Zaman ve Mekandan Bağımsız Uzaktan Eğitim

İnternet’in hızı arttıkça sağladığı avantajlar da arttı. Bunlardan biri de eskiden uzak mesafelere giderek yapılmak zorunda olan işlemlerin bilgisayar başından kalkmaya gerek kalmadan halledilebiliyor olmaları…
Gelişen teknoloji sayesinde işlerin yürütülmesi için gerekli evrakları temin etmek ve ilgili makamları dolaşmaya gerek kalmadan; söz konusu belgeler web ortamında elektronik olarak temin edilebiliyor. Elektronik imza vasıtasıyla da belgelerin güvenilirlikleri korunmuş oluyor.
Mesafelerin ortadan kalkmasının sağladığı bir diğer avantaj da uzaktan eğitim fırsatlarının doğması oldu. Böylelikle insanlar bazı lisans ve yüksek lisans eğitimleri için bulundukları şehirden veya ülkeden bir diğerine yerleşmek zorunda kalmadan eğitim almaya başladılar. Böylece kişilerin eğitim masrafları da düşmüş oldu. Artık insanlar eğitim ya da seminer gibi bir takım faaliyetler için şehir dışına çıkmak zorunda kalmadan evlerinin rahat ortamında derslere katılabiliyorlar.
Uzaktan eğitim uygulamaları, yüz yüze eğitimdeki pek çok ortamı kullanıcılara sağlayabiliyor. Katılımcılar eğitimciyi görebiliyorlar ve böylece tıpkı gerçek bir sınıf ortamı oluşabiliyor. Bu sesli ve görüntülü ortamda katılımcılar merak ettiklerini sorabiliyor ve diğer katılımcılarla da tartışma fırsatlarını yakalayabiliyorlar. Üstelik tüm bunları yaparken son derece serbest bir ortamda çay ya da kahvelerini içebiliyorlar.
Kullanıcılar derste ilgilerini çeken bir ayrıntı hakkında –eğitim sırasında bilgisayar başında oldukları için– hemen internetten konuyu daha detaylı araştırarak sadece anlatıcının anlattıklarıyla yetinmek zorunda kalmıyorlar.
PC başında sunulan derslerde klasik derslerden daha fazla görsel ve etkileşimli örnekler kullanıldığından, kişilerin dersi kavraması daha kolay oluyor ve bu yöntem özellikle küçük yaştaki öğrencilerin derse daha ilgili hale gelmesini sağlıyor. Ayrıca  öğrencilerin çeşitli uygulamalarla ders içeriğini sonradan yeniden izleyebilmek ve tekrar edebilmek amacıyla kaydedebilmeleri de dersi pekiştiren bir başka unsur olarak ortaya çıkıyor.
“Uzaktan eğitim, farklı nedenlerden ötürü klasik eğitim imkanına sahip olmayan bir çok kişinin kolayca eğitim hakkından yararlanmalarına olanak sağlıyor.”
Diğer taraftan uzaktan eğitim, çalışan kesim için de büyük kolaylıklar getiriyor. İş nedeniyle derse gidemeyecek konumda bulunan insanlar bu sayede çalışma ortamlarından derslerini rahatça takip edebiliyorlar.
Normal şartlarda eğitim almak için bir takım zorluklara katlanmak zorunda kalacak engelli vatandaşlar da uzaktan eğitim sayesinde çok daha zahmetsiz bir şekilde kendilerini geliştirme imkanı bulabilmektedirler. Eğitim ortamının koşullarını da dersi rahatça takip edebilmelerini sağlayacak şekilde yeniden düzenleyebilen katılımcılar bu şekilde eğitim haklarını kullanabilmektedirler..
Internet sayesinde gelişen bu eğitim metodu sayesinde, eğitim, ciddi bir şekilde hedef kitlesini geliştirdi ve zaman ve mekandan bağımsız olarak çok uzak yerlere ve çok sayıda insana ulaşabilme imkanı buldu.
Uzaktan eğitim, kısa süre içinde  internetin sunduğu olanakların en faydalı biçimde kullanılanlarından biri haline geldi. İnternet ortamında pek çok bilgiye ulaşmak mümkün olsa da bunların pek çoğunun doğruluğunu teyit etmek kolay olmayacaktır ancak web tabanlı eğitimlerde bilgiler arama motorlarının indekslediği bilgilerden rastgele toplanmak yerine konunun uzmanı bir eğitimci tarafından verildiği için güvenilir olacaktır.
Kapsamlı bir karılaştırma yapıldığı takdirde elbette yüz yüze eğitimin de pek çok faydasının olduğu görülecektir. Örneğin uzaktan eğitimler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar klasik eğitim sisteminin sunduğu sosyalleşme imkanını sağlayamazlar. Klasik eğitim kişisel gelişim açısından da alternatifine göre daha faydalıdır.
Yüz yüze eğitim nedeniyle bulundukları şehirden ayrılarak başka yerlere yerleşen bireyler daha farklı kültürlerle ve kişilerle karşılaşarak yeni tecrübeler edinirler. Bu durum en fazla üniversite eğitimi için şehir dışına çıkan gençlerde gözlemlenir.
Her iki eğitim türünün de kendine özgü avantajları vardır. Bu yazıdaki amaç birinin diğerine üstünlüğünü kanıtlamak değil; sadece okuyuculara uzaktan eğitimin de bir alternetif olabileceğini hatırlatmaktır.

İnternet’in hızı arttıkça sağladığı avantajlar da arttı. Bunlardan biri de eskiden uzak mesafelere giderek yapılmak zorunda olan işlemlerin bilgisayar başından kalkmaya gerek kalmadan halledilebiliyor olmaları…

Gelişen teknoloji sayesinde işlerin yürütülmesi için gerekli evrakları temin etmek ve ilgili makamları dolaşmaya gerek kalmadan; söz konusu belgeler web ortamında elektronik olarak temin edilebiliyor. Elektronik imza vasıtasıyla da belgelerin güvenilirlikleri korunmuş oluyor.

Mesafelerin ortadan kalkmasının sağladığı bir diğer avantaj da uzaktan eğitim fırsatlarının doğması oldu. Böylelikle insanlar bazı lisans ve yüksek lisans eğitimleri için bulundukları şehirden veya ülkeden bir diğerine yerleşmek zorunda kalmadan eğitim almaya başladılar. Böylece kişilerin eğitim masrafları da düşmüş oldu. Artık insanlar eğitim ya da seminer gibi bir takım faaliyetler için şehir dışına çıkmak zorunda kalmadan evlerinin rahat ortamında derslere katılabiliyorlar.

