Browse Tag

teknoloji

Teknolojide Hız ve İnsan

Bilişim alanında yaşanan gelişmelerden web teknolojileri de üzerine düşeni almaya devam ediyor. Erişim hızları giderek artıyor ve geniş bant kullanımının yaygınlaşmasıyla web sayfaları da kullanıcılara her geçen gün daha fazla olanak sağlayabilecek güce erişiyor. İnternet altyapısı sürekli güncelleniyor ve web sayfalarının mimarisini oluşturan HTML ve CSS gibi kod ve bileşenler de ihtiyaca cevap verebilmek için güncellenmeye devam ediyor. Web sayfalarının yetenekleri arttıkça dinamik içerik sağlayacak kodlar geliştiriliyor. Eskisine oranla çok fazla yeteneğe sahip bu sayfaları düzgün görüntüleyebilmek için de web tarayıcıları sürekli kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar.
İnternetin teknolojik gelişmelerden ne derece etkilendiğini sıralayan ve istendiği takdirde daha da fazla uzatılabilecek olan bu liste genelde teknolojik gelişmelerin yine teknolojik alandaki etkilerini gösteriyor ancak ilerlemeler diğer taraftan  insan hayatına getirdiği yenilik ve kolaylıklarla da ele alınabilir.
Bugün internet sayesinde pek çok iş bilgisayar başından halledilebilir hale geldi. Dükkan dükkan dolaşmak yerine alışverişler internet üzerinden yapılabiliyor. Gönderilen ya da beklenilen bir kargonun nerede olduğu ve yerine ulaşıp ulaşmadığı kolaylıkla web üzerinden takip edilebiliyor. Bankacılık işlemleri hızlıca gerçekleştirilebiliyor. Araştırmalar, kütüphane yerine arama motorları üzerinden yürütülebiliyor. Hatta bazı arama motorları istenildiği takdirde bir kütüphanedeki kitapların web üzerinden görüntülenebilmesine olanak sağlayan servisleri bünyelerine ekleyerek araştırmaların akademik bir kimlik kazanmasına yardımcı bile olabiliyorlar.
Web teknolojilerinde bu ve bunlara benzer yaşanan hızlı gelişmeler bir yandan ilerlemenin ivmesini artırırken diğer yandan da kullanıcıların beklentilerini yükselterek bazı alışkanlıklarını da değiştirebiliyor.
Zamanında günler süren bazı işlemlerin artık saatler hatta dakikalar içinde yapılabiliyor olmasının rahatlığına alışan kullanıcılar herhangi bir nedenle ortaya çıkan istenmeyen bir gecikme neticesinde çok çabuk moral bozukluğuna uğrayabiliyorlar ve saatlik bir gecikmeye tahammül edemeyecek duruma gelebiliyorlar. Oysa eskiden günlerce bekleyebilen insan bu durumu çok rahat kabullenebilmeli, önceki durumu düşünüp kısa gecikmeleri göz ardı edebilmelidir.
Teknolojide ilerleme hangi alanda gerçekleşirse gerçekleşsin beklenen en büyük etki daima daha hızlı olmasıdır. Daha hızlı işlemciler, daha hızlı bilgisayarlar ve daha hızlı internet… Böylece her şey daha kısa sürede gerçekleştirilebilir hale gelmeye başladı. Sonuçta hız, sürenin kısalmasına yol açtıkça; kısalan süreler de daha fazla hızlı olma arzusunu kamçılamaya başladı. Bu da bir çok alanda işlerini birkaç yıl önceye göre daha hızlı yürütmeye alışan insanların sabırlı olma eşiklerini biraz düşürmesine yol açmış gibi görünüyor.
Çoğu durumda işler normal seyrinde ve hızında ilerlerken bile insanların bir kısmının sabırsızlandıkları ve daha hızlı olmaya çalıştıkları gözlemlenebilir. Bu tür durumlara, çalışmak için yüksek sistem gereksinimlerine ihtiyaç duyan bir programı daha alt seviye bir sistemde çalıştıran insanların doğal olarak olması gerektiği gibi performans göstermeyen programa tepki göstermeleri örnek verilebilir. Orada sanki durumun sorumlusu program ya da bilgisayarmış gibi tepki yanlış kanallara yönlendirilir. Aslında istenilen programın performanslı çalışabilmesi için gereken konfigürasyon  temin edilmiş olsaydı hiçbir performans kaybı yaşanmayacaktı. İşletim sistemleri ve depolama çözümleri bu kadar gelişmemişken bir oyun birkaç disketten oluşabiliyordu ve oynanmak istenildiği zaman da disketlerin teker teker yüklenmesini beklemek gerekiyordu. Artık çok daha gerçekçi oyunlar bir ya da iki adet DVD üzerinde geliyor ve sadece ilk defa bilgisayara kurulurken DVD’ler sırayla yükleniyor ve bu işlemden sonra oyunu oynayabilmek için sadece gerekli DVD medyasını kullanmak yetiyor. Bölüm geçişlerinde gelen ve sadece biraz beklemeyi gerektiren yükleme ekranlarında bile 30 – 40 saniye beklerken sabredemez duruma gelen insanların varlığı acaba her şeyin fazlası zarar mı? Sorusunu akla getiriyor.
İnsanlarda meydana gelen bu acelecilik ve sabredememe durumu belki tamamen teknolojiye bağlı olmayabilir ancak az da olsa teknolojinin de bir etkisi olabileceğini gösteren pek çok örnek durum mevcut. Her zaman daha hızlı olmak gerçekten de çok mu önemli?. Sonuçta makineler sürekli hızlarını artırabilseler de insanların kesinlikle ötesine geçemeyecekleri bir sınırları var.

