Browse Tag

yazılım

Dünyanın Korsan Yazılım Karnesi Belli Oldu

Bu haber BThaber’den alınmıştır.

International Data Corporation (IDC) tarafından her yl geleneksel olarak gerçekleştirilen Korsan Yazılım Araştırması’nın 2008 yılı sonuçları açıklandı. IDC tarafından, küresel yazılım sektörünün temsilcisi Business Software Alliance (BSA) adına dünya çapında 110 ülkede gerçekleştirilen araştırmaya göre; 2008 yılında korsan yazılım kullanımı 36 ülkede sabit kalırken, 57 ülkede geriledi, 16 ülkede ise artış gösterdi. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerde kullanılan kişisel bilgisayar sayısının hızla artmasına paralel olarak düşüş eğiliminde olan korsan yazılım kullanım oranı, dünya genelinde 3 puanlık artış göstererek yılı yüzde 41 ile tamamladı. 

Korsan yazılım kullanımının, küresel yazılım sektörüne olan maliyeti ise bir önceki yıla göre yüzde 11 artarak, 53 milyar doları geçti. 2008 yılında korsan kullanım oranının en yüksek olduğu bölge yüzde 66 ile Orta ve Doğu Avrupa olurken, korsan kullanımı oranı en yüksek olan ülke ise yüzde 95 ile Gürcistan oldu. Lüksemburg yüzde 21‘lik korsan kullanımı ile Avrupa ve dünyanın korsan kullanımı en düşük olan ülkelerinin başında yer alırken, bu ülkeyi yüzde 24 ile Avusturya ve yüzde 25 ile Belçika, Danimarka, İsveç ve İsviçre takip etti. 

Araştırmada yer alan 110 ülkenin 57’sinde korsan yazılım kullanım oranının düştüğü, 40’ında bu oranda bir değişiklik olmadığı ve yalnızca 13’ünde bu oranın arttığı görüldü. Araştırmaya göre Türkiye ise korsan yazılımdan bir yılda 468 milyon dolar zarar ederek, dünya ekonomisinde en büyük kayıp yaşayan ilk 25 ülke arasına girdi. 

Korsan yazılım kullanım araştırması

Netbooklar lisanslı yazılım kullanımında en büyük etken 

Araştırma ile ilgili değerlendirmede bulunan IDC Araştırma Bölümü Başkanı John Gantz, krizden yara almadan çıkmaya çalışan tüketicilerin mevcut bilgisayarlarını uzun bir süre daha kullanma yoluna giderlerken, buna paralel olarak eskiyen bilgisayarlarda korsan yazılım kullanımının da artış yaşandığına dikkat çekti. Netbook satışlarında yaşanan artışın ise lisanslı yazılım kullanıma destek olan en büyük etkenlerden biri olarak ortaya çıktığını ifade eden John Gantz, gelecek 5 yılda gelişmekte olan ülkelerde 460 milyon potansiyel kullanıcının Internet erişimine kavuşmasını ise korsan yazılım kullanımının azalması yönündeki hedefler için büyük bir risk olduğuna işaret etti. 

Gantz, “Her iki durumda da, yazılımların maliyeti, yazılım korsanlığını teşvik eden sebeplerden yalnızca bir tanesi. Ekonomik krizin hem olumlu, hem olumsuz etkileri olacaktır. Ancak, 2009 rakamları gelmeden bu etkileri tam anlamıyla görmek mümkün değildir” dedi. 

Dünyada korsan yazılımla mücadelede, en çok ilerleme kaydeden ülke ise bir yılda 5 puan, altı yılda da 19 puanlık düşüşle korsan yazılım kullanım oranının yüzde 68’e gerilediği Rusya oldu. Yunanistan’da da korsan yazılım kullanımı 4 yılda yüzde 62’den yüzde 57’ye geriledi. 

Kaynak: BThaber

 

Daha Yeni Sürüm Daha Fazla Dosya Boyutu

Ne kadar ç0k program kullanıyorsanız o kadar fazla güncelleme ve yeni sürüm duyurularıyla karşı karşıya geliyorsunuzdur. Gün geçtikçe artan bu güncellemeler nedense dosya boyutlarında artışı da beraberinde getiriyor. Peki ama acaba bu artışların hepsi gerekli mi?