Uzaktan eğitim uygulamaları, yüz yüze eğitimdeki pek çok ortamı kullanıcılara sağlayabiliyor. Katılımcılar eğitimciyi görebiliyorlar ve böylece tıpkı gerçek bir sınıf ortamı oluşabiliyor. Bu sesli ve görüntülü ortamda katılımcılar merak ettiklerini sorabiliyor ve diğer katılımcılarla da tartışma fırsatlarını yakalayabiliyorlar. Üstelik tüm bunları yaparken son derece serbest bir ortamda çay ya da kahvelerini içebiliyorlar.

Kullanıcılar derste ilgilerini çeken bir ayrıntı hakkında –eğitim sırasında bilgisayar başında oldukları için– hemen internetten konuyu daha detaylı araştırarak sadece anlatıcının anlattıklarıyla yetinmek zorunda kalmıyorlar.

PC başında sunulan derslerde klasik derslerden daha fazla görsel ve etkileşimli örnekler kullanıldığından, kişilerin dersi kavraması daha kolay oluyor ve bu yöntem özellikle küçük yaştaki öğrencilerin derse daha ilgili hale gelmesini sağlıyor. Ayrıca  öğrencilerin çeşitli uygulamalarla ders içeriğini sonradan yeniden izleyebilmek ve tekrar edebilmek amacıyla kaydedebilmeleri de dersi pekiştiren bir başka unsur olarak ortaya çıkıyor.

Diğer taraftan uzaktan eğitim, çalışan kesim için de büyük kolaylıklar getiriyor. İş nedeniyle derse gidemeyecek konumda bulunan insanlar bu sayede çalışma ortamlarından derslerini rahatça takip edebiliyorlar.

Normal şartlarda eğitim almak için bir takım zorluklara katlanmak zorunda kalacak engelli vatandaşlar da uzaktan eğitim sayesinde çok daha zahmetsiz bir şekilde kendilerini geliştirme imkanı bulabilmektedirler. Eğitim ortamının koşullarını da dersi rahatça takip edebilmelerini sağlayacak şekilde yeniden düzenleyebilen katılımcılar bu şekilde eğitim haklarını kullanabilmektedirler..

Internet sayesinde gelişen bu eğitim metodu sayesinde, eğitim, ciddi bir şekilde hedef kitlesini geliştirdi ve zaman ve mekandan bağımsız olarak çok uzak yerlere ve çok sayıda insana ulaşabilme imkanı buldu.

Uzaktan eğitim, kısa süre içinde  internetin sunduğu olanakların en faydalı biçimde kullanılanlarından biri haline geldi. İnternet ortamında pek çok bilgiye ulaşmak mümkün olsa da bunların pek çoğunun doğruluğunu teyit etmek kolay olmayacaktır ancak web tabanlı eğitimlerde bilgiler arama motorlarının indekslediği bilgilerden rastgele toplanmak yerine konunun uzmanı bir eğitimci tarafından verildiği için güvenilir olacaktır.

Kapsamlı bir karılaştırma yapıldığı takdirde elbette yüz yüze eğitimin de pek çok faydasının olduğu görülecektir. Örneğin uzaktan eğitimler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar klasik eğitim sisteminin sunduğu sosyalleşme imkanını sağlayamazlar. Klasik eğitim kişisel gelişim açısından da alternatifine göre daha faydalıdır.

Yüz yüze eğitim nedeniyle bulundukları şehirden ayrılarak başka yerlere yerleşen bireyler daha farklı kültürlerle ve kişilerle karşılaşarak yeni tecrübeler edinirler. Bu durum en fazla üniversite eğitimi için şehir dışına çıkan gençlerde gözlemlenir.

Her iki eğitim türünün de kendine özgü avantajları vardır. Bu yazıdaki amaç birinin diğerine üstünlüğünü kanıtlamak değil; sadece okuyuculara uzaktan eğitimin de bir alternetif olabileceğini hatırlatmaktır.

Photoshop’ta Blur, Sharpen, ve Smudge Araçlarının Kullanımı

Bir başka Photoshop yazısıyla yeniden birlikteyiz. Lafı fazla uzatmadan hemen konuya girelim. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazıda Blur, Sharpen ve Smudge araçlarının ne işe yaradığına değineceğiz.

İsterseniz bu araçlara nereden ulaşılacağını öğrenmekle başlayalım. Varsayılan olaral programın sol tarafında gelen araç kutusunda yandaki resimde belirtilen simgeye tıklayarak Blur Tool ve diğer araçlara ulaşabilirsiniz.

Eğer programda bu araçlar daha önceden kullanılmışsa araç kutusunda blur yerine sharpen ya da smudge araçlarının simgesi üst tarafta kalmış olabilir, hemen bulamıyorum diye panik yapmayın.

Eğer Blur Tool üzerinde faremizin sol tuşuna bir süre basarsak diğer alt seçeneklerinde açıldığını göreceğiz.

Sağ taraftaki resimde bu alt seçenekleri ve simgelerini görüyoruz. Yukarda baksettiğim gibi eğer araç kutusunda Blur Tool simgesini göremiyorsanız diğer araçların simgesine bakınız. Neyse gerekli alanda en son bizim istediğimiz araç yerine en son başkası kullanılmışsa farenin sol tuşuna basıp bekleyince açılan alt araçlar seçeneğinden istediğimizin üstüne tıklayarak seçimimizi yapabiliriz. Seçili araç adı ve simgesi arasında bir nokta ile belirtilir. Sağ taraftaki resimde gördüğünüz üzere Blur Tool seçilidir.

Şimdi de sırası ile bu araçların ne işe yaradığına kısace değinelim.

Blur Tool

Resmin tamamı ya da bir parçasına bulanıklık ya da buğu efekti vermek için kullanılır. Özellikle düzgün kullanıldığı takdirde resimdeki objelerin hızlı bir şekilde hareket ettikleri etkisini yaratır.

Şimdi önce aşağıdaki normal resmimizi bir inceleyelim

normal resim

Resimde, görüldüğü gibi birbirinden farklı renkte tam dört yaprak var. Biz blur efektimizi soldan üçüncüye yani bordo yaprağa uygulayacağız.

