Browse Tag

PC

Sanal Dünyada Güvenliğin Yolu Ekran Klavyesinden Geçer

Bilgisayarların ve internetin gelişmesiyle ilgili alanlardaki her türlü işin yapılış yöntemi de kaçınılmaz olarak değişti.

Giderek daha kolay ve hızlı olana doğru kayan işlemler, kullanıcıların hayatını her geçen gün daha da kolaylaştırdı ancak bu kolaylık bazı kullanıcıların hiç istemedikleri durumlarla karşılaşmalarının da yolunu açtı.

Bundan yaklaşık on beş sene öncesine kadar kötü niyetli kişiler başkalarının bilgisayarlarına zarar vermek ya da bilgilerine ulaşmak için zararlı yazılımları disket gibi ortamlarda dolaştırıyorlardı. Bu tür medyalarda yer alan programlara bulaştırılmış olan virüsler elden ele dolaşarak yayıldıkları bilgisayarlarda programlandıkları işlevleri yerine getiriyorlar hatta bilgisayarı kullanılmaz hale getirebiliyorlardı. Yine de çoğu zaman verilen zararlar bu durumdan daha ileri gidemiyordu yani kötü niyetli kişiler en fazla egolarını tatmin edebiliyorlardı.

Söz konusu bu durum internetin devreye girmesi ve gelişmesiyle giderek değişmeye başladı. Artık ucuzlayan fiyatlar ve yapılan yatırımlar sayesinde geniş bant internet kullanımının çok rahat erişilebilir hale gelmesiyle artık çok sayıda bilgisayar açılır açılmaz direk internete bağlanıyor ya da bağlantı hiç kesilmeden sürekli açık kalıyor. Böylece bilgisayarlar kötü niyetli kişiler için daha kolay erişilebilir duruma geliyorlar. Üstelik artık amaçları sadece zarar vermek değil aynı zamanda kişisel bilgilerin de çalınması oluyor.

İnternetin sağladığı olanaklar, eskiden çok zor olan dosya ve bilgilerin transferine imkan sağladığı için kullanıcıların bilgilerini korumak ve zararlı yazılımların oluşturacağı istenmeyen durumlardan uzak durabilmek için azami dikkat göstermeleri ve belli başlı bazı tedbirleri almaları gerekiyor.

Bu tedbirlerden en eski olanı ve en bilineni güvenilir olmayan ya da tanınmayan bir kaynaktan gelen hiçbir dosyanın ve elektronik postanın açılmamaları gerektiğidir. Kötü niyetli kişiler, kurbanların ilgilerini çekebilmek için birbirinden cazip ve merak uyandırıcı dosya adları kullanabilmektedirler ancak sonradan istenmeyen durumların ortaya çıkmaması için bu tür ileti ve dosyalara kesinlikle itibar edilmemelidir.

Diğer bir tedbir de sistemde bir güvenlik yazılımı bulundurmaktır. Burada güvenlik yazılımından kastedilen sadece anti-virüs programı değildir. Bilgisayarlara zarar vermenin trojan, spyware, keylogger gibi bir çok yolu olduğu için kullanıcıların komple güvenlik çözümü sunan yazılım paketlerine yönelmeleri gerekmektedir. Anti-virüs yazılımı üreten hemen hemen her firma aynı zamanda bu tür çözümler de sunmaktadır.

Kötü niyetli kişilerin bilgileri elde etmek için kullandıkları yöntemler değiştikçe; kullanıcıların da korunma yöntemleri değişmektedir. Yukarıda bahsedilen güvenlik yazılımları her geçen gün geliştikleri için hacker denen kişiler de artık insanların bir anlık dalgınlıklarından faydalanarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.

Artık virüs yerine klavyenin ve farenin hareketlerini kontrol ve kayıt eden sonra da kötü niyetli kişilere bu bilgileri e-posta yoluyla ulaştıran keylogger adı verilen yazılımlar daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu yazılımlardan bazıları tuşlara basıldığında ekran görüntüsünü bile kaydedebiliyorlar.

Bu tür yazılımlardan korunmak için daha önce sözü edilen güvenlik yazılımları ve anti-logger adı verilen programlar kullanılabilir. Ayrıca bu nokta da kullanıcıların da biraz daha fazla hassasiyet göstermeleri gerekmektedir. Bankacılık ya da alışveriş işlemleri gibi hesap bilgilerini girdikleri sayfalarda mutlaka ekran klavyesi ya da sanal klavyeler kullanılmalıdır. Günümüzde her işletim sistemi bünyesinde bir ekran klavyesi barındırmaktadır. Bu sistemde ekranda bir klavye belirir ve kullanıcılar girmek istedikleri bilgileri ekrandaki klavyenin üzerindeki harflere fare ile tıklayarak girerler. Böylece keylogger programları da klavye girdilerini de kaydedememiş olurlar.

Zaten bir çok kullanıcının hesap bilgileriyle işlem yapan site gerekli alanlarda sanal klavye sunuyor. Şifre ya da herhangi önemli bir bilginin yazılması gereken bir alana tıklandığı takdirde sayfanın bir yerinde küçük bir klavye uygulaması açılıyor. Bu tür durumlarda kullanıcılar mutlaka bu uygulamaları kullanmalıdırlar.