Önceden bir diskete sığan ve bir megabyte boyuta bile ulaşmayan bir çok oyunla çok uzun zaman boyunca eğlenmeyi başardık. Oyunlar hem zevkli hem de süreleri uzundu. Oysa şimdiki oyunların bir tek dosyası bile onlarca megabyte olabiliyor hatta kayıt dosyaları 100 MB ve üstü olan oyunlar bile var.

56K ile internete bağlandığımız zamanlarda 10 MB dosya indirmek gözümüzde büyürken şimdi GigaByte olsa ne yazar diyecek konuma geldik.

Dosya boyutları büyüyor büyümesine de acaba bu istenen etkiyi ve verimi yaratabiliyor mu? Bence hayır. Örneğin Winamp eskiden 2.xx sürümlerideyken ne kadar az yer kaplardı ve ne kadar da hızlı açılır ve çalışırdı ama bana göre şimdiki 5.xx sürümleri biraz hantallaştı.

Programların boyutları her geçen gün artıyor.

Ya da NERO ilk zamanlar CD ve sonra da DVD yazma işlemlerimizi hallettiğimiz bu proogram her yeni sürümüyle biraz daha gelişti ve geliştikçe de dosya boyutu artmaya başladı. Üstelik bir de CD yazmanın dışında fazladan özellikler de eklenince programın boyutu iyice artmaya başladı. Nero 6 yaklaşık 35 – 40 MB iken nero 7 biraz daha arttı nero 8 180 – 190 MB boyutlarına ulaştı. Bende ip burada koptu zaten son çıkan nero 9 300 MB civarında olunca ben yeni versiyonu yüklemedim. (nero 9 un boyutunu yanlış hatırlıyor olabilirim.) Diyeceksiniz ki sen de o zaman sadece DVD yazmak için gereken bileşenleri yükle diğerleri kalsın ama ben bunların hepsini indirmek zorunda değilim ki. Önce hepsinin içinde olduğu paketi indirip sonradan niye fazlalıkları ayıklamak zorunda kalıyorum anlamıyorum. Üstelik ülkemizin her tarafında ADSL olmadığını da hatırlatırım. Neyse ki nero bu tür serzenişlere cevap olarak Lite sürümü de çıkardı da biz de sevindik.

Bir diğer örnek ise PowerDVD son çıkan 9 sürümünde o da şimdi 180 MB civarında. Bir sürü güzel özellik eklenmiş ama program yavaşlamış. Örneğin film sırasında başka bir dile geçmek istediğimde yaklaşık bir 7 – 8 saniye beklemek zorunda kalıyorum. Eskiden anında bu geçişi yapabiliyordum. Bence sizde en iyisi benim gibi yapın, satın aldığınız dvd yazıcı ile gelen daha hafif bir PowerDVD kurun başınız ağrımasın. Eğer yoksa yeni bir DVD yazıcı alın kutusuz olanlarında bile veriliyor bu program. Üstelik kutusuzlar 40 – 50 TL civarı ve yanında program bedavaya geliyor oysa PowerDVD 9 Ultra 99 dolar. Aradaki farkı varın siz hesaplayın. Üstelik Ulrta değil de daha düşük bir sürümün fiyatıyla bile karşılaştırıldığında yine de yeni bir donanım alarak sahip olmak daha karlı çıkacaktır.

Belki de bunun nedeni biraz da biz olabiliriz. Düşünsenize acaba bir kaç MB büyüklüğünde bir program ile 100 MB arasında bir program arasında tercih yapmak zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz. Daha küçük olduğu için daha hızlı çalışma ihtimali olanı mı yoksa aşırı boyutundan dolayı belki de hiç bir ekstra özelliği olmadığı halde öyle gözükmeyi başaran diğer programı mı?

Bilişim Teknolojilerinde Üretici Olmak

Türkiye’nin son yıllarda bir çok alanda büyük ilerlemelere sahne olduğu düşünüldüğünde; doğal olarak bu gelişmelerin bir kısmının da bilişim teknolojilerinden oluştuğu görülecektir. Aslında tarafsız bir gözle bakıldığında çağımızda pek çok gelişmenin teknolojiye özellikle de bilişim teknolojilerine bağlı olduğu görülecektir çünkü artık mekaniğin yerine elektronik daha fazla tercih edilir bir hale gelmiştir. Vida ve dişlilerin yerini entegre ve devreler almıştır.