İlk olarak Blur Tool aracına tıklıyoruz. Sonra fırçamızın boyutunu resim ya da uygulamak istediğimiz alanın büyüklüğüne göre ayarlıyoruz. Bunu nasıl yapacağımızı geçen seferki Photoshop’ta Dodge, Burn ve Sponge Arraçlarının Kullanımı başlıklı yazımda kısaca anlatmıştım. Şimdi sıra geldi efektimizi uygulamaya. İsterseniz sol tuşa basılı tutarak imleci efekti uygulamak istediğiniz alanda gezdirebilirsiniz. Daha fazla bulanıklık efekti vermek için de elinizi sol tuştan kaldırıp tekrar basarak biraz önce işaretlediğinizi yerlerin üzerinden geçebilirsiniz. İsterseniz de fırçanızın boyutunu efekti uygulayacağınız alanın boyutuna yakın bir büyüklüğe getirir ve üzerine tıklayabilirsiniz. Hangi yöntemi tercih ederseniz edin her tıklamada bulanıklığın biraz daha arttığını göreceksiniz. Sonuçta aşağıdaki resimdeki efekt ortaya çıkacaktır. Farkı görmek için bordo yaprakla diğer yaprakları karşılaştırın.

blur

Sharpen Tool

Bu araç Blur Tool aracının tersidir diyebiliriz. Resimin belli bölgelerine keskinlik kazandırmak için kullanılır. Ancak kullanırken dikkatli olun ve aşırıya kaçmayın yoksa aşırı netlik renkleri biraz bozuyor. Ne demek istediğimi daha iyi anlamak için aşağıdaki örnek resme bir göz atın.

sharpen

Smudge Tool

Bulaştırmak ve leke anlamlarına gelen bu araç, resimde istediğiniz alanları dağıtmak için kullanılır. Resim ya da seçili katman üzerinde uygun fırça büyüklüğünü ayarladıktan sonra bir noktada farenin sol tuşuna basarak imleci sürüklediğiniz yönde resim bükülür yani bir boyanın üzerine parmak sürülmüş gibi dağılır. Elinizi farenin sol tuşundan çekene kadar izlenen yol hesaplanarak dağıtma işlemi gerçekleşir. Eğer çok uzun bir yol seçtiyseniz işlem zaman alacaktır. Bu efektle resimlerinizdeki objeleri sağa sola dağıtarak tasarımlarınızı zenginleştirebilirsiniz. Ne demek istediğimi anlamak için aşağıdaki resimi inceleyin.

smudge

Gördüğünüz gibi bordo yaprak sanki kurumamış bir boyanın bir cisimle dağıtılmış gibi duran haline geldi.

Anlattığım blur, sharpen ve smudge efektlerinin keskinliklerini yani etki güçlerini bazı durumlarda artırmamız ya da azaltmamız gerekebilir. Bu durumda ne yapacağız. Çok basit bu üç araçtan herhangibirini seçtiğimizde Photoshop bizim için menü çubuğu altında ilgili araçlara ilişkin seçeneklerin sıralandığı bir araç çubuğu oluşturur.

Aşağıdaki resimde de görüldüğü gibi ilgili alandan Strenght kutusuna tıklayınca açılan kaydırma çubuğuyla efektlerimizi etki gücünü ayarlayabiliyoruz.

strengt

Peki bu üç aracı öğrendik ama bunlarla neler yapabiliriz? Photoshop çok fazla olanak sağlayan bir program olduğu için yapabilecekleriniz tamamen sizin hayal gücünüzle sınırlıdır. Ancak yine de örnek olsun diye aşağıdaki çaılışmaları inceleyebilirsiniz.

Şimdi önce aşağıdaki resime bakalım.

örnek1

Resimde aşama aşama yukardaki araçlar kullanılarak oluşturulmuş bir çalışma var. İlk resimde koyu mavi arkaplan üzerine Brush Tool ile açık ve koyu mavi tonlarda çizilmiş çizgiler var. İkinci resimde ise çalışmamızı Blur Tool kullanarak hafifçe bulanıklaştırdık. En son üçüncü resimde ise Smudge Tool aracını kullanarak çalışma alanındaki nesneleri dağıttık ve ortaya bazı çalışmalar için hoş bir arkaplan çıktı. Sanki flulaştırılmışş kırışıklı bir kumaş gibi.

Şimdi de başka bir örneğe bakalım.

örnek2

İlk resimde yine bir arkaplan üzerine fırça ile koyu ve açık renklerde kalın çizgiler çizdik. İkinci resimde de bu çizgileri Smudge Tool ile birbirlerine karıştırdık ve sonra bir önceki derste gördüğümüz Dodge Tool aracını kullanarak oluşan şekilin ortasında kalan bölgenin renklerini büyük bir fırça ile biraz açtık. Böylece şekilimizin belirli kısımları sanki bir alev parlaklığı kazandı ve arkaplanın bazı bölgeleri de daha açık renge dönüştüğü için sanki alevin parlaklığından böyle bir etki oluşuyormuş izlenimini verdi. En son resimde de üzerine bir yazı yerleştirdik ve hoş bir etki yarattı.

Dediğim gibi yapabilecekleriniz tamamen yetenekleriniz ve hayal gücünüze bağlı. Şimdilik bu kadar hepinize kolay gelsin.

Güzel Bir Kitap Tavsiyesi İsteyenlere

Merhaba,

Uzun bir süredir siteyle ilgilenemiyordum. Bunun nedeni işyerindeki işlerimin birden aşırı derecede fazlalaşmasıydı. Neyseki hallettim ve çok yakında şöyle iki haftalık güzel bir tatile çıkabileceğim.

Tabi yazmadığım zamanlarda da siteden tamamen kopmuş değildim kod kısmında bir kaç düzeltme yaptım. Domain ve host yenileme işlerini hallettim böyle böyle zaman geçti.

Bu yazıda aslında şu ana kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmak ve sizlere bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Aslında çok kitap okurum ama sitede yazmamaya dikkat ederim çünkü kitabı iyi bir şekilde tanıtamamaktan korkarım; ancak bu kitabı yazmazssam galiba olmayacak

Genelde okuduğum kitaplar arasında en azı romanlardır. Genelde felsefi ve siyasi kitapları severim. ama şu en çok satanlardan ve yaldızlı kapaklı felsefe ve güncel siyaset kitaplarını değil… Benim okuyacağım kitabın bir akademik tarzı olmalı.

Neyse fazla roman okumamama rağmen geçenlerde okuduğum bir roman beni epey bir etkiledi. Kitabımız İnkilap Yayınlarıından çıkmış bir kitap. Refik Halit Karay‘ın kaleme aldığı Nilgün ismini taşıyor.