Bilişim alanında yaşanan gelişmelerden web teknolojileri de üzerine düşeni almaya devam ediyor. Erişim hızları giderek artıyor ve geniş bant kullanımının yaygınlaşmasıyla web sayfaları da kullanıcılara her geçen gün daha fazla olanak sağlayabilecek güce erişiyor. İnternet altyapısı sürekli güncelleniyor ve web sayfalarının mimarisini oluşturan HTML ve CSS gibi kod ve bileşenler de ihtiyaca cevap verebilmek için güncellenmeye devam ediyor. Web sayfalarının yetenekleri arttıkça dinamik içerik sağlayacak kodlar geliştiriliyor. Eskisine oranla çok fazla yeteneğe sahip bu sayfaları düzgün görüntüleyebilmek için de web tarayıcıları sürekli kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar.

İnternetin teknolojik gelişmelerden ne derece etkilendiğini sıralayan ve istendiği takdirde daha da fazla uzatılabilecek olan bu liste genelde teknolojik gelişmelerin yine teknolojik alandaki etkilerini gösteriyor ancak ilerlemeler diğer taraftan  insan hayatına getirdiği yenilik ve kolaylıklarla da ele alınabilir.

Teknoloji alışkanlıklarımızı değiştirir mi?

Bugün internet sayesinde pek çok iş bilgisayar başından halledilebilir hale geldi. Dükkan dükkan dolaşmak yerine alışverişler internet üzerinden yapılabiliyor. Gönderilen ya da beklenilen bir kargonun nerede olduğu ve yerine ulaşıp ulaşmadığı kolaylıkla web üzerinden takip edilebiliyor. Bankacılık işlemleri hızlıca gerçekleştirilebiliyor. Araştırmalar, kütüphane yerine arama motorları üzerinden yürütülebiliyor. Hatta bazı arama motorları istenildiği takdirde bir kütüphanedeki kitapların web üzerinden görüntülenebilmesine olanak sağlayan servisleri bünyelerine ekleyerek araştırmaların akademik bir kimlik kazanmasına yardımcı bile olabiliyorlar.

Web teknolojilerinde bu ve bunlara benzer yaşanan hızlı gelişmeler bir yandan ilerlemenin ivmesini artırırken diğer yandan da kullanıcıların beklentilerini yükselterek bazı alışkanlıklarını da değiştirebiliyor.

Zamanında günler süren bazı işlemlerin artık saatler hatta dakikalar içinde yapılabiliyor olmasının rahatlığına alışan kullanıcılar herhangi bir nedenle ortaya çıkan istenmeyen bir gecikme neticesinde çok çabuk moral bozukluğuna uğrayabiliyorlar ve saatlik bir gecikmeye tahammül edemeyecek duruma gelebiliyorlar. Oysa eskiden günlerce bekleyebilen insan bu durumu çok rahat kabullenebilmeli, önceki durumu düşünüp kısa gecikmeleri göz ardı edebilmelidir.

Teknolojide ilerleme hangi alanda gerçekleşirse gerçekleşsin beklenen en büyük etki daima daha hızlı olmasıdır. Daha hızlı işlemciler, daha hızlı bilgisayarlar ve daha hızlı internet… Böylece her şey daha kısa sürede gerçekleştirilebilir hale gelmeye başladı. Sonuçta hız, sürenin kısalmasına yol açtıkça; kısalan süreler de daha fazla hızlı olma arzusunu kamçılamaya başladı. Bu da bir çok alanda işlerini birkaç yıl önceye göre daha hızlı yürütmeye alışan insanların sabırlı olma eşiklerini biraz düşürmesine yol açmış gibi görünüyor.

Çoğu durumda işler normal seyrinde ve hızında ilerlerken bile insanların bir kısmının sabırsızlandıkları ve daha hızlı olmaya çalıştıkları gözlemlenebilir. Bu tür durumlara, çalışmak için yüksek sistem gereksinimlerine ihtiyaç duyan bir programı daha alt seviye bir sistemde çalıştıran insanların doğal olarak olması gerektiği gibi performans göstermeyen programa tepki göstermeleri örnek verilebilir. Orada sanki durumun sorumlusu program ya da bilgisayarmış gibi tepki yanlış kanallara yönlendirilir. Aslında istenilen programın performanslı çalışabilmesi için gereken konfigürasyon  temin edilmiş olsaydı hiçbir performans kaybı yaşanmayacaktı. İşletim sistemleri ve depolama çözümleri bu kadar gelişmemişken bir oyun birkaç disketten oluşabiliyordu ve oynanmak istenildiği zaman da disketlerin teker teker yüklenmesini beklemek gerekiyordu. Artık çok daha gerçekçi oyunlar bir ya da iki adet DVD üzerinde geliyor ve sadece ilk defa bilgisayara kurulurken DVD’ler sırayla yükleniyor ve bu işlemden sonra oyunu oynayabilmek için sadece gerekli DVD medyasını kullanmak yetiyor. Bölüm geçişlerinde gelen ve sadece biraz beklemeyi gerektiren yükleme ekranlarında bile 30 – 40 saniye beklerken sabredemez duruma gelen insanların varlığı acaba her şeyin fazlası zarar mı? Sorusunu akla getiriyor.

İnsanlarda meydana gelen bu acelecilik ve sabredememe durumu belki tamamen teknolojiye bağlı olmayabilir ancak az da olsa teknolojinin de bir etkisi olabileceğini gösteren pek çok örnek durum mevcut. Her zaman daha hızlı olmak gerçekten de çok mu önemli?. Sonuçta makineler sürekli hızlarını artırabilseler de insanların kesinlikle ötesine geçemeyecekleri bir sınırları var.

Tercih Edilen Hep Yenilik midir?