Yaşanan gelişmeler sonucunda Türkiye, bugün PC okur-yazarlığı, internet kullanımı, haberleşme ve iletişim gibi bir çok ilgili başlıkta bölgesindeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça hatırı sayılır bir noktada yer almaktadır. 

Bilişim teknolojilerinden mümkün olduğunca yararlanan Türkiye’de söz konusu bu teknolojiler günden güne hem daha fazla kesim tarafından kullanılıyor hem de başarılı çalışmalar ve projeler üretiliyor. Üstelik Türkiye, artık sadece kullanıcı olmaktan çıkmış; ilgili alanlarda çeşitli yatırımlar ve üretimler yaparak değer katan bir ülke konumuna yükselmiştir.

Kurulan teknokentler, üniversitelerde açılan ilgili bölüm ve fakülteler ile yazılım ve donanım alanında faaliyet gösteren firmalar bu seviyeye ulaşılmasında küçümsenmeyecek öneme sahiptirler.

Türkiye’de (aslında dünyanın genelinde) bilişim teknolojileri alanında üretici konumunda bulunan firmalara bakıldığında yazılım alanında faaliyet gösterenlerin donanım alanındakilere oranla daha fazla sayıda olduğu görülecektir. Bu da insanları yazılım alanında çalışan firmaların daha avantajlı ve daha çok kar sahibi olduğu düşüncesine itmektedir.

Gerçekte bu düşünceyi destekleyecek pek çok kanıt da vardır. En basitinden yazılım alanında çalışabilmek için gereken sermaye ve iş gücü donanıma göre çok daha azdır. Birkaç kişi ile rahatlıkla böyle bir girişimde bulunulabilir. Oysa bir donanım üreticisi olmak, çok daha fazla masrafı göze almayı zorunlu kılar. 

Üretimi yapılacak cihazların tasarlanması için ayrı, üretim aşamaları için ayrı uzman ekiplerin çalışması gereklidir. Ayrıca elde edilecek ürün için bazı hammadde ve çeşitli malzemelere de ihtiyaç duyulacağı aşikardır. Bir de buna ürünlerin pazarlara dağıtımı için ulaştırma masraflarının da eklenmesiyle gerçekten de donanım alanında faaliyet göstermenin daha fazla masraflı olduğu görülecektir. 

Oysa yazılımların çoğu elektronik ortamda kolaylıkla dağıtılıp satılabilmektedirler. Böylece üretici hiç ulaştırma masrafına girmeden sadece bir web sayfası hazırlayarak ürününü en hızlı ve en ucuz yoldan satabilir. Bu gibi nedenlerden dolayı Türkiye’de, girişimciler çoğunlukla yazılım alanında faaliyet göstermeyi tercih etmektedirler.

Bütün bunlara ek olarak yazılım üretecek beceriye sahip eleman bulmak her geçen gün biraz daha kolaylaşıyor gibi görünmektedir. Üniversitelerde açılan bölümler de gençleri bu alana teşvik ediyor ve artan bilgisayar kullanımı neticesinde artık kullanıcılar pek çok konuyu okula veya kursa gitmeden direk web üzerinden öğrenebiliyorlar. Bugün bir ortaöğretim öğrencisi bile rahatlıkla bir web sayfası tasarlayabilecek seviyeye ulaşabiliyor. Donanım tarafında ne yazık ki işler ilk bakışta bu kadar kolaymış gibi görünmüyor.

Tabi bu kadar avantaja sahip olan yazılım üreticiliğinin dezavantajları da olacaktır. En basitinden yazılımlar donanımlar gibi fiziki bir varlığa sahip olmadığı için yasal olmayan yollarla çoğaltılıp satın alınmadan da kullanılabilmektedirler. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye sınırları içerisinde de korsan kullanım üreticiler için en büyük sorunlardan birini oluşturuyor. Onca emek verilerek ve zaman harcanarak oluşturulan ürünlerin haksız bir şekilde böyle kullanılmasının sektöre zarar verdiğini kimse inkar edemeyecektir.