Kitabın konusunu kısaca özetleyecek olursak, kitap bir vapurda kendisinin bir osmanlı prensesi olduğunu idda eden yirmili yaşların başında bir genç hanım ile kırk yaşlarında bir poker üstadı olan görmüş geçirmiş ve hayatı bohem yaşayan maceracı bir İstanbullu beyin karşılaşmalarıyla doğan aşkı anlatıyor. Aslında aşk dediysem bu erkekleri sıkacak türden bir aşk kitabı da değil. İçinde macera da var son sayfaya kadar olacakları merak etmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Bu iki karakteri kendilerine özgü insanların birbirlerine aşık oldukları halde birbirlerine çektirdiklerini birinci kişi ağızından okumak -ki burada anlatıcı kitabın erkek karakteridir- çok eğlenceli olacak. Kitapda romanın gidişine uygun ve anlatımı hiç zedelemeyen ara tespitler mükemmel ve ayrıntılı tasvirlerle öyle bir aktarılıyor ki nereyse kitap içinde başka bir kitap yazılmış hissine kapılıyorsunuz. Ayrıca kitap türk romanlarında alışık olduğumuz üzere dar bir mekanda değil dünyanın çok geniş bir kesiminde geçiyor. Hindistan’dan başlayarak Endonazya uradan Mapa (sanırsam bugünki Miyambar) Japonya. Beyrut, Kazablanka, ve Kanarya Adaları ile daha arada atladığım bir çok küçük yer ve şehir sayesinde oldukça geniş bir dekor yelpazesi ile kitap daima ilgi çekici hale geliyor. Tabi arada yer yer İstanbul nostaljisi de kitabın etkileyici unsurlarından.

Aslında kitap için yazılacak daha pek çok şey var ama dediğim gibi bu tür işleri beceremem ve sizi de kitaptan soğutmak istemem. Ancak son sayfaya kadar heyecanımı muhafaza ettiğini de söylemeliyim.

Benim şahsi fikrim oldukça kaliteli bir kitap okuduğumdur. Ne yazıkki yazıldığı 1950 yılından şu ana kadar hakettiği üne ve değere kavuşamamıştır oysa okuyanların ne kadar beğendiğini şu olay size yeterince açıklayacaktır sanırım. 760 sayfadan oluşan kitap aslında üç kitabın birleştirilmiş bir hali. Yazar önce sadece ilk kitabı yazmış ve okuyanlar hayran kalınca sürekli ısrar etnelerine dayanamayarak diğer iki kitabı da yazmış.

Doğrusu bende de aynı etkiyi uyandırdı ve keşke bir kaç kitap daha yazsaymış dedirtti. Tüm samimiyetimle söylüyorum artık bana başka bir romanı okuyamayacakmışım gibi geliyor. Artık hiç bir romandan zevk alamayacakmışım gibi geliyor. Hele kitap bittiğinde ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

Tehlike Sadece Casus Yazılımlardan Gelmez

İnsanların ve sistemlerin güvenliğinin sağlanması adına teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, önlemler ne derece artırılırsa artırılsın yine de bu engelleri aşmak için zayıf noktalar daima mevcut olacaktır. Bu zayıf noktalardan en önlenemez olanı herhalde insandır.

Diğer güvenlik zaafları, ya donanımlar ya da yazılımlardan kaynaklanır ve tespit edildikleri takdirde bir şekilde giderilebilirler. Ancak söz konusu insansa durum değişir. Söz konusu sistemi kullanan her kişi potansiyel olarak bir güvenlik açığı oluşturabilir. Bunu ya bilerek ya da bilmeyerek yapabilirler. Bu durumun önüne geçmek için kullanıcıların titizlikle takip edilmesi ve söz konusu sistem hakkındaki yetkinliklerinin bilinmesi gerekmektedir ki bu da çoğu zaman imkansıza yakındır. Bu nedenle her bireyin nasıl bir zaaf oluşturabileceği doğru olarak tahmin edilemez.

İnsanlardan kaynaklanan bu tür güvenlik açıkları sistemlere, kişilerin kendilerine ya da çalıştıkları kurumlara bazen çok büyük maddi zararlar verebilmektedir.

Kişiler sanal ortamlarda yaptıkları işlemlerde özellikle de hesap ve kredi kartlarıyla ilgili bilgileri, yeterli güvenlik önlemlerini almadıkları takdirde kötü amaçlı şahıslara kaptırabilirler.

Bazı durumlarda ise bir çalışan, kurumu ile ilgili bir şifre ya da dokümanı, sosyal mühendislik adı verilen yöntemi kullanarak kendisinin güvenini kazanmış bir kişiye bir zarar gelmeyeceğini düşünerek gösterebilir ya da verebilir. Bu durumda kurumun çok hayati öneme sahip bilgileri başkalarının eline geçebilir ve kurum önemli derecede maddi ve manevi zararlara uğrayabilir.

Bu gibi dikkatsizlik ya da “bir şey olmaz” tutumlarından doğacak zararların en küçüğü kişisel bilgileri yitirmektir ki bu da çoğu durumda telafisi güç sonuçlara yol açabilir.

İstenmeyen durumları önlemek için sürekli tekrar edilen öneriler ve verilen eğitimlerden başka en çok işe yarayacağı tahmin edilen önlem dikkatli olmaktır.

İnsanlar programlar gibi her zaman aynı şekilde hareket edemezler. aynı kişinin tutumları ortamın koşullarına ve kişinin ruh haline ve daha birçok değişkene göre değişebilir. Normal şartlarda çok titiz olan bir kişi bile an gelir tedbiri bir süre için elden bırakabilir. Bu tür durumlarla karşılaşmamak için mümkün olduğu kadar dikkatli davranmaya çalışmaktan başka seçenek yoktur.

Burada kastedilen dikkat sadece gerekli programların kurulmasıyla sistemin güvenliğine gösterilen özenden ibaret değildir. Aynı zamanda kişilerin kişisel bilgilerini muhafaza etmekte gösterdiği hassasiyettir.

Bir başkasına ait hesabı ele geçirmiş bir kişi, kurbanın arkadaşlarıyla da irtibata geçerek onlardan bazı şifreleri veya bir alışveriş için kredi kartı bilgilerini sonradan bedelini ödemek kaydıyla isteyebilir. Bu gibi durumlarda kişi öncelikle karşısındakinin doğru insan olduğunu bir takım sorular sormak yoluyla teyit etmelidir.

