve sadece ilk defa bilgisayara kurulurken DVD’ler sırayla yükleniyor ve bu işlemden sonra oyunu oynayabilmek için sadece gerekli DVD medyasını kullanmak yetiyor. Bölüm geçişlerinde gelen ve sadece biraz beklemeyi gerektiren yükleme ekranlarında bile 30 – 40 saniye beklerken sabredemez duruma gelen insanların varlığı acaba her şeyin fazlası zarar mı? Sorusunu akla getiriyor.

İnsanlarda meydana gelen bu acelecilik ve sabredememe durumu belki tamamen teknolojiye bağlı olmayabilir ancak az da olsa teknolojinin de bir etkisi olabileceğini gösteren pek çok örnek durum mevcut. Her zaman daha hızlı olmak gerçekten de çok mu önemli?. Sonuçta makineler sürekli hızlarını artırabilseler de insanların kesinlikle ötesine geçemeyecekleri bir sınırları var.

Zaman ve Mekandan Bağımsız Uzaktan Eğitim

İnternet’in hızı arttıkça sağladığı avantajlar da arttı. Bunlardan biri de eskiden uzak mesafelere giderek yapılmak zorunda olan işlemlerin bilgisayar başından kalkmaya gerek kalmadan halledilebiliyor olmaları…
Gelişen teknoloji sayesinde işlerin yürütülmesi için gerekli evrakları temin etmek ve ilgili makamları dolaşmaya gerek kalmadan; söz konusu belgeler web ortamında elektronik olarak temin edilebiliyor. Elektronik imza vasıtasıyla da belgelerin güvenilirlikleri korunmuş oluyor.
Mesafelerin ortadan kalkmasının sağladığı bir diğer avantaj da uzaktan eğitim fırsatlarının doğması oldu. Böylelikle insanlar bazı lisans ve yüksek lisans eğitimleri için bulundukları şehirden veya ülkeden bir diğerine yerleşmek zorunda kalmadan eğitim almaya başladılar. Böylece kişilerin eğitim masrafları da düşmüş oldu. Artık insanlar eğitim ya da seminer gibi bir takım faaliyetler için şehir dışına çıkmak zorunda kalmadan evlerinin rahat ortamında derslere katılabiliyorlar.
Uzaktan eğitim uygulamaları, yüz yüze eğitimdeki pek çok ortamı kullanıcılara sağlayabiliyor. Katılımcılar eğitimciyi görebiliyorlar ve böylece tıpkı gerçek bir sınıf ortamı oluşabiliyor. Bu sesli ve görüntülü ortamda katılımcılar merak ettiklerini sorabiliyor ve diğer katılımcılarla da tartışma fırsatlarını yakalayabiliyorlar. Üstelik tüm bunları yaparken son derece serbest bir ortamda çay ya da kahvelerini içebiliyorlar.
Kullanıcılar derste ilgilerini çeken bir ayrıntı hakkında –eğitim sırasında bilgisayar başında oldukları için– hemen internetten konuyu daha detaylı araştırarak sadece anlatıcının anlattıklarıyla yetinmek zorunda kalmıyorlar.
PC başında sunulan derslerde klasik derslerden daha fazla görsel ve etkileşimli örnekler kullanıldığından, kişilerin dersi kavraması daha kolay oluyor ve bu yöntem özellikle küçük yaştaki öğrencilerin derse daha ilgili hale gelmesini sağlıyor. Ayrıca  öğrencilerin çeşitli uygulamalarla ders içeriğini sonradan yeniden izleyebilmek ve tekrar edebilmek amacıyla kaydedebilmeleri de dersi pekiştiren bir başka unsur olarak ortaya çıkıyor.
“Uzaktan eğitim, farklı nedenlerden ötürü klasik eğitim imkanına sahip olmayan bir çok kişinin kolayca eğitim hakkından yararlanmalarına olanak sağlıyor.”
Diğer taraftan uzaktan eğitim, çalışan kesim için de büyük kolaylıklar getiriyor. İş nedeniyle derse gidemeyecek konumda bulunan insanlar bu sayede çalışma ortamlarından derslerini rahatça takip edebiliyorlar.
Normal şartlarda eğitim almak için bir takım zorluklara katlanmak zorunda kalacak engelli vatandaşlar da uzaktan eğitim sayesinde çok daha zahmetsiz bir şekilde kendilerini geliştirme imkanı bulabilmektedirler. Eğitim ortamının koşullarını da dersi rahatça takip edebilmelerini sağlayacak şekilde yeniden düzenleyebilen katılımcılar bu şekilde eğitim haklarını kullanabilmektedirler..
Internet sayesinde gelişen bu eğitim metodu sayesinde, eğitim, ciddi bir şekilde hedef kitlesini geliştirdi ve zaman ve mekandan bağımsız olarak çok uzak yerlere ve çok sayıda insana ulaşabilme imkanı buldu.
Uzaktan eğitim, kısa süre içinde  internetin sunduğu olanakların en faydalı biçimde kullanılanlarından biri haline geldi. İnternet ortamında pek çok bilgiye ulaşmak mümkün olsa da bunların pek çoğunun doğruluğunu teyit etmek kolay olmayacaktır ancak web tabanlı eğitimlerde bilgiler arama motorlarının indekslediği bilgilerden rastgele toplanmak yerine konunun uzmanı bir eğitimci tarafından verildiği için güvenilir olacaktır.
Kapsamlı bir karılaştırma yapıldığı takdirde elbette yüz yüze eğitimin de pek çok faydasının olduğu görülecektir. Örneğin uzaktan eğitimler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar klasik eğitim sisteminin sunduğu sosyalleşme imkanını sağlayamazlar. Klasik eğitim kişisel gelişim açısından da alternatifine göre daha faydalıdır.
Yüz yüze eğitim nedeniyle bulundukları şehirden ayrılarak başka yerlere yerleşen bireyler daha farklı kültürlerle ve kişilerle karşılaşarak yeni tecrübeler edinirler. Bu durum en fazla üniversite eğitimi için şehir dışına çıkan gençlerde gözlemlenir.
Her iki eğitim türünün de kendine özgü avantajları vardır. Bu yazıdaki amaç birinin diğerine üstünlüğünü kanıtlamak değil; sadece okuyuculara uzaktan eğitimin de bir alternetif olabileceğini hatırlatmaktır.