Korsan kullanımın önüne geçebilmek amacıyla hem yetkililer çeşitli yasal düzenlemeler yaparak hem de üreticiler kopyalamayı zorlaştıracak önlemlere başvurarak bu yolu tamamen kapatmaya çalışıyorlar ancak görünen o ki uzun bir zaman daha yüzde yüz başarı mümkün görünmüyor.

Dünyayı kasıp kavuran kriz ortamında bile üretime devam eden Türk yazılım ve donanım şirketleri gelecekte Türkiye’nin bu alanda  daha çok şirketle daha fazla söz sahibi olacağı yönünde umut veriyorlar. Türkiye’nin bu alanda konumunu güçlendirmesi için de kullanıcıların kendi ülkelerinin ürünlerini daha çok tercih etmeleri ve korsana başvurmayarak yeni açılacak olan şirketleri bu alanda cesaretlendirmeleri gerekmektedir.

Windows’un varisi “Midori”

Microsoft, gelecekte Windows’un yerini alacak işletim sistemini ”Midori” kod adıyla geliştirmeye başladı.

Microsoft, Vista’nın süper bir yazılım olduğunu iddia ediyor ve Windows 7’nin de aynı koddan imal edileceğini belirtirken bir yandan da, internetin bir serap, bütün bilgisayarların da tek işlemcili olduğu günlerde imal edilmiş, hala da aynı temel üzerine inşa edilen Windows’un yerini alacak, internet çağına uygun daha çevik bir işletim sistemi geliştirmek için çalışmalara devam ediyor.

Şirketin açık kaynaklı geliştirme platformu Singularity’den çıkan yeni bir projenin, işte bu yeni işletim sistemi olacağı iddia ediliyor.

“Midori” kod adlı proje, henüz yolun çok başında. Microsoft Midori hakkında hiç açıklama yapmıyor, ama projenin varlığı yasal dokümanlarla kayıtlı.

Midori, işletim sistemlerinin iş yükünün Google Docs, Zimbra gibi uygulamalarla internete kaymaya başladığı, videoların sitelerden canlı izlendiği, fotoğraflara çevrimiçi albümlerden bakıldığı, pek çok bilgisayarın çok çekirdekli işlemciye sahip olduğu günümüzün bilişim koşullarına uygun bir işletim sistemi olacak.

“Bulut programcılık”, yani uygulamaların bilgisayarın kendi sabit diskinde değil, bir sunucuda kayıtlı olması ve kullanmak istendiğinde internet üzerinden erişilmesi tekniğini kullanması öngörülen Midori, böylece hem donanıma daha az yük bindirecek, hem de daha ucuz olacak.

Ayrıca, Microsoft’un sanallaştırma platformu Hyper-V kullanarak, bilgisayara yüklenen bileşenleri birden fazla sisteme yayılabilecek ve böylece işlemciye yüklenilmeyecek.

Midori’nin 2010’da Windows 7’nin yayınlanmasından sonra piyasaya çıkacağı kesin, çünkü Microsoft bir yandan eskilerinin hantal olduğunu bildiği için yapımına giriştiği bu yeni nesil işletim sistemini geliştirirken, bir yandan da Vista’yı ve onun devamı olarak düşünülen Windows 7’yi satmaya devam edecek.

Kaynak: TÜBİDER

Yazılımları Türkçe Kullanmak

Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ister istemez yazılımları da etkiliyor ve günümüzde yazılımlar oldukça kapsamlı işlemleri yapabilmeyi olanaklı kılıyor. Donanımların, bundan birkaç sene önceye kıyasla çok daha fazla gelişmesi ile yazılımlardan da beklentiler artıyor.

Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar yazılım denince akıllara basit işletim sistemleri, kelime işlemci ya da basit boyama programları geliyordu oysa günümüzün yazılımları artık çok daha yetenekli. Matbaa-basım, resim işlemleri, komple ofis çözümleri ve üç boyutlu tasarımların kolayca yapılabilmesini sağlayan bir sürü yazılım var…

Türkiye de son yıllarda yazılım alanında kendinden söz ettirmeyi başaran yeni ülkelerden birisi ve bu durum her geçen gün biraz daha ivme kazanarak artmaya devam ediyor. Artık Türk yazılım firmaları yurt dışı ihalelerde yarışabiliyorlar. Hatta NATO standartlarına uygun yazılım ve donanım üretebiliyorlar.