Özellikle internet kafe gibi bir çok insanın kullandığı mekanlarda mümkün olduğunca bu tür sitelerin kullanımından sakınılmalıdır. Eğer böyle bir mecburiyet varsa sanal klavye kesinlikle kullanılmalıdır. Çoğu kullanıcı ekran klavyesini kullanmaya üşenir ve kullanımını yavaş bulur ancak bu, sadece daha sonra çok daha can sıkıcı durumların ortaya çıkmasını önlemek için küçük bir bedeldir.

Windows Vista’da Kurulu Güncelleştirmeleri Kaldırmak

Sürekli artan güvenlik açıkları ve dafa fazla işlevsellik sağlama adına sağolsun Microsoft sürekli yeni güncelleştirmeler yayınlıyor ve biz bunları şayet bilgisayarımızı ayarlamışsak zahmetsizce sistemimize kuruyoruz. Hatta bilgisayar çoğu zaman otomatik bir şekilde kuruyor ve bizim ruhumuz bile duymuyor. Ancak ben bilgisayarım ne zaman yeni güncelleştirmelerin bulunduğuna dair uyarı verse hemen yükle tuşuna basmam. Önce Kullanılabilir güncelleştirmeleri görüntüle diyerek aradan bazılarını elerim. Güvenlik için olmayanların pek çoğu ihtiyaç duymadığım şeylerdir genelde…

Dün akşam da yine istediğim güncellemeleri seçtim ve yükle dedim. Bu güncelleştirmeler arasında işteki bilgisayarımda kullandığım Internet Explorer 8 de vardı ve artık evde de kullanmamın zamanı gelmişti.

Güncellemeler yapıldı ve bilgisayar yeniden başladı. Sonra explorer simgesine tıkladım. Bir de baktım ki sistem İngilizce explorer yüklemiş. İşteki bilgisayarımda böyle bir şey olmamıştı. Sistem geri yüklemeyi çalıştırdım. Bir kaç tane geri yükleme noktası vardı topu topu… Hepsini denedim ama hiçbiri işe yaramadı. Hep geri yüklemenin başarısız olduğuna dair hata mesajları aldım.

O zaman ben de kendim yüklerim dedim. Microsoft’un sayfasından Türkçe explorer indirdim. Yüklemek için tıklayınca Bilgisayarınızda daha yeni bir sürüm olduğu için yükleme gerçekleşmeyecek gibi bir şeyler söyledi. Acayip sinirlendim.

Son çare olarak güncelleştirmeleri kaldırma yoluna gittim. Sonunda bu şekilde hallettim ve bir süre daha explorer 7’yi kullanacağım galiba. Şimdi nasıl yapıldığını size de göstereyim. Aslında çok basit. Denetim masası yolunu takip edip Programlar ve Özellikler simgesine tıklıyoruz yani eski deyimle Program Ekle/Kaldır’ı açıyoruz.

resim

Daha sonra resimde de görüldüğü gibi  sol tarafta bulunan Yüklü güncelleştirmeleri görüntüle yazısına tıklıyoruz. Böylece bilgisayarımızda yüklü olan güncelleştirmelerin sıralandığı pencereye ulaşabiliyoruz. Buradan istediğimiz güncelleştirmeyi tıpkı bir program kaldırır gibi üstüne tıklayarak yukarıdaki kaldır düğmesine basarak kaldırabiliriz.

resim

Tabi ben bu resimleri işteki bilgisayarımdan aldım. Burada dikkatimi bir şey çekti. Güncelleştirmeler arasında hem explorer 8 hem de explorer TR dil paketi var. Belki de böylece explorer 8 üstüne bu paketi yükleyerek sorunu çözebilirim eğer üşenmez de denersem yine burada yazarım. Şimdilik bu kadar hoşçakalın.

DVD Shrink ile Orjinal DVD Kopyalamak

Satın aldığınız DVD filmlerin zamanla okunamaz hale gelmemesi için kopyalarını alıp onları seyretmek hepimizin hakkı ancak maalesef orjinal DVD’lerde mevcut olan kopya koruması buna izin vermiyor. Gerçi yasalar herkese kendi DVD’lerinin önlem olarak sadece bir adet kopyasını almasına izin veriyor. O halde biz de sadece bir tane kopya olmak şartıyla orjinal filmlerimizi kopyalayabiliriz peki ama nasıl?

Tabi ki DVD Shrink ile… Aslında daha önceden bu işlemin CloneDVD ile nasıl yapıldığını şu yazımda göstermiştim. Ancak CloneDVD hem ücretli hem de bazı durumlarda başarısız olabiliyor. Tabi bazen de DVD Shrink başarısız olabiliyor. O yüzden bence siz her duruma karşı hazırlıklı olmak için iki programı da yanınızda bulundurun. Şimdi konuya girmeden önce önemle belirtmek istediğim bir nokta var. DVD Shrink’in marifetleri başta Amerika olmak üzere bazı ülkelerde suç sayıldığı için programın kendine ait bir web sayfası bulunmuyor. Bu da demek oluyor ki size bir indirme adresi veremeyeceğim ama Google üzerinde yapacağınız basit bir arama sayesinde programa kolayca ulaşabilirsiniz.

İlk önce programımızı açıyoruz.

DVD Shrink

Şimdi sıra geldi programa DVD filmi programa göstermeye. Bunu iki şekilde yapabiliriz.