İnternet’in hızı arttıkça sağladığı avantajlar da arttı. Bunlardan biri de eskiden uzak mesafelere giderek yapılmak zorunda olan işlemlerin bilgisayar başından kalkmaya gerek kalmadan halledilebiliyor olmaları…

Gelişen teknoloji sayesinde işlerin yürütülmesi için gerekli evrakları temin etmek ve ilgili makamları dolaşmaya gerek kalmadan; söz konusu belgeler web ortamında elektronik olarak temin edilebiliyor. Elektronik imza vasıtasıyla da belgelerin güvenilirlikleri korunmuş oluyor.

Mesafelerin ortadan kalkmasının sağladığı bir diğer avantaj da uzaktan eğitim fırsatlarının doğması oldu. Böylelikle insanlar bazı lisans ve yüksek lisans eğitimleri için bulundukları şehirden veya ülkeden bir diğerine yerleşmek zorunda kalmadan eğitim almaya başladılar. Böylece kişilerin eğitim masrafları da düşmüş oldu. Artık insanlar eğitim ya da seminer gibi bir takım faaliyetler için şehir dışına çıkmak zorunda kalmadan evlerinin rahat ortamında derslere katılabiliyorlar.

Uzaktan eğitim uygulamaları, yüz yüze eğitimdeki pek çok ortamı kullanıcılara sağlayabiliyor. Katılımcılar eğitimciyi görebiliyorlar ve böylece tıpkı gerçek bir sınıf ortamı oluşabiliyor. Bu sesli ve görüntülü ortamda katılımcılar merak ettiklerini sorabiliyor ve diğer katılımcılarla da tartışma fırsatlarını yakalayabiliyorlar. Üstelik tüm bunları yaparken son derece serbest bir ortamda çay ya da kahvelerini içebiliyorlar.