Aslında çok önemli bilgileri mümkün olduğunca sohbet programları gibi başkaları tarafından izlenebilecek ortamlarda paylaşmaktan kaçınılmalıdır. Karşıdaki doğru insan olsa bile bilgisayarda bulunan bir casus yazılım yazılan bilgileri bir başkasına gönderiyor olabilir. Böyle bir durumla karşılaşmamak için mutlaka bir trojan ve keylogger önleyici yazılımlar kullanılmalıdır.

İnsanlar belki bilgisayar başınayken durumun önemini bildikleri için ellerinden geldiğince dikkatli davranabilirler ancak bu özenlerini günlük hayata da yansıtabilirler mi? Kötü niyetli kişiler özellikle elde etmeye çalıştıkları bilgiler çok büyük bir kuruma ait önemli bilgilerse her türlü yolu denemekten geri kalmıyorlar. Adına sosyal mühendislik denilen bir yöntemle bilgilerin bir kısmını ya da tamamını bilen veya temin edebilecek durumda olan bir çalışanla temasa geçip arkadaş olarak da kurbanın duyduğu güveni suiistimal edilebiliyorlar. Zavallı çalışan, çok güven duyduğu arkadaşıyla bir zarar gelmeyeceğini ve çoğu zaman kendince önemsiz olarak gördüğü bilgileri paylaşırken aslında kullanıldığının farkına varamayabiliyor.

Görülüyor ki insanın olduğu her ortamda sistemlerin yüzde yüz güvende olduğundan bahsetmek fazla iyimserlik olacaktır. Yapılan iyileştirme ve geliştirmelerin sonunda bir gün bu sorunu da tamamen ortadan kalkacak mı? Bu şimdiden bilinemez. Ancak belki de böylesi daha iyi Sistemleri güvenlik zaaflarından arındırmak için yapılacak çalışmaları sürekli olarak tetikleyecek bir etkene ihtiyacın olduğunu da unutmamak gerekir. Belki de insanlığın bu zaafı teknolojinin gelişmesi için bir itici güç olarak sürekli yaşayacaktır.

Windows Vista’da Kurulu Güncelleştirmeleri Kaldırmak

Sürekli artan güvenlik açıkları ve dafa fazla işlevsellik sağlama adına sağolsun Microsoft sürekli yeni güncelleştirmeler yayınlıyor ve biz bunları şayet bilgisayarımızı ayarlamışsak zahmetsizce sistemimize kuruyoruz. Hatta bilgisayar çoğu zaman otomatik bir şekilde kuruyor ve bizim ruhumuz bile duymuyor. Ancak ben bilgisayarım ne zaman yeni güncelleştirmelerin bulunduğuna dair uyarı verse hemen yükle tuşuna basmam. Önce Kullanılabilir güncelleştirmeleri görüntüle diyerek aradan bazılarını elerim. Güvenlik için olmayanların pek çoğu ihtiyaç duymadığım şeylerdir genelde…

Dün akşam da yine istediğim güncellemeleri seçtim ve yükle dedim. Bu güncelleştirmeler arasında işteki bilgisayarımda kullandığım Internet Explorer 8 de vardı ve artık evde de kullanmamın zamanı gelmişti.

Güncellemeler yapıldı ve bilgisayar yeniden başladı. Sonra explorer simgesine tıkladım. Bir de baktım ki sistem İngilizce explorer yüklemiş. İşteki bilgisayarımda böyle bir şey olmamıştı. Sistem geri yüklemeyi çalıştırdım. Bir kaç tane geri yükleme noktası vardı topu topu… Hepsini denedim ama hiçbiri işe yaramadı. Hep geri yüklemenin başarısız olduğuna dair hata mesajları aldım.

O zaman ben de kendim yüklerim dedim. Microsoft’un sayfasından Türkçe explorer indirdim. Yüklemek için tıklayınca Bilgisayarınızda daha yeni bir sürüm olduğu için yükleme gerçekleşmeyecek gibi bir şeyler söyledi. Acayip sinirlendim.

Son çare olarak güncelleştirmeleri kaldırma yoluna gittim. Sonunda bu şekilde hallettim ve bir süre daha explorer 7’yi kullanacağım galiba. Şimdi nasıl yapıldığını size de göstereyim. Aslında çok basit. Denetim masası yolunu takip edip Programlar ve Özellikler simgesine tıklıyoruz yani eski deyimle Program Ekle/Kaldır’ı açıyoruz.

resim

Daha sonra resimde de görüldüğü gibi  sol tarafta bulunan Yüklü güncelleştirmeleri görüntüle yazısına tıklıyoruz. Böylece bilgisayarımızda yüklü olan güncelleştirmelerin sıralandığı pencereye ulaşabiliyoruz. Buradan istediğimiz güncelleştirmeyi tıpkı bir program kaldırır gibi üstüne tıklayarak yukarıdaki kaldır düğmesine basarak kaldırabiliriz.

resim

Tabi ben bu resimleri işteki bilgisayarımdan aldım. Burada dikkatimi bir şey çekti. Güncelleştirmeler arasında hem explorer 8 hem de explorer TR dil paketi var. Belki de böylece explorer 8 üstüne bu paketi yükleyerek sorunu çözebilirim eğer üşenmez de denersem yine burada yazarım. Şimdilik bu kadar hoşçakalın.

Flash Oyun Deyip Geçmeyin, Portal’a Bir Şans Verin

İnternet ortamında pek çok flash ile hazırlanmış oyuna rastlamışsınızdır. Bunlar bir odadan kaçma, bulmaca çözme ya da değişik türlerde yarışlar gibi pek çok kategoriye ayrılan ve büyük çoğunlukla iki boyutlu olarak hazırlanmış basit, zaman geçirmeye ve eğlenmeye yararlar.

Fakat belli zaman sonra bu oyunlar da sıkıcı hale gelebilir. Şahsen epey bir zamandır bu tür oyunlara bakmıyordum ancak geçen bir arkadaşın önerisiyle PORTAL adında bir flash oyununu denedim ve çok hoşuma gitti. Bu münasebetle oyunu size de tanıtmak istedim.

Oyun pek çok oyuncunun bildiği, bizi Half Life, CS gibi oyunlarla tanıştıran VALVE tarafından hazırlanmış. Zaten bu ad oyunu diğerlerinin arasından çekip çıkarıyor.

Oyunda elindeki silahla portallar açarak, odalarrın çıkışına ulaşmaya çalışan bir insanı yönetiyorsunuz. İki farklı renkte açtığı portallardan birinden girince diğerinin olduğu kısımdan çıkıyorsunuz ve böyle kendinize bir yol oluşturuyorsunuz. İlerleyen bölümlerde oyun ciddi bir şekilde zorlaşıyor ve daha çok zeka gerektirmeye başlıyor. Aslında burada size ne oyunu ne de oyunun zevkini tarif edebilirim. En iyisi kendiniz tecrübe edin.