1- File menüsünden Open Disc… komutunu vererek

open disc

2- Menü çunuğu altında bulunan araç çubuğundaki Open Disc düğmesine tıklayarak

open

Karşınıza DVD filmin takılı olduğu sürücüyü seçmeniz için bir pencere gelecek. Burada benim kullandığım bilgisayarda tek optik sürücü olduğu için tek seçenek var. Ancak sizin bilgisayarınızda belki birden fazla sürücü olabilir ve de hepsinde farklı filmler bulunuyor olabilir. İşte bu pencere sayesinde işlemi uygulamak istediğiniz filimi kolayca seçebilirsiniz.

aç

Filmi seçtikten sonra program bizi belli bir süre bekleterek filmi analiz ederek açmaya başlayacak.

analiz

Burada eğer filmi açarsa sorun yok artık filmimizi kolayca kopyalayabiliriz. Bazen program bu kısımda filmi açmada başarısız oluyor. İşte o zaman bizim de alternatif olarak CloneDVD’ye yönelmekten başka çaremiz kalmıyor.

Neyse… filmi açınca program bize aşağıdaki resimdeki gibi filmin kopyasının kaplayacağı alanı ve barındıracağı alt yazı ve ses dosyalarını gösterecek

goster

Resimde gördüğünüz gibi dil ve altyazıların yanında kontrol kutuları var. DVD Shrink 8 GB boyutundaki filmleri 4 GB boyutuna indirir. Bu sıkıştırmanın neticesinde kalite biraz bozulabilir. Eğer kalitenin nozulmasını istemiyorsanız iki seçeneğiniz var ya sıkıştırmayı ioptal ederek kopyanın da 8 GB olmasını tercih edeceksiniz ya da istemediğiniz altyazı ve dil dosyalarının yanındaki işareti kaldırarak görünyüye daha fazla yer açacaksınız.

Program gerçi optimum sıkıştırmayı ayarlıyor ancak bazı durumlarda nasıl bir sıkıştırma olmasına siz karar vermek isteyebilirsiniz. Bu durumda aşağıdaki resimde gördüğünüz alandan uygun seçeneği işaretleyebilirsiniz.

seç

Seçimimizi de yaptıktan sonra araç çubuğundaki Backup! düğmesine tıklıyoruz.

backup

Aşağıdaki pencere açılacak

ayarlar

Bu pencerede kayıtın nasıl gerçekleşeceğini Select backup target: alanından seçiyoruz. Önerim resimdeki gibi iso olarak kaydetmeniz daha sonra diske yazabilirsiniz. Diğer seçenekler de hard diske doğrudan kaydetmek ya da direk eş zamanlı olarak DVD ye yazmak ancak burada işlemde bir hata çıkması olasılığına karşı boş DVD medyayı yakabilirsiniz.

Select target image file: ile de oluşacak dosyanın nereye kaydedileceğini seçebiliyoruz.

Bu pencerede ikinci sekme olan DVD Region alanında varsayılan olarak bölge kodu kaldırılacak olan kopyamıza istediğimiz bölge kodunu ekleyebiliriz. Diğer ayarları ve seçenekleri kurcalamayı size bırakıyorum. Aslında amacınız kopyalamak ise normalde diğer ayarları kurcalamanıza gerek yok

Tamam yazan düğmeye basarak seçimlerimizi onaylıyor ve işlemi başlatıyoruz. Program filmin kopyasını aşağıdaki resimdeki gibi almaya başlayacaktır. Bu sırada önizleme fonksiyonu ile siz de durumu takip edebilirsiniz.

işlem yapılıyor.

Kopyalama işlemi bitince program aşağıdaki pencere ile bize haber veriyor.

bitti

Bu yazı da bu kadar. Hoşçakalın.

Gelişebilmek İçin Değiştirmemek Gerek

 

Tabelaların standart olması onları anlamamızı sağlıyorYazılım olsun donanım olsun ve bunların alt dallarındaki pek çok alternatif ürün gerek kurumsal gerekse bireysel kullanıcıların ilgilerini çekebilmek ve tercih edilmek için kıyasıya bir rekabet halindeler.

Teknolojik gelişmeler doğal olarak beraberinde bir çok da yenilik getirdiği için giderek daha çok ürün çeşidiyle karşı karşıya kalan kullanıcılar belki de eskisi kadar kolay tercih yapamaz hale gelmiş olabilirler ancak bu durum hem çeşitliliği hem de rekabeti artırdığı için genel olarak bakıldığı takdirde en sonunda kazananların kullanıcılar olduğu ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu kadar çok yenilik ve çeşit olmasına rağmen üreticilerin değiştirmeyi kolay kolay göze alamayacakları bir takım olgular da var… Standartlar.

Bir ürün ister yazılım ister donanım kategorisinde ele alınsın, kullanıcıların alışkanlıklarını kökten değiştirmeye çalışırsa büyük çoğunlukla başarısızlıkla karşı karşıya kalacaktır. Pek çok kullanıcı sahip olduğu ürünün daha yenisi ve daha çok özellik sunanını ister ancak o ana kadar edindiği kullanım alışkanlıklarından da kolay kolay vazgeçmek istemez. Zaten birçok alanda standartları değiştirmek artık neredeyse imkansız bir hale gelebiliyor. Örneğin piyasadaki bilgisayarlar için bellek üreten bir marka ürününün ebatlarını kendisinin uygun gördüğü şekilde değiştiremeyecektir; yoksa üretmiş olduğu bellekler uygun ölçülerde olmadığı için hiçbir anakarta uymayacak ve kullanılamayacaktır. 