Bu duruma en iyi örnek ise 2007 Kasım ayında üç Türk kardeşin sahibi olduğu bir firmanın çıkardığı bir oyun olabilir. Oyun, bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı ve oynandı. Çoğu oyun sitesi ve dergisi oyuna tam not verdi. Yapımcılar bir de oyunun yüzde yüz Türkçe versiyonunu çıkardılar.

Türkiye’nin yazılımdaki atakları neticesinde Türkçe desteği sunan yazılımlar da çoğalıyor. Aslında alanında uzmanlaşmış çoğu kişi yazılımlarda Türkçe seçeneğinin bulunup bulunmamasını pek önemsemiyor çünkü çeviri yapılırken bazı durumlarda kelimelerin uygun karşılığı bulunamayabiliyor. Bu durum profesyoneller için kabul edilemez bir durum oluşturuyor. Bazı durumlarda da insanlar programları ilk öğrendikleri şekilde kullanmak istiyorlar.

Ancak yazılımlarda Türkçe desteğinin bulunması hem öğrenmeye yeni başlayanlar için bir kolaylık hem de daha fazla kişinin öğrenmesini teşvik etmek için bir etken oluşturabilir. Tabi burada bahsedilen durum ile Türkçe destekli yazılımların sayısı arasında da bir doğru orantı mevcut.

Pek çok ünlü yazılım firması, alanlarında neredeyse alternatifsiz yazılımlarına birkaç dil desteği ekleyerek kullanıcılara sunmalarına rağmen bu tür yazılımların hatırı sayılır kısmında Türkçe seçeneği bulunmuyor.

Türkçe seçeneğinin pek çok yazılımda bulunmama nedeni aslında çok basit. Yazılıma eklenecek diller seçilirken, programın en çok kullanıldığı ülkeler tercih edilir ve eklenecek dillere bu verilere göre karar verilir.

İlk bakışta Türkiye’de de kullanıcı sayısı oldukça fazla gibi gözükse de bu kullanıcıların çoğu ya yazılımın orijinal sürümünü kullanmıyorlardır ya da kayıtlı kullanıcılar değildir. Pek çok program bilgisayara kurulduktan sonra kullanıcılara bir kayıt (registration) seçeneği sunar.

Bu şekilde firmalar hem programlarını kimlerin kullandıklarından haberdar olurlar hem de kullanıcılar kolay ve hızlı bir şekilde teknik destek ve yardım alabilirler.

Firmalar doğal olarak en fazla satışı yaptıkları yerlere daha çok yatırım yapar ve o ülkelere özel avantajlar sunarlar. Bu noktada lisanslı yazılım kullanmanın önemi bir kere daha ortaya çıkıyor.

Diğer yandan özellikle açık kaynaklı yazılımlarda çoklu dil desteğinin daha fazla olduğu görülüyor. Bu tür yazılımlar ücretsiz oldukları gibi kaynak kodlarını kullanıcılara açıyorlar ve her ülkeden bu işle ilgili kullanıcılar programı kendi dillerine çevirebiliyorlar.

Açık kaynaklı yazılımların bazıları da kendilerine özgü bir dil dosya formatıyla geliyorlar ve genelde bu dosyalar hemen hemen her metin editörü ile açılabiliyorlar. Açılan dosyada İngilizce yazılan ifadeler Türkçeye çevirilince program da Türkçe oluyor. Sadece açık kaynaklı değil aynı zamanda bazı ticari yazılımlar da harici bir dil dosyasıyla gelirler ve bunların tercüme edilmesi daha kolaydır ancak çoğu durumda ticari yazılımlar dil desteğini uygulama dosyasının içine gömmeyi tercih eder.