 

Yenilik… Teknolojinin, belki de varlığının ne kadar gerekli olduğunu kanıtlamak için en sık kullandığı kavramlardan biri…  

Gerçekten de günümüzde ortaya çıkan hemen hemen her ürün bu kavramı kullanarak daha çok kitlelere ulaşmayı hedefliyor. İlk defa piyasaya çıkan bir marka ya da model için kabul edilebilir olsa da, çok ufak değişiklikler ve makyajla piyasaya sürülen yeni versiyonlar bile bu kavramı kullanmaktan çekinmiyorlar. Üreticilerin satışlarını artırmakta çok sık başvurdukları yenilik kavramına acaba herkes tarafından bu kadar önem veriliyor mu? 

Artık, sık sık yeni ürün, yenilik parolasıyla kullanıcıların karşısına çıktığı için bazı kullanıcılar ipin ucunun bir süre sonra kaçtığından ve gelişmeleri takip etmenin gittikçe zorlaştığından şikayet ediyorlar. Bir zaman sonra yenilik gereklilik için değil de daha çok para harcatmak için ortaya atılmış bir olgu gibi görünmeye başlıyor. Yani araç olmaktan çıkıp amaç haline dönüşüyor. 

Yenilik kavramının bu kadar sık telaffuz edilmesi “eski” kavramının da fark edilmesini sağladı. Herhalde bir şeyin kıymeti yokluğunda anlaşılır prensibinden ötürü olacak ki şimdi bazı yazılımların eski sürümlerinin de kullanılmaya başlandığı görülüyor. Eski yazılımları ve güncel yazılımların eski sürümleri artık web ortamında daha sık dolaşmaya başladılar, hatta sırf bu iş için hazırlanan siteler bile var. Peki ama sürekli üstüne basıla basıla vurgulanan, teknolojideki en değerli kriterlerden biri olarak gösterilen yeni olma kavramının karşısında eski olma neden bu kadar önemli olmaya başlamış olabilir.

Bu soruya verilebilecek yanıtların kişiden kişiye değişme ihtimali oldukça yüksektir.. Çünkü herkes kendine göre çeşitli nedenlere sahip olduğu için verilecek cevaplarda büyük çoğunlukla şahsi kanaatleri yansıtacaktır. Ancak genel olarak bakıldığında eski sürüm kullananların çoğunun ortak düşüncesi bu tür uygulamaların yeni sürümlerine oranla daha hızlı çalıştıkları yönündedir.

Gün geçtikçe ilerleyen PC pazarında bilgisayarların gücü de sürekli artıyor. Bu nedenle yeni çıkan uygulamalarda bu güçten olabildiğince istifade ederek en yüksek performansta çalışmak istiyorlar. Eski programlar eski bilgisayarların kapasitelerine göre yazıldıkları için şimdiki bilgisayarlarda hiç zorluk çıkarmadan çalışabiliyorlar. Eski programlarda ayrıca bugünkü sürümlerine oranla daha az eklenti mevcut olduğu için diskte kapladıkları alan da haliyle daha az oluyor. Şimdi, asıl amacının dışında, kullanıcıların ihtiyacı olmayan fazladan birçok işleve daha sahip olan programlar yerine, insanların bir kısmı hem daha hızlı hem de daha az yer kaplayan uygulamaları tercih edebiliyorlar.

Bir diğer avantaj ise yeni versiyona sahip programların bir kısmının eski sürümlerinin üreticiler tarafından artık bedavaya dağıtılıyor olmasından doğuyor. Böylece o programa kısa süreliğine ihtiyaç duyan ya da sadece belli başlı yüzeysel işlerini yapmak isteyen kullanıcılar da bu şekilde eski sürümlere yöneliyorlar. Tabi bu durum bazı açılardan üreticilere de faydalar sağlayabiliyor. Böylece ürünlerinin reklamını yapmış oluyorlar. Zamanla programın eski sürümünü kullanan insanlar programda ustalaştıklarında artık daha profesyonel işler yapmak için yeni ve ücretli sürüme yönelebiliyorlar.

Bir diğer tercih sebebi de alışkanlıklar olarak gösterilebilir. İnsanlar teknolojide her ne kadar yeni şeyler görmek isteseler de o ana kadar edindikleri alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyebilirler. Yeni bir programın işleyiş biçiminde ve ara yüzünde meydana gelebilecek en ufak bir değişiklik bile birçok kullanıcıyı rahatsız edebilir ve programa alışma süreci içinde daha yavaş çalışmasına neden olabilir.

Bazı kullanıcılar da sırf nostalji olması için eski programlarını kullanabilirler. Bunun için eski işletim sistemlerini sanal makinelerde çalıştırmak ya da eski oyunları oynamak gibi yollara başvuran kullanıcıların çoğu belki de bilgisayar dünyasına ilk adım attıkları dönemleri böyle hatırlamak istiyor olabilirler. Günümüzde özellikle eski oyunlara olan ilgi o kadar arttı ki yeni işletim sistemleriyle uyumsuz olan bu tür oyunların yeniden çalışabilmeleri için birçok program yazıldı.

Neticede insanlar hangi amaçla eskiyi tercih ederlerse etsinler, geçmişi hatırlamak çoğu kişi için büyük öneme sahiptir. Aslında teknoloji için de bu böyledir. Çünkü yeni bir şeyin yapılması eskiden edinilen, eski bilgilerin üzerine farklı geliştirme ve bilgilerin eklenmesiyle elde edilir. Yeni, eskinin üzerine bina edildiği için sürekli yenilik derken eskinin de hakkını teslim etmeyi unutmamak gerekir.

Gelişebilmek İçin Değiştirmemek Gerek

 

Tabelaların standart olması onları anlamamızı sağlıyorYazılım olsun donanım olsun ve bunların alt dallarındaki pek çok alternatif ürün gerek kurumsal gerekse bireysel kullanıcıların ilgilerini çekebilmek ve tercih edilmek için kıyasıya bir rekabet halindeler.