Bu durumda firmanın sadece kendi bellekleriyle çalışan bir anakart üretebileceği fikri akla getirilebilir, ancak o zaman da acaba kaç kullanıcı bu genel standartların dışında kalan anakartı ve belleği kullanmak isteyecektir sorusunun sorulması elzem hale gelmektedir. Kullanıcılar hiçbir zaman sadece bir markaya bağımlı kalmayı tercih etmek istemezler. Onlar için ne kadar çok seçenek varsa o kadar iyidir. Teknoloji pazarında sadece kendi ürünleriyle çalışacak standarttaki ürünleri satmaya çalışan firmaların ancak alanında tartışmasız en iyi olduğu zamanlarda bir nebze başarılı olabildikleri görülmüştür ancak unutulmamalıdır ki bir firmanın sonsuza kadar başarılı olabilmesi gibi bir ihtimal ne kadar iyimser olunursa olunsun olasılık dışındadır. Kullanıcılar ellerindeki ürünlerin yenilenmesi ve güncellenmesi gerektiğinde, ulaşabilecekleri birçok seçeneğin mevcut olmasını ve tek bir ürüne bağımlı kalmamayı tercih ederler. Bu nedenle aynı alanda faaliyet gösteren firmalar bir araya gelerek kendi aralarında bir standart belirlemeye deyim yerindeyse adeta mecbur olurlar. Bazı durumlarda ortaya birden fazla standart olması istenen öneriler getirilir. Bu durumda piyasa koşulları ve maliyet gibi etkenler hangi önerinin kabul edileceğini belirlemede yardımcı olurlar. Bu duruma en güzel örnek olarak geçtiğimiz yıl yaşanan HD-DVD ve Blu-Ray rekabeti örnek gösterilebilir. Sonuçta savaşı daha çok firmanın desteğini alan ve daha çok depolama kapasitesi sunan Blu-Ray kazanmıştı.

Standartlaşmanın etkilerini yazılımlarda da görmek mümkün. Bugün piyasada bulunan programların temelde hepsi bir standart altında oluşturulmuştur. Yazılırken kullanılan programlama dilinin standartlarına göre kodlanmışlardır. Hedefledikleri işletim sisteminde çalışabilmelerinin sağlanması için söz konusu işletim sisteminin standartlarına göre tasarlanmışlardır ve bunlar gibi pek çok standarda uymak zorunda kalmışlardır. Daha çok kullanıcıya hitap etmek ve alanında tek olmak isteyen yazılımlar bile son kullanıcılar için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorunda kalırlar. Örneğin bugün kullanılan pek çok yazılımda menüler yukarıdadır ve hemen hemen aynı sırada ilerlerler. Dosya, düzen görünüm gibi… Bu menülerin sırasının değişmesi veya ekranın alt kısmına taşınması bile programın kullanıcının gözünden düşmesine sebep olabilir.

Başka bir açıdan bakmak gerekirse Internet bile belirli standartların yerine getirilmesi koşuluyla düzgün işleyebilmektedir. Bugün birbirine rakip olan tüm web tarayıcıları her ne kadar faklı özellikleriyle kendilerini kabul ettirmeye çalışsalar da hepsi de bazı standartlara uyarak görevlerini yerine getirebilmektedirler. Sayfaların düzgün görüntülenebilmesi işte hep bu standartların yerine getirilmesiyle mümkün olabilmektedir. 

Benzeri durumları açıklayacak daha pek çok örnek sunulabilir. Mesela portlar… Internet, e-Posta ve FTP gibi bazı protokoller artık değişmez bir hal almış hep aynı port numaralarını kullanırlar ve böylece ilgi alanda bir uygulama geliştirenler de hangi portu kullanacaklarını bilebilirler ve sonuçta uygulamaları hangi koşul altında olursa olsun her sistemde gayet düzgün bir biçimde sorunsuzca çalışabilir.

Düğmenin üzerindeki güç işareti sayesinde o düğmenin ne işe yaradığını bir bakışta anlayabiliyoruz.

Kulağa garip gelse de teknolojik ilerlemenin sağlanması ve devam edebilmesi için standartlar ya da daha kapsamlı bir ifade ile değişmeyen bazı şartların var olması bir zorunluluktur. Eğer standartlar olmasaydı her marka kendi ürününü ve bu ürün için bazı gereksinimleri yeniden icat etmek zorunda kalacak ve bu durum her marka ve ürün için yeniden yaşanmak zorunda kalacaktı. Kullanıcılar da ilgili ürünün gereksinim duyduğu her parça için aynı firmaya bağımlı olmak zorunda kalacaktı. Böylece ortada bir teknoloji karmaşası oluşacaktı oysa standartlar firmalara ilgili alanda bir yol haritası çizerek; firmaların yapacakları geliştirmeler ve üretimler için onlara bir iskelet yapı sunuyorlar. Neticede teknoloji hep aynı düzlem doğrultusunda ve belli bir düzen içinde ilerleyebiliyor. Teknoloji insanlığa ne kadar değişim ve yenilik vaat etse de anlaşılıyor ki onun da devamlılığını sağlayabilmek için bazı alanlarda durağanlığa ya da hiç olmazsa çok ama çok yavaş ve yumuşak bir değişime ihtiyacı var. Demek ki bazı şeylerin değişmesi, bazı şeylerin değişmemesine bağlı ya da tam tersi bazı şeyler değişmedikçe, bazı şeyler değişme fırsatı bulabiliyor.