Yukarıdaki duruma uyan  yazılımlar için de Türkçe yama paketleri bulunuyor. Sadece bunları barındıran web sayfaları bile mevcut ancak bu tür yamaların resmi olmadığı da unutulmamalıdır. Bu tür yamalar genelde programın ana uygulama dosyasına müdahale ederek çalıştıkları için böyle bir işlem uygulanmadan önce ilgili programın bir yedeğinin alınması yerinde bir karar olacaktır.

Tabi bu seçenekler içinde en güzeli direk üretici tarafından sunulan dil desteğidir. Bunun için ülkedeki lisanslı yazılım kullanım oranının artması ve dolayısı ile üreticiye ülkenin iyi bir pazar olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.

“Select” Menüsüne Genel bir Bakış

Photoshop’ta resim ya da tual üzerinde gerçekleştireceğimiz işlemlerde seçim yapmak ya da seçimi modifiye etmek için sadece araç kutusunda bulunan araçlardan değil aynı zamanda “Select” menüsünden de yararlanırız. Şimdi kısaca bu menüde yapabileceğimiz işlemleri görelim.

Resimde görüldüğü gibi ilgili menüye tıkladığımızda altında bir kaç seçenek olduğu görülür. Bu seçeneklerden bazıları çok önemlidir ve iyi kavrandığı takdirde sizi bir Photoshop ustası yapabilir ancak bu yazımda sadece genel bir inceleme yapacağımızdan dolayı bahsi geçen geçen gelişmiş özelliklere şöyle bir değinip geçeceğiz zira o özelliklerin her biri ayrı bir yazı konusu olacak mahiyette.

Biz şimdilik giriş seviyesi bilgilerle idare edeceğiz. Aslında meraklı ve öğrenmeye istekliyseniz her seçeneği deneyerek; biz burda anlatmasak bile siz kavrayabilirsiniz. Lafı daha fazla uzatmadan yukarıdan aşağıya seçenekleri tanıyalım.

Select menüsü seçeneklerine geçmeden önce bir resim açıyoruz ki seçim işlemlerimizi gerçekleştirebilelim. Daha sonra sol taraftaki araç kutusundan “Polygonal Lasso Tool” seçeneğini seçiyorum. Burada tabi siz istediğinizi seçebilirsiniz ancak örneklerin daha iyi anlaşılabilmesi açısından sizin de bu seçeneği işaretlemenizi tavsiye ederim. Çünkü bu araç bize diğer araçlara göre daha esnek seçimler yaptırıyor. Polygonal Lasso Tool hakkında şu yazımdan bilgi edinebilirsiniz.

Polygonal Lasso Tool’u araç kutusundan, yandaki resimde basılı olan alana tıklayarak açabilirsiniz. Eğer sizin araç kutunuzda farklı bir şekil varsa üzerine farenizin sol tuşuyla tıklayın ve elinizi çekmeden basılı tutun. Yan tarafta alt seçenekler küçük bir menü şeklinde gösterilecektir. Buradan aracımızı seçin. Seçtikten sonra ben aşağıdaki gibir seçim alanı oluşturdum.

Bu kadar açıklamadan sonra menümüzü yavaş yavaş tanıyalım

All: Resimin tamamını seçili hale getirir. Eğer daha önceden bir seçim yapmışsak örneğin yukarıdaki resimdeki gibi ve kaydetmediysek seçimimiz kaybolou.

Deselect: Yaptığımız seçimleri kaldırır. Eğer seçim işleminde bir hata yaparsak bu şekilde yeni bir seçim yapabiliriz.

Reselect: Deselect ile kaldırdığımız seçimi geri yükler bir çeşir geri al işlemi gibi…

Inverse: Bu çok işimize yarayacak bir seçenektir. Seçili alan ile seçili olmayan alanı değiştirir. Yani seçili alan seçimden çıkarılır ve seçili olmayan kısımın tamamı seçilir. Bu özellik bir resimde seçilmek istenen bölge çok karışık olduğunda diğer alanları seçerek ve sonra seçimi ters çevirerek bize yardımcı olur.

All Layers: Programın sağ tarafında bulunan ve ilerleyen yazılarımda değineceğim katmanların tümünü seçer 

Deselect Layers: All Layers’ın tersini yapar ve katman seçimlerini kaldırır.

Similar Layers: Katmanlardaki benzer alanları seçer.