Teknolojik gelişmeler doğal olarak beraberinde bir çok da yenilik getirdiği için giderek daha çok ürün çeşidiyle karşı karşıya kalan kullanıcılar belki de eskisi kadar kolay tercih yapamaz hale gelmiş olabilirler ancak bu durum hem çeşitliliği hem de rekabeti artırdığı için genel olarak bakıldığı takdirde en sonunda kazananların kullanıcılar olduğu ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu kadar çok yenilik ve çeşit olmasına rağmen üreticilerin değiştirmeyi kolay kolay göze alamayacakları bir takım olgular da var… Standartlar.

Bir ürün ister yazılım ister donanım kategorisinde ele alınsın, kullanıcıların alışkanlıklarını kökten değiştirmeye çalışırsa büyük çoğunlukla başarısızlıkla karşı karşıya kalacaktır. Pek çok kullanıcı sahip olduğu ürünün daha yenisi ve daha çok özellik sunanını ister ancak o ana kadar edindiği kullanım alışkanlıklarından da kolay kolay vazgeçmek istemez. Zaten birçok alanda standartları değiştirmek artık neredeyse imkansız bir hale gelebiliyor. Örneğin piyasadaki bilgisayarlar için bellek üreten bir marka ürününün ebatlarını kendisinin uygun gördüğü şekilde değiştiremeyecektir; yoksa üretmiş olduğu bellekler uygun ölçülerde olmadığı için hiçbir anakarta uymayacak ve kullanılamayacaktır. 

Bu durumda firmanın sadece kendi bellekleriyle çalışan bir anakart üretebileceği fikri akla getirilebilir, ancak o zaman da acaba kaç kullanıcı bu genel standartların dışında kalan anakartı ve belleği kullanmak isteyecektir sorusunun sorulması elzem hale gelmektedir. Kullanıcılar hiçbir zaman sadece bir markaya bağımlı kalmayı tercih etmek istemezler. Onlar için ne kadar çok seçenek varsa o kadar iyidir. Teknoloji pazarında sadece kendi ürünleriyle çalışacak standarttaki ürünleri satmaya çalışan firmaların ancak alanında tartışmasız en iyi olduğu zamanlarda bir nebze başarılı olabildikleri görülmüştür ancak unutulmamalıdır ki bir firmanın sonsuza kadar başarılı olabilmesi gibi bir ihtimal ne kadar iyimser olunursa olunsun olasılık dışındadır. Kullanıcılar ellerindeki ürünlerin yenilenmesi ve güncellenmesi gerektiğinde, ulaşabilecekleri birçok seçeneğin mevcut olmasını ve tek bir ürüne bağımlı kalmamayı tercih ederler. Bu nedenle aynı alanda faaliyet gösteren firmalar bir araya gelerek kendi aralarında bir standart belirlemeye deyim yerindeyse adeta mecbur olurlar. Bazı durumlarda ortaya birden fazla standart olması istenen öneriler getirilir. Bu durumda piyasa koşulları ve maliyet gibi etkenler hangi önerinin kabul edileceğini belirlemede yardımcı olurlar. Bu duruma en güzel örnek olarak geçtiğimiz yıl yaşanan HD-DVD ve Blu-Ray rekabeti örnek gösterilebilir. Sonuçta savaşı daha çok firmanın desteğini alan ve daha çok depolama kapasitesi sunan Blu-Ray kazanmıştı.

Standartlaşmanın etkilerini yazılımlarda da görmek mümkün. Bugün piyasada bulunan programların temelde hepsi bir standart altında oluşturulmuştur. Yazılırken kullanılan programlama dilinin standartlarına göre kodlanmışlardır. Hedefledikleri işletim sisteminde çalışabilmelerinin sağlanması için söz konusu işletim sisteminin standartlarına göre tasarlanmışlardır ve bunlar gibi pek çok standarda uymak zorunda kalmışlardır. Daha çok kullanıcıya hitap etmek ve alanında tek olmak isteyen yazılımlar bile son kullanıcılar için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorunda kalırlar. Örneğin bugün kullanılan pek çok yazılımda menüler yukarıdadır ve hemen hemen aynı sırada ilerlerler. Dosya, düzen görünüm gibi… Bu menülerin sırasının değişmesi veya ekranın alt kısmına taşınması bile programın kullanıcının gözünden düşmesine sebep olabilir.

Başka bir açıdan bakmak gerekirse Internet bile belirli standartların yerine getirilmesi koşuluyla düzgün işleyebilmektedir. Bugün birbirine rakip olan tüm web tarayıcıları her ne kadar faklı özellikleriyle kendilerini kabul ettirmeye çalışsalar da hepsi de bazı standartlara uyarak görevlerini yerine getirebilmektedirler. Sayfaların düzgün görüntülenebilmesi işte hep bu standartların yerine getirilmesiyle mümkün olabilmektedir. 

Benzeri durumları açıklayacak daha pek çok örnek sunulabilir. Mesela portlar… Internet, e-Posta ve FTP gibi bazı protokoller artık değişmez bir hal almış hep aynı port numaralarını kullanırlar ve böylece ilgi alanda bir uygulama geliştirenler de hangi portu kullanacaklarını bilebilirler ve sonuçta uygulamaları hangi koşul altında olursa olsun her sistemde gayet düzgün bir biçimde sorunsuzca çalışabilir.

Düğmenin üzerindeki güç işareti sayesinde o düğmenin ne işe yaradığını bir bakışta anlayabiliyoruz.