Oyunu oynamak için tıklayın.

portal

portal

DVD Shrink ile Orjinal DVD Kopyalamak

Satın aldığınız DVD filmlerin zamanla okunamaz hale gelmemesi için kopyalarını alıp onları seyretmek hepimizin hakkı ancak maalesef orjinal DVD’lerde mevcut olan kopya koruması buna izin vermiyor. Gerçi yasalar herkese kendi DVD’lerinin önlem olarak sadece bir adet kopyasını almasına izin veriyor. O halde biz de sadece bir tane kopya olmak şartıyla orjinal filmlerimizi kopyalayabiliriz peki ama nasıl?

Tabi ki DVD Shrink ile… Aslında daha önceden bu işlemin CloneDVD ile nasıl yapıldığını şu yazımda göstermiştim. Ancak CloneDVD hem ücretli hem de bazı durumlarda başarısız olabiliyor. Tabi bazen de DVD Shrink başarısız olabiliyor. O yüzden bence siz her duruma karşı hazırlıklı olmak için iki programı da yanınızda bulundurun. Şimdi konuya girmeden önce önemle belirtmek istediğim bir nokta var. DVD Shrink’in marifetleri başta Amerika olmak üzere bazı ülkelerde suç sayıldığı için programın kendine ait bir web sayfası bulunmuyor. Bu da demek oluyor ki size bir indirme adresi veremeyeceğim ama Google üzerinde yapacağınız basit bir arama sayesinde programa kolayca ulaşabilirsiniz.

İlk önce programımızı açıyoruz.

DVD Shrink

Şimdi sıra geldi programa DVD filmi programa göstermeye. Bunu iki şekilde yapabiliriz.

1- File menüsünden Open Disc… komutunu vererek

open disc

2- Menü çunuğu altında bulunan araç çubuğundaki Open Disc düğmesine tıklayarak

open

Karşınıza DVD filmin takılı olduğu sürücüyü seçmeniz için bir pencere gelecek. Burada benim kullandığım bilgisayarda tek optik sürücü olduğu için tek seçenek var. Ancak sizin bilgisayarınızda belki birden fazla sürücü olabilir ve de hepsinde farklı filmler bulunuyor olabilir. İşte bu pencere sayesinde işlemi uygulamak istediğiniz filimi kolayca seçebilirsiniz.

aç

Filmi seçtikten sonra program bizi belli bir süre bekleterek filmi analiz ederek açmaya başlayacak.

analiz

Burada eğer filmi açarsa sorun yok artık filmimizi kolayca kopyalayabiliriz. Bazen program bu kısımda filmi açmada başarısız oluyor. İşte o zaman bizim de alternatif olarak CloneDVD’ye yönelmekten başka çaremiz kalmıyor.

Neyse… filmi açınca program bize aşağıdaki resimdeki gibi filmin kopyasının kaplayacağı alanı ve barındıracağı alt yazı ve ses dosyalarını gösterecek

goster

Resimde gördüğünüz gibi dil ve altyazıların yanında kontrol kutuları var. DVD Shrink 8 GB boyutundaki filmleri 4 GB boyutuna indirir. Bu sıkıştırmanın neticesinde kalite biraz bozulabilir. Eğer kalitenin nozulmasını istemiyorsanız iki seçeneğiniz var ya sıkıştırmayı ioptal ederek kopyanın da 8 GB olmasını tercih edeceksiniz ya da istemediğiniz altyazı ve dil dosyalarının yanındaki işareti kaldırarak görünyüye daha fazla yer açacaksınız.

Program gerçi optimum sıkıştırmayı ayarlıyor ancak bazı durumlarda nasıl bir sıkıştırma olmasına siz karar vermek isteyebilirsiniz. Bu durumda aşağıdaki resimde gördüğünüz alandan uygun seçeneği işaretleyebilirsiniz.

seç

Seçimimizi de yaptıktan sonra araç çubuğundaki Backup! düğmesine tıklıyoruz.

backup

Aşağıdaki pencere açılacak

ayarlar

Bu pencerede kayıtın nasıl gerçekleşeceğini Select backup target: alanından seçiyoruz. Önerim resimdeki gibi iso olarak kaydetmeniz daha sonra diske yazabilirsiniz. Diğer seçenekler de hard diske doğrudan kaydetmek ya da direk eş zamanlı olarak DVD ye yazmak ancak burada işlemde bir hata çıkması olasılığına karşı boş DVD medyayı yakabilirsiniz.

Select target image file: ile de oluşacak dosyanın nereye kaydedileceğini seçebiliyoruz.

Bu pencerede ikinci sekme olan DVD Region alanında varsayılan olarak bölge kodu kaldırılacak olan kopyamıza istediğimiz bölge kodunu ekleyebiliriz. Diğer ayarları ve seçenekleri kurcalamayı size bırakıyorum. Aslında amacınız kopyalamak ise normalde diğer ayarları kurcalamanıza gerek yok

Tamam yazan düğmeye basarak seçimlerimizi onaylıyor ve işlemi başlatıyoruz. Program filmin kopyasını aşağıdaki resimdeki gibi almaya başlayacaktır. Bu sırada önizleme fonksiyonu ile siz de durumu takip edebilirsiniz.

işlem yapılıyor.

Kopyalama işlemi bitince program aşağıdaki pencere ile bize haber veriyor.

bitti

Bu yazı da bu kadar. Hoşçakalın.

Photoshop’ta Dodge, Burn ve Sponge Arraçlarının Kullanımı

Bazen fotoğraflarda belli alanların durumundan hoşlanmaz ve bunları manipüle etmek isteyebiliriz. Bu tip durumlarda en çok başvurulan yol renklerle oynamaktır. Ancak bu durumda ya resim ya da layer komple yaptığımız değişikliklerden etkilebecektir. Belki bazı seçim araçlarını kullanarak istediğimiz bölgeleri de değiştirebiliriz fakat bazı durumlarda fare ile küçük düzeltmeler yapmak zorunda kalabiliriz. İşte bu yazıda bu tür değişikliklerde ve hayal gücünüze bağlı diğer pek çok işlemde kullanabileceğiniz. Dodge, Burn ve Sponge araçları üzerinde duracağız.