Color Range: Resimi gösteren bir dialog kutusu açar ve buradan seçilen renk, seçim alanında seçili hale gelir. Bir resimdeki benzer renkleri seçmek için kullanılır. Biliyorum biraz kafa karıştırıcı ama ilerleyen yazılarımda daha detaylı değineceğim.

Modify: Bu menü altınde beş adet seçenek içeren bir alt menü bulunur. En alttaki seçenek olan “Feather” konusunu zaten şu yazımda yazdığım için burada anlatmaya gerek görmüyorum. Diğer seçeneklere bakacak olursak.

Border: Seçim alanımızı belirleyen çizgilerin kalınlığını belirler. Mesela aşağıdaki resimde ben Border değeri olarak 15 verdim.

Bunu yaptığımızda seçim alanımız çizgilerin sınırladığı bölge değil; verdiğimiz border değeri ile oluşun çizgi kalınlığının arasındaki bölgedir. Artık bu bölge üzerinde işlem yapıyoruz demektir. Mesela ben söz konusu alanın içini boyadım ve ortaya aşağıdaki sonuç çıktı.

Eğer şekilimiz kara ya da yuvarlak olsaydı. Ortaya kenarları dolu içi boş şekiller çıkacaktı. Bu tür kullanımlarla neler yapabileceğinizi hayal gücünüze bırakıyorum.

Smooth: Seçim alanımızı belirleyen çizgilerin köşelerini yuvarlaklaştırarak yumuşatır. Aşağıdaki resimdeki gibi. Tabi burada yumuşatma derecesini sizin vereceğiniz sayısal değer belirleyecektir.

Expand: Seçim alanını orantılı olarak genişletir.

Contract: Seçim alanını orantılı olarak daraltır.

Grow: Seçim alanının içerdiği renklere göre çevresindeki benzerlerini seçerek alanı orantısız olarak büyütür.

Similar: Seçim alanının içerdiği renklerden hareketle resimdeki tüm benzer alanları seçer.

Transform Selection: Seçim alanını istediğimiz gibi, fare hareketleri ile büyütüp, küçültüp ya da perspektif olarak sadece bir kenarının boyutunu değiştirip döndürmemizi sağlar. Bu transform olayı katmanlarda da kullanılır (edit menüsü alrında) O yüzden daha sonra ayrıntılı olarak değineceğiz. Farenin işlevini değitirmek için Ctrl Alt ve Shift tuşlsrı kullanılır. Bu tuşların herhengi ikisine ya da üçüne birden basılı tutarak farenizle işlem yaptığınızda her bir kombinasyonun farklı özellikleri değiştirmeye yaradığını göreceksiniz. 

Load Selection: Daha önceden kaydettiğimiz bir seçim alanını yükler

Save Selection: Bir seçim alanını alfa kanalı olarak kaydeder ve daha sonra istediğimiz zaman geri çağırmamız için saklar.

Evet arkadaşlar buradaki bazı menü elemanlarının tam olarak ne işe yaradıklarını anlayamamış olabilirsiniz. Zaten başlıktan da belli olduğu üzere genel bir bakış attık ancak ilerleyen zamanlarda buradaki önemli seçenekler hakkında daha ayrıntılı yazmaya çalışacağım.

Yazılımlar da Donanımlar Kadar Önemlidir

Bilişim ve teknoloji alanında yapılan yatırımlar ve gerçekleştirilen AR-GE çalışmalarının sonucunda; her geçen gün yeni ürünler piyasadaki yerlerini alıyorlar.

Her çıkan yeni ürün de bir öncekine oranla daha çok avantaj ve özellik sunduğu için kullanıcılar da imkanları ölçüsünde ellerindekini yeniliyorlar ve böylece piyasaya olan talep sürekli canlı tutuluyor.

Donanım cephesinde, yeni piyasaya sürülen bir ürün ilk başlarda fiyat olarak fazla cezp edici olmazken; daha sonra giderek fiyatı düşüyor. Söz konusu ürünün bir de üst modeli çıkınca o ürün artık çoğu kullanıcının bütçesini zorlamadan rahatça ulaşabileceği bir seviyeye iniyor.