Kulağa garip gelse de teknolojik ilerlemenin sağlanması ve devam edebilmesi için standartlar ya da daha kapsamlı bir ifade ile değişmeyen bazı şartların var olması bir zorunluluktur. Eğer standartlar olmasaydı her marka kendi ürününü ve bu ürün için bazı gereksinimleri yeniden icat etmek zorunda kalacak ve bu durum her marka ve ürün için yeniden yaşanmak zorunda kalacaktı. Kullanıcılar da ilgili ürünün gereksinim duyduğu her parça için aynı firmaya bağımlı olmak zorunda kalacaktı. Böylece ortada bir teknoloji karmaşası oluşacaktı oysa standartlar firmalara ilgili alanda bir yol haritası çizerek; firmaların yapacakları geliştirmeler ve üretimler için onlara bir iskelet yapı sunuyorlar. Neticede teknoloji hep aynı düzlem doğrultusunda ve belli bir düzen içinde ilerleyebiliyor. Teknoloji insanlığa ne kadar değişim ve yenilik vaat etse de anlaşılıyor ki onun da devamlılığını sağlayabilmek için bazı alanlarda durağanlığa ya da hiç olmazsa çok ama çok yavaş ve yumuşak bir değişime ihtiyacı var. Demek ki bazı şeylerin değişmesi, bazı şeylerin değişmemesine bağlı ya da tam tersi bazı şeyler değişmedikçe, bazı şeyler değişme fırsatı bulabiliyor.

Türk İnternet Kullanıcılarının Online Alışveriş Eğilimleri

Google Türkiye ofisi Türk internet kullanıcılarının online alışveriş eğilimlerini inceledi ve bunları bir rapor haline getirerek yayınladı

Google’ın Türkiye ofisi 1016 internet kullanıcısı ile konuşarak internet tüketiminde yeni trendlerin nabzını tutmak için bir araştırma yaptı. Google’ın online tüketici panel araştırmasına göre Türkiye’de internet kullanıcılarının yüzde 70’inden fazlası bugüne kadar en az bir kere online alışveriş yaptı. 2007 ve 2008 yıllarında internetten alışverişteki artış oranı ise yüzde 48’e ulaştı. En fazla satın alınan 10 üründen 6’sını teknoloji ürünleri 4’ünü ise seyahate bağlı ürünler oluşturdu. Beyaz eşya ve hazır giyim ise satın almalarda gördüğü büyük ilgi ile büyüme potansiyelinde diğer sektörleri geride bıraktı. Google Türkiye’nin araştırmasından çıkan ilginç sonuçlara göre:

Turizmde online satış hacminde 2007 yılında yüzde 71, 2008 yılında yüzde 41 artış gözlendi.

Tüm bu artışa karşın sanal satışlar 246 milyar Euro’luk Avrupa’da toplam hacmin yüzde 29’unu oluştururken, 22 milyar Euro’luk Türk turizmi henüz böyle bir paya ulaşamadı.

Ancak internet kullanıcılarının yüzde 83’ü turizm sektöründen otobüs bileti ve uçak bileti gibi en az bir ürün satın aldı.

Tüketiciler teknolojide İnterneti özellikle dijital kamera ve cep telefonu aranırken en önemli kaynak olarak gördü.

Dijital kamera almaya karar verirken internette araştırma yapanların oranı yüzde 92 iken cep telefonun da bu oran yüzde 96’ya kadar çıktı. Bununla birlikte, giyim ve aksesuar alışverişinin yüzde 63’ünde tüketiciler mağazalara bakmayı internete oranla tercih etti.

İnternet tüketicilerinin yarısı ise bir ürünü almadan önce satış temsilcisi ile konuştuğunu belirtti. Google’ın araştırmasına göre tüketiciler satın alım kararını verme, alma aşamasında 3 farklı davranış biçimi gösteriyor.

Birinci tüketici modelini araştırmasını internette yapıp, satın alımını yapan kişiler oluşturuyor. İkinci tüketici modeli ise internette araştırma yapıp, mağazadan satın alan kişiler oluyor.

İnternette arama yapıp mağazaya giden tüketici modelinin diğerlerine oranla daha fazla para harcama eğiliminde oluyor.

Tatil planı yapan kişilerin gitmek istedikleri tatil beldelerini internette araştırıp ulaşım için gerekli bilgileri internet kanalıyla bulduğunu ifade eden bir Google Türkiye yetkilisi şöyle konuştu: “Kullanıclar tüm süreçte karar verme ve satın almada interneti kullanmayı tercih ediyorlar. Sektörle ilgili değişimleri arama sonuçlarından takip edebilmek şirketlerin online pazarlama stratejilerini belirlemeleri için büyük bir fırsat. Kullanıcı dinamikleri genişliyor. İnsanların internette yaptıkları şeyler de gelişiyor. Eskiden sadece e-posta yazıp chat yaparlardı. Şimdi cep telefonu alıyorlar, ayakkabı modellerini seçiyorlar, kıyafet alıyorlar. Artık gençler televizyonu bile odaklanarak izlemiyor. Mutlaka bir bilgisayar da yanlarında bir yerde duruyor. Tek sorun ise Türkiye’de internet kullanım hızı ile şirketlerin işlerini internete aktarma hızı eşit olamıyor.”

Google’ın seyahat ve tatil kategorisinde Türkiye arama sonuçlarına göre derlediği Google Tatil Zeitgeist’ında ekonomik kriz nedeniyle genel ‘tatil’ aramalarında önemli bir düşüş olmadı. Tatil arayışına giren aileler ‘ucuz tatil’ kelimesini bu sene de yüksek oranda aradılar.

Tatil bütçelerindeki azalmanın Google aramalarına yansıması da açıkça gözlendi. Ocak ayının tatil kategorisinde en çok arananları listesinde ‘erken rezervasyon’ üst sıralarda yer aldı.

Bunun yanında ‘ucuz bilet’, ‘ucuz uçak’ ve ‘ucuz otobüs’ gibi tatil ile bağlantılı diğer aramalarda da geçen yılın aynı ayına göre ciddi yükselişler gözlendi. Daha hesaplı tatil paketleri sunan tatil sitelerine de ilgi arttı. Yarıyıl tatil dönemi olan Ocak ayında yurtiçi tatil beldelerinin daha fazla tercih edildiği yapılan arama sonuçlarına yansıdı.