Şimdi yapacağımız değişiklikleri üzerinde uygulamak için bir resim seçelim.

resim

Evet… Şimdi de sözünü ettiğim araçlara nasıl ulaşacağımıza bakalım. Photoshop’un araçlar çubuğunda aşağıdaki resimde gösterilen alan bizim araçlarımızın olduğu kısımdır.

araçlar

Tabi burada ilk başta tek araç varmış gibi gözüküyor ancak şimdiye kadar sizin de öğrendiğiniz gibi, Photoshop’ta araç kutusunda bazı öğelere ulaşabilmek için seçili aracın üzerinde fareye sol tuşa bir kaç saniye basarak beklemek gerekiyor. Bunu yapınca aşağıdaki resimdeki gibi diğer seçeneklerde görüntülenecektir. Belki de sizin programınızda en son bu diğer seçeneklerle çalışılmış olabilir. Bu takdirde araç kutusunda yukarıdaki resimdeki değil en son çalışılan aracın simgesi görüntülenecektir.

diğer araçlar

Şimdi araçları sırasıyla seçerek ne işe yaradıklarına bir göz atalım. İlk önce Dogge Tool‘u seçiyoruz ve faremizin etki alanının genişliğini resime göre ayarlıyoruz. Bunu yapmak için zaten aracı seçtiğimizde proogramın üst tarafında menü çubuğunun altında beliren araç çubuğunda Brush yazan alanın karşısındaki fırça tipini belirten kısım ya da hemen yanındaki aşağı ok işaretine tıklamamız yeterli.

resim

Tıkladığımızda aşağıdaki kutu belirecek ve biz de buradan gerekli ayarlamaları yapabileceğiz.

resim

Master Diameter: Buradan fırçamızın büyüklüğünü ayarlayabiliyoruz. Bunun için ister kaydırma çubuğu istersek de yukarıdaki alana numara girebiliyoruz.

Hardness: Bu alandan da fırçamızın etkisinin keskinliğini ayarlayabiliriz.

İstersek aşağıdaki şablonlardan beğendiğimiz birini de seçebiliriz.

Neyse… Dodge Tool aracını kullanarak renkleri açabiliyoruz. Bunun nasıl bir etki verdiğini aşağıdaki resimde görebilirsiniz.

resim

Fareyi resimdeki kızın teni üzerinde gezdirerek yaptığım işlemin sonucunu görüyorsunuz. Dikkat ederseniz etki resimin tamamında değil sadece kızın derisi üzerinde.

Burn Tool adından da anlaşılabileceği gibi renkleri sanki yanmışlar gibi koyulaştırıyor. Etkisini görmek için aşağıdaki resimi inceleyebilirsiniz.

resim

Burada görüldüğü gibi usta bir çalışmayla fotoğrafların belli kısımlarına yanmış efekti ya da insanlara bronzlaşmış efekti verilebilir. Tabi bunlar için aracı ölçülü kullanmak gerekir. Ben burada etkisi iyice ortaya çıksın diye biraz abarttım.

Sponge Tool ise renkleri soluklaştırır. Ne demek istediğimi aşağıdaki resime bakarak anlayabilirsiniz.

resim

Photoshop ile daha çok çalıştıkça bu araçları ne zaman nerede ve nekadar kullanmanız gerektiğinde ustalaşacaksınız. Ben burada sadece kısa bir giriş yaptım. Hepinize iyi çalışmalar ve başarılar.

CSS’te Margin ve Border Kavramları ile Pozisyon Ayarları

Şimdiye kadar resim ve yazılar ile ilgili temel kavramları ve bunlara istediğimiz stillerin nasıl atındığına dair bilgiler edindik ancak iyi bir sayfa tasarımı için tabiki sadece bunlar yeterli olmayacaktır. Sayfamızdaki öğerlerin göze hoş gözükmeleri için onların sayfadaki pozisyonlarını da ayarlamamız gerekecektir. Bunun için öğelerin hem sayfa kenarlarına hem de birbirlerine olan uzaklıklarını kontrol edebileceğimiz parametrelere ihtiyaç duyarız. Bu yazıda elimden geldiğince bunları anlatmaya çalışacağım.

İlk önce sayfamızın tasarımını kafamızda kabaca belirledikten sonra sayfada bulunan öğelerin sayfa kenarlarına bitişik mi ya da belli bir uzaklıta mı olacağını saptamamız gerekir. Sonra da öğeerin bazılarını daha vurgulu yapmak istiyorsak çevrelerini border kullanarak sınırlayabileceğimizi de hatırlayalım. Genelde Margin, Padding ve border kavramları birbirine karıştırılmaya müsaittirler. Onun için PUSULA yayınlarından Numan PEKGÖZ tarafından hazırlanan DHTML ve CSS isimli kitaptan örnek alarak oluşturduğum aşağıdaki resimi incelemenizi öneririm.

farklar

Resimden de görülebileceği gibi margin, kutunun sayfa kenarına olan uzaklığını ayarlar. Eğer margin değeri sıfır yapılacak olursa kutu, tarayıcımızda sayfanın kenarına yapışık olarak görüntülenecekti. Padding, kutunun içindeki öğenin ki burada o öğe yazı oluyor; kutuya olan uzaklığını belirlemek için kullanılır. Border ise kutunun kenar çizgilerinin kalınlığı için kullanılır.

Şimdi aşağıdaki tabloyu inceleyelim ve hizalama söz konusu olduğunda hangi değerleri kullanabileceğimizi görelim.

 
Kod Örnek Kullanım Şekli Etkisi
border-width thin, medium, thick, pt, px, cm… gibi değerlerden bir tanesi Çerçeve genişliği
border-bottom-width thin, medium, thick, pt, px, cm… gibi değerlerden bir tanesi Çerçevenin alt sınırının genişliği
border-left-width thin, medium, thick, pt, px, cm… gibi değerlerden bir tanesi Çerçevenin sol sınırının genişliği
border-right-width thin, medium, thick, pt, px, cm… gibi değerlerden bir tanesi Çerçevenin sağ sınırının genişliği
border-top-width thin, medium, thick, pt, px, cm… gibi değerlerden bir tanesi Çerçevenin üst sınırının genişliği
border-color HTML orjinal renk ismi ya da RGB renk kodu Çerçevenin rengi
border-style none, dashed, dotted, solid, doublei groove, ridge, inset, outset, hidden, inherit Çerçevenin görsel stili
padding pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) Çerçeve ile çerçeve içerisinde bulunan nesne arasındaki uzaklık
padding-bottom pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) alt çerçeve çizgisi uzaklığı
padding-left pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) sol çerçeve çizgisi uzaklığı
padding-rigt pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) sağ çerçeve çizgisi uzaklığı
padding-top pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) üst çerçeve çizgisi uzaklığı
margin auto, pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) tanımlanan obje ile diğer obje(ler) arasındaki uzaklık
margin-bottom auto, pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) alt marjin
margin-left auto, pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) sol marjin
margin-right auto, pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) sağ marjin
margin-top auto, pt, px, cm,,, değerlerinden bir ölçü ya da yüzde cinsinden bir değer (%) üst matjin