Kullanıcılar derste ilgilerini çeken bir ayrıntı hakkında –eğitim sırasında bilgisayar başında oldukları için– hemen internetten konuyu daha detaylı araştırarak sadece anlatıcının anlattıklarıyla yetinmek zorunda kalmıyorlar.

PC başında sunulan derslerde klasik derslerden daha fazla görsel ve etkileşimli örnekler kullanıldığından, kişilerin dersi kavraması daha kolay oluyor ve bu yöntem özellikle küçük yaştaki öğrencilerin derse daha ilgili hale gelmesini sağlıyor. Ayrıca  öğrencilerin çeşitli uygulamalarla ders içeriğini sonradan yeniden izleyebilmek ve tekrar edebilmek amacıyla kaydedebilmeleri de dersi pekiştiren bir başka unsur olarak ortaya çıkıyor.

Diğer taraftan uzaktan eğitim, çalışan kesim için de büyük kolaylıklar getiriyor. İş nedeniyle derse gidemeyecek konumda bulunan insanlar bu sayede çalışma ortamlarından derslerini rahatça takip edebiliyorlar.

Normal şartlarda eğitim almak için bir takım zorluklara katlanmak zorunda kalacak engelli vatandaşlar da uzaktan eğitim sayesinde çok daha zahmetsiz bir şekilde kendilerini geliştirme imkanı bulabilmektedirler. Eğitim ortamının koşullarını da dersi rahatça takip edebilmelerini sağlayacak şekilde yeniden düzenleyebilen katılımcılar bu şekilde eğitim haklarını kullanabilmektedirler..

Internet sayesinde gelişen bu eğitim metodu sayesinde, eğitim, ciddi bir şekilde hedef kitlesini geliştirdi ve zaman ve mekandan bağımsız olarak çok uzak yerlere ve çok sayıda insana ulaşabilme imkanı buldu.

Uzaktan eğitim, kısa süre içinde  internetin sunduğu olanakların en faydalı biçimde kullanılanlarından biri haline geldi. İnternet ortamında pek çok bilgiye ulaşmak mümkün olsa da bunların pek çoğunun doğruluğunu teyit etmek kolay olmayacaktır ancak web tabanlı eğitimlerde bilgiler arama motorlarının indekslediği bilgilerden rastgele toplanmak yerine konunun uzmanı bir eğitimci tarafından verildiği için güvenilir olacaktır.

Kapsamlı bir karılaştırma yapıldığı takdirde elbette yüz yüze eğitimin de pek çok faydasının olduğu görülecektir. Örneğin uzaktan eğitimler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar klasik eğitim sisteminin sunduğu sosyalleşme imkanını sağlayamazlar. Klasik eğitim kişisel gelişim açısından da alternatifine göre daha faydalıdır.

Yüz yüze eğitim nedeniyle bulundukları şehirden ayrılarak başka yerlere yerleşen bireyler daha farklı kültürlerle ve kişilerle karşılaşarak yeni tecrübeler edinirler. Bu durum en fazla üniversite eğitimi için şehir dışına çıkan gençlerde gözlemlenir.

Her iki eğitim türünün de kendine özgü avantajları vardır. Bu yazıdaki amaç birinin diğerine üstünlüğünü kanıtlamak değil; sadece okuyuculara uzaktan eğitimin de bir alternetif olabileceğini hatırlatmaktır.

Güzel Bir Kitap Tavsiyesi İsteyenlere

Merhaba,

Uzun bir süredir siteyle ilgilenemiyordum. Bunun nedeni işyerindeki işlerimin birden aşırı derecede fazlalaşmasıydı. Neyseki hallettim ve çok yakında şöyle iki haftalık güzel bir tatile çıkabileceğim.