Kaynak: veteknoloji.com

Teknoloji İnsani Özellikleri Değiştirmez

İnsan yaşamındaki pek çok şey gün geçtikçe elektronik ortama dökülüyor. Artık pek çok işlem Internet üzerinden gerçekleştirilebiliyor ve kayıtlar da sanal ortamlarda barındırılabiliyor.

Zamanla her şeyin giderek dijital bir hale gelmesi, her ne kadar kullanıcılara kolaylık sağlasa da bazı çevreler bu durumdan rahatsız olabiliyor. Bu tarz düşünenlere göre dünyanın giderek teknolojiye yönelmesi insani özelliklerin körelmesine yol açabilmekte… İlk bakışta gayet mantıklı gibi görünen bu tutuma karşı geliştirilebilecek tezler de var.

Bir kere her şeyden önce artık kişilerin sanal alemde karşı tarafı görmeden hatta tanımadan yaptıkları işlemlerde birbirlerine günlük hayattan daha fazla güvenmeleri gerekiyor.

Elektronik ticaret sitelerine giderek artan bir ilginin olduğunun yadsınamayacağı bir çağda; alışverişi yapan kişinin kredi kartı bilgilerini, karşı tarafın suiistimaline uğramayacağını bilerek bu tür sitelerden alışveriş yapmakta kullanılması, gelişimin boyutu ne olursa olsun insani duyguların asla kaybolmayacağının kanıtı olarak algılanabilir.

Gelişim bazı şeylerin daha kolay olmasını sağlamışken mutlaka zor yolu seçerek insanlara önemli günlerde mektup yollanılmadığından yakınmanın günümüzde artık pek bir anlamı kalmadı. Evet, belki mektubun elle tutulabilmesinden dolayı kaynaklanan özel ve kalıcı bir tarafı vardı ancak günümüzde elektronik postalar mevcutken ve mektuptan çok daha hızla bir şekilde adreslerine ulaşırken çok özel zamanlar haricinde  veya resmi olmayan durumlarda mektuptan yararlanmanın bir gereği yok…

Üstelik e-postalar mektuplara göre çok daha hızlı ve kolay hazırlandıkları için yararlanan insan sayısı da çok fazla olacaktır. Bugün dünyada, gereksiz ve reklam amaçlı olanları dışarıda bırakılırsa sayısı yine de dudak uçuklatacak derecede e-posta trafiği yaşanmaktadır. Bu sayı eskiden gönderilen mektup sayısını herhalde geçmiştir.

Görüldüğü gibi insanlar yine dostlarının halini hatırını soruyorlar, yine doğum günlerini ya da özel günlerini kutluyorlar. Tek farkla mektup yerine e-posta kullanarak…

İnsan ilişkilerinin gelişen teknoloji tarafından yok edilmediğinin bir diğer göstergesi de sanal sohbet ortamlarıdır. Artık insanlar uzaktaki yakınlarıyla tıpkı daha önceleri telefonda olduğu gibi -ki telefonun da gelişen teknolojinin bir çıktısı olduğu unutulmamalıdır- bire bir görüşebiliyorlar. Üstelik görüşmenin boyutunu bir adım daha yukarı taşıyarak hem sesli hem görüntülü olarak iletişim kurabiliyorlar. Bu görüşmelerin kullanıcılara sağladığı bir diğer avantaj da bağlantı ücreti hariç ekstra bir bedel gerektirmemesi yani bedava olmasıdır.

Sosyalliğin ve sosyalleşmenin önünü tıkadığı söylenen gelişmelerin, yukarıda bahsi geçen sanal sohbet ortamları ya da sosyal ağlar vasıtasıyla pek çok insanın birbirlerini tanımalarına vesile olduğu nedense en çabuk unutulmaya müsait olan örneklerden biridir. Böylece teknolojinin en büyük ürünlerinden biri olan Internet’in insanları, birbirlerini tanıyor ya da tanımıyor olmalarına aldırmadan yakınlaştırdığı herhalde kanıtlanmış olacaktır.

Şimdiye kadar bahsi geçen argümanlar kendilerine hep Internet’i baz aldılar ancak malum olduğu üzere teknoloji sadece Internet ile sınırlanamaz. O halde bir de Internet dışında örneklere göz atmak faydalı olacaktır.

Gerçi yukarıda sanal sohbet ortamlarından söz edilirken telefon konusuna da hafifçe bir temas edilmişti. Artık cep telefonları ile kablo sıkıntısı olmadan istenilen her an her yerden rahatlıkla iletişim kurmak çocuk oyuncağına dönüştü. Bunların yanında yakında nimetlerinden faydalanılmaya başlanacak olan 3G teknolojisi ile görüntülü konuşmalar da bilim kurgu filmlerinden çıkarak gerçekliğin ta kendisi haline gelecek.

Cep telefonları sadece sesli ya da görüntülü iletişime hizmet etmekle kalmıyor aynı zamanda SMS özellikleriyle yazılı iletişime de izin veriyorlar. Böylece işitme ya da konuşma problemleri yaşan insanların da haberleşme imkanı oluyor. Mobil telefonların ses kaydı, fotoğraf veya video çekme ya da GPS gibi hayatı kolaylaştıran özelliklerinden bahsetmeye galiba lüzum yok.

Örnekleri çoğaltmak mümkün… Evet teknoloji ilerledikçe insan hayatındaki bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı ve değişime uğrayacağı aşikardır fakat bu durumda sadece yitip giden ya da öyle düşünülen durumların çetelesini tutmak yerine bir de yeni kazanımlara göz atmak gerekir. Sadece insanda bulunan zeka her zaman mevcut durumda kendisi için en iyi olanı mutlaka bulacaktır. 

