Browse Day

Temmuz 7, 2009

Güzel Bir Kitap Tavsiyesi İsteyenlere

Merhaba,

Uzun bir süredir siteyle ilgilenemiyordum. Bunun nedeni işyerindeki işlerimin birden aşırı derecede fazlalaşmasıydı. Neyseki hallettim ve çok yakında şöyle iki haftalık güzel bir tatile çıkabileceğim.

Tabi yazmadığım zamanlarda da siteden tamamen kopmuş değildim kod kısmında bir kaç düzeltme yaptım. Domain ve host yenileme işlerini hallettim böyle böyle zaman geçti.

Bu yazıda aslında şu ana kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmak ve sizlere bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Aslında çok kitap okurum ama sitede yazmamaya dikkat ederim çünkü kitabı iyi bir şekilde tanıtamamaktan korkarım; ancak bu kitabı yazmazssam galiba olmayacak

Genelde okuduğum kitaplar arasında en azı romanlardır. Genelde felsefi ve siyasi kitapları severim. ama şu en çok satanlardan ve yaldızlı kapaklı felsefe ve güncel siyaset kitaplarını değil… Benim okuyacağım kitabın bir akademik tarzı olmalı.

Neyse fazla roman okumamama rağmen geçenlerde okuduğum bir roman beni epey bir etkiledi. Kitabımız İnkilap Yayınlarıından çıkmış bir kitap. Refik Halit Karay‘ın kaleme aldığı Nilgün ismini taşıyor.

Kitabın konusunu kısaca özetleyecek olursak, kitap bir vapurda kendisinin bir osmanlı prensesi olduğunu idda eden yirmili yaşların başında bir genç hanım ile kırk yaşlarında bir poker üstadı olan görmüş geçirmiş ve hayatı bohem yaşayan maceracı bir İstanbullu beyin karşılaşmalarıyla doğan aşkı anlatıyor. Aslında aşk dediysem bu erkekleri sıkacak türden bir aşk kitabı da değil. İçinde macera da var son sayfaya kadar olacakları merak etmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Bu iki karakteri kendilerine özgü insanların birbirlerine aşık oldukları halde birbirlerine çektirdiklerini birinci kişi ağızından okumak -ki burada anlatıcı kitabın erkek karakteridir- çok eğlenceli olacak. Kitapda romanın gidişine uygun ve anlatımı hiç zedelemeyen ara tespitler mükemmel ve ayrıntılı tasvirlerle öyle bir aktarılıyor ki nereyse kitap içinde başka bir kitap yazılmış hissine kapılıyorsunuz. Ayrıca kitap türk romanlarında alışık olduğumuz üzere dar bir mekanda değil dünyanın çok geniş bir kesiminde geçiyor. Hindistan’dan başlayarak Endonazya uradan Mapa (sanırsam bugünki Miyambar) Japonya. Beyrut, Kazablanka, ve Kanarya Adaları ile daha arada atladığım bir çok küçük yer ve şehir sayesinde oldukça geniş bir dekor yelpazesi ile kitap daima ilgi çekici hale geliyor. Tabi arada yer yer İstanbul nostaljisi de kitabın etkileyici unsurlarından.

Aslında kitap için yazılacak daha pek çok şey var ama dediğim gibi bu tür işleri beceremem ve sizi de kitaptan soğutmak istemem. Ancak son sayfaya kadar heyecanımı muhafaza ettiğini de söylemeliyim.

Benim şahsi fikrim oldukça kaliteli bir kitap okuduğumdur. Ne yazıkki yazıldığı 1950 yılından şu ana kadar hakettiği üne ve değere kavuşamamıştır oysa okuyanların ne kadar beğendiğini şu olay size yeterince açıklayacaktır sanırım. 760 sayfadan oluşan kitap aslında üç kitabın birleştirilmiş bir hali. Yazar önce sadece ilk kitabı yazmış ve okuyanlar hayran kalınca sürekli ısrar etnelerine dayanamayarak diğer iki kitabı da yazmış.

Doğrusu bende de aynı etkiyi uyandırdı ve keşke bir kaç kitap daha yazsaymış dedirtti. Tüm samimiyetimle söylüyorum artık bana başka bir romanı okuyamayacakmışım gibi geliyor. Artık hiç bir romandan zevk alamayacakmışım gibi geliyor. Hele kitap bittiğinde ne kadar üzüldüğümü anlatamam.