Piyasaya çıktığı ilk anlarda bir donanımın bu kadar fazla fiyata sahip olmasının nedeni, geliştirme aşamasında yapılan harcamaları telafi etmektir. Söz konusu yatırımlar karşılandığında ürün ucuzlamaya başlar ve daha yeni modeli yüksek fiyatlarla piyasaya çıkarılır. Bu döngü böyle devam edip giderken üretici firmalarda satışlarını gerçekleştirir ve geliştirmelere devam ederler.

Yukarıda anlatılan durum herkese çok mantıklı gelmesine rağmen ne yazık ki yazılım konusunda bazı kullanıcılar tarafından aynı tutarlılık gösterilemiyor.

İş donanıma geldiğinde kullanıcılar orijinal almayı yeğliyorlar çünkü taklitleri ya da düşük kaliteli olanları daha ucuz olmasına rağmen hem kullanım ömrü hem de verimliliğinin istenilenin altında olacağı herkes tarafından gayet açık bir şekilde biliniyor.

Yazılım ele alındığına ise donanımda görülen tablo biraz değişiyor ve kullanıcıların bazıları korsan yazılım kullanmakta bir sakınca görmüyor. Buna gerekçe olarak da fiyatların yüksekliği gösteriliyor. Elle tutulur, somut bir ürüne para verirken böyle bir değerlendirme yapmayan kullanıcıların yazılım konusunda aynı şekilde düşünmemesi ise kulağa biraz tuhaf geliyor.

Nasıl orijinal donanım kullanmanın avantajları varsa, lisanslı yazılımların da kullanıcılara sağladığı yararlar vardır.

Her şeyden önce lisanslı yazılım sahibi kullanıcılar karşılaştıkları sorunlarda yazılım üreticilerinden gerek web ortamında gerekse telefonda sağlıklı bir şekilde destek ve yardım hizmetlerini alabiliyorlar.

Üstelik bir çok üretici firma yeni versiyonu çıkan yazılımlarını eski sürümün lisansına sahip olan kullanıcılarına daha düşük fiyatla sunuyorlar.

Üreticinin inisiyatifine bağlı olarak, orijinal olmayan yazılımlar çıkan yama ve güncellemelerden yararlanamayabiliyor. Söz konusu güncellemeler arasında kritik güvenlik açıklarını kapatanların da olduğu hatırlanırsa; bu tür yamaların yüklenememesi bilgisayarlar içinde de önemli bir risk teşkil edecektir.

Bütün bunlar bir kenara itilse bile her şeyden önce bu yazılımları üreten firmalar ve çalışanları geçimlerini bu şekilde sağladıkları için, korsan kullanım bu kesime büyük zararlar vermektedir. Yeterli kazancı elde edemeyen bir firma kapanabilir ve insanlar yeni sürümlerden mahrum kalabilir. Özellikle bazı alanlarda sadece tek bir yazılımın öne çıktığı düşünüldüğünde meslekleri için o yazılımı kullananların ne kadar zor durumda kalacağı tahmin edilebilir.

Lisans sorunlarının giderek daha fazla dile getirilmesi hem Türkiye’de hem de uluslar arası arenada fikir eserlerini koruma adına daha caydırıcı cezaların oluşturulmasını sağladı. Artık bu tür durumlar daha sık takip ediliyor ve tespit edilmesi halinde kullanıcılar çok zor durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bütçelerinde yazılıma çok fazla yer ayırmak istemeyen kullanıcıların alternatif ücretsiz yazılımlara yönelmeleri çok daha doğru bir tercih olacaktır.

2. Ulusal Yazılım Mimarisi Konferansı

2. Ulusal Yazılım Mimarisi Konferansı (UYMK’08),   11 – 12 Eylül 2008   tarihlerinde Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü ev sahipliğinde yapılacaktır.

Ulusal Yazılım Mimarisi Konferansı, yazılım mühendisliği alanında çalışanakademisyenler ve pratisyenler tarafından yazılım mimarisiyle ilgili araştırma ve deneyimlerin tartışıldığı bir platform oluşturarak, yazılım mimarisi tasarımı bilincinin geliştirilmesine ve bu alandaki araştırmaların artırılmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

Daha ayrıntılı bilgi elde etmek için lütfen tıklayınız.

Kaynak: inovasyonforum