Bilişim Keşfetmektir

Sürekli gelişmekte olan teknolojiyi takip etmek için bireylerin de her geçen gün kendilerini daha fazla geliştirmeleri ve yeniliklere daha çok açık olmaları gerekiyor.

Hem donanım hem de yazılım alanlarında devam eden ilerleme sürecine ayak uydurabilmek için bireylerin güncel teknolojiyi takip etmeleri artık neredeyse olmazsa olmazlardan biri haline geldi.

Güncel gelişmelerden haberdar olabilmek ne yazık ki her zaman çok da kolay olmuyor. Özellikle donanım alanında her geçen gün bir üst modeli raflarda yerini alan cihaz ve aygıtlara sahip olabilmek gerçekten de güçlü bir maddi bütçeye ihtiyaç duyuyor  ancak yine de pek çok dergi veya web sayfasında söz konusu ürünler hakkında inceleme yazıları ve kullanıcı fikirleri rahatlıkla bulunabiliyor. Donanım konusunda güvenilir siteler ve kullanıcıların yorumları çoğu kez insanları aydınlatmada yeterli olabilmektedir.

Aynı şekilde yazılım alanında da bir çok tanıtım sayfası mevcut ve çoğu durumda da yeterli olabilmektedirler. Ancak yazılımları denemek donanımlar kadar külfetli değildir. Çok yüksek ücretlere sahip yazılımların bile; kendilerini tanıtabilmek ve pazarda güçlü bir yere sahip olabilmek için deneme sürümleri mevcuttur. Bu tür deneme sürümleri bazen söz konusu programın belirli bir süre kullanımına izin vererek süre bitiminde satın alınmasını talep eden; bazen de bir süre sınırı olmaksızın programın belirli özelliklerini kısıtlayarak programın kullanımına izin veren türlerden olabiliyor. Sonuçta kullanıcılar arzu ettikleri yazılımı deneyebilme imkanına kavuşmuş oluyorlar. Böylelikle hem yazılımı test etmiş hem de güncel programları takip etmiş oluyorlar.

Gelişmelere ayak uydurmada güncel yazılımları izlemenin de büyük bir payı olmasına rağmen bu yöntem genelde kullanıcılar tarafından pek tercih edilmemektedir. Pek çok kullanıcı haklı olarak sistemlerinin sürekli yeni programlar yüklenmesi ve kaldırılması sonucunda hantallaşacağından endişe etmektedirler. Bunun sonucunda ilgili gelişmeleri yine web sayfalarından takip etmeyi tercih etmektedirler.

Aslında mesleki olarak yazılımla çok ilgili olmadıktan sonra sürekli yeni yazılımlar kurarak bunları denemenin pek de bir anlamı yok ancak bilişim ve teknolojinin sürekli gelişmesinin altında yatan nedenlerden birinin de merak olduğu unutulmamalıdır. Kullanıcılar belki her yeni yazılımı değil ancak sürekli yaptıkları bir işe yardımcı olan bir programın alternatifini deneyerek daha fazla memnuniyet verici bir sonuçla karşılaşabilme ihtimallerini de göz ardı etmemelidirler. 

Bilişimin temel şartlarından birinin yenilik olmasına rağmen kullanıcı tarafında alışkanlıklar kolay kolay terk edilemiyor. Örneğin bir tasarımcı ya da bir yazar mesleği ile ilgili olarak ilk hangi programları kullanmaya başlamışsa artık hep o programı kullanmayı sürdürüyor. Oysa zamanla kendi kullandığı yazılımdan çok daha yetenekli ve kendisine kolaylıklar sunan bir yazılım çıkmışsa bundan haberi bile olamayabiliyor. Alıştıkları yazılım ücretli dahi olsa daha maharetli ve ücretsiz bir yazılımı denemeye bile sıcak bakmayan kullanıcıların yanında bir de alıştıkları programların yeni versiyonlarını da kullanmaktan çekinenler var. Alıştıkları menüler ve simgelerin değişmesine tahammül edemeyen bu kullanıcılar belki de önceleri daha fazla zaman alan ya da zahmetli işlemleri daha kısa zamanda ve kolayca yapma fırsatını ellerinin tersiyle itmiş olabiliyorlar.

Günümüzde sistemi riske atmadan yazılımları denemek için aslında çeşitli yollar mevcut. Zaten artık hemen hemen tüm işletim sistemlerinde istenmeyen bir durumla karşılaşıldığında sistemi daha önce stabil çalıştığı bir ana geri döndürmeye izin veren özellikler bulunmaktadır.

Sistemi geri almaya yarayan özelliklere rağmen yine de programları sık sık deneyerek risk almak istemeyen kullanıcılar da sanal PC programları adı verilen programlardan kullanabilirler. Bu tarz programlar sabit diskin belirlenen kadarını kendilerine ayırarak PC içinde PC oluştururlar. Sanal PC üzerindeki her sorun sadece kendisini etkileyeceğinden herhangi istenmeyen bir durum karşısında da söz konusu dosyayı silmek yeterli olur.

Gerekli önlemler ve sistemin yedeği alındıktan sonra uygun bir bilgisayar üzerinde yeni ve alternatif programlar denemek daha önceden çok fazla uğraş gerektiren işlemlerin kısa zamanda yapılmasını sağlayabilir. 

Bunun yanında unutulmamalıdır ki bilişimin temeli merak ve yeniliğe dayalıdır. Eğer kimse alışkanlıklarından vaz geçmek istemeseydi bugün gelinen nokta sadece bir hayal olarak kalırdı.

Gençleri Bilişime Yönlendirmek

Türkiye, artan genç nüfusu ile  pek çok alanda olduğu gibi bilişim alanında da parlak bir gelecek vaat ediyor. Sahip olunan bu dinamizm doğru kanalize edildiği takdirde Türkiye’nin ileride bu alanda söz sahibi olan ülkelerden biri olması hiç de uzak bir ihtimal değil.