XP Aşkı Bitmiyor

Yeni sistemler Vista ile satılıyor. Peki ama daha sonra da yollarına Vista ile devam ediyorlar mı?

Microsoft, yeni satılan PC’lerin neredeyse tamamının Vista’yla satılmasından hareketle Vista kullanıcı sayısının günbegün arttığını söylerken, bağımsız araştırmalar farklı bir gerçeğe işaret ediyor.

Satın alınan her 3 yeni PC’den birinin Windows Vista’dan XP’ye “downgrade” edildiği ortaya çıktı. Devil Mountain Software adlı ölçüm firmasınca açıklanan rakamlara göre kullanıcıların kayda değer bir kısmı Windows XP’den vazgeçmeye niyetli değil.

Yaklaşık 3 bin yeni sistemin analiz edilmesinin ardından açıklanan rapora göre yeni bir sistem alan kullanıcıların yüzde 35’i işletim sistemlerini Windows XP’ye bizzat kendileri çeviriyor veya bunu sistem üreticisinden talep ediyor. Vista’nın sunduğu downgrade opsiyonunun kullanıcılar ve sistem üreticilerince değerlendirildiğini söyleyen Devil Mountain yetkilisi Craig Barth, araştırmanın son 6 ayda satılan bilgisayarları kapsadığına dikkat çekerek “bu sistemler Dell veya HP gibi üreticiler ya da kullanıcının kendisi tarafından Windows XP ile çalışır hale getiriliyor” şeklinde konuştu. Bilindiği gibi Windows Vista’nın Business ve Ultimate sürümleri istenildiğinde Windows XP Professional’a downgrade edilebiliyor.

Vista’nın kullanıcı sayısının Microsoft’un sattığı lisans sayısıyla örtüşmemesine dikkat çeken Barth, XP’nin belirgin performans avantajı ile kullanıcılar arasında popülerliğini koruduğunu sözlerine ekledi. XP’nin popülerliğine kayıtsız kalmayan üreticilerden HP’nin 2009 yılının Temmuz ayına kadar iş amaçlı kullanılan sistemlerinde XP’yi opsiyon olarak sunacağı da gelen bilgiler arasında.

Kaynak: Hürriyet

Layers (Katman) Menüsünü Tanıyalım

Photoshop’un işlerimizi kolaylaştıran en pratik araçlarından birisi de katman yani layer kavramıdır. Layer menüsü sayesinde çalışmalarımızı ve fotoğraflarımızı çok daha spesifik bir şekilde manipüle edebiliyoruz. Layers menüsü içinde çalışmalarınıza ait katmanları barındırır. Bu durumu üzerinde çizimler bulunan şeffaf kağıtların üst üste konulması olarak düşünebiliriz. Konuyu daha iyi açıklamak için aşağıdaki resimi ele alalım.

Resime bakıldığında üç adet farklı renklerden oluşan eğri çizgiler görülüyor. Bu örnek için dört adet layer kullandım. Bunların üçü çizgiler, diğeri de gri renkteki arkaplan için… Çalışmamızı kaydedince layerlar kaybolor ve normal bir resim elde ederiz. Bu yüzden çalışmalarımıza daha sonra devam edebilmek için onları bir de özgün Photoshop formatında yani .psd olarak kaydetmeliyiz.

Peki bu çalışmayı tek bir katmanda yapamaz mıydık? Yapabilirdik ancak daha sonra değişiklik yapmamız zorlaşacaktı. Örneğin bu resimde ortadaki çizgiyi kaldırmak isteseydik normalde silme araçlarından birini kullanmamız gerekecekti oysa şimdi çizginin bulunduğu katmanı kapatınca direk kaybolacaktır. Ya da arkaplan düz bir renk yerine karışık bir resim olsaydı onu kaldırmak zahmetli bir iş olacaktı ama neyseki layer menüsü bizi bu dertten kurtarıyor.

Layer menüsü eğer bir değişiklik yapılmadıysa Photoshop’un sağ alt tarafında bulunur. Şayet sizde gözükmüyorsa üst taraftaki menüden Windows > Layers yolunu izleyiniz ya da F7 kısayol tuşunu kullanınız. Layer menüsü aşağıdaki gibi görünecektir.

Yukarıdaki resimde kullandığımız dört layer da görülebiliyor. Layer menüsünün üst kısmındaki sekmelerden Channels ve Paths menülerine de ulaşılabilsek de bunlar niraz daha ilerleyince üstünde duracağımız konular olduğu için şimdilik pas geçiyoruz.

Şimdi menüdeki öğeleri tanıyalım.

1 – Bu alan eğer layer içinde bir alanı seçmişsek o bölgeye yoksa bütün layer alanına çeşitli efektler uygular.

2 – Buradaki göz simgesine tıklayınca simgenin ve katmanın görünmez olduğunu göreceksiniz. Aynı bölgeye tekrar tıklayınca layer resimde yeniden görünecektir.