Tabloda gördüğünüz gibi pozisyon parametreleri ana parametreler dışında alt, sol, sağ ve üst olmak üzere dört ana yön değerleri için de tanımlar yapmayı mümkün kılar. Ancak pratikte sadece iki yönü belirtmek yeterlidir ve hatta çoğu durumda daha faydalıdır. Sayfanın içerik dizilimi monitör ya da çözünürlük gibi kontrol edemeyeceğimiz etkenlere bağlı olarak değişebileceğinden dolayı atadığımız dört yön değeri düzgün olmayabilir. Bu yüzden tasarımcılar genelde en pratik ve kullanışlı olan üst ve sol değerleri kullanmayı tercih ederler ama biz böyle kullanmaya mecbur değiliz yani tamamen özgürsünüz.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıdaki kod örneğine bakalım.

 <html>
<head>
<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8" />
<title>Marjinler</title>
<style type="text/css">

body {
background-color: #FFFBF2;
}

h2 {
padding:20 px 20 px 20 px 20px ;
border-style:double;
border-color:aqua;
border-width:15px 15px 15px 15px;
font-family:Verdana;
font-size:35px;
font-weight:bold;}

p.normalTekst {
margin-left:10 em;
margin-top:5 em;
margin-right:15 em;
margin-bottom:5 em;
padding-top:20 px;
padding-bottom:20 px;
padding-left:30 px;
border-style:dashed;
border-color:lime;
border-width:25px 15px 25px 15px;
font-family:Verdana;
font-size:13px;
}
</style>
</head>

<body>

<h2>Arkın Sinema Ansiklopedisi</h2>

<p class="normalTekst">
Arkın Sinema Ansiklopedisi 1975 yılında Rekin Teksoy yönetiminde haftada bir fasikül olmak üzere Arkın Kitabevi tarafından yayımlanmaya başlandı.Kapak içindeki ibareden telif haklarının Arkın Kitabevi'nin yanısıra İspanya San Sebastian 'daki "Buru Lan S.A. de Ediciones" te olduğu anlaşılmaktadır.Yazarları arasında birçok Avrupa'lı sinema yazarı,eleştirmen, festival jüri üyeleri,sinematek yöneticileri ile birlikte Nijat Özön de vardır.<br>
<br>
Kitap şekil olarak bir ansiklopedi formatında gibi görünse de, aslında bir sinema kitabı gibi tasarlanmıştır.Büyük boy 1.Hamur kağıda basılmış ve her sayfasında bol miktarda renkli ve siyah beyaz fotoğraflarla desteklenmiştir.Kitapta kullanılan resimlerin orijinal filmleri de kitabın girişinde belirtildiği gibi ilgili Avrupa ülkelerinden doğrudan temin edildiği için kitabın resim baskı kalitesi özellikle de basıldığı tarih göz önüne alındığında çok yüksektir.
<br>
<br>
Aslında 60 sayıda ve 4 ciltte tamamlanması planlanan proje beklenen ilgiyi görmediği için 30 sayıda ve 2 ciltte tamamlanmak zorunda kalınmıştı.Bu otuz fasikül ayrıca yayınevi tarafından 2 orijinal cilt halinde de piyasaya verilmişti.Bu ciltler zamanının standartlarına göre çok kaliteli idi.Sert kapaklı muşamba ciltler'in serigrafi baskıları da orijinaldir.Ciltlerde fasikül kapakları yoktur.Bu kitaplar çok az sayıda basıldığı için günümüzde sahaflarda tam takım ciltlerine(2 cilt) az rastlanır</p>

</body>
</html>

Yukarıdaki kodla oluşturduğumuz sayfayı çalıştırdığımızda sonuç aşağıdaki resimde gördüğümüz gibi olacaktır.

Sayfanın görünümü

Şimdi bu kodlar ve resim eşliğinde sonuca kısaca bir göz atalım. İlk önce h2 türünden başlıklarımızın nasıl görüneceğine dair css kodumuzu oluşturmaya başlıyoruz. padding komutu ile yazının içinde bulunduğu nesneye ki burada border oluyor; her yönden aynı derecede uzak olmasını sağladık. Sonra border-style ile sınır çizgilerine double özelliğini atadık ki oluşan çift çizgiden bunu görebiliriz. border-color ile sınır çizgilerine renk veriyoruz border width ile de çizgilerin kalınlığını belirliyoruz. Burada dikkatinizi çekmiş olmalı, her kenar için ayrı ayrı border-bottom, border-left gibi parametre belirtmeden hepsini kodda gördüğünüz gibi tek satırla kısaltarak yazabiliyoruz.

Gerçi bu kısaltma sadece border değil tüm pozisyon belirten parametrelerde de kullanılabilir. Burada önemli olan yazdığınız değerlerin sırasını bilmektir. Şimdi bunu aşağıdaki örneğe inceleyerek kavramaya çalışalım

border-width:15px 30px 45px 60px;

Burada sırada saat yönündedir. Yani ilk değerden son değere sıralama: üst, sağ, alt ve sol şeklindedir. Bir başka deyişle yukarıdaki kodu şöyle de yazabilirdik.

border-top-width:15px;
border-right-width:30px;
border-bottom-width:45px;
border-left-width:60px;

Burada iki kodda birbirinin aynıdır. Ancak dikkat ikinci koddaki sıra değiştirildiğinde sonuç değişir. Kısaltmada kullanılan sıra daha öncede söylediğim gibi üstten başlayarak saat yönünde ilerler.

Açıklamaya devam edecek olursak aslında alt tarafta yer alan açıklama yazısını kaplayan border ile üst taraftaki başlığı kapsayan border arasında fazla bir fark yok. Renkler değişmiş ve border-style dashed olarak değiştirilmiştir.

Burada asıl dikkat çekmek istediğim nokta, fazladan margin değerlerinin kullanılmış olmasıdır.

Evet arkadaşlar bu derslik de bu kadar umarım sizin için faydalı bir yazı olmuştur. Hepinize kolay gelsin.