Her zaman yeniliklere daha açık olan genç nüfusun bu alanlara yönelik ilgilerinin canlı tutulması ve teşvik edilmesi sağlanabilirse; ülke geleceğine azımsanmayacak bir katkı yapılmış olur.

Aslında olanaklar temin edildiği takdirde gençlerin neler yapabileceklerine dair pek çok yeterli örnek gösterilebilir. Bunlardan en göz önünde olanı “Türkiye İşlemcisini Tasarlıyor” adlı yarışma… Görüldüğü gibi işlemci üretimi konusunda yarışma düzenleyebilecek seviyeye ulaşan Türkiye, bunların yanında yurt dışında gerek film ve gerek oyun üreten firmalarda çalışan bir sürü yetenekli gence sahip…

Bu tür örneklerin ve başarı hikayelerinin artması için bu alanda yetenekli ve istekli gençlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca okullarda bilgisayar ve bilişim ile ilgili derslere gereken önem verilmek suretiyle bu alanda potansiyel bir yeteneğe sahip olan öğrenciler saptanabilir. İlgili derslerin müfredatına, bilgisayarda yazı yazma ve resim yapma gibi konuların yanında web sayfası hazırlama veya basit bir programlama konularak konuyla ilgilenen öğrencilerin dikkati çekilebilir.

Bu gibi durumlarda başarı sağlamak için gençlerin merak unsuru daima canlı tutulabilmelidir. İşte bu noktada ailelere büyük bir sorumluluk düşüyor. Pek çok aile çocuğunun kullandığı bu tür teknolojilere yabancı olduğunda; söz konusu teknolojiyi tanımak veya onu öğrenmeye çalışmak yerine; önyargılı bir yaklaşım sergilemeyi tercih ediyor ve çocuklarını uzaklaştırmak istiyorlar. Oysa artık en basitinden bilgisayar başında geçirilen sürenin bir zaman kaybı ya da bilgisayar ile yapılan bütün işlemlerin oyun olduğu kanaatinin yıkılma zamanı geldi.

Diğer bir taraftan bilişim ve teknoloji ile uğraşmanın gençleri daha üretken, daha pratik ve daha  araştırmacı yaptığını anne ve babaların kabul etmesi gerekmektedir. Gençler Internet sayesinde aradıkları bilgiye ulaşmanın yolunu bir şekilde bulmayı başarabiliyorlar. İlk seferde erişmeye çalıştıkları kaynağa belli bir sebepten ötürü ulaşamasalar bile sonunda etrafından dolaşıp istediklerini elde edebiliyorlar.

Gençlerin içinde olan bu mücadele hırsı ve pes etmeme duygusunun en iyi şekilde değerlendirilebileceği alanlardan biridir bilişim… Günümüzün rekabetçi ortamında rakiplerle yarışabilmek için en çok ihtiyaç duyulan bu duygular yarışın galibi olma konusunda oldukça işe yarayacaklardır.

Bütün ailelerin çocuklarının başarılı olmasını istemelerine karşın pek çoğunun bilişim ile ilgili uğraşları zaman kaybı olarak görmeleri aslında çok üzücüdür.

Bu sorunun ortaya çıkmasının nedeni aslında yukarıda da bahsedildiği gibi ailelerinin çocuklarının kullandıkları teknolojiye yabancı olmasından dolayı kaynaklanıyor. Aileler hem zamanı yakalayarak, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak hem de çocuklarını kötü niyetli kişiler ve uygunsuz içerikten koruyabilmek için bu teknolojiye yaklaşmalıdırlar.

Sözün kısası Türkiye, elindeki pozitif imkanları ile geleceğin bir numaralı bilişim ülkesi olabilir ancak bunu sağlayabilmek için gençlerin yanında ailelerin de yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.

Cardist Zirvesi Haziran’da

Kart Teknolojileri alanında bugün dünyada birçok başarılı projeye imza atmış ve yüksek nüfusu ile Kart Teknolojileri sektörü için en büyük potansiyele sahip ülkelerin başında gelen Türkiye, bugüne kadar edinilen deneyim ve bilgi birikimini ulusal ve uluslararası arena ile paylaşmak üzere ilk ve tek kart teknolojileri organizasyonuna 2.kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
 
Geçen sene BKM (Bankalararası Kart Merkezi), VISA ve MasterCard kurumlarının Ana Sponsorluğunda düzenlenen Cardist sektörün ulusal ve uluslararası 99 lider markasını ağırlamıştı ve 5200 profesyonel tarafından ziyaret edilen Cardist Zirvesi Konferans programı kapsamında 500 üst düzey dinleyicinin, 33 sektör duayeni konuşmacı ile biraraya gelmişti.

‘İstanbul’u Kart Teknolojilerinin Merkezi Haline Getirmek’ misyonu ile geçen yıl hayata geçirilen Cardist, 10-12 Haziran 2008 tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu’nda düzenleniyor.

Cardist 2008’e Kart Teknolojilerinin yoğun olarak kullanıldığı; Bankacılık ve Finans, Bilgi Teknolojileri, Telekomünikasyon, Perakende, Kamu, Sağlık, Sigorta, Lojistik, Nakliye, Eğitim ve Turizm sektörlerinde bulunan kurumlara hizmet sağlayan ulusal ve uluslararası firmalar katılıyor. Fuar katılımcısı firmalar ile konferans dinleyici ve konuşmacılarının etkin birlikteliğinin sağlanması amacı ile, bu yıl Rumeli Salonu fuar alanında düzenlenecek olan Cardist Zirvesi, geçen yıl olduğu gibi birbirinden çarpıcı konu ve konuşmacılar ile sektörün nabzını tutmaya devam edecek.

Detaylı bilgi için info@cardist adresi ile bağlantı kurulabilir..

Kaynak TÜBİDER