3 – Buraya tıklayınca layer ya da seçili alana gölge, parlama, kabarıklık gibi efektler uygulayabileceğimiz bir menü açılacaktır. Bir sonraki derste bu menüyü daha deteylı bir şekilde inceleyeceğiz.

4 – Layer mask eklemek için bu alana tıklıyoruz.

5 – Siyah-beyaz, renk dolgusu, parlaklık ya da kontrast değerleri tanımlayarak katmanlar oluşturmak için bir menü açar.

6 – Katmanlar içinde yeni bir grup oluşturmak için kullanılır.

7 – Yeni ve boş bir katman yaratmak için kullanılır.

8 – Seçili katmanları siler

9 – Katmanların listelendiği alandır. Seçim rengi ile vurgulanmış olan katman o anda aktif olan ve üzerinde işlem yapılan katmandır. Ctrl tuşuna basılı tutarak katmanlara tıklarsanız birden çok katmanı seçebilirsiniz.

10 – Layer ya da seçili bölümün dolgu değerini ayarlamak için kullanılır. En düşük değer 0 olunca transparan durumuna getirir ancak uygulanmış efektler şeffaflaşmaz

11 – Layer ya da seçili bölümün şeffaflık değerini ayarlamak için kullanılır. Eğer uygulanmış efektler varsa onlar da şeffaflaşır.

Şimdi 10 numarada anlatılan Fill ve 11 numarada anlatılan Opacity değerleri kafanızı biraz karıştırmış olabilir. Daha iyi kavramak için aşağıdaki resimi inceleyebilirsiniz.

Yıkarıdaki üç dikdörtgende başlangıçta aynıydı ve hepsine Drop Shadow efekti uygulandı. Daha sonra birinin opacity, ve birinin de fill değeri düşürüldü. Sonuçta ikisi de aynı oranda şeffaflaştı ancak fill değeri düşürülen de gölge efekti aynı kalırken; opacity değeri düşürülende gölge de dikdörtgenle aynı oranda şeffaflaştı.

Bundan sonraki öğeler katmanı kilitlemek için kullanacağımız ayarları içeriyor. Şimdi bunlarav da kısaca bakalım

12 – Katmanın tamamını kilitler. Böylece layer üzerinde işlem yapılamaz, silinemez veya boyutları değiştirilemez. Eğer katmandan memnunsanız ve kazara başına bir iş gelmesini istemiyorsanız bu seçeneği kullanabilirsiniz.

13 – Katmanın pozisyonunu kilitler

14 – Resim piksellerini kilitler

15 – Transparan pikselleri kilitler.

Şimdilik Layers menüsüne kısa bir bakış attık bir sonraki derste bu konuya yine devam edeceğiz.

Yazılımları Türkçe Kullanmak

Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ister istemez yazılımları da etkiliyor ve günümüzde yazılımlar oldukça kapsamlı işlemleri yapabilmeyi olanaklı kılıyor. Donanımların, bundan birkaç sene önceye kıyasla çok daha fazla gelişmesi ile yazılımlardan da beklentiler artıyor.

Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar yazılım denince akıllara basit işletim sistemleri, kelime işlemci ya da basit boyama programları geliyordu oysa günümüzün yazılımları artık çok daha yetenekli. Matbaa-basım, resim işlemleri, komple ofis çözümleri ve üç boyutlu tasarımların kolayca yapılabilmesini sağlayan bir sürü yazılım var…

Türkiye de son yıllarda yazılım alanında kendinden söz ettirmeyi başaran yeni ülkelerden birisi ve bu durum her geçen gün biraz daha ivme kazanarak artmaya devam ediyor. Artık Türk yazılım firmaları yurt dışı ihalelerde yarışabiliyorlar. Hatta NATO standartlarına uygun yazılım ve donanım üretebiliyorlar.

Bu duruma en iyi örnek ise 2007 Kasım ayında üç Türk kardeşin sahibi olduğu bir firmanın çıkardığı bir oyun olabilir. Oyun, bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı ve oynandı. Çoğu oyun sitesi ve dergisi oyuna tam not verdi. Yapımcılar bir de oyunun yüzde yüz Türkçe versiyonunu çıkardılar.

Türkiye’nin yazılımdaki atakları neticesinde Türkçe desteği sunan yazılımlar da çoğalıyor. Aslında alanında uzmanlaşmış çoğu kişi yazılımlarda Türkçe seçeneğinin bulunup bulunmamasını pek önemsemiyor çünkü çeviri yapılırken bazı durumlarda kelimelerin uygun karşılığı bulunamayabiliyor. Bu durum profesyoneller için kabul edilemez bir durum oluşturuyor. Bazı durumlarda da insanlar programları ilk öğrendikleri şekilde kullanmak istiyorlar.

Ancak yazılımlarda Türkçe desteğinin bulunması hem öğrenmeye yeni başlayanlar için bir kolaylık hem de daha fazla kişinin öğrenmesini teşvik etmek için bir etken oluşturabilir. Tabi burada bahsedilen durum ile Türkçe destekli yazılımların sayısı arasında da bir doğru orantı mevcut.

Pek çok ünlü yazılım firması, alanlarında neredeyse alternatifsiz yazılımlarına birkaç dil desteği ekleyerek kullanıcılara sunmalarına rağmen bu tür yazılımların hatırı sayılır kısmında Türkçe seçeneği bulunmuyor.