Tabi yazmadığım zamanlarda da siteden tamamen kopmuş değildim kod kısmında bir kaç düzeltme yaptım. Domain ve host yenileme işlerini hallettim böyle böyle zaman geçti.

Bu yazıda aslında şu ana kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmak ve sizlere bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Aslında çok kitap okurum ama sitede yazmamaya dikkat ederim çünkü kitabı iyi bir şekilde tanıtamamaktan korkarım; ancak bu kitabı yazmazssam galiba olmayacak

Genelde okuduğum kitaplar arasında en azı romanlardır. Genelde felsefi ve siyasi kitapları severim. ama şu en çok satanlardan ve yaldızlı kapaklı felsefe ve güncel siyaset kitaplarını değil… Benim okuyacağım kitabın bir akademik tarzı olmalı.

Neyse fazla roman okumamama rağmen geçenlerde okuduğum bir roman beni epey bir etkiledi. Kitabımız İnkilap Yayınlarıından çıkmış bir kitap. Refik Halit Karay‘ın kaleme aldığı Nilgün ismini taşıyor.

Kitabın konusunu kısaca özetleyecek olursak, kitap bir vapurda kendisinin bir osmanlı prensesi olduğunu idda eden yirmili yaşların başında bir genç hanım ile kırk yaşlarında bir poker üstadı olan görmüş geçirmiş ve hayatı bohem yaşayan maceracı bir İstanbullu beyin karşılaşmalarıyla doğan aşkı anlatıyor. Aslında aşk dediysem bu erkekleri sıkacak türden bir aşk kitabı da değil. İçinde macera da var son sayfaya kadar olacakları merak etmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Bu iki karakteri kendilerine özgü insanların birbirlerine aşık oldukları halde birbirlerine çektirdiklerini birinci kişi ağızından okumak -ki burada anlatıcı kitabın erkek karakteridir- çok eğlenceli olacak. Kitapda romanın gidişine uygun ve anlatımı hiç zedelemeyen ara tespitler mükemmel ve ayrıntılı tasvirlerle öyle bir aktarılıyor ki nereyse kitap içinde başka bir kitap yazılmış hissine kapılıyorsunuz. Ayrıca kitap türk romanlarında alışık olduğumuz üzere dar bir mekanda değil dünyanın çok geniş bir kesiminde geçiyor. Hindistan’dan başlayarak Endonazya uradan Mapa (sanırsam bugünki Miyambar) Japonya. Beyrut, Kazablanka, ve Kanarya Adaları ile daha arada atladığım bir çok küçük yer ve şehir sayesinde oldukça geniş bir dekor yelpazesi ile kitap daima ilgi çekici hale geliyor. Tabi arada yer yer İstanbul nostaljisi de kitabın etkileyici unsurlarından.

Aslında kitap için yazılacak daha pek çok şey var ama dediğim gibi bu tür işleri beceremem ve sizi de kitaptan soğutmak istemem. Ancak son sayfaya kadar heyecanımı muhafaza ettiğini de söylemeliyim.

Benim şahsi fikrim oldukça kaliteli bir kitap okuduğumdur. Ne yazıkki yazıldığı 1950 yılından şu ana kadar hakettiği üne ve değere kavuşamamıştır oysa okuyanların ne kadar beğendiğini şu olay size yeterince açıklayacaktır sanırım. 760 sayfadan oluşan kitap aslında üç kitabın birleştirilmiş bir hali. Yazar önce sadece ilk kitabı yazmış ve okuyanlar hayran kalınca sürekli ısrar etnelerine dayanamayarak diğer iki kitabı da yazmış.

Doğrusu bende de aynı etkiyi uyandırdı ve keşke bir kaç kitap daha yazsaymış dedirtti. Tüm samimiyetimle söylüyorum artık bana başka bir romanı okuyamayacakmışım gibi geliyor. Artık hiç bir romandan zevk alamayacakmışım gibi geliyor. Hele kitap bittiğinde ne kadar üzüldüğümü anlatamam.