Türkçe seçeneğinin pek çok yazılımda bulunmama nedeni aslında çok basit. Yazılıma eklenecek diller seçilirken, programın en çok kullanıldığı ülkeler tercih edilir ve eklenecek dillere bu verilere göre karar verilir.

İlk bakışta Türkiye’de de kullanıcı sayısı oldukça fazla gibi gözükse de bu kullanıcıların çoğu ya yazılımın orijinal sürümünü kullanmıyorlardır ya da kayıtlı kullanıcılar değildir. Pek çok program bilgisayara kurulduktan sonra kullanıcılara bir kayıt (registration) seçeneği sunar.

Bu şekilde firmalar hem programlarını kimlerin kullandıklarından haberdar olurlar hem de kullanıcılar kolay ve hızlı bir şekilde teknik destek ve yardım alabilirler.

Firmalar doğal olarak en fazla satışı yaptıkları yerlere daha çok yatırım yapar ve o ülkelere özel avantajlar sunarlar. Bu noktada lisanslı yazılım kullanmanın önemi bir kere daha ortaya çıkıyor.

Diğer yandan özellikle açık kaynaklı yazılımlarda çoklu dil desteğinin daha fazla olduğu görülüyor. Bu tür yazılımlar ücretsiz oldukları gibi kaynak kodlarını kullanıcılara açıyorlar ve her ülkeden bu işle ilgili kullanıcılar programı kendi dillerine çevirebiliyorlar.

Açık kaynaklı yazılımların bazıları da kendilerine özgü bir dil dosya formatıyla geliyorlar ve genelde bu dosyalar hemen hemen her metin editörü ile açılabiliyorlar. Açılan dosyada İngilizce yazılan ifadeler Türkçeye çevirilince program da Türkçe oluyor. Sadece açık kaynaklı değil aynı zamanda bazı ticari yazılımlar da harici bir dil dosyasıyla gelirler ve bunların tercüme edilmesi daha kolaydır ancak çoğu durumda ticari yazılımlar dil desteğini uygulama dosyasının içine gömmeyi tercih eder.

Yukarıdaki duruma uyan  yazılımlar için de Türkçe yama paketleri bulunuyor. Sadece bunları barındıran web sayfaları bile mevcut ancak bu tür yamaların resmi olmadığı da unutulmamalıdır. Bu tür yamalar genelde programın ana uygulama dosyasına müdahale ederek çalıştıkları için böyle bir işlem uygulanmadan önce ilgili programın bir yedeğinin alınması yerinde bir karar olacaktır.

Tabi bu seçenekler içinde en güzeli direk üretici tarafından sunulan dil desteğidir. Bunun için ülkedeki lisanslı yazılım kullanım oranının artması ve dolayısı ile üreticiye ülkenin iyi bir pazar olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.

Water Reflection Generator 2.6

Bu program ile özellikle manzara resimlerinize su yansıması efekti ekleyebilirsiniz. Program hem ücretsiz hem de kolay kullanıma sahiptir.

Resimlerinize verilecek efektin yüksekliğini ayarlayabilmenize olanak tanıyan program, oluşturduğunuz dosyayı gif, jpg, bmp ve avi formatlarında kaydetmenize izin veriyor.

Dilerseniz efekti animasyona da çevirebilirsiniz. Böylece dalgalanan bir su görünümü elde edebilirsiniz. Program iki çeşit dalgalanma efekti sunuyor.

Program hakkında bir fikir sahibi olmak için aşağıdaki resmi inceleyebilirsiniz.

Programı insirmek için tıklayınız.

120 mm (12 cm) Kırmızı Işıklı Kasa Fanı Bulmak

Daha önce şu yazımda yeni aldığım kasadan sizlere bahsetmiştim. Kasada bir adet kırmızı ışıklı fan da geliyor. Ben de diğer boş yuvaları ve ışıksız fanları bu şekilde değiştirmeye karar verdim. Bunun için daha önce iki adet 12 cm kırmızı ışıklı fan aldım ancak mağazadaki son fanlardı bunlar. Hatta öyleki ikisinin de markası farklıydı.

Bende daha sonra başka bir yerden alırım diye düşündüm. Gelin görünkü nereye baksam bulamadım. Ortalık mavi ve yeşil renklerle kaplı ama kırmızıdan eser yok.

Hadi mavi kasaya soğuk bir hava veriyor ama yeşil… Yeşil rengin kırmızıdan daha çok tercih edildiğini düşünemiyorum.

Geçen hafta memleketteydim orada da bilgisayarcılara sordum bulamadım en sonunda iki adet mavi ışıklı almaya karar verdim. Sonra arkadaşın aklına bir fikir geldi ve denedik. Gittik elektronikçiden sekiz adet kırmızı led aldık. Arkadaş fandaki mavi ışıkları söküp kırmızıları lehimledi. Ama sonuç beklediğim gibi olmadı. Kırmızı ışık çok soluk görünüyordu. Kasanın içini aydınlatamayacaktı sizin anlayacağınız. Biz de tekrar mavileri geri taktık.

Daha sonra memleket gelince fanı kasaya taktım. Kasanın üst tarafı delikli ve üç tane fan yuvası var. Ben de iki mavi fanı en son ve en başa ve kırmızıyı ortaya takarım diye düşündüm. Kasa biraz polis arabasına benzeyecekti ama yapacak başka bir şeyde yoktu. Ama bu seferde mavi ışık daha güçlü olduğu için kırmızıları bastırdı. Işık kırmızıyken kasanın için DOOM oyunundaki ortamları andırıyordu hafif ışık altında koyu, gölgeli mekanik aksamlar belli belirsiz seçilebiliyordu ve hoş bir görüntü oluyordu. Artık mavi ışık her şeyi bütün çıplaklığı ile gösteriyor anakart ve bellekler üzerindeki yazılar okunabiliyor ve kasanın bütün ihtişamı kayboluyor. Kırmızı ışık altında büyük bir robot fabrikası gibi duran kasa şimdi bir mekanik çöplük gibi görünüyor gözüme…

Mavi bilgisayarın sitesine baktım yok, Bimeks’te yok hepsiburada’da da yok. Bakalım nasıl bulacağım ben bu fanları.

Yazılımlar da Donanımlar Kadar Önemlidir

Bilişim ve teknoloji alanında yapılan yatırımlar ve gerçekleştirilen AR-GE çalışmalarının sonucunda; her geçen gün yeni ürünler piyasadaki yerlerini alıyorlar.

Her çıkan yeni ürün de bir öncekine oranla daha çok avantaj ve özellik sunduğu için kullanıcılar da imkanları ölçüsünde ellerindekini yeniliyorlar ve böylece piyasaya olan talep sürekli canlı tutuluyor.

Donanım cephesinde, yeni piyasaya sürülen bir ürün ilk başlarda fiyat olarak fazla cezp edici olmazken; daha sonra giderek fiyatı düşüyor. Söz konusu ürünün bir de üst modeli çıkınca o ürün artık çoğu kullanıcının bütçesini zorlamadan rahatça ulaşabileceği bir seviyeye iniyor.

Piyasaya çıktığı ilk anlarda bir donanımın bu kadar fazla fiyata sahip olmasının nedeni, geliştirme aşamasında yapılan harcamaları telafi etmektir. Söz konusu yatırımlar karşılandığında ürün ucuzlamaya başlar ve daha yeni modeli yüksek fiyatlarla piyasaya çıkarılır. Bu döngü böyle devam edip giderken üretici firmalarda satışlarını gerçekleştirir ve geliştirmelere devam ederler.

Yukarıda anlatılan durum herkese çok mantıklı gelmesine rağmen ne yazık ki yazılım konusunda bazı kullanıcılar tarafından aynı tutarlılık gösterilemiyor.

İş donanıma geldiğinde kullanıcılar orijinal almayı yeğliyorlar çünkü taklitleri ya da düşük kaliteli olanları daha ucuz olmasına rağmen hem kullanım ömrü hem de verimliliğinin istenilenin altında olacağı herkes tarafından gayet açık bir şekilde biliniyor.

Yazılım ele alındığına ise donanımda görülen tablo biraz değişiyor ve kullanıcıların bazıları korsan yazılım kullanmakta bir sakınca görmüyor. Buna gerekçe olarak da fiyatların yüksekliği gösteriliyor. Elle tutulur, somut bir ürüne para verirken böyle bir değerlendirme yapmayan kullanıcıların yazılım konusunda aynı şekilde düşünmemesi ise kulağa biraz tuhaf geliyor.

Nasıl orijinal donanım kullanmanın avantajları varsa, lisanslı yazılımların da kullanıcılara sağladığı yararlar vardır.

Her şeyden önce lisanslı yazılım sahibi kullanıcılar karşılaştıkları sorunlarda yazılım üreticilerinden gerek web ortamında gerekse telefonda sağlıklı bir şekilde destek ve yardım hizmetlerini alabiliyorlar.

Üstelik bir çok üretici firma yeni versiyonu çıkan yazılımlarını eski sürümün lisansına sahip olan kullanıcılarına daha düşük fiyatla sunuyorlar.

Üreticinin inisiyatifine bağlı olarak, orijinal olmayan yazılımlar çıkan yama ve güncellemelerden yararlanamayabiliyor. Söz konusu güncellemeler arasında kritik güvenlik açıklarını kapatanların da olduğu hatırlanırsa; bu tür yamaların yüklenememesi bilgisayarlar içinde de önemli bir risk teşkil edecektir.

Bütün bunlar bir kenara itilse bile her şeyden önce bu yazılımları üreten firmalar ve çalışanları geçimlerini bu şekilde sağladıkları için, korsan kullanım bu kesime büyük zararlar vermektedir. Yeterli kazancı elde edemeyen bir firma kapanabilir ve insanlar yeni sürümlerden mahrum kalabilir. Özellikle bazı alanlarda sadece tek bir yazılımın öne çıktığı düşünüldüğünde meslekleri için o yazılımı kullananların ne kadar zor durumda kalacağı tahmin edilebilir.

Lisans sorunlarının giderek daha fazla dile getirilmesi hem Türkiye’de hem de uluslar arası arenada fikir eserlerini koruma adına daha caydırıcı cezaların oluşturulmasını sağladı. Artık bu tür durumlar daha sık takip ediliyor ve tespit edilmesi halinde kullanıcılar çok zor durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bütçelerinde yazılıma çok fazla yer ayırmak istemeyen kullanıcıların alternatif ücretsiz yazılımlara yönelmeleri çok daha doğru bir tercih olacaktır.

  • 1
  • 2